Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kentleri Savunmak
Kentleri Savunmak

Kentleri Savunmak

Aysun Koca, Çare Olgun Çalışkan, Esra Kaya, Gürkan Akgün

Mekan, Toplum ve Siyaset Üzerine BirGün’lük Yazılar 2000’li yıllar ile birlikte “mekân”ülkenin temel ekonomi-politikalarının merkezine yerleşti. Mekân aracılığıyla sermaye biriktiren, eşitsizlik üreten, kriz ertelemeye…

Mekan, Toplum ve Siyaset Üzerine BirGün’lük Yazılar

2000’li yıllar ile birlikte “mekân”ülkenin temel ekonomi-politikalarının merkezine yerleşti. Mekân aracılığıyla sermaye biriktiren, eşitsizlik üreten, kriz ertelemeye çalışan bu ekonomi-politika, kır/kent ayırt etmeksizin mekânı metalaştıran ve piyasalaştıran bir sonuç üretti.Artık, evimiz, sokağımız, okulumuz, hastanemiz, mahallemiz, kentimiz, köyümüz, derelerimiz, ormanlarımız birer yaşam alanı olmaktan piyasa terimleri ile tanımlanır oldu.

“Kentleri Savunmak” adıyla derlenen bu kitap;akademi, meslek örgütleri, sendikalar, kentsel hareketler, yerel inisiyatifler gibi bizzat konunun uzmanı ve muhatabı olan 50’nin üzerinde yazar tarafından,bu süreçte kentlerin gündemine gelen yasa, uygulama, proje vb. müdahaleleri anlamaya ve genel okuyucunun kavrayabileceği şekilde ifade etmeye çalışıyor. Kentsel dönüşümden, kırda yeniden yapılanmaya;ekolojik tahribattan, kentsel/toplumsal muhalefete kadar birçok konu, teorik boyutu ve güncel gelişmeleri ile ortaya konuluyor. Mekân, Toplum ve Siyaset üzerine bir dönemin tanıklığı ve başka bir kentin ipuçları…

Yazarlar

Akif Burak Atlar, Ali Ekber Doğan, Aslı Odman, Asuman Yeşilırmak, Aysun Koca, Ayşe Dericioğlu Ergun, Ayşegül Kanbak, Besime Şen, Ceren Gamze Yaşar, Ceyhan Çılğın, Cihan Uzunçarşılı Baysal, Çağrı Doğan, Çare Olgun Çalışkan, Dayanışmacı Atölye, Ebru Firidin Özgür, Eda Beyazıt, Emrah Tuncer, Erbatur Çavuşoğlu, Erhan Demirdizen, Esra Kaya, Ezgi Bakçay Çolak, F. Serkan Öngel, İstanbul Mahalle Dernek ve Komisyonları (F. Sultan Mehmet – Baltalimanı – Reşitpaşa – Boğaziçi – Reşitpaşa – Kazım Karabekir Paşa – Okmeydanı – Gülsuyu – Gülensu – Derbent), Fevzi Özlüer, Gizem Aksümer, Gökçe Aksoylar, Gökhan Bilgihan, Gökhan Hüseyin Erkan, Gürkan Akgün, Hade Türkmen, Hakan Karademir, Hakan Koçak, Hürriyet Öğdül, Julia Strutz, Korhan Gümüş, Kumru Çılgın, Maya Arıkanlı Özdemir, Murat Cemal Yalçıntan, Mustafa Poyraz, Nazım Akkoyun, Nilüfer Dünya, Osman Balaban, Özge Yıldırım, Özkan Yıldız, Saadet Tuğçe Tezer, Serdar Karaduman, Servet Gün, Seval Kalkan, Sibel Yardımcı, Sulukule Platformu, Şükrü Aslan, Tayfun Kahraman, Tuna Kuyucu, Yaşar Adanalı, Yücel Demirer, Zeynep Arıkanlı

İÇİNDEKİLER

Önsöz ve Teşekkür

2000 Sonrasına Genel Bakış

Kenti, Yaşamı Savunmak
Pazarlanan Kentler ve Emek
Yeni Sermaye Birikim Rejimleri ve Kentleşme Süreci
Düzenin Harcı ve Tuğlası: İnşaat Sektörü
İktidarın Kentleşme Mevzuatı
Kentsel Dönüşümün Dönüşümü
Söylemde Kentsel Dönüşümü İnşa Etmek
Kentsel Dönüşüm ve Toplumsal Hareketler
Kentsel-Toplumsal Hareketlerin İmkan ve Açmazları: Böyle Gitmez!
Kır ve Kentin Dönüşümü: Emeğin ve Doğanın Sömürüsü
İstanbul’un Büyük Ölçekli Projeleri

2005 Yılı

Karadeniz Kıyı Şeridi ‘Eşsiz’ Sahil Yoluna Heba Ediliyor
Sokak İsimleri Değiştirilebilir mi?
Sokak
İstanbul’un ‘Satış-Port’resinden Bir Renk: Galataport
‘Momo’ ‘Duman Adamlar’a Karşı
Yedi Kule İstanbul

2006 Yılı

Kent ve Suç
Bir Simge Olarak Gökkafes
Lüks Konutların Kente Düşey Yayılımı “Zenginliğin Yeni Mabedi: Rezidanslar”
Tüketemediklerinden Misiniz?
İstanbul’da Çevre Düzeni Planı Yapmak
Başkentin Derinleşen Ulaşım Krizi
Yıkımdan Doğan Bir Kentin Yok Edilişi: Beyrut
Ordu; Fındık ve Kapitalizm
Rant Kapıyı Çalınca: Sevda Tepesi
Araç Değil İnsan Taşımalı!
Köyler Bizi Kusunca Şehre Sanayi Getirdik
Sanayi Kentlerimiz ve Dilovası

2007 Yılı

Don Kişot ve Adana Savaşları
Yeni Yıla Dair Kısa Bir Bilanço Denemesi
3. Köprünün Kararını verenler Kalemlerini de Kırsınlar
Mortgage Neyi Çözer?
Trabzon’dan Çıktım Yola
Radikal-Paylaşımcı Bir Planlama Deneyi
Kapitalizmin Dekoru Olarak Kent
İstanbul’da Kamu Arazileri Satılırken
Bir Mektup
Seneye, Yeniden Taksim’de
Dönüşe Dönüşe Tükenen ve Yeniden Üretilen Kent İle Kentli
İstanbul’un Portları
Kente Karşı İşlenen Suç: Tarihi Konya Lisesi Yerine İş Merkezi
Önüm, Arkam, Tüm Çevrem: Sobe

2008 Yılı

Bir Paradoks Olarak Türkiye’de Kentsel Dönüşüm ve Toplu Konut Politikaları
Hastaneler, Kontörler ve Kapitalizmi Yalamak
Sulukule Platformu’ndan: ULI’ye ‘Başarılı Kentsel Karamizah Uygulamaları’ Ödülü
Sosyal Akbaba
Gecekonduya Borcumuzu Nasıl Ödeyelim… ya da Ödeyebilir miyiz?
Başıbüyük Söz Hakkı İstiyor!
Tarlabaşı’nda Yaşamın Dışarı Sürüldüğü Yollar
Kent ve İktidarların Meydan Korkusu
Türkiye’de Gecekondular ve Yasalar
İMÇ’ye ‘Prestij’li Dönüşüm
‘Kentsel Dönüşüm’de Nasıl Bir İnsan Hakları Savunuculuğu

2009 Yılı

Çamuru Fatsa Temizler
Yerel Siyasetin Sol Derinliği
Sosyal Belediye’yi Dikili Üzerinden Düşünmek
Suyun Sömürüyü Kaldırma Kuvveti Var, Biz Suyun Yanındayız
Altı Nokta
‘Gökçek Seçildi’ Derlerse İnanmayın!
Canı Burnunda Bir Ülkeden Seçim Notları
Toz Kopmak Üzere
Büyük Kentler ve Onları Yöneten ‘Sağ’ın Çıkmazları
Sokaklar, Çocuklar, Suç ve Şiddet: Gaziantep Örneği
Sürgün Bir Hikayenin Masum Kahramanları : “Malakanlar”
Edepsiz Heykeller!
İktidarın Mekânsal Fantazmagorisi Alışveriş Merkezleri
Kriz Varsa Çare de Var: Sahne Senin İstanbul
Puslu Hava Fabrikanın Dumanından Değil
Konut Herkes İçin Başka Sorun, Ankara’da
3.Köprüyü Yeniden Kuracağımız Agoralarda Tartışmalıyız!
Munzur Vadisi ve Toplumsal Umursamazlık
İstifaya Davet
Kent Yoksulluğu, Sağlıkta Dönüşüm ve Aile Hekimliği
Fransız Banliyölerinin Kentten Kopuş Süreci ve Ayaklanmalar
Küreselleşen Ulaşımımız, Bireysel Erişme Çabaları ve ‘Ulaşımsal Mahrumiyetler’
Nesiller ve Anadolu’nun Bereketi
İstanbullular! 3 Vakte Kadar Bir Yolunuz Var

2010 Yılı

Sanat Kenti Dönüştürebilir mi?
RP’den AKP’ye… İslamcı Belediyeciliğin Ekonomi-Politiği
İstanbul ve Çeşitli Başkentlik Durumları
Ankara’nın Taşına, İstanbul’un “Derdine” Bak: Bu Mekânlar, Bu Binalar Kimin? – Endüstri Sitleri Dönüşürken
Köy Kanunu Değişiyor; Köylerde de Dönüşüm Olsun!
Elazığ Depremi: Enkazın Altından “Kentsel Dönüşüm” Çıkıyor
Kadınların Gözünden Kentteki Yoksunluk Biçimleri
Tuzla: Camekâna Değil, Emekana Bakmak
Şen Mahallede Açılımlı Dönüşüm ve Kentsel Yalanlar
Sakatlık ve Mekân İlişkisi Üzerine
Emeğin İstanbul’u Kaybolurken
Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD) Tehdit mi Fırsat mı?
Dersim’de Rant Arayışının Kıskacındaki Kutsallıklar
Nisyana İsyan Gerek
Hamal Yalnızca Yük Taşımaz!
Yeni Küresel Amin: Goool
Büyük Tufan II
Barınma Hakkı İçin Arızlı Irak Konutlarından Sesleniyorlar: Orada Kimse Var mı?
Forum Mersin: Yaşamın Merkezinde Bir AVM
Sokakta Çalışan Çocukların Kısa Bir Hikâyesi
Bekledim da Gelmedin: Bir Zamanların En Büyük Köyünden Geriye Kalanlar, Hatırlananlar
Köprüler ve İstanbul’un Rengi
Metrobüsü Kullanma Kılavuzu
Bir Sürgünün Süreği

Önsöz ve Teşekkür…

Göç, kentleşme ve modernleşme süreçlerinin devam ettiği Türkiye’de, mekân politikaları 2000’li yıllarla birlikte ciddi bir öncelik kazandı. Yeni yasalar, uygulamalar, yatırımlar mekânı önemli ölçüde dönüştürürken gazete, dergi ve televizyonlar giderek mekân haberlerine daha çok yer vermeye başladılar. Yine de bu yıllarda kent haberleri üzerine uzmanlaşmış sürekli yayınlar yok denecek kadar azdı, olanlar da kitlesel dolaşıma girememekteydi. Oysa başta tarım politikaları olmak üzere, kalkınma ve kentleşme tercihleriyle Türkiye’nin kırsalı dönüşüyor, marjinalleşiyordu. Özellikle de büyük kentler hem alansal, hem de nüfus açısından en radikal dönüşümleri yaşayan, sorunların taşındığı ve yeni sorunların ortaya çıktığı yerler olmaktaydı. Üstelik hem kamu hem de özel girişimciler mekâna yönelik müdahalelerini yoğunlaştırmaktaydı.

2000’li yılların üzerinden on yıldan fazla süre geçtikten sonra mekânın dönüştürülme sürecinin ülkenin temel ekonomi-politikası olduğu daha açık biçimde görülüyor. Mekân aracılığıyla sermaye biriktiren, eşitsizlik üreten, kriz ertelemeye çalışan bu ekonomi-politikası kır/kent ayırt etmeksizin mekânı metalaştıran ve piyasalaştıran bir sonuç üretti. Evimiz, sokağımız, okulumuz, hastanemiz, mahallemiz, kentimiz, köyümüz, derelerimiz, ormanlarımız birer yaşam alanı olmaktan çıkıp emlak/inşaat piyasası içinde yeni bir gayrimenkule dönüşürken, mekânla kurduğumuz ilişkiler de artık piyasa terimleriyle açıklanma eğiliminde.

Kent meselesiyle ilgilenen bir grup araştırmacı olarak; olan bitenden haberdar olmak, mekân üzerinden düşünmek üzere birbirimizle bilgi paylaşmaya başladığımızda, bu bilginin alenileşip yaygınlaşması, kamuoyuna mal edilmesine yönelik bir sorumluluk hissettik. Genel yayın politikasını eleştirel düşünce ve emekçiden yana ortaya koyan ve tıpkı bizler gibi dayanışmacı kolektif çalışmalara inanan Birgün Gazetesi’ne 2005 yılında bir Kent Sayfası hazırlama teklifimizi ilettik. Sonuç 2005-2010 arasında 5 yıl boyunca her hafta yayınlanacak bir dönemsel tanıklık oldu.

Kent Sayfası olarak, 2005-2010 arasında kentlerin gündemine gelen yasa, uygulama, proje, yatırım vb. müdahaleleri anlamaya, teknik ayrıntılarından kurtararak genel okuyucunun kavrayabileceği şekilde ifade etmeye ve yaygınlaştırmaya çalıştık. Bu müdahaleler genellikle İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde yoğunlaşmaktaydı ancak olabildiğince diğer kentlerdeki önemli gündemleri de sayfamıza taşımaya çalıştık. Üstelik kenti ve kentleşmeyi, kırdan, tarımdan bağımsız algılamadığımızdan kırsala, çevreye dönük müdahalelere de kent sayfasında yer vermekten geri durmadık. Türkiye’nin bu yoğun mekânsal gündemini haftalık olarak izlemeye çalışırken Türkiye dışına mercek tutmak her zaman mümkün olmasa da çeşitli paralellikler ve karşıtlıkların altını çizmeye de gayret ettik. Yer yer eylem, mücadele ve kampanyaları, önemli basın açıklamalarını sayfaya taşırken bazen de röportaj haberler yaptık.

5 yıllık dönemde; Akif Burak Atlar, Aysun Koca, Binnur Öktem Ünsal, Çare Olgun Çalışkan, Ebru Firidin Özgür, Erbatur Çavuşoğlu, Esra Kaya, Ferit Serkan Öngel, Gürkan Akgün, Gökçe Aksoylar, Gökhan Bilgihan, Hade Türkmen, Maya Arıkanlı Özdemir, Murat Cemal Yalçıntan, Osman Balaban, Seval Kalkan, Şükrü Aslan dönem dönem sayfaya editörlük yaptılar. Bu 5 yıllık dönemde Kent sayfasında dosya ya da yorum yazılarıyla yer alan 100’den fazla dostumuz oldu. Kuşkusuz en büyük teşekkürü hak eden, sayfanın emekçileri ve bu yazar arkadaşlarımızdır. Sayfanın editörleri olarak yazarlardan gazetenin ve sayfanın genel yayıncılık anlayışına uygun bir içerik ve dil dışında talebimiz olmadı. Bu anlamda yazıların içerik sorumluluğu yazarlara ait kaldı. Çeşitli kereler tartışma yaratan yazılara cevap niteliğindeki yazılara da yer verdik. Tutumumuz taraf olmak yerine bilgilendirme ve tartışmanın derinleşmesine katkıda bulunmak yönünde oldu. Kentin ve kırsalın dayanışmacı pratiklerini, kullanım değerine atıf yapan mücadele süreçlerini sayfaya taşımaya çalıştık.
Birgün Gazetesi bu dönemde çeşitli zorluklarla karşılaştı, yayın yönetmenleri, haber müdürleri, gazete çalışanları görevlerini yeni arkadaşlara bırakmak durumunda kaldılar. Sayfanın tasarımında, dizgisinde, düzenli olarak yayınlanmasında ve dağıtımında emeği olan tüm gazete çalışanlarına ve kent sayfası yazılarının bu kitapta yayınlamasına destek veren Gazete yönetimine de sonsuz teşekkür borçluyuz.

Bize gelen geri dönüşlere göre sayfayı gazetenin sadık okurlarının yanı sıra meslek odaları, sendikalar ve sivil inisiyatifler düzenli bir şekilde takip ettiler ve kendi alanlarında kullandılar. Üniversitelerin özellikle Şehir ve Bölge Planlama, Sosyoloji ve Kamu Yönetimi bölümleri başta olmak üzere çeşitli birimleri akademik tartışmalarını sayfa üzerinden derinleştirdiler. Mimarlık, kent, planlama konularına yoğunlaşmış internet portalları yazıları kendi izleyicileriyle paylaşarak tartışmaları genişlettiler.

Editör ekibimizin hiçbirinin gazeteci formasyonu bulunmamasına rağmen nitelikli, dürüst, eleştirel ve tarafsız bir habercilik anlayışını benimsemeye çalıştık. Bu bağlamda Şehir Plancıları Odası tarafından “En İyi Kent Haberciliği Ödülü”ne layık görülmek bizi son derece memnun eden gelişmelerden biriydi.

Kuşkusuz 5 yıl boyunca her hafta yayınlanan yazıların tümünü kitaba dâhil etmek mümkün olmadı. Kitabın hacmini sınırlamak üzere aynı konudaki birden çok yazıyı azaltmayı, güncelliğini ya da geçerliliğini yitirmiş konuları da kapsam dışında bırakmayı tercih ettik. Kent sayfasında yer almış yazıları bir araya toplarken niyetimiz bir döneme tanıklık etmiş mekân okumalarının bir arada sunulmasıydı. Kitabın kapsamı içindeki yazıların hala mekân üzerindeki araştırma ve tartışmaları etkileme gücü olduğu kanısındayız.

Bununla birlikte, editör ekibimiz tarafından çeşitli konu başlıklarında 2000 sonrası kentleşme pratiklerini genel olarak analiz eden ve özellikle kitapta yer alan/almayan konuların aktüel değerlendirmelerini sunan yeni röportaj ve yazılar hazırlandı. Kitabın ilk bölümünde yer alan bu röportaj ve yazılarda, kentsel dönüşümden, kırda yeniden yapılanmaya; inşaat sektörünün bu dönemdeki kritik rolünden, kentsel/toplumsal muhalefete kadar öncelikli ve birbirini bütünleyen konuların temel argümanları ve güncel gelişmeleri ortaya konulmaya çalışıldı.

Hazırladığımız bu çalışmayı, fikirleriyle zenginleştiren ve sizlerle buluşmasını sağlayan NotaBene Yayınları’na ve tüm çalışanlarına son derece teşekkür ederiz. Kent Sayfası yazılarının bu kitap ile bir araya gelmesinin bir döneme tanıklık yapmanın ötesinde yeni araştırma ve düşünmelere olanak sağlayacağı, yeni dayanışmacı pratikleri doğuracağı umudunu samimiyetle taşıyoruz…

Kent Sayfası
Editör Grubu

Kenti, Yaşamı Savunmak
Maya Arıkanlı Özdemir

Bir coğrafya düşünün. Olan bitenin bir isimle açıklandığı, bir isimle anıldığı bir coğrafya… Erdoğan’ın Türkiye’si, Erdoğan’ın AKP’si, Erdoğan’ın hayalleri, Erdoğan’ın kanunları… Virgülleri önümüze katar gideriz. Lakin bu iyelik halleri gerçeklerin, olup bitenlerin önüne bir perde misali inmekte. Taksim Meydanı’nın yerle yeksan olmasına, hafriyat kamyonlarının dolup taşmasına neden olan, yaşamları alaşağı eden kentsel dönüşüm çalışmalarına, Çamlıca’da, Taksim’de, Göztepe’de ve belki Adalar’da yapılacağı bilinen ve/veya yapılması düşünülen cami projelerine, Tarihi Yarımada’nın yeniden ve sürekli taksim edilmesine, imara açılan orman alanlarına, su havzalarına, çocuklarımız için tasarlandığı iddia edilen o koskoca mekânlara, derelerimizi, ırmaklarımızı canlarından eden devasa ve belki de küçücük santrallere ve daha birçok şeye bu hâkim perdeyi aralamaya çalışarak bakmak gerekiyor.
Mesele Başbakan Erdoğan’ın “bir talimatı” ile Beyoğlu’nda taburelerin kalkması, “bir açıklaması” ile Çamlıca’ya “devasa bir cami” yapılacağı, “bir telefonu” ile Kadıköy’de bir otelin arz-ı endam etmesi, “bir kaşını oynatması” ile “bir” mahallenin ve oradaki toplumsal yaşamın altüst olması değil. Hem de hiç değil. Eğer bu “bir”ler ile kentlerde, kentsel kamusal alanda, hukukta ya da hukuksuzlukta olup bitenleri açıklamaya kalkarsak tepeden ayağa inşa edilmiş bir süreci, bir zihniyeti, devleti ve devletin kurumlarını, tüm bunların işleyiş biçimini, iktidar kavramını, kapitalist toplumsal ilişkilerin işleyişini göz ardı etmiş oluruz. Bilme, anlama, anlamlandırma biçimlerimizi mühürleriz. Mühürlediğimiz noktada ise kaybederiz, savunamayız, mevziimizi yitiririz.

Bu coğrafyanın kadim halklarının varlıklarını işaret etmeye mahkûm bırakıldıkları, var olan bir sınıfın var olduğunun unutturulmaya çalışıldığı, kadının varlığının “can”ı ile yok edildiği, bir kentin sokaklarının, yapılarının, o sokaklar ve yapılar bütünü ile oluşmuş anlam dünyasının hiç oluşmamışçasına yeniden anlamlandırılıp inşa edildiği bir sürecin içinden geçiyoruz. Ve bu çok da bildik, çok da eski bir şey aslında: İnşa ve yeniden inşa. Tepeden tırnağa… İktidarın ve sürekli başkalıklar yaratarak ilerleyen, nüfuz eden kapitalist işleyişin birlikte, iç içe ilerledikleri bir düzenek…

3. Boğaz Köprüsü’nü, Tarlabaşı, Sulukule evlerini inşa eden ve/veya inşa etmenin peşine düşen, Taksim’i yeniden taksim etmeye hazırlanan, idamı avaz avaz çağıran, cinayetlerin, katliamların arkasından hukuksuzluğu neredeyse meşru sayan, bedenlere müdahale hakkını kendinde bulan, demokrasi oyununu en olmadık biçimde oynayan bu zihniyet dünyasının tüm bu olan bitenle anılması hiç de şaşırtıcı değil. O yüzdendir ki, iyelik eklerinin ne bir bağlayıcılığı ne de anlamı var. Tüm bu kanunlar, tüm bu hayaller, tüm bu işleyiş bir adamın ve o adamın peşinde koşanların eseri değil. Bu bir süreç, bu bir işleyiş, bu bir düzenek… Geçmiş ve şimdi birbirinden farklı değil…

Bu toplumsal ahval ve şerait içinde göstergelerimizi, sembollerimizi, anıtlarımızı, ritüellerimizi, yediğimizi, içtiğimizi, kentlerimizi farklı kılan, kılacak olan tek şey ise “değişkenimiz”in “Sünni Muhafazakârlık” olması. “Tek” “bir” “değişken”imizin…

Öyleyse, “ne geçmiş, ne de yarınlar tükendi” diyerek savunacağız kentlerimizi, yaşamlarımızı… Savunmak da ne ki? Ferman onlarınsa kentler, köyler, sular, dereler, topraklar bizimdir… Bu böyle biline…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur