Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Feminizm Herkes İçindir – Tutkulu Politika
Feminizm Herkes İçindir – Tutkulu Politika

Feminizm Herkes İçindir – Tutkulu Politika

Bell Hooks

“Feminizm Herkes İçindir”de bell hooks, popüler kültürde ve medyada feminizm hakkında üretilen yanlış tanımların üzerine gidiyor. Feminizmin yalnızca “erkek karşıtlığı” olduğu yönündeki önyargıları kırmayı…

“Feminizm Herkes İçindir”de bell hooks, popüler kültürde ve medyada feminizm hakkında üretilen yanlış tanımların üzerine gidiyor. Feminizmin yalnızca “erkek karşıtlığı” olduğu yönündeki önyargıları kırmayı amaçlıyor. Bizlere feminizmin, “cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürüyü ve baskıyı sona erdirmeye çalışan bir hareket” olduğunu hatırlatıyor. bell hooks, kadın dayanışmasını hayata geçirebilmek için kadınlar arasındaki iktidar ilişkilerini tartışmaya açıyor ve erkekler kadar kadınları da cinsiyetçi pratikleriyle yüzleşmeye davet ediyor. Feminizmi ırk, sınıf ve etnisite bağlamında yeniden ele almayı öneriyor.

Her birimiz doğduğumuz andan itibaren cinsiyetçi düşünce ve eylemi kabul etmeye yönlendiriliyoruz. Kurumsallaşmış cinsiyetçiliği sonlandırabilmek için değişime önce kendimizden, kendi hayatlarımızdan başlamamız gerekiyor. Elinizdeki kitap, kimsenin kimseye hükmetmediği, eşit, özgür ve adil bir dünya yaratabilmek için herkesi ve her kesimi feminizme yaklaşmaya çağırıyor.

“Yaklaşın, şunu göreceksiniz:
Feminizm herkes içindir.”

***

İÇİNDEKİLER

7     Giriş
Feminizme Yaklaşın
12     1. Bölüm: Feminist Politika
Direniş Noktamız
19     2. Bölüm: Bilinç Yükseltme
Duygu ve Düşüncelerin Sürekli Değişimi
26     3. Bölüm: “Kız Kardeşlik” Hâlâ Güçlü
32     4. Bölüm: Eleştirel Bilince Yönelik Feminist Eğitim
39     5. Bölüm: Bedenlerimiz, Kendimiz
Üremeye Dair Haklar
45     6. Bölüm: İç ve Dış Güzellik
52    7. Bölüm: Feminist Sınıf Mücadelesi
60    8. Bölüm: Küresel Feminizm
65     9. Bölüm: Çalışan Kadınlar
72     10. Bölüm: Irk ve Toplumsal Cinsiyet
78     11. Bölüm: Şiddeti Sona Erdirmek
85     12. Bölüm: Feminist Erkeklik
91     13. Bölüm: Feminist Ebeveynlik
98     14. Bölüm: Özgürleştirici Evlilik ve Birliktelik
106     15. Bölüm: Feminist Bir Cinsellik Politikası
Karşılıklı Bir Özgürlük Etiği
113     16. Bölüm: Katıksız Mutluluk
Lezbiyenizm ve Feminizm
122     17. Bölüm: Yeniden Sevmek
Feminizmin Kalbi
127     18. Bölüm: Feminist Maneviyat
133     19. Bölüm: Vizyoner Feminizm
143     Dizin

.

GİRİŞ

Feminizme Yaklaşın

Gittiğim her yerde, kim olduğumu, ne yaptığımı merak eden insanlara yazar, feminist teorisyen ve kültür eleştirmeni olduğumu söylüyorum gururla. Filmler ve popüler kültür hakkında yazdığımı, aracın içindeki mesajı* tahlil ettiğimi anlatıyorum. Birçok kişi bunları heyecan verici buluyor ve daha fazlasını öğrenmek istiyor. Neticede herkes sinemaya gidiyor, televizyon seyrediyor, dergilere göz atıyor; herkesin, algıladığı mesaja, baktığı görüntülere dair birtakım fikirleri var. Karşılaştığım bunca farklı insanın, kültür eleştirmeni olarak yaptıklarımı ve yazı yazma arzumun nereden kaynaklandığını anlaması hiç de zor olmuyor; ne de olsa insanların birçoğu bir şeyler yazmak istiyor ve yazıyor da. Ne var ki sıra feminist teoriye gelince sorular bitiveriyor. Bunun yerine, feminizmin şerri ve kötü feministler hakkında duymadığım şey kalmıyor: “Onların” erkeklerden nasıl da nefret ettiğini, “onların” doğaya ve de Tanrı’ya nasıl karşı çıkmak istediğini, “onların” topunun lezbiyen olduğunu, “onların” bütün işleri ele geçirerek karşılarında hiçbir şansı olmayan beyaz erkeklere dünyayı nasıl da zehir ettiğini duyuyorum genellikle.

Aynı insanlara hangi feminist kitap ya da dergileri okuyorsunuz, hangi feminist söyleşileri dinlediniz, hangi feminist aktivistlerı tanıyorsunuz diye sorduğumda ise feminizm hakkında tüm bildiklerinin kulaktan dolma şeyler olduğunu, feminist harekette gerçekte neler yaşandığını bilmediklerini, hareketin tam olarak ne ile ilgili olduğunu söyleyebilecek kadar feminizme yaklaşmadıklarını söylüyorlar. Çoğunun gözünde feminizm, erkekler gibi olmak isteyen bir avuç öfkeli kadın anlamına geliyor. Feminizmin haklarla, kadınların eşit haklar elde etmesiyle ilgili olduğunu düşünmüyorlar bile. Kendi bildiğim, kendi yaşadığım haliyle feminizmden söz ettiğimde ise can kulağıyla dinliyorlar. Yine de konuşmalarımız sona erdiğinde benim farklı olduğumu; erkeklerden nefret eden, öfkeli “gerçek” feministler gibi olmadığımı söylüyorlar hemen. Ben de bir insan ne kadar gerçek ve radikal bir feminist olabilirse o kadar gerçek ve radikal bir feminist olduğumu temin ediyor ve eğer feminizme yakından bakmaya cesaret ederlerse feminizmin, kafalarındaki şey olmadığını onların da göreceğini söylüyorum.

Ne zaman böyle bir karşılaşma yaşasam, oradan ayrıldığımda keşke elimde küçük bir kitap olsa da, buyrun bu kitabı okuyun, size feminizmin ne olduğunu, hareketin ne ile ilgili olduğunu anlatacaktır diyebilsem diye geçiriyorum aklımdan. Elimde kısa ve açık, okuyup anlaması gayet kolay bir kitap olsun istiyorum; zorlayıcı terimler veya akademik dille yazılmış kalın bir kitap değil, açık ve anlaşılır bir kitap; konuyu gereksiz yere basitleştirmeyen ama kolay da okunabilen bir kitap. Feminist düşüncenin, politikanın ve pratiğin hayatımı değiştirdiği andan beri bu kitabı istiyorum. Davamı, politik yaşantımın temelini oluşturan ve sonuna kadar inandığım feminist politikayı daha iyi anlayabilsinler diye, bu kitabı sevdiğim insanlara vermek istiyorum.

“Feminizm nedir?” sorusuna korkuya ya da fanteziye dayanmayan bir cevapları olsun isliyorum. Şu basit tanım ellerinde olsun, onu tekrar tekrar okusunlar ve bilsinler istiyorum: “Feminizm cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürüyü ve baskıyı sona erdirmeye çalışan bir harekettir.” İlk kez, bundan en az on yıl önce Feminist Theory: From Margin to Center [Feminist Teori: Çeperden Merkeze] adlı kitabımda önerdiğim bu tanımı seviyorum: çünkü hareketin erkek karşıtı olmakla alakası olmadığını çok net bir biçimde belirtiyor. Sorunun cinsiyetçilik olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Ve bu açıklık bir gerçeği unutmamamıza yardımcı oluyor: İster kadın olalım ister erkek, hepimiz, doğduğumuz andan itibaren toplumsallaşma vasıtasıyla cinsiyetçi düşünce ve eylemi kabul etmeye yönlendiriliyoruz. Bunun bir sonucu olarak, kadınlar da erkekler kadar cinsiyetçi olabiliyor. Bu durum, erkek tahakkümünü mazur göstermez ya da ona bir gerekçe sunmaz; fakat feminist düşünürlerin hareketin erkek karşıtlığından ibaret olduğunu varsaymasının naif ve yanlış olacağı anlamına gelir. Kurumsallaşmış cinsiyetçi ligi adlandırmanın bir diğer yolu olan ataerkiyi sona erdirebilmek için şunu açık bir şekilde ortaya koymamız gerekiyor: Biz hem aklen hem de kalben değişmedikçe, cinsiyetçi düşünce ve eylemin yerine feminist düşünce ve eylemi getirmedikçe cinsiyetçiliği devam ettirmiş oluyoruz.

Bir grup olarak ataerkinin sefasını en çok sürenler, erkeklerin kadınlardan üstün olduğu ve bize hükmetmeleri gerektiği varsayımının faydasını en çok görenler, erkekler olmuştur ve bu bugün de böyledir. Fakat bu sefanın bir de bedeli olagelmiştir. Erkekler, ataerkinin nimetleri karşılığında kadınlara hükmetmekle, ataerkinin zarar görmemesi için gerekirse şiddet kullanarak bizleri sömürmek ve bastırmakla “yükümlüdürler”. Oysa erkeklerin büyük çoğunluğu için ataerkil erkek olmak zordur. Çoğu, kadınlar karşısında duyulan nefret ve korkudan, kadınlara uygulanan şiddetten rahatsız olur.

Hatta bu durum, söz konusu şiddeti devam ettirenler için de geçerlidir. Fakat bir yandan da ataerkinin nimetlerinden vazgeçmekten korkarlar. Ataerki değişirse, avuçlarının içi gibi bildikleri bu dünya ne hale gelir, hiçbir fikirleri yoktur. Dolayısıyla, hem aklen hem de kalben yanlış olduğunu bilseler de, erkek tahakkümünü pasif bir şekilde desteklemek işlerine gelir. Erkekler, sürekli, feministlerin ne istediğini bilmiyoruz diyorlar bana. Onlara inanıyorum. Değişebileceklerine ve olgunlaşabileceklerine de inanıyorum. Üstelik feminizm hakkında ne kadar çok şey öğrenirlerse o kadar korkmazlar feminizmden; çünkü feminist hareket, erkekler için de ataerkinin köleliğinden kurtuluş umudunu barındırır.

Bu kısa el kitabını, en az yirmi yıldır özlemini çektiğim bu kitabı, genciyle yaşlısıyla erkekler için de yazdım. Hepimiz için yazdım Yazmak zorunda kaldım; birileri yazar diye bekledim ama kimse yazmadı. Ne var ki, bu kitap olmadan, bu ülkede her gün anti-feminist tepkinin bombardımanına maruz kalan, kendilerine, hakkında çok az şey bildikleri bir hareketten nefret etmeleri ve bu harekete direnmeleri söylenen kitlelere seslenmek imkânsızdı. Şayet bize feminizmden bahseden bir dolu eğitsel kitapçık, kolay okunur kitap ve bülten olsaydı (ki olması gereken de budur), bu kitap da feminist politika adına bizlere seslenen tutkulu seslerden yalnızca biri olurdu. Dünyanın dört bir yanında, feminizmin sözünün yayılmasını sağlayan reklam panoları kurulmalı; dergilerde, otobüslerde, metrolarda, trenlerde, televizyonlarda reklamlar ve tanıtımlar yayımlanmalı. Bugün henüz o noktada değiliz; fakat feminizmi paylaşmak, hareket adına herkesin aklına ve yüreğine seslenmek için yapmamız gereken budur. Feminist değişim halihazırda yaşamlarımızı olumlu yönde etkilemiş bulunuyor. Ancak feminizm hakkında duyduğumuz her şey olumsuz olunca, onun olumlu yönlerini de görememeye başlıyoruz.

Erkek tahakkümüne direnmeye, ataerkil düşünceye başkaldırmaya (ve hayatımdaki en güçlü ataerkil sese, annemin sesine karşı çıkmaya) başladığımda henüz ergenlik çağındaydım; intihar etmeyi düşünüyordum, depresyondaydım, hayatımın anlamını ve hayatın içinde kendime ait bir yeri nasıl ve nerede bulabileceğimi bilmiyordum. Bana, üzerinde ayakta kalabileceğim bir eşitlik ve adalet zemini sunması için feminizme ihtiyacım vardı. Zamanla annem de feminizm düşüncesini benimsedi, ben dahil kızlarının (altı kız kardeşiz) feminist politika sayesinde daha iyi bir yaşama kavuştuğunu, feminist hareketteki vaadi ve umudu gördü. İşte ben de bu kitapta, sizlerle ve herkesle bu umudu ve vaadi paylaşmak istiyorum.

Kimsenin kimseye hükmetmediği bir dünyada yaşadığımızı düşünün. Kadınlarla erkeklerin birbirine benzemediği ve hatta daima eşit de olmadığı; ama ilişkilerimizi şekillendiren yaşam felsefesinin karşılıklılık esası üzerine inşa edildiği bir dünyada yaşadığımızı düşünün. Herbirimizin kendimiz olabildiğimiz bir dünyada, barış ve olanaklar dünyasında yaşadığımızı düşünün. Feminist devrim tek başına böyle bir dünya yaratmaz; ırkçılığı, sınıf elitizmini ve emperyalizmi de sona erdirmemiz gerekir. Fakat feminizm, kendini tümüyle gerçekleştirmiş kadın ve erkekler olarak özlediğimiz toplumu yaratabilmemizi mümkün kılacaktır; özgürlük ve adalet hayallerimizi gerçekleştirebileceğimiz, hepimizin ‘eşit yaratıldığımız’ hakikatini hayata geçirebileceğimiz bir toplumda hep beraber yaşayabilmemizi sağlayacaktır. Yaklaşın. Feminizmin yaşamınıza, hepimizin yaşamına nasıl dokunup bu yaşamları nasıl değiştirebileceğini görün. Yaklaşın ve feminist hareketin derdinin ne olduğunu kendi gözlerinizle görün. Yaklaşın, şunu göreceksiniz: Feminizm herkes içindir.

1

FEMİNİST POLİTİKA

Direniş Noktamız

Basitçe ifade etmek gerekirse feminizm cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürüyü ve baskıyı sona erdirmeyi amaçlayan bir harekettir. Bu, on yıl kadar önce Feminist Theory: From Margin to Center’da [Feminist Teori: Çeperden Merkeze] önerdiğim bir tanım. O zaman bu tanımın ileride herkesin kullanacağı, yaygın bir tanım olacağını umuyordum. Hoşuma gitmişti, çünkü erkeklerin düşman olduğunu ima etmeyen bir tanımdı. Sorunun adını “cinsiyetçilik” olarak koyuyor ve bu yolla dosdoğru meselenin özüne iniyordu. Bu tanım, sorunun pratikte, cinsiyetçi düşünce ve eylemin tüm biçimlerinde yattığına, cinsiyetçilik yapan kişinin kadın, erkek, çocuk ya da yetişkin olmasının bir şey değiştirmediğine işaret eder. Sistemi baştan sona etkileyen kurumsallaşmış cinsiyetçiliğe dair bir kavrayış içerecek kadar da kapsamlıdır. Ucu açık bir tanımdır. İnsanın feminizmi anlayabilmesi için önce cinsiyetçiliği anlayabilmesi gerektiğini ortaya koyar.

Feminist politikanın tüm savunucularının da bildiği gibi, çoğu kişi cinsiyetçiliği anlamıyor veya anlıyorsa bile, bunu bir sorun olarak görmüyor. Birçok insan, feminizmin daima ve yalnızca erkeklerle eşit olmayı amaçlayan kadınlardan ibaret olduğunu düşünüyor. Dahası bu insanların büyük çoğunluğu feminizmi erkek karşıtlığı sanıyor. Feminist politikaya dair bu yanlış yorumlar, çoğu insanın feminizmi ataerkil kitle medyasından öğrendiğini gösteriyor. Hakkında en fazla şey duydukları feminizm, kendisini öncelikle toplumsal cinsiyet eşitliğine adamış kadınların resmettiği bir feminizm oluyor: eşit işe eşit ücret ve bazen de kadın ile erkeğin gerek ev işlerinde gerekse ebeveynlikte eşit derecede sorumluluk almasını talep eden bir feminizm. Söz konusu kadınların genellikle beyaz ve maddi olarak da imtiyazlı olduklarını görüyor insanlar, öte yandan, kadın özgürleşmesinin kürtaj yaptırabilime özgürlüğü, lezbiyen olabilme, tecavüz ve ev içi şiddete karşı çıkma gibi konulara odaklandığını da medya sayesinde biliyorlar. Çoğu kişi, bu konular arasından, iş yaşamında toplumsal cinsiyet adaleti fikrine, yani eşit işe eşit ücret talebine katılıyor.

ABD toplumu esasen bir “Hıristiyan” kültürü olmaya devam ettiği için çoğu kişi hâlâ Tanrı’nın, ev yaşamında kadının erkeğe tabi olmasını buyurduğuna inanıyor. Bugün milyonlarca kadının çalışmasına ve birçok ailede evi geçindiren tek kişinin kadın olmasına rağmen, ulusun imgelemine egemen olan ev içi yaşam tasavvuru, hâlâ el değmemiş erkek egemen bir mantık içeriyor. Erkek ev yaşamında ister yer alsın ister almasın, bu mantıkta herhangi bir şey değişmiyor. Feminist hareketin erkek karşıtı olduğunu ima eden çarpık kanı, kadınlardan müteşekkil bir alanda ataerkinin ve cinsiyetçi düşüncenin hiçbir şekilde var olmayacağı gibi bir diğer çarpık kanıyı da içinde barındırıyor. Geçmişte birçok kadın, hatta feminist politikanın içinden gelenler bile buna inanmayı tercih etti.

Aslına bakılırsa, erkek tahakkümüne öfkeyle karşılık veren ilk feminist aktivistler arasında erkek karşıtı duygular gerçekten de yaygındı. Adaletsizlik karşısındaki bu öfke, kadın kurtuluş hareketinin yaratılmasında itici güç oldu. Büyük kısmı beyaz olan erken dönem feminist aktivistlerin erkek tahakkümünün doğası konusun-

————

*     bell hooks burada iletişim teorisyeni Marshall McLuhan’ın “Araç mesajdır” sözüne gönderme yapıyor. McLuhan bu sözüyle iletişim aracının kendine özgü biçiminin, mesajın doğurduğu algıyı etkilediğini öne sürer. -y.h.n.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Feminizm İnsan ve Toplum
  • Kitap AdıFeminizm Herkes İçindir - Tutkulu Politika
  • Sayfa Sayısı146
  • YazarBell Hooks
  • ÇevirmenAysel Yıldırım,Ece Aydın,Berna Kurt,Şirin Özgün
  • ISBN9789756165492
  • Boyutlar, Kapak12x18, Karton Kapak
  • Yayınevi / 2012

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur