Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Ömer Hayyam Rubaileri
Ömer Hayyam Rubaileri

Ömer Hayyam Rubaileri

Ahmet Kırca

Akılla bir söyleşim oldu dün gece: Dedim: Ey akıl, ey her bilginin anası! Soracaklarım var, cevap verir misin? Zordayım, bir yol gösterir misin? Dedim:…

Akılla bir söyleşim oldu dün gece:
Dedim: Ey akıl, ey her bilginin anası!
Soracaklarım var, cevap verir misin?
Zordayım, bir yol gösterir misin?
Dedim: Şu yaşamdan bıktım, ne yapsam?
Dedi: Biraz daha yan ve dayan!
Dedim: Anlat bana, nedir şu yaşamak?
Dedi: Bir düş, gör görüntü ve kaybolmak.
Dedim: Ağaya, beye hizmet etmek nedir?
Dedi: Az zevke karşılık çok dert çekmektir.
Dedim: Şu zalimler yok mu, kim bunlar?
Dedi: Kurt, köpek, çakal makal da var.
Dedim: Biraz daha anlat, bunlar neyin nesi?
Dedi: Üç beş sevgisiz, üç beş kötü niyetli.
Dedim: Bu deli gönül ne zaman akıllanacak?
Dedi: Daha var, biraz kulağı burkulacak.
Dedim: Beğendin mi Hayyâm’ın sözlerini?
Dedi: Güzel lâf etmiş, sayıp dökmüş derdini.

ÖNSÖZ

Farsçayı öğrenmeden Ömer Hayyâm rubailerinin çevirilerini okuduğum yıllarda değişik nedenlerle dikkatimi çeken iki rubai vardı. Bunlardan biri aynı zamanda çevirmenin kitabının arka kapağında yer alan şu rubaiydi:1

“Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş! Bırak onu bunu da gönlünü hoş tul hoş! Şu durmadan kurulup dağılan evrende Bir nefestir olacağın, o da boştur boş!”

O günlerde ezberlemeye değecek kadar güzel bulduğum bu rubaiyi, Farsçayı öğrendikten sonra asıl metninden okuduğumda şaşırıp kaldım. Neden mi? Rubainin dört dizesinden ilk ikisi asıl metinde hiç yoktu da ondan! Rubainin dizelerinin düz yazı olarak tam çevirisi şöyledir:

“Ey habersizler! Bu şekillenmiş varlık (beden) hiçtir, Bu dokuz katlı ve bezenmiş gökkubbe de hiçtir. Hoş ol ki bu Kurulup Doğrulma Yurdu’nda: Bir nefese bağlıyor o da hiçtir.”

Dikkatli okunduğunda hemen anlaşılacağı gibi yapılan çevirideki ilk iki dize, asıl metinde yoktur. Üçüncü dizede geçen “KurulupDağılma” denilen olgunun oluş yeri ise evren değil, dünyadır. Ayrıca Kurulup Dağılma nedir? Açıklanmadığı için hiç bilinmiyor!

Şimdi aradaki belirgin farkı gösterebilmek için aynı rubainin bu kitapta alt yazı açıklamaları İle birlikte bulacağınız çevirisini (69. rubai) sunuyorum.

“Ey oymaz!. Gördüğün bu beden bir hiçtir, Şu şatafatlı gökkubbe de bir hiçtir, Hoş ol ki bu KurulupDağılma Yurdu’nda: Bir nefestir olacağın, o da hiçtir.”

Ömer Hayyâm rubailerinin çevirilerini Farsçayı öğrenmeden okuduğum yıllarda aynı kitapta gördüğüm ve İlginç bulduğum diğer rubai ise şuydu:

“Camiye gittim ama Allah bilir niye Ne namaz kılmaya, ne dua etmeye. Eskiden bir kilim aşırmıştım camiden O eskidi gittim yenisini yürütmeye.”‘

Bu rubaiyi daha okurken şaşırmış ve Ömer Hayyâm gibi birisi bunları nasıl söyleyebiliyor, diye sormaktan kendimi alamamıştım. Öyle ya, koskoca Hayyâm, dinle, ibadetle alay ediyor ve “hırsızlık” gibi ahlâk dışı bir olayın övücüsü oluyordu.

Sonuç şudur: Bu iki rubaiden birincisinde ilk iki dize asıl metinde hiç yoktur; Hayyâm’ın söylemedikleri söylenmiştir. İkinci rubai ise Hayyâm’ın değildir; başkalarının söyledikleri Hayyâm’a mal edilmiştir. Hayyâm’ın söylemediklerinin söylenmiş olmasının tek nedeni vardır: O da çevirmenin Farsça bilmemesi, kitabının Önsözünde kendisinin de açıkladığı gibi bu çeviriyi Abdüibâki Gölpınarlı’nın düz yazı Hayyâm çevirilerinden yararlanarak yapmış olmasıdır. Hayyâm’ın olmayan rubailerin onunmuş gibi sunulmasına gelince bu yeni değildir ve Hayyâm’ın olan rubailerle olmayanlar kesin olarak ayrılamadığı için yalnız ülkemizde değil, bütün dünyada eskiden beri yapılagelen bir yanlışlıktır.

İşte ben, bu düşünceden yola çıktım ve Ömer Hayyâm’ın olmadığını düşündüğüm rubaileri hiç çevirmeyerek sürüp giden bir yanlışlığa “Dur!” demek istedim. Hayyâm’ın olanları ise asıl metinlere uygun olarak çevirmeye çalıştım.

Bu çalışma, şimdiye kadar hiç yapılmayanı yapmak değildir. Bugüne kadar yapılanları küçümsemek hiç değildir. Bu çalışma, yalnız ve yalnız gerçek Ömer Hayyâm rubailerini asıl metinlerine uygun olarak ve onun söyleyişindeki güzelliklere yaraşır bir şekilde sunma çabasıdır.

Ömer Hayyâm’ın doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. 1121 1122’de öldüğü kesindir. İçinde “Yetmiş iki yıl yaşadım gece ve gündüz” dizesinin bulunduğu rubaiye (179. rubai) bakılırsa 72 73 yıl yaşamıştır. Bundan da 10481049’da doğduğu anlaşılır, “El Cebr” adlı eserinde kendisini “Ebü’I Feth Ömer bin İbrahim’il Hayyâm” diye tanıtmasından asıl adının ÖMER olduğunu anlıyoruz. “Hayyâm” sözcüğü, Farsçada “çadır” demek olan “hayme”den gelir ve “çadırcı” anlamındadır. Çağın geleneğine göre kendisine bir mahlas (İkinci ad, takma ad) koymak zorunda olan Hayyâm’ın “çadırcı” adını alması, onun halktan yana, halkın içinden biri olduğunun kanıtıdır.

Ömer Hayyâm doğduğu Nişabur’da ölmüş ve orada gömülmüştür.

Ömer Hayyâm, Matematik, Astronomi, Fizik, Metafizik ve Felsefe konularında tam bir bilgindi. 1074 1075 yıllarında Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah ve veziri Nizamülmülk tarafından Merv’de bulunan gözlemevinin başına getirilmiş ve takvimin yeniden düzenlenmesi için görevlendirilmiştir. Ömer Hayyâm tarafından yeniden düzenlenerek 1079’da duyurulan bu takvim, Melikşah’ın ilk adıyla “Takvim i Celâli” diye anılmış ve ölçümlerinin Gregorius takviminden daha doğru olması nedeniyle Avrupa’da da beğenilmiş ve tutulmuştur. Bu takvimin halk arasındaki adı “Ömer Hayyâm Takvimi” idi. Ömer Hayyâm, daha önce Gazneliler devrinde Birûnî tarafından bulunup kullanılan Su Terazisini de yapmış ve kullanmıştır.

Matematik, Fizik, Astronomi, Metafizik ve Felsefe konularında 10’a yakın eseri ve risalesi (bilimsel makale) bulunan Hayyâm, gerçek bir Matematik bilginiydi. Cebir (Aritmetik) konularını içeren “El Cebr” adlı kitabı pek çok Batı diline çevrilerek basılmış ve onun zamanımızdan dokuz asır önce bulduğu denklem çözümleri, Yüksek Matematik okutulan Batı üniversitelerinde ders konusu olmuştur.

Felsefede İbn i Sînâ yolunu tutan Ömer Hayyâm, zamanın modası olan Tasavvufa da yönelmiş ancak hiçbir zaman tam bir sûfi (Tasavvuf yanlısı) olmamıştır.

Ömer Hayyâm eski Yunan Düşüncesini de incelemiş ve öğrenmiştir.

Ömer Hayyâm, yaşadığı dönemde “Haccetü’l Hak” (Gerçek Belge, tam gerçeğe ulaşmak için başvurulacak birinci belge) diye anılıyor ve zamanın aydınlan kendisine büyük saygı gösteriyorlardı. Yaygın bir adı da “Hakim Hayyâm ı Nişâbûrî”(Nişaburlu Filozof Hayyâm)’ydi.

Ömer Hayyâm, düşüncelerini RUBAİ (Tam ve doğru yazılışı RUBAÎ’dir.) adı verilen dört dizelik küçük şiirlerle anlatmış ve şiirde “Rubai” biçiminin yaratıcısı olmuştur.

Rubai, belli aruz kalıplarıyla yazılan ve kendisine özgü dış ve iç yapısı olan bir söyleyiş şeklidir. Dış yapı olarak rubaide birinci, ikinci ve dördüncü dizeler uyaklıdır. Dört dize birden de uyaklı olabilir. Önemli olan iç yapı ise “anlatılmak istenilenin en kısa yoldan ve bir mesaj verecek şekilde söylenmesi” olarak özetlenebilir. Bu mesaj verilirken parçaların (rubainin dizelerinin) anadan (ana fikirden) kopmayacak şekilde düzenlenmesi önemlidir. Şekil olarak küçük şiir gibi görünen rubai, hiçbir zaman küçük şiir değildir ve tam tersine anlatılmak istenilenin dar bir çerçevede ve bir açıklamaya gerek kalmaksızın verilmesinin gerekmesi nedeniyle büyük şiirdir. Ömer Hayyâm, bu şiir biçiminin yaratıcısı olmakla kalmamış, kitaplar dolusu yazmakla anlatılabilecek şeyleri; aşkı, üzüntüyü, sevinci, özlemi, kuşkuyu, gözyaşını, zamanın ve ölümün acımasızlığını dört dize ile ve en güzel şekilde anlatması nedeniyle yalnız İran Edebiyatı’nın değil, Dünya Edebiyatı’nın ölümsüzlerinden biri olmuştur.

Eklendi: Yayım tarihi

“Ömer Hayyam Rubaileri” için 2 yanıt

  1. “KurulupDağılma” şudurki, hadislerde kabenin bir habeşli köle tarafından yıkılacağı bahs edilmişdir . kıyamet’tir. ama Allah yine kullarına merhamet edip, İbrahim’e tekrar bina ettirir . benim oğlum bina okur döner döner bidaha okur da denir . yani zaman bir gergef işler . Rabbim habeşli köleyede merhametlidir . lakin bazılarına Allah isende Allahlığını bilde denir . “KurulupDağılma” nın özeti . tabutta rövaşeta oldu . neyse . evren, dünya, insanın iç dünyası . benzer kavramlar . habeşli köleler olmasa idi rahman ve rahim olanın anlamı olmaz idi . çokluktan tekliğe . terside doğru galiba

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Doğu Klasikleri
  • Kitap AdıÖmer Hayyam Rubaileri
  • Sayfa Sayısı127
  • YazarAhmet Kırca
  • ISBN9754375976
  • Boyutlar, Kapak12x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviÖtüken Neşriyat / 2006

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Yusuf ile Züleyha (kalbin üzerinde titreyen hüzün) ~ Nazan BekiroğluYusuf ile Züleyha (kalbin üzerinde titreyen hüzün)

    Yusuf ile Züleyha (kalbin üzerinde titreyen hüzün)

    Nazan Bekiroğlu

      ”Nasıl herkese duyuruyum da sesimi diyeyim: Bu anlattığınız ben değilim, ben bu anlattığınız değilim. Yusuf’u ben nasıl yerim? Ben Yusuf’u nasıl yerim? Sözünün...

  2. Mesnevi’den Hikmetler ~ Sinan YağmurMesnevi’den Hikmetler

    Mesnevi’den Hikmetler

    Sinan Yağmur

    “Bildiğin, öğrendiğin ezberse ve hayatın da canlı değilse sen de canlı kalamazsın. Hayatını değiştirerek, hikmet dolu bilgileri öğren, gerisi beynini yoran tozdur. Aynada bir...

  3. Cavidname ~ Muhammed İkbalCavidname

    Cavidname

    Muhammed İkbal

    Aşık mısın? Mekandan mekansızlığa yürü Kendine haram kıl şu korktuğun ölümü Ey mezar içinde ölü gibi yatan sen Dirilmek mümkün Sur borusu ötmeden! Gırtlağında...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur