Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Dünyanın Çevresini Dolaşan İlk İnsan Macellan
Dünyanın Çevresini Dolaşan İlk İnsan Macellan

Dünyanın Çevresini Dolaşan İlk İnsan Macellan

Stefan Zweig

“1519 yılında Sevilla’dan beş küçük tekneyle dünyanın en maceralı deniz yolculuğuna yelken açan 265 kararlı adamdan yalnızca 18’i geri dönmeyi başarabildi. Yaklaşık iki yıl…

“1519 yılında Sevilla’dan beş küçük tekneyle dünyanın en maceralı deniz yolculuğuna yelken açan 265 kararlı adamdan yalnızca 18’i geri dönmeyi başarabildi. Yaklaşık iki yıl süren zorlu yolculuktan sonra Sevilla limanına geri dönen Victoria adlı geminin direğinde asılı duran bayrak, her şeye rağmen zaferi simgeliyordu.”

Zweig, Güney Amerika’ya yaptığı konforlu bir yolculuk sırasında, yıllar önce zor koşullarda keşif yolculuğuna çıkan insanları düşününce bir utanç duygusuna kapılmış ve bu vicdanı rahatsızlıkla Macellan’ın biyografisini yazmaya karar vermiş.

İÇİNDEKİLER
Giriş.
Navigare Necesse Est.
Macellan Hindistan’da
Macellan Zincirlerini Kırıyor
Bir Fikir Gerçekleşiyor
Bir İrade Bin Dirence Karşı.
Yola Çıkış
Boşuna Arayış
Ayaklanma.
Büyük An
Macellan Krallığını Keşfediyor
Son Zaferden ünce Gelen ölüm.
Lidersiz Dönüş Yolculuğu.
Ölüler Haksız Çıkar.
Kronoloji
Brezil Diyarı’ndan Newe Zeytung’un Nüshası
Majestelerinin, Macellan ve Faleiro ile Baharat Adalarının keşfine
Binaen Yaptığı Mukavele
Macellan’ın Filosu İçin Yapılan Masrafların Üstesi
Yayıncının Sonsözü
Kaynakça

Giriş
Kitapların yazılmasına neden olan çeşitli duygular vardır Kitaplar hayranlık ya da minnettarlık duygusuyla yazılabildiği gibi, mutsuzluk, öfke ve üzüntü de yaratıcı gücü harekete geçirebilir. Bazen de yazmaya iten meraktır, insanları ve olayları yazarak açıklama isteğidir ya da kendini beğenmişlik, para hırsı, sık sık da kendini yansıtmaktan alınan haz gibi motiflerdir, bu nedenle bir yazar nesnesini hangi duygularla, hangi kişisel ihtiyaçlarla seçtiği konusunda hesap vermelidir aslında Elinizdeki kitabı neden yazdığımı çok iyi biliyorum ben. Kitabı yazmamın nedeni, biraz alışılmadık olmakla birlikle, hayli keskin bir duyguydu: Mahcubiyet.
Şöyle oldu. İlk kez geçen sene. ne zamandan beri istediğim Güney Amerika seyahatine çıkma fırsatını yakaladım. Brezilya’da dünyanın en güzel manzaralarından bazılarıyla karşılaşacağımı, Arjantin’de de fikir dostlarımla essiz bir buluşma yaşayacağımı biliyordum. Sırf bu duygular bile yolculuğu güzelleştirmişti, ayrıca seyahatte akla gelebilecek tüm hoşluklar vardı: sakin bir deniz, hızlı ilerleyen geniş gemide rahatlayıp gevşeme, tüm bağlardan ve gündelik dertlerden arınma. Bu deniz yolculuğu uda ki cennet günlerin tadını doyasıya çıkarıyordum Ama seyahatin yedinci ya da sekizinci gününde nahoş bir sabırsızlık içinde olduğumu fark ediverdim. Hep aynı mavi gökyüzü, hep bu mavi, sakin deniz! O ani hezeyan içinde yolculuğum çok yavaş geçiyormuş gibi geldi bana,
içten içe bir an önce hedefe varmayı diliyor, saat her gün bıkmadan yorulmadan ilerledikçe seviniyordum; aniden, hiçliğin o gevsek tadını çıkarmaktan bezmiştim. Hep aynı insanların hep aynı yüzleri yoruyor, gemideki faaliyetlerin monotonluğu, özellikle de düzenli ritmi nedeniyle sinirleri yıpratıyordu. Aman devam, devam, aman daha hızlı, daha hızlı! Aniden, bu güzel, bu rahat, bu konforlu ve süratli gemi benim için yeterince hızlı değildi anık.
Bu sabırsızlığımın bilincine varmam için bir tek an bile yeterliydi belki de ve derhal utandım. Düşünülebilecek en güvenli gemide seyahat ediyorsun, dedim kendi kendime öfkeyle, düşünülebilecek en güzel yolculuğu yapıyorsun, hayatın tüm lüksleri elinin altında. Geceleri kamaranı fazla serin bulduğunda, elini uzatıp bir vanayı çevirdiğin anda odan ısınıyor. Ekvatorun öğle ısınlarını fazla sıcak mı buluyorsun, serinletici vantilatörlerin bulunduğu salona adım atman yeterli ve on adım daha anığında bir yüzme havuzu seni bekliyor. Tüm otellerin en mükemmeli olan bu gemide istediğin yemeği, istediğin içeceği seçebilirsin, her şey sanki sihir yapılmış gibi önünde, sanki melekler tarafından getirilmiş gibi. üstelik dr haddi hesabı yok Dilersen yalnız kalabilirsin, kitap okuyabilirsin ya da güvertede oyun oynayabilirdin müzik dinleyebilir, istediğin kadar sohbet edebilirsin Tüm rahatlığa, tüm güvenliğe sahipsin Nereye gittiğini biliyorsun, oraya ne zaman varacağını saati saatine biliyorsun ve büyük bir sevinçle karşılanacağını da biliyorsun Ayrıca, geminin dünyanın hangi noktasında seyrettiği, Londra, Paris, Buenos Aires ve New York’ta her saat biliniyor. Ve küçük bir merdiveni çıkıp hızlı hızlı yirmi adım attığında, telsiz telgraf cihazından itaatkar bir kıvılcım çıkıyor ve senin selamını dünyanın her yerine götürüyor, bir saat sonra da dünyanın her yerinden sana mesaj geliyor. Hatırla ey sabırsız, hamla ey nankör, bütün bunların eskiden nasıl olduğunu! Bir an dur ve bu yolculuğu eski seyahatlerle, bu dev denizleri, dünyayı bizim için keşfeden cesur insanların seyahatleriyle karşılaştır ve o insanların karşısında kendinden utan’ O dönemlerde, minik balıkçı tekneleriyle rotayı bilmeden, sonsuzlukla ununun kaybolarak, sürekli tehlikelerle karsı karşıya, hava sanlarının her (ur insafsızlığına, yoksunluğun her tür işkencesine maruz kılarak bilinmeyene doğru nasıl yol alındığını hayal etmeye çalış Işıksız gecelerde, fıçılardaki kokmuş, ılık sudan ve biriktirilmiş yağmur sularından başka içecek, bayat peksimet ve bozulmuş domuz yağından başka yiyecek olmaksızın, bu kısıttı besinlerden bile günlerce, günlerce mahrum kalarak Yatacak yatak, dinlenecek bir oda yok. sıcak cehennem gibi. soğuk acıması;, üstüne Üstlük de bu su çölünde yalnız, yapayalnız olmanın bilinci Yurtlarında aylarca, yıllarca kimse bilmiyordu nerede olduklarını, kendileri de bilmiyorlardı nereye gittiklerini Eşlikçileri sıkıntılardı, olum binlerce biçime girmiş havada ve karada sarmıştı «raflarını, insandan ya da doğadan gelecek tehlikelerin tehditi altındaydılar ve korkunç bir yalnızlık aylarca, yıllarca, ebediyen kuşatmıştı yoksul, acınası gemilerinde onları Biliyorlardı ki, hiç kimse onlara yardım edemezdi, biliyorlardı ki, bu ıssız sularda aylarca hiçbir yelkenliyle karşılaşmayacaklardı, tehlikelerden ve sıkıntılarından kimse kurtaramazdı onları, kimse anlatamayacaktı ölümlerini, yok olup gitmelerini Ve benim bu denizler kaşiflerinin ilk yolculuklarını hayalimde canlandırmam, sabırsızlığımdan oturt derin bir utanç duymama yelli
‘Bu utanç duygusu, bir kez canlandıktan sonra yolculuk boyunca yakamı bırakmadı, bu adsız kahramanları düşünmediğim tek bir an yoktu arlık Doğaya karsı savaşı ilk başlatanlar hakkında daha çok şey öğrenmek, beni çocukluk yıllarımda bile heyecanlandıran keşfedilmemiş okyanuslardaki ilk seterler üzerine yazılanları okumak istiyordum. Cemi kütüphanesine gittim ve rasgele bir iki kitap seçtim Ve okuduğum tüm kişilerin seyahatler içinde özellikle de bir insana.
dünya keşif tarihinde bana göre en mükemmeli gerçekleştiren Ferdinand Macellan’a, dünyanın çevresini dolaşmak amacıyla Sevilla’dan minik beş yelkenliyle denize açılan bu adama büyük hayranlık duydum. Onun yolculuğu insanlık tarihinin en harikulade Odysseıa’sıydı belki de; yola ikiyüz altmışbeş kararlı adamla çıkılmış, içlerinden yalnızca onsekizi. çürük gemilerle, ama en büyük zaferin bayrağını göndere çekerek eve ulaşmayı başarmıştı. Kitaplarda onun hakkında çok fazla bilgi yoktu, en azından bana yetmemişti; eve döndüğümde okuma ve araştırmalarıma devam etmiş, onun bu kahramanca hizmetine dair bilgilerin ne kadar az ve güvenilmez olduğuna şaşırmıştım. Ve birçok kereler olduğu gibi bir kez daha anladım ki, benim için açıklanamaz bir şeyi açıklamanın en iyi ve verimli yolu, bunu başkalarına da anlatarak anlamaktı. Bu kitap böyle oluşlu ve dürüstlükle söyleyebilirim ki, benim için de bir sürpriz oldu. Zira, bu farklı Odysseia’yı ulaşılabilir tüm belgeler ışığında gerçeğe olabildiğince yakın anlatırken, garip bir duygudan, uydurulmuş bir şeyi, büyük bir düşü. insanlığın en kutsal masallarından birini anlattığım duygusundan bir türlü kurtulamıyordum. Fakat gerçekdışı olduğu izlenimi uyandıran bir gerçekten daha iyi bir şey olamaz! insanlığın büyük kahramanlıklarında hep inanılmaz bir şeyler vardır, çünkü ortalama dünyevi ölçülerin çok üzerindedirler; ama insanlık kendine olan inancını onların inanılmaz başarılan sayesinde geri kazanır.

Dünyanın çevresini ilk defa dolaşan insanın adı tarihe en az dört beş farklı biçimde geçmiştir. Portekizce belgelerde bu büyük denizcinin adı karsımıza bazen Femâo de Magalhais, bazen de Femao de Magelhaes olarak çıkar, ispanyolların hizmetine girdikten sonra kendisi de belgeleri bazen Maghallanes bazen de Maghellanes diye imzalamış, kartograflar bu İspanyolca versiyonu Magellanus olarak Latinceleştirmişti. Bu kitap için tek bir isimde karar kılmam gerekince, Magellan ile Colombus isimleri arasında bir benzeşlik kurarak, uluslararası alanda kabul görmüş olan Latince ismi seçtim: Magellan. Nitekim Colombus’a da Christoforo Colombo ya da Cristobal Colon demeyiz. Aynı şekilde, onun bu sefere çıkmasını sağlayan Habsburg imparatoru, seyahatin başladığı yıl ispanya kralı 1. Carlos’tu yalnızca ve henüz Alman imparatoru olarak taç giymemişti, yine de burada, tüm dünyanın onu tanıdığı isimle, V. Kral olarak anılmıştır.

Navigare Necesse Est

Başlangıçta baharat vardı Romalılar, sefer ve savaşlarında doğunun acılı ya da uyuşturucu, yakıcı ya da esnekleştirici maddeleriyle tanışmış, bunların tadına varmıştır ve ban dünyası apeccrıa’dan, Hint baharatından vazgeçmez, vazgeçmek istemez artık Zira kuzey mutfağı ortaçağın ortalarına dek düşünülemeyecek kadar tatsız tuzsuz olmayı sürdürmüştür Bugün yaygın olarak tüketilen patates, mısır ve domates gibi tarla ürünlerinin Avrupa’yı yurt edinmeleri uzun zaman alacaktır. yiyeceklere eksilik katmak için limon, tatlandırmak için şeker kullanılmıyordur henüz, kahve ve çayın ince aroması henüz keşfedilmemiştir; prenslerin ve soyluların sofralarında bile yemeklerin ruhsuz monotonluğu ancak çok tıkınarak maskelenir Fakat ne harikuladedir ki, tek bir Hint baharat tanesi, bir iki fiske karabiber, kuru bir küçük hindistancevizi, bir tutam zencefil ya da tarçın katıldığında en basit yemekler bile değişir, yabancı ve lezzetli bir uyarıyla mest olur damak. Eksi ve tatlı, acı ve tatsız arasında gidip gelen keskin majör ve minörler arasında aniden lezzetli tınılar ve ara tonlar çınlamaya başlamıştır, ortaçağın henüz barbarca olan tat sinirleri bu yeni çeşnilere doyamıyordur artık. Bir yemek ancak aşırı miktarda karabiberle çeşnilendirildiğinde doğru düzgün yapılmış sayılır, biraya bile zencefil kaldır, şarap ise toz baharatla öyle bir çeşnilendirilir ki, her yudumu boğazı biber gibi yakar. Fakat batı dünyasının dev miktarlarda especeria’ya ihtiyaç duyduğu tek yer mutfak değildir, kadınların beğenilme tutkusu Arabistanın sûliet kokularına, hep daha yenilerine, şehvetli misk. tahrik edici amber. tatlı rayihalı gülyağına olan talebi devamlı anım. dokumacılar ve kumaş boyacıları Çın ipeklerini. Mini datraskobtırı onlar için. imlemekledir, kuyumcular Seylan’ın beyaz incilerini. Narsıngarın mavimsi pırlantalarını acık artırmalarda onlar için satın alır Katolik ‘Kilisesi doğunun ürünlerine daha da çok ihtiyaç duyar. Çünkü Avrupa’nın binlerce, on binlerce kilisesindeki buhurdanlıklarda yakılan binlerce, on binlerce kokulu gülün Avrupa topraklarında yetişmez, binlerce, on binlerce tane. denizden ve karadan Arabistan’ın zorlu yollarından la buralara getirilir. Eczacılar da daimi müşterileridir övgüler yağdırılan Hint maddelerinin, afyon, kafur ve değerli kitrenin ve onlar çok iyi bilirler ki, porselen ecza havanının üzerinde mavi harflerle arabkum ya da indicum sözcükleri yazmıyorsa, hastalar hiçbir balsamı, hiçbir ilacı yeterince şifalı bulmaz artık. Doğudan gelen her şey, ayrıksı, nadide ve egzotik ve belki de pahalı olması nedeniyle Avrupa’nın gözünde kendiliğinden hipnotize eden bir cazibe kazanmıştır. Arapça, Farsça, Hinduca, ortaçağda (tıpkı onsekizinci yüzyılda Fransızca kökenli her şeyde olduğu gibi) bol, rafine, soylu, leziz ve değerli sıfatlarıyla eşanlamlı hale gelir Especeria kadar talep edilen bir başka ticari mal daha yoktur; doğunun çiçeklerinin kokusu Avrupa’nın ruhunu büyüleyip esrikleştirmiştir sanki.
Fakat işte çok moda oldukları için hiç ucuzlamaz Hint malları, daha da pahalanırlar: fiyatların hiç durmadan yükselen eğrisini bugün hesaplamak bile mümkün değildir, çünkü tarihi fiyat tabloları soyut kalmaya mahkûmdur; baharatın değerinin ne kadar aşın boyutlara ulaştığını anlamak için bugün her lokanta masasında bulunan ve kum gibi dikkatsizce dökülüp saçılan karabiberin, ikinci bin yılın başında …

Eklendi: Yayım tarihi

“Dünyanın Çevresini Dolaşan İlk İnsan Macellan” için 3 yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. O muydu? ~ Stefan ZweigO muydu?

    O muydu?

    Stefan Zweig

    Stefan Zweig’ın öykücülüğünde ayrı bir yer tutan O muydu?, kemirici bir duygu olan şüpheyi eksene alır ve bu duygunun insanı sürüklediği kaygı, sıkıntı ve...

  2. Mürebbiye ~ Stefan ZweigMürebbiye

    Mürebbiye

    Stefan Zweig

    Mürebbiyeleri katı bir ahlak anlayışının kurbanı olurken, yetişkin dünyasının gaddarlığıyla tanışan iki masum çocuk; Como gölü kıyısındaki bir otelin dingin ortamında gözüne kestirdiği bir...

  3. Değişim Rüzgârı ~ Stefan ZweigDeğişim Rüzgârı

    Değişim Rüzgârı

    Stefan Zweig

    Değişim Rüzgârı, tarihsel biyografileri ve uzun öyküleriyle tanıdığımız Stefan Zewig’ın 1930’lu yıllarda, sürgünde aralıklarla kaleme aldığı roman fragmanıdır. Eser, Avrupa’nın Birinci Dünya Savaşı sonrasında farklılaşan sosyal iklimine ayna tutar ve savaşın insan varoluşunda...

Beriahome Harf Kupa

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur