Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

İlahi Komedya; Tanrısal Oyun
İlahi Komedya; Tanrısal Oyun

İlahi Komedya; Tanrısal Oyun

Dante Alighieri

Dünya edebiyatının temel metinlerinden biri olan İlahi Komedya, yedi yüz yıllık geçmişiyle birçok edebi esere ilham kaynağı olagelmiştir. Dante’nin hem yazarı hem de baş…

Dünya edebiyatının temel metinlerinden biri olan İlahi Komedya, yedi yüz yıllık geçmişiyle birçok edebi esere ilham kaynağı olagelmiştir. Dante’nin hem yazarı hem de baş kahramanı olduğu bu destansı anlatıda ölümden sonraki hayata yapılan yedi günlük bir yolculuk anlatılır. Dante, sırasıyla Cehennem, Araf ve Cennet’ten geçerek buralardan edindiği izlenimlerini okuyucuya lirik bir dille aktarır. Böylece Orta Çağ Batılı insanının zihnindeki “ahiret” algısı gözler önüne serilirken, ortaya tarihin en uzun şiirlerinden biri çıkmış olur. Nurseren Yurtman’ın yıllara dayanan çalışmalarıyla notlandırarak İtalyanca aslından Türkçeye çevirdiği bu ölümsüz eser, sadece edebiyat meraklılarının değil, araştırmacıların da gözden kaçırmaması gereken eşsiz bir kaynak.

***

İçindekiler

ÇEVİRMENİN ÖNSÖZÜ………………….7

DANTE VE İLAHİ KOMEDYA……11

CEHENNEM…………………………….49

Birinci Ezgi…………………………………………………..51

İkinci Ezgi…………………………………………………….58

Üçüncü Ezgi……………………………………………….64

Dördüncü Ezgi………………………………………….70

Beşinci Ezgi………………………………………………..77

Altıncı Ezgi…………………………………………………..84

Yedinci Ezgi………………………………………………..89

Sekizinci Ezgi……………………………………………..95

Dokuzuncu Ezgi……………………………………101

Onuncu Ezgi…………………………………………..107

On Birinci Ezgi………………………………………113

On İkinci Ezgi………………………………………..118

On Üçüncü Ezgi…………………………………….125

On Dördüncü Ezgi……………………………….132

On Beşinci Ezgi………………………………………139

On Altıncı Ezgi………………………………………145

On Yedinci Ezgi……………………………………..151

On Sekizinci Ezgi………………………………….157

On Dokuzuncu Ezgi…………………………..163

Yirminci Ezgi…………………………………………..169

Yirmi Birinci Ezgi…………………………………..175

Yirmi İkinci Ezgi……………………………………181

Yirmi Üçüncü Ezgi………………………………187

Yirmi Dördüncü Ezgi…………………………193

Yirmi Beşinci Ezgi………………………………..200

Yirmi Altıncı Ezgi………………………………….206

Yirmi Yedinci Ezgi………………………………..213

Yirmi Sekizinci Ezgi………………………………219

Yirmi Dokuzuncu Ezgi………………………226

Otuzuncu Ezgi……………………………………….232

Otuz Birinci Ezgi…………………………………..239

Otuz İkinci Ezgi……………………………………..246

Otuz Üçüncü Ezgi……………………………….253

Otuz Dördüncü Ezgi…………………………..259

ÂRAF……………………………………….267

Birinci Ezgi………………………………………………..269

İkinci Ezgi………………………………………………….276

Üçüncü Ezgi……………………………………………283

Dördüncü Ezgi………………………………………290

Beşinci Ezgi……………………………………………..297

Altıncı Ezgi………………………………………………303

Yedinci Ezgi……………………………………………..310

Sekizinci Ezgi………………………………………….316

Dokuzuncu Ezgi……………………………………322

Onuncu Ezgi…………………………………………..329

On Birinci Ezgi………………………………………335

On İkinci Ezgi………………………………………..341

On Üçüncü Ezgi……………………………………347

On Dördüncü Ezgi………………………………354

On Beşinci Ezgi……………………………………..361

On Altıncı Ezgi………………………………………367

On Yedinci Ezgi……………………………………..373

On Sekizinci Ezgi………………………………….379

On Dokuzuncu Ezgi…………………………..386

Yirminci Ezgi…………………………………………..392

Yirmi Birinci Ezgi………………………………….400

Yirmi İkinci Ezgi……………………………………406

Yirmi Üçüncü Ezgi………………………………413

Yirmi Dördüncü Ezgi…………………………419

Yirmi Beşinci Ezgi………………………………..426

Yirmi Altıncı Ezgi………………………………….433

Yirmi Yedinci Ezgi………………………………..439

Yirmi Sekizinci Ezgi…………………………….445

Yirmi Dokuzuncu Ezgi………………………452

Otuzuncu Ezgi……………………………………….459

Otuz Birinci Ezgi…………………………………..466

Otuz İkinci Ezgi……………………………………..472

Otuz Üçüncü Ezgi……………………………….480

CENNET…………………………………489

Birinci Ezgi………………………………………………..491

İkinci Ezgi………………………………………………….497

Üçüncü Ezgi……………………………………………504

Dördüncü Ezgi………………………………………510

Beşinci Ezgi……………………………………………..517

Altıncı Ezgi………………………………………………523

Yedinci Ezgi……………………………………………..531

Sekizinci Ezgi………………………………………….537

Dokuzuncu Ezgi……………………………………545

Onuncu Ezgi…………………………………………..554

On Birinci Ezgi……………………………………….562

On İkinci Ezgi………………………………………..569

On Üçüncü Ezgi……………………………………575

On Dördüncü Ezgi………………………………583

On Beşinci Ezgi……………………………………..589

On Altıncı Ezgi………………………………………596

On Yedinci Ezgi…………………………………….604

On Sekizinci Ezgi………………………………….611

On Dokuzuncu Ezgi…………………………..618

Yirminci Ezgi…………………………………………..625

Yirmi Birinci Ezgi………………………………….632

Yirmi İkinci Ezgi……………………………………638

Yirmi Üçüncü Ezgi………………………………645

Yirmi Dördüncü Ezgi…………………………651

Yirmi Beşinci Ezgi………………………………..658

Yirmi Altıncı Ezgi………………………………….665

Yirmi Yedinci Ezgi………………………………..672

Yirmi Sekizinci Ezgi………………………………679

Yirmi Dokuzuncu Ezgi………………………686

Otuzuncu Ezgi……………………………………….692

Otuz Birinci Ezgi……………………………………698

Otuz İkinci Ezgi……………………………………..704

Otuz Üçüncü Ezgi…………………………………711

KAYNAKÇA…………………………….719

ÇEVİRMENİNÖNSÖZÜ

1995 yılı Şubatında, bir süredir sıkıntısını duyduğum ve sonraları artık resim yapmamı engelleyecek olan göz hastalığının, olumsuz ruhsal etkileri henüz başlamıştı. Yaşamım boyunca resim uğraşı önemli bir yer tuttuğundan, bir zaman sonra, kaçınılmaz olarak ondan ayrılmak zorunda kalacağımı düşünmek, üzüntü vericiydi. Başka neler yapabileceğimi kestirmeye çalışırken o yıllarda başlamış olduğum İtalyanca dil öğreniminin bana yeni bir fırsat kapısı aralamış olduğunu bilemezdim. Ancak, bu durumdan beni İtalyanca kurtaracaktı.

B aşka bir yabancı dil bilmem ve belki de her türlü dil konusuna meraklı olmamdan ötürü, beş buçuk ay gibi kısa bir sürede Romano Bilenchi’nin, il Bottone di Stalingrado isimli kitabını, okuyup çevirebilecek kadar İtalyanca dilbilgisine erişmiştim. Bu işi sevmiştim ama o günlerde piyasada meraklısını tatmin edecek düzeyde ve miktarda İtalyanca kitap satılmıyordu. Derken, garip bir rastlantıyla, bir sahafta bir Dante kitabı olduğunu haber aldım. Böylece, 1997’nin 3 Martında, okumak amacıyla aldığım LaDivina Commediamnikinci kitabıPurgatorio’yu, çevirmeye çabalarken buldum kendimi.

Yedi yüz yıldır okunan Dante’yi, kulaktan-dolma tanıyanlardan biriydim. Okumamıştım, ama ondan söz edilince, kendisinden haberim olduğunu herkes gibi ben de belirtiyordum. Bu kadar.

Oysa “bir kitap okunduktan sonra çevirisi yapılmalıdır,” düşüncesi yaygındır. Ne var ki bu eksikliğim önderliğinde, Dante’nin, edebi üstünlüğünü, bilgeliğini, o zamanlardaki dünyayı her özelliğiyle tanıtmasını, tek tek açılan çiçekler gibi, anlayabiliyordum.

Orta Çağ’daki bilgi edinimi, bilginlerin, çok sayıda konudaki bilgilere, üstün düzeyde ulaşmalarını sağlamış. Dante de, zamanının bütün bilgilerini bildiğini, eserinde kanıtlıyordu. Benim izlenimim ise, Dante’nin edebiyatı en iyi bildiği oldu. Bu şiiri yazmadan önce, Latincenin gölgesinde kalarak karanlığa gömülen İtalyancayı, yeni bir düşünce sahibi olan arkadaşlarıyla düzenleyip, arkasından, on yıla yakın bir zaman uğraşarak, La Divina Commediayı hazırladığı zaten biliniyordu.

Öteden beri şiirle uğraştığımdan, Dante’nin büyülü dizelerini Türkçe söylemek dürtüsü giderek sarıp sarmalıyordu beni. Dante’yle çalışmam boyunca, kitabı bulmamdakine benzer rastlantılar, on üç yıl boyunca, değişik kılıklara girerek, bana yardımcı oldu. Bir Orta Çağ eserinin çevirisinde, gizemli yardımlarla ve severek ilerliyordum.

Ne yazık ki, birinci kitabın yirmi yedinci ezgisini bitirip yirmi sekizinciye geldiğimde, başıma geleceklerden habersizdim Islam dininin en yüceltici öğretilerinden biri, hiç bir kutsal inancı aşa-ğılamamaktır. Biz bu duyguyla büyür ve çocuklarımızı böylesi tembihlerle büyütürüz. Bunu düstur edinen bir dinin mensuplarının diğerlerinden en az bu kadarını beklemek hakkıyken, yalın bir nesnellikle bakıldığında, Hazreti Muhammet’in ve Hazreti Ali’nin, bu ezgide karşılaştıkları, en hafifdeyimle “kötücül” ve onlara inananların kaldıramayacağı kadar ağırdı. Çeviriyi, öfke, üzüntü ve düş kırıklığıyla bıraktım. Karşılaştığım durumu, çözümleyemezsem, çeviriyi tamamen bırakacaktım. Sorunu, kimseyle paylaşmadan çözümlemeliydim. Bu sarsıntıyı karşılayıp atlatmam uzun bir zaman aldı.

Kendime sorduğum ilk soru, İslam dünyasının bunu nasıl karşıladığıydı. Görünüşe göre, Türkiye’de, birinci kitabın satışı engellenmişti. Milli Eğitim yayınlarından yayınlanan, Feridun Timur’un, düz yazı çevirisinin Birinci kitabı satılmıyordu. Aradığınızda da, basılmakta olduğu söyleniyordu.

Karşılaştığım yabancı Müslümanlarsa şaşırtıcı düzeyde tepkisel ve aşırı duygusal davranıyorlardı. Hatta kimileri öfkelerini, yazara veya yazılanlara karşı değil, Londra’da, Arap asıllı bir eski kitap satıcısının bana yaptığı gibi doğrudan doğruya, bu kitabı arayanlara karşı gösteriyorlardı. Beri yandan, Batı kaynaklı Dante hakkında yazılmış bir başka kitapta da, miraç konusunda iki dindeki benzerlikler vurgulanıyordu. Bu da şaşırtıcıydı ama hepsi o kadar. Anlaşılan, İslam’ın suskun kalması, bu konuda, Dante adına, ya da Hıristiyanlık adına, basit bir af dilemeye bile yol açmamıştı. Belki, bu konuda iyi bir inceleme yapılabilir. Yine de, tek de olsa, bir bayrak kaldırabilirdim. Bunu uzun zaman zihnimi oyalayan bir konu olarak yanımda taşıdım. Sonunda söz konusu ezgiyi, düz yazı olarak ve düşüncelerimi anlatan bir yazının arkasından çevirmeye karar verdim. Bu, çok zayıfbir ses olabilirdi, ama belki de güçlü bir sesi getirirdi.

Bu yazı, yıllar boyu terk edilmiş durumda, çevirilerimin arasında kaderini bekledi. Kitap basımı için yayıneviyle görüşmeler esnasında da bu bölümün gündeme geleceğini ve sırfbu nedenle olumsuz bir yanıtla karşılaşacağını endişeyle bekledim. Ne var ki tam aksine Antik Kitap’ın bu konudaki yaklaşımı yukarıda anlattığım duygusal tepkilere kıyasla son derece özgüven dolu ve doğrusu bilgece oldu. Genel Yayın Yönetmenleri Emine Eroğlu’nun belirttiği gibi bu Müslümanların bir ayıbı değildi. Bu nedenle ortada üstü örtülecek, saklanacak ya da ondan kaçacak bir durum yoktu. Bize düşen, buna neden olan koşulları nesnel olarak ortaya koyan; ama Dante’nin sanatsal değerini de teslim eden bir yanıtla kınamak; başka bir deyişle düpedüz gerçeği yüzlerine vurmaktı.

Bilindiği gibi, evrenlerin, tek Tanrıya bağlı olduğunu söyleyen, üç din var. Tanrının tanımlandığı ilk iki dinin kutsal kavramları, somutluk içerir. İslam’da ise, inançtaki içsel ve dışsal temizlik ve içsel ve dışsal değerler önemlidir. Ama bütün somutlukların ve soyutlukların sahibi olan Tanrı, tamamen soyut öğelerle anlatılır. Yaradan ve Sonsuzluk kavramlarına ulaşmamıza, sevapları ve günahları ölçümlememize izin yoktur. Bana düşeni yapmalıydım.

Dante’siz geçirdiğim uzunca bir süre sonunda, inancımı sağlamlayan bu düşüncelerle rahatladım.

Yıllar sonra, öfke, üzüntü ve düş kırıklığıyla bir köşeye bıraktığım 28. ezginin şiirsel çevirisini de bu düşüncelerle tamamladım. Bu çeviride, Dante’nin yaptığı bütün edebiyat oyunlarını eksiksiz Türkçeye geçirmeye çalıştım. Tüm bu uğraş içinde büyük bir yazınsal haz duyduğumu ve başardıkça bundan aynı oranda kıvanç duyduğumu belirtmeliyim. Umarım okuyanlar da aynı tadı alırlar.

Bugün, olacağı düşünülemez bir olaylar dizisinin, son adımlarını atıyorum. Benim bile inanamadığım bir işi başarmış durumdayım. Bu çeviri serüveni on beş yılı aşkın bir sürede tamamlanan zor, yorucu ve bir o kadar da keyifli bir uğraş oldu. Bu süre boyunca sayısız kaynak kullandım; pek çok kişiden destek ve yardım gördüm. Hepsinin adlarını burada anmam ne yazık ki olanaksız. Buna karşın, üç kişiden söz etmeden geçemeyeceğim. İlki, bu işe kalkıştığım günden başlayarak, yakın zamandaki vefatına kadar çeviriyi tamamlayabilmem için bana sürekli destek veren, eşim Hüseyin Sermet Yurtman. Diğeri de, Dante’nin edebi oyunlarını, Türkçeye aktarmaktaki çabamı, kendine özgü sanatsal sezgisi ve eleştirileriyle destekleyerek olgunlaştırmamı sağlayan; ama ne yazık ki genç yaşında yitirdiğim, kızım Emine Yıldız Yurtman (Coşkun). Her ikisini de özlem ve rahmetle anıyorum. Son olarak da İtalyanca öğrenmemde büyük katkı sağlayan Alyin Ünal’a (Talu) buradan teşekkürü bir borç bildiğimi belirtmek isterim.

Nurseren Bedirgil Yurtman 6 Mart 2012 Ayazma

DANTE VE İLAHİ KOMEDYA

Haki Komedya Batı Edebiyatı kanonunun temel yapı taşlarından birisidir. Taşıdığı bu öneme karşın, genel içeriği görece az, hatta çoğunlukla yanlış bilinir. Hakkında çok şey işitilen, ancak tam olarak neyi anlattığı az bilinen her ünlü eserde olduğu gibi, Haki Komedyanın neden bu kadar önemsendiği de kimilerince anlaşılmaz bir durumdur. Ortalama bir edebiyat okurunun gözünde Haki Komedya Hristiyanlık ya da Hristiyan teolojisi hakkında yazılmış, daha çok dini bir eserdir. Marx’ın Kapitali ya da Joyce’un Ulysess’i gibi, Dante’nin Haki Komedya sı da sahibinin ismiyle müsemma, adeta yazarıyla özdeşleşmiş eserler arasında sayılır. Eserin adının çağrıştırdığına bakarak, Dante’ye “Büyük Katolik Şair” denmesi yadırganmamalı.

Oysa durum hiç de böyle değildir. Dante’nin “Büyük Katolik Şair” sıfatıyla anılır olması, Dante araştırmacısı G. B. Stone’dan öğrendiğimize göre, aslında bir modern zaman icadıdır.

Bunun böyle olduğunu anlamak için Dante’nin yaşamına kısa bir göz atmak yeterli. Her şeyden önce, eserin orijinal adı Haki Komedya değildi. Yazarın Komedya olarak adlandırdığı eserin “ilahi” sıfatını alışı, şairin ölümünden iki asır sonraya, 1555 tarihine denk geliyor. Bu tarihte eserin Venedikli yayıncısı, Komedyanın sahip olduğu olağanüstü edebiyat işçiliğinden ve kendinde uyandırdığı edebi hazzın etkisinden olsa gerek, esere “ilahi” sıfatını layık görmüş. Zaten etimolojik kaynaklar “divina” sözcüğünün 15. yüzyıldan sonra “mükemmel”in zayıfbir karşılığı olarak da kullanılmaya başlandığını söylüyor.

Her ne biçimde olursa olsun eser, sahip olduğu herhangi bir dinî veya kutsal özellikten dolayı değil, ama okurun beğenisi nedeniyle kutsanan bir mertebeye ermiştir.

Eski Yunan’da edebi değeri yüksek şiirler “tragedya”, edebi değeri düşük eserler ise “komedya” olarak adlandırılıyordu. Komedya türündeki eserlerde, avam, günlük hayata ilişkin konular ele alınırdı ve bu eserlerin en önemli özelliği mutlu sonla bitmeleriydi. “Komedya”nın etimolojik olarak köy şamatası anlamına gelen ve “kom” (köy) “odea” (ses) olarak iki sözcüğün birleşmesinden türediği sanılıyor.

Antik Yunan’da bu tip eserlerde açık saçık hikâyeler bulunur ve mitlerde anlatılan konular tersyüz edilirdi. Buna karşın insanlığa ilişkin ciddi meseleler edebi değeri yüksek şiir olarak görülen tragedyalarda ele alınırdı. Bu geleneğin devamı olarak Orta Çağ’da edebi metinler, yüksek, orta ve düşük olarak tasnif etmiştir.

Dante’nin eserine neden böyle bir isim verdiği her zaman tartışma konusu olmuştur. Edebiyat tarihçisi B. Zygmunt’a göre bunun nedeni Dante’nin eserinde ele aldığı insanoğlunun kurtuluşu veya kefareti gibi ağır teolojik içerikli bir ana temanın, o dönemin entelektüel dili Latinceye kıyasla, vulgar sayılan halk dili İtalyanca ile yazılmasıdır.

D ante İtalyancayı önemseyen bir yazar olarak ortaya çıkar. Ona gösterdiği ilgi 1308’de yazdığı De VulgariEloquentia (Vulgar Dil Üzerine) adlı eserinde açıkça görülür. Burada, İtalyan dilini kaba özelliklerinden ayıklamayı ve yerel farklılıklardan kurtararak, ortak bir yapı altında toplama öngörüsünü dile getirir. Nitekim Komedya, Floransa lehçesinin bugünde geçerli olacak biçimde standart İtalyanca olarak yerleşmesinde etkili olmuştur. Bu nedenle Boccaccio’nun, Dante’nin Komedyaya önce Latince yazarak başladığı iddiası tartışmalı bir durumdur.

Dante’nin “Büyük Katolik Şair” olarak nitelenmesine dönecek olursak, Dante’nin politik felsefe üzerine kaleme aldığı ve pek çok eleştirmence Komedyanın ideolojik eşleniği gibi görülen Monarşi adlı eserinin, şairin hemen ölümünden sonra Papanın yeğeni Kardinal Poujet tarafından 1329’da yakılmasının emredilmesine ve daha sonraları aynı eserin 1554’te Vatikan’ın yasaklı eserler listesine kalıcı olarak alınmasına ve de bunun 19. yüzyıla değin sürmüş olmasına bakılırsa, Dante için, Kilise’yle -özellikle de onun politik tarafıyla- sürekli kavgalı bir yazar olduğunu söylemek mümkün. Zaten bu savı doğrularcasına Dante, devlet kilise çatışmasında ağırlığını yaşamı boyunca hep devletten yana koymuştur. Yukarıda belirttiğimiz dil ile kurduğu ilişki bile Dante’nin Kilise’ye olan mesafesini gösterir.

Özetle söylemek gerekirse, aslında Papalık ve Dante, uyum halinde kolayca yan yana gelecek figürler değildir. Bu nedenle eserin 1559’da yapılan Basel baskısında Dante’den bir Proto-Protestan olarak söz edilmesi tesadüfdeğildir.

Gelgelelim, yaşam tüm karmaşık ve çok katmanlı yapısıyla, şaşırtıcı değişimlere gebe olduğunu gösterir her zaman. Bunun bir tecellisi olarak, eserin zamanla artan ünü, Katolik Kilisesinin Yeni Skolastizm’in bir promosyonu olarak Dante’ye sahip çıkmasına ve eserini Thomas Aquinas’ın müthiş bir şiirsel anlatımı olarak nitelendirmesine yol açmıştır.

Tarih içinde herhangi bir dönemden bahsetmek üzere söze başlandığında karşımıza hemen dönemlere ayırma ve onun yöntemine ilişkin sıkıntılar çıkar. Bunun ardında yatan neden, tarihle ya da geçmişte yaşanan olaylarla kurduğumuz ilişkidir. Biliyoruz ki tarih denilen ve zamanla akıp giden dönüşüm, aslında yekpare bir fiziksel olgudur; geçmişe dönüp baktığımızda, olan bitene anlam verebilmek için çeşitli sınıflandırmalar yapan, kompartmanlar tanımlayarak onu dönemlere ayıran bizleriz. Gelgelelim, bir yerde gerekli ve insan zihninin çalışma doğasından kaynaklan bir uğraştır bu. Bu nedenle dönemler yaratarak zihnimizde algı öbekleri oluşturmak ve olgular arasında anlam benzerlikleri bularak analizler yapmak her zaman işimizi kolaylaştırır.

Dante Alighieri 1265-1321 yılları arasında yaşadı. Bu açıdan bakıldığında, eğer mutlaka dönemini tespit etmek istersek, Dante’yi, geç Orta Çağ ve erken Rönesans zaman dilimi içinde sayabiliriz. Bu nedenle olsa gerek tarihçi Norman Cantor Dante’nin Orta Çağ ve Rönesans arasında pek çok açıdan geçişken bir özelliğe sahip olduğunu söyler. Dolayısıyla, Dante’yi hem Orta Çağ hem de Rönesans’la birlikte değerlendirmek olanaklıdır. Bunun anlamı İtalya’nın kuzeyinde kristalize olan genel dinî, politik, felsefi ve insan merkezli Rönesans’a giden kültürel süreçleri anlamak demektir.

Onun yaşamına ait önemli bir bölümün bulanık ve hakkında bilinen pek çok şeyin tahminlere dayalı olduğunu söylemek gerekiyor. Gerçek adı Durante’yi kısaltarak Dante olarak kullandığı biliniyor. Ailesi aristokratik bir kökten geliyor olmakla beraber, zengin sınıftan değildi. Dante’nin eğitiminin büyük ölçüde oto-didaktik olduğu sanılmaktadır. Her ne kadar yüksek öğrenime devam edip etmediği belli değilse de, ilk öğrenimini bir papaz okulunda bitirdiği kayıtlardan anlaşılıyor. Kesin olan bir şey varsa o da müthiş bir iştahla kendini okumaya, öğrenmeye ve yazmaya vakfetmiş olduğudur. Bu nedenle, yazdığı eserlerde edebi gücünün etkisine bezenmiş geniş bir bilgi birikimi ve entelektüel zenginlik derhal göze çarpar. Buna karşın düşüncelerindeki eklektik yapı, bir tür fikirler kolajıyla karşımıza çıkar.

Eğitimini tamamladıktan sonra bir süre kamu görevinde bulunan Dante, aynı zamanda politik bir kişilikti; aktif olarak katıldığı Guelfo Partisi içinde politika yaptı. O dönemin Floransa siyasi yaşamında Guelfolar ve Ghibel-linolar olarak iki parti bulunuyordu. 14. Yüzyıl Floransa tarihini anlatan Nuova Cronica yazarı Giovanni Villani’ye göre aslında Guelph ve Ghibelline ayrımı 1215’de iki soylu ailenin arasında çıkan bir evlilik anlaşmazlığının cinayetle neticelenmesinden kaynaklandı. Bu konu Komedyada anlatılır (Buondelmonte suikastı). Başlangıçta basit gibi görünen bu dava sonraları genişleyerek siyasi bir kimlik kazanmıştır. Guelfolar Papa tarafından, Ghi-bellinolar ise aristokrasinin savunucusu Kutsal Roma imparatoru tarafından destekleniyordu. Sonraları Guelfolar kendi içlerinde “Beyazlar” ve “Siyahlar” olarak ikiye ayrıldılar. Siyahlar, asilzadeler ve küçük zanaatkârlardan oluşan geleneğe bağlı bir gruptu ve dogmatik anlamda Papacıydı. Beyazlar da Papa yandaşı olmakla beraber, bu konuda daha reformist düşünüyorlar ve Floransa’nın bağımsızlığını savunan zengin tüccar sınıftarafından destekleniyorlardı. Amaçları görece laik bir idare oluşturmaktı. İtalya’nın kuzeyinde ve merkezinde bulunan şehir devletler arasında görülen bu çekişme -araya giren anlaşmalarla geçici olarak giderilse de- bir tür kan davası gibi 15. yüzyıla kadar devam etmiştir. Dante’nin Papa’yı ve hükümeti politikaya bulaşmaları ve akabinde ortaya çıkan yolsuzluklar ve skandallar yüzünden eleştirmesi -ki bu Komedya’da çeşitli bölümlerde geçer- onun yakılarak ölüm cezasına çarptırılmasına yol açtı. Bu cezadan kaçarak kurtulmayı başaran Dante, 1302 ve 1321 yılları arasında İtalya’nın çeşitli bölgelerinde bir gezgin gibi dolaşarak yaşamını sürgünde geçirdi. Komedya da dahil olmak üzere eserlerin önemli bir kısmını bu dönemde yazmıştır. Kişisel ruh halinin bu dönemin izlerini yazılarına yansıttığı konusunda eleştirmenler hemfikirdirler.

Komedyadaki öykü Dante’nin bir ormanda yolunu kaybetmesi ve ölmüş Pagan yazar Vergilius’la karşılaşmasıyla başlar. Şiirdeki protagonist, yaşayan biri olarak şairin kendisidir. Tüm öykü, birinci şahıs olarak şairin dilinden, ölümden sonraki yaşama ilişkin üç bölgeye yapılan seyahati anlatır. Kendisine bu yolculuk öncesi, Tanrı’yı bulmak için Cehennem, Arafve Cennet’i geçmek zorunda olduğu söylenir. Böylece, kendine yol gösteren Vergilius’un ve Beatrice’in ruhuyla öte dünyanın bilinmeyenlerine doğru yolculuğu başlar. Önce Cehennem’e inerler ve günahkârların akıbetiyle karşılaşırlar. Öykü boyunca Vergilius, B eatrice ve Aziz B ernard Tanrı’nın katına ulaşana kadar belirli bölgelerde ona eşlik ederler. Dante anlatımını hayranlık duyduğu ve örnek aldığı üç model kimliğin eserleri ve fikirleri üzerinde kurgulamıştır. Bunlar edebi ve entelektüel donanımını borçlu olduğu şair Vergilius, felsefi görüşlerini benimsediği filozofAristoteles, ruhani gelişiminde ona yol gösteren Aziz Thomas’tır.

Komedyada olayların geçtiği mekân pek çok bakımdan kendine özgü bir yapıya sahiptir ve o dönemin coğrafi bilgisini de temsil eder. Coğrafyacı Batlamyus’un modeliyle uyumlu olarak, Komedyada dünyanın merkezde olduğu bir evren resmedilir. Yerküre, alt ve üst olarak bölünen iki yarıküre biçimli bir yapıdadır. Üst yarım kürenin ortasında Kudüs, doğuda en uçta Ganj ve batıda en uçta Cebelitarık bulunur. Bilinen toprakların dışında kalan her yer tamamen denizle kaplanmıştır. Kudüs’ün hemen altından açılan…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Beriahome Harf Kupa

Aynı Kategoriden

  1. Otranto Şatosu ~ Horace WalpoleOtranto Şatosu

    Otranto Şatosu

    Horace Walpole

    Otranto Şatosu, gotik romanın edebiyat tarihinde kabul görmüş ilk örneğidir. Gotik bir mimari ile birleşmiş labirentlerin ve klostrofobik odaların oluşturduğu bütün, Horace Walpole’ün gotik...

  2. Nişanlıya Mektuplar 1820-1822 ~ Victor HugoNişanlıya Mektuplar 1820-1822

    Nişanlıya Mektuplar 1820-1822

    Victor Hugo

    Hugo’nun, Adèle Foucher ile acı, sevinç, kıskançlık ve mutluluk dolu yazışmalarının yer aldığı Nişanlıya Mektuplar, yazarın bir genç adam olarak portresini sunarken, tutkulu ve...

  3. Anna Karenina ~ Lev Nikolayeviç TolstoyAnna Karenina

    Anna Karenina

    Lev Nikolayeviç Tolstoy

    Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Savaş ve Barış, Diriliş ve Kreutzer Sonat‘ın büyük yazarı, sadece toplumsal olayları değil, bireyin duygularını da olağanüstü tasvir yeteneğiyle aktarmıştır....

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur