Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Esir Şehrin Misafirleri Beyaz Ruslar
Esir Şehrin Misafirleri Beyaz Ruslar

Esir Şehrin Misafirleri Beyaz Ruslar

Bülent Bakar

Bu eserde, Mütareke döneminde İstanbul’a iltica etmek zorunda kalan Bolşevik muhaliflerin ki kendilerine Beyaz Rus denilmekteydi; gerçek trajedileri anlatılmaktadır. Beyaz Rus tabiriyle bir ırk…

Bu eserde, Mütareke döneminde İstanbul’a iltica etmek zorunda kalan Bolşevik muhaliflerin ki kendilerine Beyaz Rus denilmekteydi; gerçek trajedileri anlatılmaktadır. Beyaz Rus tabiriyle bir ırk kastedilmemektedir. Bu dönemdeki Beyaz Rus ifadesi siyasî bir tabirdir ve her ırktan Bolşevik muhaliflerini kapsamaktadır.

1917 yılındaki Bolşevik İhtilali neticesinde 20. yüzyıldaki en büyük insanî dramlardan birisi yaşandı. Bolşevik Hükümetin Kızıl Ordusu ve Bolşevik muhaliflerinin oluşturduğu Beyaz Ordu arasında kanlı bir iç savaş meydana geldi. 1919 yılından itibaren Bolşevik muhalifler Rusya’dan ayrılmaya başladılar, İstanbul’a ve başka şehirlere sığındılar. 1920 yılı başında da İstanbul’a büyük bir iltica dalgası gerçekleşti. Son nokta ise 1920 Kasım ayında Beyaz Ordunun savaşı kaybetmesi oldu.

Beyaz Rus adı verilen yaklaşık 150.000 sivil ve asker Kırım limanlarından kalkan vapurlarla İstanbul’a iltica etti. İtilaf Devletlerinin işgali altındaki esir şehir İstanbul Beyaz Rusların sığınağı oldu. İstanbul’daki Beyaz Rusların bir kısmı hemen, bir kısmı da yıllar sonra başka ülkelere göç ettiler. Bu arada binlerce Beyaz Rus, İstanbul’da kendisine yeni bir hayat oluşturmaya çalıştı. İş kurdular, Türk vatandaşlığına geçtiler. Kaderlerini Türk toplumuyla, Türkiye ile birleştirdiler.

İstanbul’da, 1919’dan 1930’ların sonuna kadar varlıklarını her alanda hissettirdiler. Bu arada şehrin sosyal yapısını derinden etkileyerek, eğlence sektöründe ve güzel sanatlar alanında önemli izler bıraktılar. Kısacası, 1920’li ve 1930’lu yılların “Beyaz Yıllar” olarak anılmasını sağladılar. İstanbul’dan ayrılırken hayatta kalmalarını sağlayan şehre sevgi ve minnet duydular ve felaketli yıllarını unutmadılar. Binlerce Beyaz Rus ise İstanbul’da kaldı ve Türk vatandaşı olarak bilgi ve deneyimleriyle yaşadıkları topluma katkı sağladı.

Sonuç itibarıyla bu insanlar, Türk-Rus tarihinde çok özel bir yere sahiptir. Beyaz Ruslar, felaketin, dostluğun ve hayata yeniden başlamanın simgesi olmuşlardır.

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR  vııı

ÖNSÖZ       xı

GİRİŞ         xvıı

BİRİNCİ BÖLÜM 1

Rusya’da İç Savaş Ve İstanbul’a İlticalar

1.1.    İç Savaşın Başlaması ( Kızıl Ordu-Beyaz Ordu Savaşı)    1

1.2.    1919’da İlticalar (Birinci Dalga)         4

1.3.    General Denikin Döneminde Beyaz Ordunun Durumu   6

1.4.    Denikin Tahliyesi ve Yeni İlticalar (İkinci Dalga)  8

1.4.1. Rus Mülteciler ve Şile Hadisesi 17

1.5.    General Vrangel Döneminde Kızıl Ordu-Beyaz Ordu Savaşı     19

1.6.    Beyaz Orduya Son Darbe: Vrangel Tahliyesi (Üçüncü Dalga)   23

1.6.1. Vrangel Tahliyesiyle Gelen Mültecilerin Durumu 39

İKİNCİ BÖLÜM Beyaz Rusların İskanları             47

2.1.    1919’da Gelen Mültecilerin İskanı     47

2.2.    1919’da Gelen Mültecilerin İstanbul’dan Ayrılması        48

2.3.    Denikin Tahliyesinde İltica Edenlerin İskanı         49

2.3.1. Adalar         50

2.3.2. İstanbul       54

2.4.    Denikin Tahliyesiyle Gelenlerin Yurt Dışına Çıkışları     55

2.5.    Vrangel Tahliyesinde Gelen Beyaz Rusların İskanı         59

2.5.1. Sivil Beyaz Rusların İskanı       59

2.5.1.1.        Adalar         60

2.5.1.2.        İstanbul       60

2.5.2. Beyaz Rus Ordusu için Oluşturulan Kamplar        63

2.5.2.1.        Gelibolu      64

2.5.2.2.        Çatalca Civarındaki Kamplar    71

2.6.    Beyaz Rus Ordusunun Yerleştirildiği Diğer Kamplar      73

2.6.1. Limni          74

2.6.2. Bizerte        76

2.7.    Beyaz Rusların İskanı Esnasında Yaşanan Sorunlar        76

2.7.1. Sağlık Şartlarının Bozulacağı Endişesi         76

2.7.2. İşgal Kuvvetlerinin Kanunsuz Uygulamaları         80

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM        85

Mütareke Döneminde Beyaz Ruslara Yapılan Yardımlar

3.1.    Beyaz Ruslara Yapılan Yardımlar       85

3.1.1. Fransız Yardımları 87

3.1.2. İngiliz Yardımları  89

3.1.3. Amerikan Yardımları      93

3.1.4. Rus Yardım Kuruluşları  95

3.1.5. Diğer Yardımlar    97

3.2.    Sağlık Sorunları için Önlemler 97

3.3.    Beyaz Rusların Eğitimi   102

3.4.    Osmanlı Devletinin Beyaz Ruslara Desteği  104

3.5.    Beyaz Rusların Osmanlı Hükümetinden Yardım Talepleri        108

3.6.    Beyaz Rusların Türklere Teşekkür Etmeleri 112

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM             117

1921-1922 Yıllarında Türkiye’deki Beyaz Ruslarla İlgili Gelişmeler

4.1.    1921-1922 Yıllarında İlticalar   117

4.2.    Askeri Kampların Boşaltılması 118

4.2.1. Gelibolu      120

4.2.2. Çatalca Civarındaki Kamplar    123

4.2.3. Diğer Kampların Boşaltılması   126

4.2.3.1.        Limni          126

4.2.3.2.        Bizerte’deki Rus Donanmasının Akıbeti      127

4.3.    Sivil Beyaz Rusların İstanbul’dan Ayrılmaları       127

4.4.    Sovyet Rusya’nın Genel Affı ve Rusya’ya Dönüşler       139

4.5.    Beyaz Rusların Türk Vatandaşlığına Geçme Talepleri     143

4.6.    Beyaz Rus Ordusunun Ankara Hükümetine Karşı Kullanılması için Teşebbüsler   145

4.7.    Milletler Cemiyetinin Beyaz Ruslarla İlgili Faaliyetleri   153

BEŞİNCİ BÖLÜM  Beyaz Rusların Sosyal Hayata Etkileri                 158

5.1.    Beyaz Rusların Çalışma Hayatı 158

5.2.    Beyaz Rusların İstanbul’da Yaşadığı Sorunlar       167

5.2.1. Rus Paralarındaki Değer Kaybı 168

5.2.2. Rus Doktorlar ve Ruhsatsız Eczaneler Meselesi     172

5.3.    Sosyal Hayatta Beyaz Ruslar    174

5.3.1. Eğlence Hayatı (Lokanta ve Barlar)    176

5.3.2. Moda 180

5.3.3. Deniz ve Plaj        181

5.3.4. Güzel Sanatlar      184

5.3.4.1.        Resim         184

5.3.4.2.        Müzik         185

5.3.4.3.        Bale-Opera  187

5.4.    Sosyal Hayatı Rahatsız Eden Gelişmeler

5.4.1. Fuhuş

5.4.2. Tombala

5.5.    Türk Kadınlarının Beyaz Rus Kadınlarını Şikayeti

5.5.1. Şikayetin Kamuoyundaki Akisleri

5.5.2. Türk Kadınlarının Desteklenmesi

5.5.3. Türk Kadınlarının Eleştirilmesi

ALTINCI BÖLÜM

Cumhuriyet Dönemi’nde Türkiye’de Beyaz Ruslar

6.1.    Cumhuriyet Döneminde Rusya’dan Göçler

6.2.    Milletler Cemiyetinin Faaliyetleri

6.3.    Sovyet Rusya’dan Türkiye’ye Gelen Bazı Heyetler

6.4.    Potemkin Heyetinin İstanbul’a Gelişi

6.4.1. Türkiye’deki Rus Binalarının Potemkin’e Teslimi

6.4.2. Potemkin’in Beyaz Rusları Rusya’ya Döndürme Çabaları

6.5.    Beyaz Ruslar için İkamet Vesikası ve Pasaport Verilmesi

6.6.    Beyaz Rusların İkamet Müddetlerinin Uzatılması

6.7.    Komünizm’e ve Beyaz Rusların Faaliyetlerine Karşı Önlemler

6.8.    Beyaz Rusların Yurt Dışına Gitmeleri

6.9.    Yurt Dışındaki Beyaz Rusların Türkiye’ye Gelme Talepleri

6.10.  Beyaz Rusların Türkiye’ye Girişiyle İlgili Sorunlar ve İzinler

6.11.  Beyaz Rusların Türk Vatandaşlığına Alınmaları

6.12.  İki Beyaz Rusla 1930’lu Yıllarda Yapılan Röportajlar

6.12.1.         Kozak Savaşçı İvan Andriyanov

6.12.2.         Hollywood Yıldızı Akim Tamiroff

YEDİNCİ BÖLÜM

Beyaz Ruslarla İlgili Karikatürler – Şiirler

7.1.    Beyaz Rus Kadınlarının Şikayet Edilmesi

7.2.    Rus Lokanta ve Kafelerinde Türk Erkekleri

7.3.    Deniz-Plaj ve Beyaz Rus Kadınları

7.4.    Seyyar Satıcı Olarak Beyaz Ruslar

7.5.    Beyaz Rusların İstanbul’dan Ayrılması

7.6.    İstanbul Sokaklarında Haraşolar

7.7.    Haraşolarla ilgili Şiirler

SONUÇ

EKLER

BİBLİYOGRAFYA

İNDEKS

KISALTMALAR

s.: sayfa

Bkz.: Bakınız

a.g.e.: Adı Geçen Eser

a.g.m.: Adı Geçen Makale

BOA: Başbakanlık Osmanlı Arşivi

BCA: Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi

CA: Cumhurbaşkanlığı Arşivi

TİTE: Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi BEO: Bâb-ı Âlî Evrak Odası Evrakı DH.İ.UM: Dahiliye Nezareti İdare-i Umumiye Evrakı DH.UMVM: Dahiliye Nezareti Umur-ı Mahalliye ve Vilayat Müdürlüğü Evrakı

DH.EUM.AYŞ: Dahiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Asayiş Kalemi Evrakı

DH.EO: Dahiliye Nezareti Evrak Odası

DH.EUM.ECB: Dahiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Ecanib Kalemi

A.VRK: Sadaret Evrak Kalemi Evrakı

A.AMD.MV: Sadaret Amedi Kalemi Meclis-i Vükela Evrakı

DUİT: Dosya Usulü İradeler Tasnifi

HR.İM: Hariciye Nezareti İstanbul Murahhaslığı

MF.HTF: Maarif Nezareti Heyet-i Teftişiye Kalemi

MV: Meclis-i Vükelâ Mazbataları

Ülkelerinden ayrılmak zorunda kalarak Türkiye’ye iltica eden Beyaz Rusların anısına…

ÖNSÖZ

Yıllar önce Jak Deleon’un “Beyoğlunda Beyaz Ruslar”adlı kitabını okuduğumda önemli, ilginç ve dramatik olan bu konunun hak ettiği bilimsel ilgiyi görmediğini düşünmüştüm. Ancak diğer çalışmalarım Beyaz Ruslar konusuyla ilgilenmemi birkaç yıl engelledi. 2007 yılından itibaren ciddi şekilde araştırmaya başladığım bu konu için itiraf etmek gerekirse önceleri bir makale hazırlamayı düşünmüştüm. Fakat meseleye nüfuz ettikçe ve tahmin ettiğimden fazla belge ve bilgiyle karşılaşınca çalışmanın yönü bir kitap şeklini almaya başladı. Bu eser, toplam beş yıl süren bir araştırmanın ürünü oldu.

Öncelikle “Beyaz Ruslar kimlerdir?” sorusuna cevap vermekte fayda vardır. Bolşevik İhtilali’nden kaçarak İstanbul’a, diğer şehir ve ülkelere iltica eden Bolşevik aleyhtarı mültecilere Beyaz Ruslar veya bazen kısaca Beyazlar adı verildi. Bu tabir Kızılların bir karşıtı olarak da kullanılmıştı. Beyaz Rusların bugünkü Beyaz Rusya (Belarus) ve bu ülkede yaşayan Beyaz Ruslarla bir ilgisi yoktur. Mülteci Beyaz Rusların içinde çoğunlukla Ruslar olmakla beraber, birçok ırktan kişiler de vardı (Ruslar, Ukraynalılar, Rumlar, Tatarlar, Çerkezler, Türkmenler, Kalmuklar, Gürcüler, Ermeniler vs.). Sonuçta, Beyaz Rus tabiri siyasî bir tabirdir. Belgelerde ve basında Beyaz Ruslar için bazen mülteci bazen muhacir ifadeleri kullanılmıştır. Kitapta bu iki ifadeyi de kullanırken, göç ve göçmen kelimelerini kullanmaktan kaçındım. Beyaz Rusların durumunu daha iyi vurguladığını düşündüğüm için göç ve göçmen ifadeleri yerine çoğunlukla daha sert ve mecburî bir durumu tespit eden iltica ve mülteci kelimelerini, seyrek olarak da muhacir ifadesini tercih ettim.

Metin içindeki belgelerde ve eklerde sık sık “Rus mülteciler” ifadesi geçmiştir. Burada kastedilen sadece ırken Rus olan mülteciler değil, Bolşevik muhalifi olan mültecilerin tamamı yani Beyaz Ruslardır. Orijinal ifadeye sadık kalmak amacıyla ben de Rus mülteciler tabirini aynen aldım ve kullandım.

Beyaz Rusların Türkiye’de en yoğun bulundukları yıllar Mütareke dönemiydi. Mütareke döneminde başlayan yurt dışına gidiş neticesinde Cumhuriyet’in ilk yıllarında hemen hemen tamamı İstanbul’da olan az sayıda Beyaz Rus kalmıştı. Çalışmanın konusunu Beyaz Rusların Türkiye macerası oluşturdu. Bu süreci tam ve sağlıklı olarak tespit etmek için ne yapmak gerekiyordu? Jak Deleon’un kitabındaki bir cümle benim için anahtar kelime oldu. Bu cümle şöyleydi; “İstanbul’da Beyaz Rus olgusu 1918 yılından 1940’lara kadar yaşandı”.Böylece Türkiye’de yaşanan bu siyasî ve sosyal hadise için ağırlıklı olarak Türk arşivlerine ve basınına dayalı bir araştırma gerçekleşti ve Türk basını 1918-1940 yılları arasında tarandı. Tarih araştırmalarının ilk adımı olan merak ve sabır neticesinde Beyaz Ruslarla ilgili önemli ayrıntılar tespit etmek mümkün oldu. Ayrıca az da olsa bazı İngiliz ve Fransız gazetelerinden yararlanılarak basın yönünden çalışmaya zenginlik katıldı. Bu arada, orijinalleri Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kütüphanesi’nde bulunan ve 1920-1923 yılları arasında Amerikan Kızılhaçının Yakın Doğu Direktörü olarak görev yapan Charles Claflin Davis’in fotoğraf koleksiyonundaki Beyaz Ruslarla ilgili fotoğraflar için Harvard Üniversitesi dijital kolleksiyonlarından istifade edildi. (http://www.law. harvard.edu/library/digital/davis-digital-collection.html) Böylece başlangıçta araştırmanın en büyük eksikliği olarak ön plana çıkan görsel malzeme azlığı sorunu Harvard Üniversitesi’ndeki tasnif sayesinde çözüme kavuşmuş oldu.

Kitap, yedi bölüm olarak hazırlanmış ve kronolojik sürece dikkat edilmeye çalışılmıştır. Birinci bölümde, Rusya’daki iç savaş ve ilticalar ele alınmıştır. İkinci bölümde, Beyaz Rusların iskanı değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde, Mütareke döneminde mültecilere yapılan yardımlar üzerinde durulmuştur. Dördüncü bölümde, 1921-1922 yıllarındaki gelişmeler işlenmiştir. Beşinci Bölümü, sosyal hayata etkiler konusu oluşturmuştur. Altıncı bölümde, Cumhuriyet döneminde Beyaz Rusların durumu ele alınmıştır. Yedinci ve son bölümde ise, karikatürlerle ve şiirlerle Beyaz Ruslar değerlendirilmiştir. Bu son bölüm, Beyaz Rusların sosyal hayatta ne kadar önemli ve etkili bir yer tuttuğunu göstermesi bakımından ilginç tespitler sunmaktadır.

Yakın zamana kadar Beyaz Ruslarla ilgili birkaç anı kitabı dışında Türkiye’de fazla bir kaynak yoktu. Bilimsel çalışma olarak ise yüksek lisans tezi olarak yapılan iki çalışma vardı ve şunlardı: Tümay Timuçin, White Russians in İstanbul: The Plight of the Russian Emigrees During the Years 1919-1924, ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1999. Kerime Şahiner, Wrangel Ordusunun İstanbul’a Gelişi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2001.

Bu eserde, söz konusu yüksek lisans tezlerini yazan kişilerin bazı makale ve bildirilerinden yararlanılmıştır. 2010 yılında çıkan bir eser ise Türkiye’de Beyaz Ruslar meselesiyle ilgili en ayrıntılı çalışma oldu. Bu çalışmanın künyesi ise şu şekildedir: Oya Dağlar Macar-Elçin Macar, Beyaz Rus Ordusu Türkiye’de, İstanbul 2010. Beyaz Ruslar konusuna katkı sağlayan söz konusu kitap, ağırlıklı olarak yabancı basına ve kaynaklara dayanmıştır.

Tarafımdan hazırlanan kitap ise çok büyük ölçüde Türk kaynaklarından istifade edilerek yazıldı ve içerik olarak Beyaz Rusların Türkiye’ye ilticaları, İstanbul’daki hayatları ve Türkiye’den ayrılmaları ele alındı. Beyaz Rusların yurt dışında, başka ülkelerdeki hayatları ve faaliyetleri kitap kapsamına alınmadı. Beyaz Rusların yurt dışındaki hayatları ve süreç ile ilgili Oya Dağlar Macar-Elçin Macar’ın kitabında tatminkâr bilgi ve açıklamalara yer verilmiştir.

Yabancı gazetelerden yararlanma esnasında çok sayıda kişiden yardım gördüm. Fransızca gazetelerden ve Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki bazı Fransızca belgelerden tercüme yapan Derya Kızılkaya’ya, Di-dar Yenigün’e ve yine bazı Fransızca gazete haberlerini kontrol eden Arş. Gör. Aytül Durmaz’a, İngilizce gazetelerden tercüme yapan Arş. Gör. Burcu Özcan’a, konuyla ilgili bir Rusça kitabı temin eden öğrencim Svetlana Cherskikh’e, bu kitabın incelenmesindeki ve bazı Rusça tabirlerin kontrolü esnasındaki gayretleri nedeniyle Yrd. Doç. Dr. Özlem Deniz Yılmaz’a, bazı kaynakların temininde yardımcı olan Dr. Kürşat Karacagil’e, Yrd. Doç. Dr. Ercan Karakoç’a ve önemli bir Almanca eseri Almanya’dan bana ileten Yrd. Doç. Dr. Filiz Dönmez Öztürk’e çok teşekkür ediyorum. Değerli meslektaşım Dr. Murat Uluskan, kitabın sayfa düzeni ve bilgisayar işleri için her zaman yanımdaydı. Değerli dostumun sabrına saygı duyuyorum.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi çalışmayla ilgili önemli veriler sundu. Bu arşivde önemli bilgilere ulaştığımızı düşünüyorum. Tüm Başbakanlık Osmanlı Arşivi personeline ve Ankara’da rahat ve hızlı araştırma olanağı sağlayan Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi görevlilerine teşekkür ediyorum.

2008 yılı Şubat ayında Ankara’da vaktimizi geçirdiğimiz bir dönem olmuştu. Bu dönem Millî Mücadele dönemi için değerli bir arşiv olan Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi’ndeki (TİTE) çalışmalarımızı kolaylaştıran Enstitü Müdürü Hocam Prof. Dr. Temu-çin Faik Ertan sayesinde verimli geçti ve ihtiyacımız olan belgelere ulaşabildik. Sayın Hocamızın şahsında tüm Enstitü görevlilerine teşekkür ederim. Cumhurbaşkanlığı Arşivi yetkililerine Beyaz Ruslar ile ilgili çalıştığımı belirtmiş, konuyla ilgili belge talebinde bulunmuştum. Belge ve bilgi hususlarındaki yardım talebim hızla değerlendirildi ve tarafıma bazı belgeler iletildi. Gösterilen ilgiden duyduğum memnuniyeti ifade etmek benim için bir zevktir.

İstanbul’daki kütüphanelere gelince, öncelikle kitap için en büyük mesainin Taksim’de Atatürk Kitaplığı Süreli Yayınlar Bölümünde geçtiğini vurgulamalıyım. Bu bölümde görev yapan tüm arkadaşlara minnettarım. Saadet Hanım, İrfan Bey, Selçuk Bey, Mürsel Bey ve diğer tüm görevliler araştırmamı kolaylaştırdılar ve zevkli hale getirdiler. Bu bölümde görevli arkadaşların hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Ayrıca Beyazıt Devlet Kütüphanesi, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, Basın Müzesi ve Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi çalıştığımız yerlerdi. Buralardaki görevliler, samimi yardımlarda bulundular. Özellikle 1920 yılındaki olayları aydınlatmak için ihtiyaç duyduğum önemli bir Fransızca dergi olan Lillustration a ulaşmak kolay olmadı. Nihayet, bu dergiyi İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesinde bulabildim. Yardımları için bu kütüphanedeki görevlilere de teşekkür ediyorum. Kitapta kullandığım kitap ve makalelerin önemli bir bölümünü İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM) Kütüphanesinden temin ettim. İSAM kütüphanesindeki görevliler her zaman yardımcı oldular.

Hocam Prof. Dr. Süleyman Beyoğlu, kitabı okumuş ve Millî Mücadele dönemine hakimiyeti ve engin birikimiyle bazı teklif ve tavsiyelerde bulunmuştur. Bilimsel açıdan yetişmemizde ve olgunlaşmamızda büyük pay sahibi Hocama her zaman minnettarım ve teşekkür ediyorum.

Kitabı okuyan Editör Sayın Nilgün Engin’e ve yine bu çalışmanın konusuna en başından beri ilgi duyan ve eseri okuyan Tarihçi Kitabevi sahibi Sayın Necip Azakoğlu’na titizlikleri ve ilgileri dolayısıyla teşekkür ediyorum.

Aileme her şey için teşekkür ederken, eşim Pınar’a ayrı bir paragraf açmam gerekmektedir. Uzun süren bir araştırmada gösterdiği anlayış ve verdiği destek, kitabın hazırlanmasında önemli bir katkı ve motivasyon oldu. Eşime her şey için minnettarım ve çok özel bir teşekkür borçluyum.

Kuşkusuz, insan hatasız, kitap eksiksiz olmaz. Türkiye’de Beyaz Ruslar konusunda son sözü söylediğim iddiasında değilim. Göstermeye çalıştığım özene karşın hâlâ bazı hata ve eksiklerim olabilir. Hem Türk hem de Rus tarihi için önemli olan bu konuda yeni bazı bilgi ve ayrıntıları tespit etmeye çalıştım. Türkiye’ye iltica eden Beyaz Rusların yaşadığı sürecin anlatılmasına ve aydınlatılmasına küçük bir katkı sağlayabildiysem çalışma amacına ulaşmış demektir.

Ocak 2012-Kadıköy Bülent Bakar

GİRİŞ

1905’teki savaşta Rusya’nın Japonya’ya yenilmesi Rusya’da büyük sıkıntılara yol açmış ve bu karmaşada Marksizm etkili olmaya ve ön plana çıkmaya başlamıştı. Aynı yıl Troçki’nin liderliğinde Petersburg’ta çıkan isyan hükümet tarafından bastırılmış, fakat Çar II. Nikola 19 Ağustos 1905’te Duma’yı yani Rus meclisini açmayı kabul etmek zorunda kalmıştı. Böylece Rusya’da yeni bir dönem başladı.

Birinci Dünya Savaşı başladığında Rusya’da siyasî istikrarsızlık ve kaos mevcuttu. Savaş esnasında sıkıntılar artmış, İtilaf Devletlerinin Çanakkale harekatında Boğazların geçilmesi mümkün olmamış ve Rusya’nın müttefiklerden yardım alamaması neticesinde yaşanan sorunlar büyümüştü. Bu olumsuzluklara halkın gıda sıkıntısı eklenince 8 Mart 1917’de Petrograd’da halk gösterileri başladı. Bolşevik1 ve Menşevik bütün Marksistlerin harekete geçmesiyle 10 Mart 1917’de

vaziyet bir ihtilale dönüştü. 12 Mart tarihinde Petrograd’da İşçilerin ve Askerlerin Sovyeti kuruldu ve ardından hükümet görevlerinin üstlenildiği ilan edildi. Sovyet yetkilileriyle Duma arasında yapılan görüşmeler neticesinde 14 Mart’ta geçici bir hükümet kurulmasına ve Çar’ın istifa etmesine karar verildi. Prens Lvov başkanlığında geçici bir hükümet kurulurken, ihtilalci sosyalistlerden Kerenski Harbiye Bakanı oldu. Çar II. Nikola ise 16 Mart sabahı tahttan feragat etmek zorunda kaldı.

Petrograd’daki ihtilal tüm ülke tarafından kabul görmüştü. Artık eski rejimin destekçileri bir direnç göstermiyorlardı. Bununla beraber Geçici Hükümetin otorite sahibi olmadığı anlaşıldı. Çünkü Geçici Hükümet, Sovyet’in yayımladığı savaş karşıtı ve orduyu denetimine almayı planlayan deklerasyonları engelleyemiyordu. Gerçek yönetim gücü, Geçici Hükümetin değil Sovyet’in elindeydi. Netice itibarıyla, hareketin ilk gününden itibaren Petrograd’da iki hükümet vardı. Bunlardan biri siyasî devrimi temsil eden Geçici Hükümet, diğeri sosyal devrimi temsil eden İşçi ve Asker Temsilcileri Sovyeti idi. Dönemin en önde gelen politik sorunu olan savaş konusunda iki farklı görüş bulunuyordu. Ilımlı unsurlar savaşa devam edip zaferle ayrılma yanlısıydılar. Dışişleri Bakanı Miliukov Petrograd’da görüştüğü İtilaf Devletleri elçilerine bu düşünceyi açıklarken, Bolşeviklerin başını çektiği bir grup hemen barış imzalanmasını ve ülkelerinin savaşı kaybetmeyi kabullenmesini istiyorlardı. Sonuçta Sovyet’in baskılarını kabullenmek zorunda kalan Geçici Hükümet, Dışişleri Bakanı Miliukov’un istifasını istedi. Kurulan yeni kabinede Prens Lvov Başbakan olarak yerini korurken, Kerenski Savaş ve Deniz Kuvvetlerinden Sorumlu Bakan oldu. Kerens-ki, 1917 Temmuz ayında cephede genel bir taarruz planlarken, 16-18 Temmuz tarihlerinde Bolşevikler, Petrograd’da hükümeti devirmek için bir isyan çıkarmışlarsa da isyan kısa sürede bastırıldı. Bu ilk Bolşevik isyanının başarısızlığı üzerine Lenin ve Troçki kısa bir süre için yurt dışına kaçmak zorunda kalırken yaşanan gelişmeler hükümeti yeniden şekillendirmiş ve Kerenski, bakanlık görevlerini koruyarak Başbakan olmuştu. Bu arada orduda disiplini yeniden tesis etmek isteyen Rus Orduları Başkumandanı General Kornilov, bazı şartlar ileri sürdü. Ardından Kerenski’nin Kornilov’u görevden almak istemesi, Kornilov’un isyanına yol açtı. General Kornilov’un Petrograd’da kontrolü sağlama çabaları başarısız oldu ve Geçici Hükümet birlikleri General Kornilov ile yardımcıları General Denikin ve General Lukomski’yi tutukladılar.

Bu günlerde Kerenski açısından her şey iyi görünüyordu. Çünkü General Kornilov tutuklanmış, Bolşevik liderler ise yurt dışına kaçmak zorunda kalmışlardı. Bununla beraber aslında gerçek tablo pek iç açıcı değildi. Ordu ile Hükümet arasında yaşananlar işbirliğini zedelerken, Sovyet- Bolşevik ittifakı ise güçlenmişti. Kerenski, bir çıkış yolu aramak için 25 Kasım 1917 tarihini Kurucu Meclis için seçim zamanı olarak belirlemişti. Bolşevikler ise artık adım atma zamanının geldiğini ve yönetime el koymak için şartların oluştuğunu düşünüyorlardı. Nitekim acilen 7 Kasım 1917’de Tüm Rusya Sovyetleri Kongresini topladılar. Aynı gece Hükümet binası Bolşevik birliklerince işgal edildi. Petrograd garnizonunun Bolşeviklere katılmasının ardından Kabinenin toplantıda olduğu Kış Sarayı basıldı ve kontrol altına alındı. Hemen toplanan İkinci Sovyet Kongresi, Bolşevik programını onayladı. Halk Komiserleri Konseyi adı verilen ve Lenin’in başkanlığa seçildiği bir kabine kuruldu. Böylece Bolşevikler bir gecede yönetimi ele geçirmiş oldular. Bolşevikler, savaştan çekilmek zorunda olduklarını düşünüyorlardı ve 3 Mart 1918’de Brest-Litowsk antlaşmasını imzalayarak bunu gerçekleştirdiler.

BİRİNCİ BÖLÜM

RUSYA’DA İÇ SAVAŞ VE İSTANBUL’A İLTİCALAR

1.1. İç Savaşın Başlaması (Kızıl Ordu-Beyaz Ordu Savaşı)

Yaşanan gelişmelere ve Bolşevik idaresine karşı ciddi muhalefet Güney Rusya’da Don-Kuban Kozaklarının5 yaşadığı bölgede ortaya çıkmıştı. Rus İmparatorluğu içinde bir tür siyasî özerklik içinde yaşayan Kozaklar, Devrim’den sonra Bolşevik yönetimini tanımadıklarını açıklamışlardı. Beyaz Ordunun en önemli dayanağını oluşturan Kozakların başlıca hedefleri geleneklerini ve ayrıcalıklarını korumaktı. Muhafazakarlıklarıyla ve Ortodoksluklarıyla gurur duyan Kozaklar, Bolşevikleri hayat tarzlarının muhalifleri olarak görmekteydiler. Kozakların yoğun olarak bulunduğu ve muhalefet merkezi haline gelen Güney Rusya’da Rus ordusu kumandanlarından General Alekseyev ve General Korni-lov tarafından “Gönüllüler Ordusu” adıyla silahlı bir teşkilat oluşturuldu. General Alekseyev idarî, General Kornilov da askerî sorumluluğu üstlenmişlerdi. Böylece Bolşeviklere karşı silahlı muhalefet için ilk önemli adım atıldı. Bolşeviklere karşı mücadele eden bu orduya “Beyaz Ordu” adı verilmişti. Bu ordu, Çarlık yönetiminin sivil ve askerî bürokrat ve politikacıları ile büyük ve küçük toprak sahipleri, Kozaklar ve Tatarlar gibi ulusların kuvvetlerinden oluşmaktaydı. Rusya’nın güney ve güneydoğu taşrasında büyük tazyik yaratabilen Beyaz Ordu kuvvetlerinin iki merkezi vardı. Urallar’ın batısındaki ilk merkez Volga üzerindeki Samara, Urallar’ın ötesindeki diğer merkez ise Omsk idi. Omsk şehrindeki Anti-Bolşevik kuvvetlere Amiral Aleksandr Kolçak komuta ediyordu. Doğu Sibirya’da Gregory Semenov, Kuzeyde Arhan-gelsk bölgesinde Nikolas Çaykovski ve Batı’da Baltık bölgesinde General N. Yudeniç komutasında Estonya’da üstlenen kuvvetler Bolşeviklere karşı yoğun bir mücadele yürütmekteydiler.7

Ayrıca Bolşevikler, Çekoslovak askerler sorunuyla karşılaştılar. Rusya’daki Çekoslovak askerler sorunu Birinci Dünya Savaşı sürecine dayanmaktaydı. Savaş esnasında Galiçya cephesinde Ruslara karşı oluşturulmuş olan ve bulduğu her fırsatta Rusların safına geçen Avusturya ordusundaki Çek askerler bir süre sonra kendilerinden yararlanmak isteyen Kerenski tarafından teşkilatlandırılmış ve silahlı bir kolordu haline getirilmişlerdi. General Gayda komutasındaki bu Çekoslovak kolordusu zamanında çok önemli bir güçtü. Fransa’ya gönderilmek üzere Sibirya’ya gönderilmiş olan bu kolordu 1918 Mart ayında Volga nehrine geldiğinde komünistlerin aleyhine dönmüş ve Mayıs ortasında Penza, Samara, Çelyabinsk, İrkutsk gibi çok önemli demiryolu güzergâhında kontrolü ele alarak Bolşevikleri gerçekten zor durumda bırakmıştı.

İç savaşın sebeplerini siyasî ve askerî açıdan ele almak mümkündür. Siyasî açıdan değerlendirildiğinde Bolşevikler demokrasinin temel kurallarını çiğneyerek Meclis’i dağıtmışlardı. Dağıtılan bu meclisin milletvekillerinin olayı protesto etmeleri ve kendi hükümetlerini kurmaya çalışmaları doğaldı. Askerî açıdan ise eski ordu mensubu bazı subaylar Almanlarla yapılan barış antlaşmasını Rus çıkarlarına aykırı ve İtilaf kuvvetlerine bir ihanet olarak düşünüyorlardı. Güney Rusya’da bulunan Don-Kuban bölgesindeki Kozaklar, zaten Devrim’in başından beri karşı duruş sergilemişlerdi. Bunun yanı sıra Devrim sırasındaki büyük kaosu gören Ukraynalılar, Gürcüler, Kalmuklar ve diğer bazı millî unsurların kendi özerk devletlerini kurmak için Bolşeviklere karşı mücadele etmeleri öngörülen gelişmelerdendi. Bir süre sonra iç savaş, dış güçlerin müdahaleleriyle daha karmaşık bir hal aldı. İtilaf Devletlerinin Çarlık Rusyası’na cephane yardımı iki kuzey limanı Arhangelsk ve Murmansk’tan, Pasifik’te ise Vladivostok’tan yapılıyordu. Bu silah depolarının Almanların eline geçmesinden korkan İtilaf Devletleri Nisan 1918’de önce Murmansk’a, ardından Arhangelsk’e çıkarma yaparken Vladivostok da kontrol altına alındı. Başlangıçta, cephanelerin Almanların eline geçmemesi için yapılan harekat ilerleyen günlerde İngilizlerin ve Fransızların Bolşevik karşıtı güçlerle temasa geçmesiyle komünizme karşı bir Haçlı seferine dönüştü.

Bu dönemde Bolşeviklerin savaştığı kuvvetler göz önüne alındığında durumlarının hiç parlak olmadığı görülmekteydi. Doğudan Amiral Kolçak ordusu ve Çek kuvvetleri, Batıda Leh ordusu (Lehistan=Polonya) ve Baltık bölgesinde General Yudeniç ordusu, kuzeyde fırsattan istifade etmek isteyen Mannerhaym komutasındaki Fin ordusu ve General Miller’in güçleri, güneyde ise General Denikin kuvvetleri Bolşevikleri tamamen kuşatmış durumdaydı.

General Alekseyev ve General Kornilov komutasındaki Gönüllü Ordu, 1918 yazı boyunca parlak başarılar elde etti. Gönüllü Ordu eski ordu bakiyesi bazı subaylar, askerî okul öğrencileri, üniversite öğrencileri, hatta liseli gençlerden oluşmuştu. Silah ve mühimmat bakımından yetersiz olan bu ordunun morali yüksekti. Bolşevikler ise henüz askerî bakımdan organize olamamışlardı. Gönüllü Ordu ve Don-Kuban Kozakları, Bolşevikleri tüm Kuzey Kafkasya ve Don bölgelerinden silmeyi başardı. Bu dönemde Ukrayna, Alman-Avusturya işgalindeyken, en kuzey ve en doğudaki Rus limanları İtilaf Devletleri işgalindeydi. Almanya’nın 11 Kasım 1918’de mütareke yapması ve Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesiyle Sovyet Rusya açısından yeni bir dönem başladı. Almanların Ukrayna’yı boşaltmasıyla, Güney Rusya’yı kontrol etmek için bu bölgenin önemli bir askerî güç tarafından kontrol altına alınması gerekiyordu. Bununla beraber İtilaf Devletleri yeni bir askerî sorumluluk almak istemediler ve Güney Rusya bu devletlerce iki farklı yapay kuşağa bölündü. İngiltere kendisini Trans-Kafkasya bölgesinin işgaliyle sınırlarken, Fransızlar kendi kontrol bölgelerinde agresif bir tutum içine girdiler. Fransa 13 Mart 1919’da yaptığı açıklamada Odesa bölgesinin en yüksek otoritesi olduğunu ilan etti ve yerel Rus güçlerinin de desteğiyle Bolşeviklere karşı operasyonlara başladı. Sovyet ordularına doğrudan saldırı niteliğindeki bu politika bir süre sonra hezimetle sonuçlandı. Böylece nispeten zayıf olan Bolşevik ordusu Fransız ordusunu Güney Rusya’dan tamamen çıkardı.

1.2. 1919’da İlticalar (Birinci Dalga)

Bolşevik muhalifi olup, Rusya’yı terk etmek zorunda kalan mülteciler ilerleyen aylarda Beyaz Ruslar olarak ifade edilmişlerdi. Bu kişiler henüz kitlesel olarak İstanbul’a gelmeden önce Rusya’da süren istikrarsızlığı görüşmek ve Rus halkına yardım etmek için İtilaf Devletlerince Büyükada’da bir toplantı yapılması kararlaştırılmış ve toplantı çağrısı 22 Ocak 1919 ’da İtilaf Güçleri Yüksek Konseyine hitaben yapılmıştı. 15 Şubat 1919’da yapılması planlanan toplantıya İtalya ve Fransa gönülsüzce rıza göstermişti. Fransa, bu gelişmeyi Bolşeviklerle pazarlık olarak değerlendirmekteydi. Bolşevikler, resmî olarak davet edilmediklerinden önce mütereddit davranmışlar, fakat sonunda 4 Şubat’ta konferansa katılmaya karar vermişlerdi. Beyaz Ordu (Gönüllü Ordu) liderleriyse Batı’nın kendilerine verdiği desteği keseceklerinden endişe ederek katılmadılar. Büyükada, henüz mültecilerle tanışmasa da Rusya’dan gelen misafirlere ev sahipliği yaptı. İngiliz yetkililer, Rus misafirleri ağırlamak için inceledikleri tesislerden Bahriye Kulübü ve İspilandit Palas Otelini uygun bulmuşlardı. Fakat sonuç itibarıyla, beklendiği gibi Büyükada Konferansı’ndan herhangi bir netice elde edilemedi.

Fransa, Mart ayı başlarında Güney Rusya’yı kontrolü altına aldığını düşünmekteydi ki kısa sürede farklı bir tablo ortaya çıktı. Nitekim Fransız yetkililer meselenin ciddiyetiyle ilgili değerlendirmeler yapmak zorunda kaldılar. 24 Mart 1919’da Kırım’dan İstanbul’a gelen Fransa’nın Doğu Ordusu Kumandanı Franchet D’Esperey’e göre, Rusya’da askerî bir başarı gösterebilmek için 500.000 Fransız askerine ve bir milyar frank para harcamaya ihtiyaç vardı. Kırım’daki durumun kötüleşmesi üzerine Fransız Hükümeti, General D’Esperey’e 1 Nisan’da Odesa’yı boşaltma emri verdi. Fransız General D’Anselme, Fransız birliklerini, şehirdeki Rus burjuvazisini ve Bolşevik muhalifi bazı kişileri tahliye etmeyi başardı. Ayrıca yiyecek stokları ve savaş malzemeleri de en az zararla nakledilebilmişti.16Bu tahliyede Fransız gemilerinin bazı Rusları beraberinde getirmesi dramatik bir mülteci akınının ilk başlangıcı oldu.

Nisan 1919’da İstanbul’a Rus ilticası artarak devam etti. Kırım yarımadasından gerçekleşen tahliyelere yardımcı olmak için Ode-sa kıyılarında bulunan ve Amiral Bristol komutasındaki “Nahma” adlı Amerikan gemisi 7 Nisan 1919’da Sivastopol’dan aldığı yüzlerce Rus mültecisiyle İstanbul’a doğru hareket etmişti.17 Bu tahliyede İstanbul’a gelenler sadece Ruslar değildi. Yabancı tebalı siviller de savaşın kaotik ortamından kurtulmak için İstanbul’a geldiler. Odesa’dan gelen vapurlar önce Kavak’a sevk edilerek burada karantinaya tabi tutuluyor ve karantina müddeti dolduktan sonra Boğaz’dan içeri girebiliyorlardı. Artık İstanbul, Rusya’dan gelen mültecilerle tanışmaya başlamıştı…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur