Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Temel Kavramlar- 1
Temel Kavramlar- 1

Temel Kavramlar- 1

Nuri Yılmaz

İslam’ın temel kavramlarını dağıtıp karıştırmadan, ama bilinmesi gerekenleri de söylemek (yazmak) ten çekinmeden ele alındığını göreceksiniz. Vahy, kur’an, nübüvvet / risalet, sünnet- sünnetullah kavramlarına…

İslam’ın temel kavramlarını dağıtıp karıştırmadan, ama bilinmesi gerekenleri de söylemek (yazmak) ten çekinmeden ele alındığını göreceksiniz. Vahy, kur’an, nübüvvet / risalet, sünnet- sünnetullah kavramlarına farklı bir bakış…

TEMEL KAVRAMLAR – 1

KAVRAMLARIN ÖNEMİ
“Ve Adem’e bütün isimleri öğretti.” (Bakara 2/31)

Yüce Allah insanoğlunu, yeryüzünde iyilikle yaşamak ve orayı güzel bir şekilde imar etmek göreviyle (hilafet) şereflendirdi. Böyle bir görev verirken de o sorumluluğun gerektirdiği bütün özellik ve kabiliyetleri beraberinde sundu. İyiyi ve kötüyü ayırt edebilmesi için akıl verdi. Kararından emin olabilmesi için kalp bahşetti. Eşyayı tanıma, keşfetme ve ihtiyaçlarını karşılamak için onlardan yararlanma imkanı verdi. Sonra da dünya hayatını bir imtihan sahası kılıp, kendisine verilen imkan ve kabiliyetleri doğru bir şekilde kullanıp kullanmadığını denemek istedi. Ta ki, kendisine bahşedilen makama layık olup olmadığı apaçık ortaya çıksın.
Taşıdığı sorumluluğun gereği olarak insanoğluna verilen en önemli özelliklerden birisi Kur’an’da, “isimleri öğretti” şeklinde ifade edilmiştir. O isimler ki; şahısları, eşyayı, olayları, duyguları ve mesajları, dille ifade edilebilen birtakım kelimeler haline getiriyor. Onların kolayca anlatılabilmesini ve zihinlerde gerekli karşılığı bulabilmesini sağlıyor.
Bu durum insanoğlunun yeryüzündeki hayatı açısından çok önemli bir güçtür. Bu gücün olağanüstü önemini kavrayabilmek için, insanın isimleri bilme ve bunlardan yola çıkarak yeni karşılaştığı nesnelere isim verme kabiliyetinden yoksun bırakıldığını varsayalım: Herhangi bir eşya hakkında aralarında anlaşma sağlayabilmeleri için, o eşyanın mutlaka karşılarında bulunması gerekecekti. İki insan bir şey hakkında konuşmak istediklerinde, anlaşmayı sağlamanın tek yolu o şeyi yanlarına getirmek ya da onun yanına gitmek olacaktı. Yani, Allah insana nesneleri isimlerle sembolize etme yeteneğini bağışlamış olmasaydı; yeryüzündeki hayat gelişemez, son derece ilkel düzeyde kalırdı. İşte, Allah’ın kullarına isimleri öğretmiş olması bu kadar önemli bir rahmettir.
İsimler, sadece duyu organları ile algılanabilen, tanımı yapılabilir nesneleri ifade etmek için kullanılmazlar. Sevgi, korku, dostluk, fedakarlık, üzüntü ve sevinç gibi, eşya veya nesne niteliği taşımayan şeyler de isimlerle ifade edilebilir. Ve isimlendirme kabiliyetinin önemi bu örneklerde kendisini daha iyi gösterir. Bütün zorluğuna rağmen, bir ağacı anlatırken onu göstermek yeterli olabilir. Ama sevgi, saygı, kin, nefret, üzüntü, sevinç gibi duygular gösterilemez, ancak yaşanırlar. Dolayısıyla onları anlatmak isteyen bir kişi için tek yol, rol yaparak o duyguyu yaşamak olur.
Ne var ki Yüce Allah, kullarına merhamet etmiş ve böylesine önemli bir güç ile onları desteklemiştir.
Aralarında belirli özellikleri paylaşan bir grup nesneye veya olaya verilen isme kavram denir.  Kavramlar, değişik durumlardaki karmaşık ve ayrıntılı algıları özetleyip, bir kelimeyle ifade edilebilir hale getirirler. Uzun uzun anlatılması gereken bir manayı kolayca zihinlerde oluşturup, düşünce sürecinde büyük bir ekonomi sağlarlar.
Nasıl ki, her eşyanın, her varlığın, her olay ve her durumun insan diliyle ifade edilebilen simgesel bir anlatım şekli varsa, dinler de öngördükleri yaşam biçimini insan diliyle ifade etmek için kavramları kullanırlar. Bu sayede, birçok kelimeyle ancak ifade edilebilecek mesajları kısa yoldan anlatma imkanı elde ederler. Hayata verecekleri yönlere ve ön plana çıkaracakları mesajlara uygun olarak, insanların konuşma dilinden bazı kavramları seçerler. Onlara kendi mantıklarına uygun olarak anlamlar yüklerler. Bu kavram anlaşıldığında, dinin mesajı da kolayca anlaşılmış olur. Kavram anlaşılmadığı veya yanlış anlaşıldığı taktirde, din de anlaşılmamış veya yanlış anlaşılmış olur.
* * *
Fakat bu noktada, üzerinde durulması gereken bir husus vardır. İnsana verilmiş olan güç ve kabiliyetler, kendi başına hayat yolları oluşturmaya ve yaşam biçimi belirlemeye yeterli gelmez. Kendisine verilen akıl ve ulaştığı sonuçlardan emin olmasını sağlayan kalp sayesinde, önüne çıkan yollardan hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu anlayabilir. Hatta onlar arasında istediği birini tercih de edebilir. Ancak kendisi bir din ortaya koyma kabiliyetine sahip değildir ve bir yaşam biçimi oluşturamaz.
Merhametlilerin en merhametlisi olan Allah, Hz. Adem’e isimleri öğretirken, rahmetinin bir sonucu olarak yaşam yollarını, hayat biçimini, yaratılışına uygun gidişatı ve tüm bunları içeren kavramları da öğretmiştir. Bu gerçek Kur’an’da şöyle ortaya konmuştur.
“Oku, Rabbin sonsuz kerem sahibidir. Ki O, kalemi kullanmayı öğretti. İnsana bilmediğini öğretti.” (Alak 96/3-5)
Demek ki, yaşam biçimi oluşturmak konusunda insanın bildiği ve nesilden nesile aktara geldiği ne varsa. hepsi Allah tarafından öğretilmiştir.
Yüce Allah, rahmetine muhatap olan kavmin dilinde kullanılmakta olan bazı kavramları seçer. Bu kavramlar o dilde farklı manalarda kullanılmaktadır; ancak aralarında bir anlam bütünlüğü olmadığı için, sadece kullanıldığı yönüyle anlaşılır. Allah ise kimi manaları aynen korur, kimi manaları ise daha da geliştirip güçlendirir. Manalar arasında anlam bütünlüğü meydana getirir. Ve böylece bu kelimeler, Allah’ın doğru yolunu anlatan kavramlara dönüşür.
İnsanın, yaratıcısını, kendisini, kainatı ve bunlar arasındaki ilişkiyi anlaması ve hayatına gerçek değerini kazandırabilmesi, ancak bu kavramları kavraması ile mümkündür. Onlar Allah’ın mesajını taşırlar ve her şeyin yerli yerince bilinip algılanmasını sağlarlar. Doğru bir şekilde algılandıkları sürece de insanların hayatını etkiler ve Müslümanların yaşam tarzlarını belirlerler. İnsanın yaratılış amacını ve varlık alemindeki gerçek konumunu koruyabilmesi, bu kavramları Allah’ın öğrettiği şekilde kavrayıp inanmasına ve onlara uygun bir yol tutmasına bağlıdır.
Doğru yol ve bu yolun anlaşılması için gereken doğru kavramlar, her çağda, peygamberler aracılığıyla ve kendi dilleri ile insanlara öğretilmiştir. Fakat insanlardan pek azı yaşamını Allah’ın bildirdiği kavramlar ile düzenlemeyi tercih etmiş; çoğu, İblis’in ve emrindeki şeytanların süslü vaatlerine kanmıştır. Şeytan, Allah’ın kelimelerini değiştirmeyi onlara hoş göstermiştir. Sonuçta da Allah’ın kelimelerini eğip, bükmüşler; doğru olandan ve doğru yoldan uzaklaşmışlardır. Doğrudan uzaklaştıkları oranda da, birbirinden farklı yeni yaşam yolları ortaya çıkmıştır.
Allah’ın doğru yolundan sapma sonucu ortaya çıkan farklı yaşam biçimlerinin Kur’an’daki ortak nitelemesi, “doğruyu inkar etme” anlamında küfür ve “doğru bilgiden uzaklaşma” anlamında cahiliyedir. Yoksa küfür, yoktan yeni kavramlar ve yeni bir yaşam biçimi ortaya koyuyor değildir. Onun yaptığı, Allah’ın kelimelerini bozmak ve şeytanın süslü gösterdiği zevkleri, arzuları, hırsları ve menfaatleri haklılaştırmaktır.
Dünya hayatı kısa bir ömür ve bu ömürle sınırlı bir imtihan alanıdır. Ölümün ardından bütün insanlar bir dirilişle dirilip, Allah’ın huzuruna çıkacak ve dünyada iken işlediklerinin hesabını verecektir. Sonra da duruma göre sonsuz bir ceza veya sonsuz bir ödül ile karşı karşıya kalacaktır. Bundan dolayı insanoğluna düşen tek doğru tutum, hayatına Allah’ın kelimeleriyle yön vermek ve O’nu razı edecek bir yol tutmaktan ibarettir.
Ne var ki günümüzde insanlar, bu noktada büyük bir sorunla karşı karşıyadırlar. Bugün içinde yaşadığımız ve “İslam ülkeleri” olarak bilinen coğrafyalarda birçok insan, kendilerini aynı dinin mensubu olarak görmelerine ve aynı kavramları kullanıyor olmalarına rağmen, kavramlara sonradan yükledikleri farklı anlamlardan dolayı, aralarında birçok farklı anlayış ve farklı uygulama ortaya çıkmaktadır. Üstelik her kişi ve her topluluk kendi anlayışının doğru olduğunu savunmaktadır.
Kimi zaman neredeyse taban tabana zıt olan bu anlayışların hepsinin doğru olması beklenemez. Dolayısıyla yanlışlık içerisinde bulunanlar, bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek, hak adına batıla sıkı sıkıya sarılıyorlar. “Allah’tan başka ilah olmadığını” her gün defalarca tekrar edip duruyorlar, ama gündelik hayatlarında pek çok kimseyi ve nesneyi farkında olmadan “ilahlık” makamına çıkarıyorlar. Allah’ın yerine, onların emir ve yasaklarına göre yaşayıp gidiyorlar. “Muhammed’(sav)in Allah’ın kulu ve resulü olduğunu” dilleriyle söyleyip duruyorlar; ama onu, farkında olmadan bir efsaneye, insanların kendisine ulaşamayacağı ve asla kendisi gibi olamayacağı insanüstü bir şahsiyete dönüştürüyorlar. “Allah’ın kitabı Kur’an, kendisine uyulması gereken tek kitaptır” diyorlar; ama farkında olmadan, ona savaş açan kimi güçlerin ve bu güçlere destek olan kimi fetva sahiplerinin sözlerine kulak veriyor, onlara uyuyorlar. “Allah’ın dininden başka din tanımayız” diyor; ama farkında olmadan, Allah’ın dini dışında başka dinlere ve yollara yönelip, onlara göre bir yaşam tutuyorlar.
Resulullah’ın ardından, hilafetin saltanata dönüşmesiyle başlayan “sapma süreci”, kavramlardan da bir sapmayı beraberinde getirmiştir. Kavramlar yozlaştığı ve esas anlamlarından uzaklaştığı oranda sapma hızlanmış, sapma hızlandıkça kavramlar yozlaşmıştır. Sonuçta İslam’ın kavramları iyice bozulmuş; ya anlam daralmasına ya anlam genişlemesine uğramışlar ya da Kur’ani anlamlarından uzak, farklı manalar ifade eder olmuşlardır. İnsanlar da onları bu şekliyle bilmekte ve anlamaktadırlar. Bu ise, yanlış bilmekten dolayı İslam’ı yanlış anlama sonucunu ortaya çıkarmıştır.
Hesap günü Allah’ın huzuruna çıkıldığında: “Bilmiyordum”, “Bana yanlış öğretildi”, “Falanca benim aklımı çeldi.” türünden hiç bir gerekçe, insanoğlunu, karşılaşacağı sondan korumaz. Kur’an, akıl çelicilerin hesap günü söyleyecekleri sözleri bugünden bildirerek bizleri şöyle uyarıyor:
“Onları ve Allah’tan başka itaat edip boyun eğdiklerini bir araya toplayacağı ve: “Bu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan çıktılar?” diyeceği gün: “Haşa!” derler. “Seni bırakıp başka dostlar ve efendiler edinmek bize yaraşmaz; fakat Sen onlara ve babalarına nimetler verdin. Sonunda Seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir millet oldular.” (Furkan 25/17-18)
Şu halde hem dünyada hem de ahirette Allah’ın vaat ettiği nimeti kazanmayı arzuluyorsak, İslam’ı bütün samimiyet ve içtenliğimizle öğrenmeye çalışmak zorundayız.
–    İnsanların heva , heves , zan ve yorumlarına göre değil;
–    Resulüyle gönderdiği vahye göre,
–    Ve Rabbimizin rızasına uygun olarak…
Ancak bu şekilde, dilimizle söylediğimiz gerçeklere kalp, akıl ve hayatımızla ters düşmemiş oluruz. Zihnimiz kalbimizle, kalbimiz amellerimizle, hayatımız da bütün bir benliğimizle tam bir uyum ve ahenk oluşturur. Bunu gerçekleştirebilmek ise, kavramları kendi gerçek anlamlarına göre Kur’an’dan öğrenmeye bağlıdır.
Şüphesiz Allah’ın kelimeleri saymakla bitmez. Ancak, O’nun dininin özünü teşkil eden temel bazı kavramlar vardır. Allah dinini anlatırken en çok o kavramları ön plana çıkarmıştır. Oldukça geniş ve yoğun bir anlam taşımaktadırlar. İçerdikleri mana ile Kur’an davetinin özünü oluştururlar. Bu yüzden bunlar bilinmeyince, Kur’an da anlaşılamaz, Hak ve batıl birbirine karışır. İslam ile cahiliye, iman ile küfür arasındaki çizgi kaybolur. İnsanlar farkında olmadan, hayatlarında cahiliye ve şirke yer vermeye başlarlar.
* * *
En çok kullanılan temel kavramların Kur’an’a göre nasıl açıklandığı ve İslam’ın Müslümanlara bu konularda ne gibi sorumluluklar yüklediği bilindiği takdirde, hem İslam’ı doğru bir şekilde anlama imkanına ulaşılmış, hem de diğer kavramları doğru anlamayı sağlayacak bakış açısı elde edilmiş olur.
Kur’an’da en fazla kullanılan temel kavramlar, bu niyetle ele alınacaktır.
Kavramlar ortaya konurken detaylı ve akademik bir ele alıştan ziyade, genel ve anlaşılır bir üslup kullanılmaya özen gösterilecektir. Bu üslubun el verdiği ölçüde, Kur’an’da geçen bütün anlam ve boyutlarını içeren bir çerçeve oluşturulmaya çalışılacaktır. Buna göre:
1-    Kavramlardan oluşan bir kitabın en güçlü yönünün, kavramlar hakkında yapılmış esaslı bir lugat araştırması olması gerekir. Ancak bu yöntemle yazılmış olan kitapların, İslam inancına ve diline hakim olmayan insanlar tarafından anlaşılmasının çok zor olduğu kanaatindeyiz. Bu yüzden de anlaşılmayı kolaylaştırmak için, bilinen “kavram araştırma tekniği” ile değil, “anlatımın” hakim olduğu bir yöntemle kavramlar ele alınmıştır. İslam’ı yeni öğrenmekte olan kimseler için anlaşılır olması öncelenmiştir.
2-    “Lügat araştırmasının” değil, “anlatımın” esas olduğu kavram çalışmalarında, kaçınılmaz olarak, tekrar hissi uyandıran konular ortaya çıkar. Bu durumun iki sebebi vardır. Birincisi, kavramlar arasında ortak bir mesajın değişik yönlerini ifade ediyor olmalarından kaynaklanan güçlü bir ilişki bulunması; ikincisi, bütün kavramların, özünü Tevhid cümlesinin oluşturduğu bir gerçeklik etrafında buluşmasıdır. Bu sebeplerin bir sonucu olarak, kavramlar ele alınırken benzer konulara temas etmek kaçınılmaz olmaktadır. Ancak yer yer birbirine benzeyen konular olsa bile, neticede her konu kavramla ilgili olduğu kadarıyla gündeme gelecektir.
3-    Kavramları bir kitap bütünlüğü içerisinde değil de, bağımsız konular olarak ele almayı uygun gördük. Her kavramın: Hayattaki yeri ve öneminin ifade edildiği ve kendisi hakkındaki yanlış anlamaların değerlendirildiği bir “giriş” bölümü olacaktır. Ardından “sözlük araştırması”; sonra, Kur’an’ın kullanımındaki farklılıkların görülmesini sağlayacak “Kur’an nasıl kullanıyor?” bölümü, en sonunda da Kur’an’ın kavram hakkında gündeme getirdiği meselelerin belli bir çerçeve ve bakış açısı oluşturacak şekilde değerlendirilmesi gelecektir.
Çalışmalar iki kitaptan oluşmaktadır. İlk kitapta, hayatı oluşturan kaynak ve bu kaynakla ilgili kavramlar olan;
Vahy
Kur’an
Nebi-Resul
Ve Sünnet yer alacak. Devamı olan ikincisinde ise, vahyin mesajının temelini oluşturan;
Allah
Tevhid – Şirk
İbadet
Ve Din
kavramları incelenecektir.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Allah Yolunda Yürürken ~ Nuri YılmazAllah Yolunda Yürürken

    Allah Yolunda Yürürken

    Nuri Yılmaz

    Allah yolunda yürürken kazanılan tecrübeler neyi öğretti? Müslüman bireyin sorumlulukları nelerdir? Birey toplum ilişkisi ve toplum olmanın gerekliliği? Allah yolunda mücadeleyi doğru anlamak için...

  2. İslamilik Problemi ~ Nuri Yılmazİslamilik Problemi

    İslamilik Problemi

    Nuri Yılmaz

    Teşekkür Bu çalışmayı ortaya çıkaran sorular zihnimde ilk defa “İslami Yorum Dergisi”ni çıkarırken oluşmuştur. Ve cevapları da acemi arayışlar şeklinde ilk olarak orada verilmeye...

  3. Müslüman Olmak ~ Nuri YılmazMüslüman Olmak

    Müslüman Olmak

    Nuri Yılmaz

    Bütün hedefler yürünmesi gereken bir yolun sonundadır. Uzun veya kısa,zorlu veya kolay her yol, yürüyeni olduğu zaman biter. İşte bunun gibi islam da, kendisine...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur