Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Felsefe Sözlüğü
Felsefe Sözlüğü

Felsefe Sözlüğü

Ahmet Cevizci

“Düşünce tarihinin ilk felsefe sözlüklerinden birini, Aristoteles’e borçluyuz. Aristoteles, MÖ 4. yüzyılda 14 kitaplık meşhur Metafizik adlı eserinin 5. kitabını kullandığı felsefi terimlerin tanımlarına…

“Düşünce tarihinin ilk felsefe sözlüklerinden birini, Aristoteles’e borçluyuz. Aristoteles, MÖ 4. yüzyılda 14 kitaplık meşhur Metafizik adlı eserinin 5. kitabını kullandığı felsefi terimlerin tanımlarına ayırmıştı. Söz konusu kitabın her bir altbölümünü tam 29 felsefi terimin, yani ‘başlangıç’, ‘neden’, ‘öğe’, ‘doğa’, ‘zorunluluk’, ‘varlık’, ‘aynılık ve farklılık’, ‘sınır’, ‘öncelik ve sonralık’, ‘bütün’ benzeri terimlerin tanımlanmasına ayıran Aristoteles’in mesajı, gerçekte çok açıktı. Felsefe yapmak istiyorsanız veya onun yaptığı gibi metafizik veya varlık felsefesi alanına girmek istiyorsanız, alana ait kavramların anlamını bilmek gibi bir zorunluluğunuz vardır.”

Felsefe Tarihi ve Felsefe Ansiklopedisi gibi çalışmalara da imza atmış olan Prof. Dr. Ahmet Cevizci’nin hazırladığı bu sözlük, bir bütün olarak felsefenin ve felsefe tarihinin oluşumunda önemli yer tutan kavramları, düşünce sistemlerini ve filozofları, temel bilgi seviyesinde, terimler dizini ve İngilizce karşılıkları eşliğinde sunuyor.

İÇİNDEKİLER

Önsöz   7

Terimler              9

Terimler Dizini   471

İngilizce Terimler             493

Kaynakça            519

ÖNSÖZ

Düşünce tarihinin ilk felsefe sözlüklerinden birini, Aristoteles’e borçluyuz. Aristoteles, aslında oldukça erken sayılabilecek bir tarihte, MÖ 4. yüzyılda 14 kitaplık meşhur Metafizik adlı eserinin 5. kitabını felsefi terimlerinin tanımlarına ayırmıştı. Söz konusu kitabın her bir altbölümünü tam 29 felsefi terimin, yani “başlangıç”, “neden”, “öğe”, “doğa”, “zorunluluk”, “varlık”, “aynılık ve farklılık”, “sınır”, “öncelik ve sonralık”, “bütün” benzeri terimlerin tanımlanmasına ayıran Aristoteles’in mesajı, gerçekte çok açıktı. Felsefe yapmak istiyorsanız veya onun kendisinin yaptığı gibi metafizik veya varlık felsefesi alanına girmek istiyorsanız, alana ait kavramların anlamım bilmek gibi bir zorunluluğunuz vardır.

Felsefi kavramların anlamını bulabileceğiniz yegâne yer de felsefe sözlükleridir. Hiçbir kavramın ya da felsefi terimin büsbütün yansız, tamamen nesnel tanımı olamaz, her tanım bir ölçüye kadar, dünyaya veya alana belli bir perspektiften bakan yazarının rengini veya damgasını taşır. Bu, kaçınılmaz bir şeydir. Fakat bir yandan da istenir ki bu ölçü, hissedilmeyecek kadar önemsiz bir ölçü olsun. Kendi adıma bunu, yaklaşık 20 yıldır elimden geldiği ölçüde yerine getirmeye çalışıyorum. Yani insanların, elbette alanın veya düşünsel faaliyetin temel gereklerini yerine getirdikten sonra, felsefe içinde kendi mizaç ve ihtiyaçlarına uygun olarak yol alabilmeleri için, onlara bir yere kadar yol gösterecek rehber ya da sözlükler hazırlamaya çalışıyorum. Elinizdeki mütevazı felsefe sözlüğü, bu amaç doğrultusunda ve özellikle de herkesin bir şekilde elde edebilmesini mümkün kılabilmek için hazırlanmış bir sözlüktür.

Sözlüğü, mümkün olduğunca mütevazı ve tasarruflu bir hale getirebilmek için, sözgelimi atıf ya da göndermeleri, gönderme yaptığım sözcüğü, madde içinde kaim harflerle yazarak belirttim. Kaynakçayı, doğrudan yararlandığım eserlerle sınırlamaya çalışarak, oldukça dar tuttum. Yine aynı amaç doğrultusunda ve tekrara düşmemek için, sözlüğü, benzeri çalışmalarımı hiç kullanmadan, onlardan tamamen bağımsız olarak, severek yazdım, heyecan ve keyifle gözden geçirdim. Bu haliyle, ilgi duyan herkese faydalı olmasını diliyorum.

Ahmet Cevizci

Eylül 2011

TERİMLER

A

ABELARDUS, PETRUS (1079-1142). 12. Yüzyılda yaşamış ünlü Hıristiyan âlimi ve teologu.

Abelardus’un, dört bakımdan önemli bir teolog-filozof olduğu kabul edilir. Bir kere o, her şeyden önce ortodoks Hıristiyan inançlarına sıkı sıkıya bağlı bir teolog olarak, antik Yunan filozoflarının eserlerinin ahlaki hayat için sağlam modeller oluşturabileceğine ve Hıristiyanlığın dogmalarının anlaşılmasında önemli katkılar sağlayabileceğine inanmıştı. Bu yüzden, antik düşüncenin Hıristiyan kültürüne eklemlenmesi için yoğun bir çaba sarf etmişti.

Abelardus, ikinci olarak tümeller kavgasına getirdiği çözüm açısından önem taşır. Kavram realizmiyle nominalizm arasında tam orta bir yoldan giden filozof, tümellerin, genel kavramların zihinden bağımsız özlere, ayrı genel nesnelere karşılık gelmemekle birlikte, salt ağızdan çıkan boş sözler de olmadığını söylemiştir. O, inanç-akıl ilişkisi üzerinde de durmuş, akıl yürütme yoluyla ortaya konmamış olan inancın yalnızca bir başlangıç olup, zorlamaya dayanmadığını öne sürmüştür. Abelardus, nihayet bir niyet etiği olarak tanımlanabilen etik anlayışıyla önem kazanmıştır. Etikte eylemin kendisinden ziyade failin niyeti üzerinde yoğunlaşan Abelardus, Tanrı’nın iradesine karşı gelme niyetinin günah, Tanrı’ya beslenen aşkla yaşamanın erdem olduğunu öne sürmüştür.

Acı, insanın örselenmesinin, aldığı bir darbenin, kendisinin fiziki ya da manevi bir parçasını yitirmesinin sonucunda yaşadığı ıstırabı ifade eder, özellikle hazcılar, acının hazla birlikte insana hükmeden iki temel duygudan biri olduğunu söylerler. İnsan, onlara göre, acıdan kaçıp hazza yönelecek şekilde yaratılmış bir varlıktır.

AÇIKLAMA [İng. explanation] [BİLİM FELSEFESİ, EPİSTEMOLOJİ]. Bir şeyi anlaşılır ve bilinir hale getirme; onun neden olduğu gibi olduğunu veya neden olması gerektiğini anlaşılır hale getirme.

Bilimin veya bilimsel teorilerin en önemli işlevlerinden birinin açıklama olduğuna inanılır. Bu, özellikle doğabilimleri için söz konusudur. Bundan dolayıdır ki, şeyler, nitelikler, olaylar ve süreçler sınıflarına, nedenlerine ya da yasa ve düzenliliklere gönderimle açıklanıp anlaşılır hale getirilir; aynı şekilde, yasalar da kendilerinden türetilmiş oldukları daha kapsayıcı yasalara gidilerek açıklanabilir. Nitekim bu bağlamda gündeme gelen temel açıklama modeli, kapsayıcı yasa modeli olarak bilinen açıklamadır. Söz konusu modele göre açıklama, açıklanan şeyin genel bir yasanın kapsamına sokulmasından meydana gelir.

AÇIK TOPLUM [İng.opensociety] [SİYASET FELSEFESİ]. Demokrasiyle birlikte kullanılagelen bir kavram olarak, özellikle liberal düşünürler tarafından, sosyal talepleri göz önünde bulunduran, topluma hesap veren, politikalarını herkesin görebileceği şeffaflıkta formüle eden, hukukun üstünlüğünü temele alan, serbest piyasa ekonomisine dayanan, temel hak ve hürriyetleri esas alan bir yönetim yapısı ve anlayışı diye tanımlanan toplum türü.

Ekonomik, sosyal ve siyasal sonuçlan göz önünde bulundurulduğunda, açık toplumun liberal ve demokratik bir topluma karşılık geldiği söylenebilir.

AÇIK-UÇLULUK [İng. open-endedness] [DİL FELSEFESİ]. Sorulan soruların “evet” ve “hayır” gibi kesin ve belirli bir cevabının olmaması durumu. Daha özel olarak da dili, hiçbir sınır olmadan, yeni şeyler söylemek için özgürce kullanabilme yeteneği.

AÇIK ve KAPALI DÜŞÜNCE [İng. open and closed thought] [DİL FELSEFESİ, EPİSTEMOLOJİ]. Değişmeye, gelişmeye elverişli olan esnek düşünceyle katı ve bağnazca düşünce arasındaki ayırım.

Düşünce ve inançların sahip olunan bilgilere, beklenti ya da yeni verilere göre değişebilmesi özelliğine bağlı olarak, değişmeye ve gelişmeye elverişli olan düşünceye açık düşünce adı verilir. Esnek düşünce olarak da geçen söz konusu düşünce, gelişimine paralel gittiği bireyin kendisinin de dogmatik olmamasını ifade eder. Oysa hiçbir koşul altında değişmeyen, kendisinden vazgeçmenin neredeyse imkânsız olduğu, yeni yorum ve etkilere, değişen verilere, beklenmedik durumlara bütünüyle kapalı, dogmatik, kalıp düşünceye ise kapalı düşünce adı verilir.

ADALET [İng. justice] [ETİK, HUKUK FELSEFESİ, SİYASET FELSEFESİ]. Herkesin hak ettiğini alması.

Adalet, en azından usul adaleti anlamında, yürürlükteki ilke, kural ve yasaların, kendi içlerinde adil olup olmadıklarına bakılmadan, tarafsız ve tutarlı bir biçimde uygulanması anlamına gelir. Bundan dolayıdır ki, bir hukuk sistemi aynı zamanda adalet dağıtan, adaleti hayata geçiren bir sistem olarak görülmüştür. Fakat adaletin yegâne anlamı bu değildir. Nitekim adalet, etikte ve hukuk felsefesinde, biraz daha farklı bir biçimde, genellikle hakkaniyetle eşanlamlı bir biçimde kullanılır. O, bir kimsenin haklarıyla başkalarının (toplumun, halkın, hükümetin ya da bireylerin) haklan arasında bir uyumun bulunması hali, eylem ya da işlemin hak ve hukuka uygun olması durumu, devletin farklı, hatta karşıt çıkarları olan insanlar arasında hakka uygun bir denge oluşturması hali, herkesin hak ettiği karşılığı alması durumu olarak anlaşılır.

AD HOC HİPOTEZ [İng. ad hoc hypothesis] [BİLİM FELSEFESİ]. Mevcut teorik çerçeveye uymayan bir dizi veriyi ya da veriler öbeğini açıklamak amacıyla geliştirilmiş olan varsayımı, yeni verilerle sarsılan bir teoriyi eski doğru haline geri götürmek amacıyla gündeme getirilen hipotezi nitelemek için kullanılan terim.

Buna göre, ad hoc hipotez, bir teori karşı kanıt ya da aleyhte delillerle sarsıntıya uğradığı veya yanlışlanma durumuna geldiği zaman, teoriyi kurtarmak, onu eski doğru ve geçerli haline iade etmek üzere getirilen ek hipoteze denir.

ADİ, YAHYA İBN (893-974). Fârâbî’nin öğrencisi olan düşünür.

İbn Adi, esas itibariyle Tanrı ve insanın nihai amacı üzerinde durmuştur. Tıpkı Platon gibi, insan ruhunu iştaha, can ve akıl olarak üçe bölmüş olan filozof, insanın alttaki parçasının izinden gitmesi durumunda cehalet ve kötülüğe, buna mukabil aklın yolundan gitmesi durumunda bilgeliğe ve mutluluğa erişebileceğini söylemiştir. Tanrı konusunda ise, o, Tanrı’nın bir yandan basit ve bir olması, cinsinin ve türsel ayrımının olmaması dolayısıyla tanımlanamaz olduğunu kabul etmiş fakat bir yandan da onun iyilik, sınırsız kudret ve mutlak bilgelik gibi üç temel özelliğinin bulunduğunu öne sürmüştür.

ADORNO, THEODOR W. (1903-1969). Frankfurt Okulu’nun ilk döneminin kurucu üyelerinden olan Alman düşünürü.

Felsefeye pek çok konuda önemli katkılar yapmış olan Adorno, esas olarak Aydınlanma eleştirisi ve negatif diyalektiğiyle tanınır. Alax Horkheimer’le birlikte kaleme almış olduğu Aydınlanmanın Diyalelktiği’nden itibaren Adorno’nun ana teması düşüncenin bütün nesneleri, özellikle özdeşlik nosyonu yoluyla öznenin kontrolü altına sokan bir tahakküm aracı haline gelmesi olgusu olmuştur. O da, hemen bütün yeni Marksistler gibi, ortodoks bir Marksizmden yola çıkmıştı. Bununla birlikte, çok kısa bir süre içinde, modernliğin temel ikilemleri olarak adaletsizlikle hiççiliğin Aydınlanma akılcılığından türediğini görebilme noktasına ulaştı. İşte bu durumun bir sonucu olarak, ekonomi politiğe yönelik eleştirinin yerini bir Aydınlanma ya da onun deyimiyle araçsal akıl eleştirisine bırakması gerektiği sonucuna vardı.

Adorno’nun Aydınlanmayı karakterize ettiğine inandığı araçsal akılcılığı ifade etme şekli özdeşlik düşüncesidir. Özdeşlik düşüncesi, bilen özneleri bilinen nesnelere bağlayan duyumsal, dilsel ve toplumsal dolayımlardan uzaklaşmak suretiyle yapılan soyutlamalar üzerinden gelişir. O, bunu yaparken de insanlarda ve doğadaki duyumsal, olumsal ve tekil unsurları bastırıp ortadan kaldırır.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur