Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Simya – Kur’an’da Şifa Sırları
Simya – Kur’an’da Şifa Sırları

Simya – Kur’an’da Şifa Sırları

Kubilay Aktaş

Varlığı yorumlama anlamında en büyük simyacılar peygamberler ve ariflerdir. Onlar insanın büyük dönüşümü için, yani altın kalbin keşfi için, başımıza “bilinçli-maceralar” açan ve yol…

Varlığı yorumlama anlamında en büyük simyacılar peygamberler ve ariflerdir. Onlar insanın büyük dönüşümü için, yani altın kalbin keşfi için, başımıza “bilinçli-maceralar” açan ve yol gösteren üstad-rehberlerdir. Onlar bu sonsuzluk filmi içinde hem yazarlar, hem yönetirler, hem de oyunun kurallannı öğretirler. Onlar simyagerdir. İnsandaki halifelik sırrını anlarlar ve bunu inşâ ederler.

Onlar nasıl bir bilinç düzleminde bu halifelik anlayışını imâr ettiler?
Halifelik anlayışını imâr ederken Allah’ın isimlerini nasıl kullandılar?
Bu, büyük üstad-rehberlerin varlık algıları gerçekte neydi?
Onlar zamanı ve mekânı nasıl ve ne olarak görüyorlardı?
Hangi kanalları ve sembolleri kendilerinde keşfettiler?
Büyük metamorfozu nasıl gerçekleştirdiler?
İnsan-ı Kâmil’in tesir gücü nelere kâdirdir?
Yüce yaratıcımız, Hz. İnsan potansiyelinde yarattığı insana ne gibi yetenekler ve donanımlar verdi?

Bunlara benzer bir çok sorunun cevabı ve Hz. İnsan bilincine olan yolculuğun kritik noktaları Simya: Kur’an’da Şifa Sırları‘nda…

***

Değersiz maddeleri altına çevirme, bütün hastalıkları iyileştirmeyle ilgili uğraşlara Simya, bu işle uğraşanlara Simyager ya da Simyacı denir.

 

*

Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır.

Ben hikmetin sarayıyım; Ali de onun kapısıdır.

Hz. Muhammed (s.a.v)
*

 

Şüphe yok ki, Ali benden, ben de Ali’denim. O, benden sonra bütün mü’minlerin velisidir.

Hz. Muhammed (s.a.v)

 

*

 

Rahatlık buldu, kanallara girince;
Yükseldi zirveye yürüyerek çıkınca;
Kanallardan geçerken yardıydı vadileri;
Mayalanmış, büyümüş ve yükselmiş bir gelişme ile;
Şişmiş, süratli yükselmiş dağlar
Onun varlığıyla kâinat mamur olmuş

Celcelutiye, 46-47-48
*

 

Önsöz

SİMYA: KUR’AN’DA ŞİFA SIRLARI İSİMLİ BU ESER, 2012 yılıyla sembolize edilen bilinçlerdeki değişim ve dönüşüm sürecinde, Ehl-i beyt bilincinin ışığında, kadîm bilgelik sırlarının açılımı ve yaşanması noktasında etkin rol oynayacak Celcelutiye kasidesine giriş mahiyetindedir.

Celcelutiye, Hz. Cebrail (a.s) yoluyla Hz. Muhammed’e (a.s.m) gelen ledünni ilimlerin ve Kur’an şifrelerinin insan bilincinde deneyimsel olarak açılımıdır. Celcelutiye bugüne kadar, bu özelliğiyle bir sır olarak saklı kalmış olan çok özel bir kitaptır.

Celcelutiye kanalının ne olduğu, Allah’ın esmaları, bu esmaların kullanımları ve kozmik kökleri, bizimle olan ruhanî ve bedenî bağlantıları ve Celcelutiye kanalının 2012 yılındaki büyük dönüşüm sürecindeki misyonu bir sonraki eserimiz olan Nun: İlim Kapısı Celcelutiye Şerhi isimli eserimizde anlatılacaktır.

Simya: Kuranda Şifa Sırları, zihinlerin ve kolektif bilincin Celcelutiye kanalına hazırlanması açısından önem arz eder.

İnsanın kendini bilmesi simyanın, dönüşümün ve şifanın tâ kendisidir. Ve kendini dönüştüren büyük bir sır elde etmiştir. Bu sırrı elde etmek için kendimizi dışarıdan değil içeriden inşâ ederiz.

Gerçek şifa, Hz. İnsan projesinin gerçekleşmesidir ve ayrımlar yanılgısından kurtulmaktır. Bu farkındalık simyanın kalbi, şifanın ruhu ve tamamıyla Celcelutiye‘nin kendisidir.

Kubilay AKTAŞ
Bahçeköy / Sarıyer
5 Haziran 2012

Şifa ve Şifacılık

ŞİFA, BÜTÜNCÜL OLMANIN DİĞER BİR ADIDIR. ŞİFA bulmak, bütünün farkına varmaktır. Bütünün farkında olan insan şifayı bulmuştur. O insan sağlıklıdır.

Şifâ bir hissediştir. Bu hissediş şifâyı celbeder ve şifacı buradan beslenir.

Bir idrak halidir merkez-durak… Aslında idrak durmaktan geçer. Zihin durduğu anda, zaman ve mekan ötesine geçilmiştir. Ödünç alınmış bilgiler sizden düşer. Zihnin durmasından kasıt; onun tanık konumuna geçmesidir.

Bütün kadîm öğretiler gerçekliğin zihinsizlik ve tanıklık dünyasını tanımak ve onu kristalize etmek olduğunu söylüyor.

Zihin, zaman ve mekan ile kayıtlıdır. Varlığının devamı ve hareketi için bu sınır gereklidir. Ancak idrak denilen mistik algıyla (müşahade-oluş) biz gözlemci olabiliriz. Bu, nesne-özne arasındaki git-gel halinden gözlem konumuna sıçramaktır. Zaviye; yani açı/boyut kazanmışsınızdır. Buradan fiziği de kuşatan bir algı dünyasına geçersiniz. O zaman iç içe anlam boyutlarını ihtiva eden sembolik gizemli dili okursunuz. Bu noktada bilgiler hakikatlarını açar. İlim burada anlayışı doğurur. Dönüşüm burada olur. Şifa bu kaynaktan gelir. Tırtılı kelebeğe dönüştüren sırrın kendisi şifanın kaynağıdır.

Her şey Şâfi ismine bakar. Hoş, her isim birbirine bakar ve birbirini gösterir. Yani varoluştaki her bir birim, birbiriyle bağlantılıdır. Bu, hep böyleydi: Kozmik ağ… Bunun adı İslâm’dır. Sistemin adı İslâm, yani bütünün örgüsel farkındalığı… Buna inanmazsınız, bunu yaşarsınız. Güneşe inanılmaz, bilinir.

NASIL BİR ÖRGÜ?

Sibernetik, denge üzerine olan bir örgü… Kopuk ve ilişkisiz değil; tam aksine organik ve hikmetli… Bunun ismi Sübhan‘dır. Varlıkta bağlantısız, anlamsız, ilişkisiz hiçbir şey yok. Bunu bilirseniz güveni hissedersiniz. O zaman varlık ağacında meyve verebilirsiniz. Elhamdülillah dersiniz. Meyveyi vermiş olmanız tohumu tanımanız adına büyük bir fırsattır. Değerlendirebilirseniz; yani memnuniyetinizi bütüne yayarsanız çok büyük bir mana sizi kuşatır. O da Allahuekber‘dir.

Sübhanallah ile varlığı (sebep-sonucu) aşarken; Elhamdülillah ile kendinizi (düşüncelerinizi-zanlannızı) aşarsınız. Sonucunda Allahuekber size gelir:

Kulum bana bir adım gelirse ben ona on adım gelirim.

Sübhanallah; her şey hikmetli bir şekilde yaratılmış, eksik ve kusur yok demektir. Bir vakit, DNA üzerinde atıl düşündükleri bir sürü amino asit dizilimi keşfettiler. Bunların evrim sürecinde işe yaramaz, dumura uğramış parçalar olduğunu düşündüler ve tek kelime ile gereksiz dediler. Elbette derin bilinci göremedikleri ve bilemedikleri için “gereksiz” dediler. Başka ne diyebilirlerdi ki?

Ellerindeki verilere göre isim ve hüküm vermek bir hastalıktır beşer için ama, İnsan-ı Kâmil isimsiz olanla yaşar.

Bilim ilerledi, o amino asitlerin çok önemli proteinlerin ana maddesi olduğunu anlaşıldı. Yanılmışız dediler ve hep diyecekler de… Çünkü varlık zihinle sınırlanmayacak düzeyde bir bütündür.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Gizli Telkinle Kur’an Terapisi ~ Kubilay AktaşGizli Telkinle Kur’an Terapisi

    Gizli Telkinle Kur’an Terapisi

    Kubilay Aktaş

    Bu kitap, bilinçaltı klasörleri kısa devre olmuş ve varlığın birliği ile diyalog kurmakta ciddi sorunlar yaşayan, içsel çatışma içinde olan, çözümler aramasına rağmen yine...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur