Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Ve Kadınlar Ve Erkekler Ve Aşk
Ve Kadınlar Ve Erkekler Ve Aşk

Ve Kadınlar Ve Erkekler Ve Aşk

Mehmet Coşkundeniz

Ve o aşk bir gün gelip de yerleşince yüreğime, vazgeçilmez oldun… Ve ben, o günden beri, beni birgün sevebilme ihtimaline karşı Seni hep kalbimde…

Ve o aşk bir gün gelip de yerleşince yüreğime, vazgeçilmez oldun…

Ve ben, o günden beri, beni birgün sevebilme ihtimaline karşı Seni hep kalbimde taşıyorum…

Aşk hiç bitmez, aşk tükenmez aslında…

Aşk en derinimizde keşfedilmeyi bekler sadece ve özgürce yaşanmak ister. Ne var ki; bazen korkularımız, bazen de kötü biten ilişkilerimiz yüzünden aşkı içimize tutsak ederiz. Ve bir bakarsınız duygularımız da bedenimizle solar gider…

Ta ki o özgürlük anını yakalayana kadar. Tazelenmek, yaşama dönmek için o bir anlık özgürlük yeter de artar bize. Aşk kapıdadır artık; tabii yüzlerce soru ve endişe de beraberinde… İşte aşka dair tüm sorularınıza ve endişelerinize çözüm sunan eşsiz bir rehber.

İlk Söz

Hadi bana şu işin sırrını verin! Nasıl oluyor da olu­yor? Yani size soruyorum ey şahane, dört dörtlük, acısız, kalp ağrısız mükemmel ilişki yaşayanlar, size soruyorum… Ben çözemedim ve artık bu girdaba dö­nen yolculukta kaybolduğumu düşünmekteyim.

Çok evlendim, bir o kadar da aynı ‘evlendim. Aşık oldum, aşkımdan hastanelik oldum.. Hayata küstüm, sonra yeniden doğdum, sonra yine öldüm, tekrar diril­dim. . Her türlüsünü denedim. Ama çözemedim. Şimdi size soruyorum ey şahane ilişki sahibi insan evlatları, bana bunun sırrını verin. Ben bir daha ölmeden çabuk biri bana bunun sırrını versin!

E hadi.. Neden kimseden çıt yok?!

Aşkı, ilişkiyi en net, en dibine kadar kim anlatabi­lir?

İlla kî bunu dibine kadar yaşamış olan.

Kim formüle edebilir?

Hiç kimse…

Kim formüle en yakın yanıtları bulabilir?

Bunu dibine kadar yaşamış olan.

Dibine kadar yaşamış olan kimdir peki?

Ya bulduğu aşkı tüm nimetleriyle Kala yaşayan, ya da onu bulup bulup kaybederken acılardan kıvranan…

Ben ikinci şıkka giriyorum. Aşık olup, aşkla yok ola­na kadar yaşıyorum, sonra da önce ben kayboluyorum, sonra da aşk. Daha doğrusu, önce ben kayboluyorum, sonra da ilişki. Aşk asla kaybolmuyor! O “en” sevgiliye duyulan aşk başka başka suretlerde, bedenlerde kar­şına çıkıp duruyor.

Ama aşkın kendisine, ilişkiden çok kafayı takmış­san ilişki yok olup gidiyor. Aşk ise serseri kurşun gibi kendisine yeni bir adres aramaya devam edip duruyor. Sonra o adres bulunuyor bulunmasına da, bu defa sa­dece yeni adresin değil, eskilerin anıları da işin içine giriyor, formül iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Biliyorum ben öyle yaşıyorum çünkü, biliyorum be­nim gibi bir sürü insan da öyle yaşıyor. Peki formülü var mıdır sahi bu meselenin? Sanmam. Dünyanın en aynı gözüken ama en farklı yolculuğudur aşk, ilişki… Dersin ki alt tarafı bir kadın ve bir erkek, sonucu da bir ilişki. Her birinin kodları aynı durur, her birinin elemanları aynıdır ama her biri birbirinden çok fark­lıdır. Kendi yaşadığın bile bir diğer yaşadığın ile aynı değildir.

Dertleşmelerdeki konular tamamen aynıdır aslın­da.. Konuştukça tamamen aynı gibi hissedersin kendi­ni de, yaşadıkça tamamen farklı… Çözemez, çözmeye çalıştıkça da aşkın sahiciliğinden uzaklaşır, korkarsın. Onun için bıraktım ben çabalamayı. Akışa bıraktım kendimi eğlenilecek ve evlenilecek erkekler arasın­da…

Derken bir dost tanıdım.. En baştaki birinci şıkkın yanıtı olan bir dost, yani bulduğu aşkı tüm nimetleriy­le hala yaşayan biri..

Mehmet Coşkundeniz birinci şıkkın yanıtı işte. O aşkı bulmuş, bulduğu aşka sahip çıkmış, daha da ötesi onu devamlı kılmak için kafa yormuş, o yorulan kafa da sadece şahane bir ilişki değil, aynı zamanda başkaları ile paylaşılması gereken bir bilgi birikimi yaratmış.

Çok da eğlenceli yapmış bunu, dünyanın belki de sayılı aşk doktorlarından biri olmuş Mehmet Coşkun­deniz. Belki de olabilecek en yakın formülleri bulmuş. En azından aşkla canlanıp, sevgiyle devam eden yürek, bunları daim kılmakla yorulan kafa bir araya gelip bir çok sorunun yanıtını bulup getirmiş bize.. Bir nevi el feneri olmuş, Hem de güçlü ve ilişkiler içinde benim gibi yorgunlan bile canlandırabilecek güçte bir ışık kaynağı olmuş.

Keyifle satırların arasında gezinirken, kendi aynı­lıklarınızı nasıl farklılaştıracağınızı, bazı sorularınızın yanıtlarının aslında ne kadar da ortada olduğunu gös­teren, basitin büyüsünde, gerçeğin ışığında ve söz­cüklerin netliğinde bir yol gösterici olmuş.

Uzun lafın kısası, siz doktorun dediğini de yapın, yaptığım da.. Adam gerçekten doktoru olmuş zira!
Elif DAĞDEVİREN

BİTMEYEN ARAYIŞ: AŞK

Aşk hiç bitmez, aşk hiç tükenmez aslında… O hep bizimledir, bizdendir ve en derinimizde gizlidir. Sade­ce keşfedilmeyi bekler. Bu yüzden her seferinde onu arar, hakkımız olanı yaşamak isteriz. Derinlerden gelip bizi bulmasını bekleriz, ruhumuzu ve bedenimizi do­yurmasını, durmadan kalbimizi attırmasını… Bunu ya­kalarız da, bazen hiç ummadığımız bir anda, bazen de tam hazır olduğumuzda. Ne var ki, aşk varsa mutlaka ilişki de olacak diye bir kural yoktur.

Siz hiç platonik aşkları duymadınız mı? Birini gizli gizli seven ama bunu bir türlü açık edemeyen âşıkları tanımadınız mı? Elbette en güzeli, en ideali, birbirini karşılıklı olarak seven iki kişinin ilişkisidir. Ama bu her zaman mümkün olmuyor. Aşkı yüreğinde hisseden in­san, karşılık beklemeden sever. Aşkı, diğer sevgi tür­lerinden ayıran en önemli özellik budur. Dostluğu dü­şünün örneğin. Dostunuz sizi sevmezse siz onu sever misiniz? Hatta ailelerimiz… Sizi sevmeyen bir anneyi, babayı, kardeşi ne kadar sevebilirsiniz ki? Bu işin tek is­tisnasıdır aşk. Bir gün sizi sevebilme ihtimali bile o aşkı yıllarca yüreğinizde taşımaya yeter. Karşılık almanızın önemi yok ki… Hem insan sadece kendisi için âşık olur, bir başkası için değil.

Aşkı arama çabamızın altında yüreğimizi tatmin etme duygusu yatıyor. Tensel temasa dayalı ilişkiler insanın sadece bedenini doyurur, yüreğini değil. Aşk gelip yüreğinize yerleştiğinde o tatmin süreci de başla­mış demektir. Aşkı beslediğiniz kişi -ki ben burada ona maşuk diyeceğim- size aynı şekilde karşılık vermese de bunun hiçbir önemi olmaz. Karşılıksız aşk acı verse de, sizi çok tizse de vazgeçemezsiniz. Beyniniz size “Bunun sonu yok!” diye haykırsa bile bunu önemsemezsiniz. Dedim ya, yürektir aslolan aşkta. Hele hele bir kez yı- kıldıysanız aşkta, aynı acıları yeniden yaşamamak için kaparsınız kendinizi dünyaya. Yine de o mutsuzluk krizinden sizi kurtaracak tek şey bir başka aşktır. İşte bu yüzden, aşk sonu gelmeyen bir arama sürecidir.

Çevrenize baktığınızda yalnız ve mutsuz insanlar göreceksiniz. Kendileri söylemeseler de, “Aşk mı? Bir daha asla,” deseler de inanmayın, onların da tek bek­lentisi ayaklarını yerden kesecek bir maşuk, yürekleri­ni tatmin edecek bir büyük aşktır. Ama olmuyor işte, öyle beklemekle gelmiyor aşk. Aramakla bulunduğu da söylenemez elbette. Öyleyse bir ortak noktası olmalı bu işin. Sen gelmezsen, aşk da gelmez. Sen aramazsan aşk bulmaz seni.

“Çık dışarı, bak insanların yüzüne aşkı bul,” demi­yorum, böyle bir şey mümkün değil elbette. Ancak yü­reğinin antenleri açık olacak, aşkı algılayabilecek fre­kansa ayarlı olacak. Aşkı reddederek mümkün değil bu. Önce kendini inandıracaksın. Tüm benliğinle aşkı yeniden bulacağına inanacaksın. Anlık bir şeydir aşk, o anı kaçırırsan bir daha elde etme fırsatı bulamazsın. Bu yüzden aşkın geldiği o anı yakalamaya hazır olacaksın her daim.

İyi ve zeki insanların becerebileceği bir şeydir aşk. içinde kötülük barındıran kimse aşkı yaşayamaz, baş­kasına aşk sunamaz. Zekâsını çalıştırmayanlar da öyle. Bir yaşam biçimi olarak benimsemek gerekiyor aşkı, hayatın her alanına yaymak gerekiyor. Yaşamın diğer her şeyini ciddiye alıyorsun da neden aşkı ciddiyetsiz bir duygu olarak görüyorsun ki? Yaptığın başka her şeyden çok daha ciddi bir duygudur aşk. Bir aşk ya­şıyorsan çok da şanslısın. Kıymetini bilmelisin, çünkü dünyadaki milyarlarca insan şu an senin sahip olduğun şeyin peşinden koşuyor.

Aşk bir arayıştır dedik ya, bu süreç biraz yıkıcı da olabiliyor bazen. “Ya daha çok sevebileceğim biri çıkar­sa?” deyip, var olan maşukun kaşında gözünde kusur bulup da kendini belki de sonu hiç gelmeyecek bir ara­yışa mahkûm etmek de gereksiz. Daha çok sevebilece­ğin biri çıkarsa karşına, bunu o zaman düşünürsünüz. Olmamış şeyler üzerine kafa yorup, insan aşkını yıp­ratmamak.

AŞK DİYARINDAN BİR MEKTUP

Neye aşk diyorlarsa, aşk o olsun. Ama aşk olsun!” diyordu bir yazar. Çok da doğru söylüyordu, aşkın bir tek tanımı olmadığını, herkese göre farklı şekillendiği­ni, birinin aşk dediğine diğerinin demediğini, her aş- Kin kendi iç dinamiğini kendisinin yarattığını ve elbette kültürlerin, toplumsal kuralların, geleneklerin, içinde b ılunulan çağın da aşka farklı tanımlar yaptığını anla…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Deneme Diğer
  • Kitap AdıVe Kadınlar Ve Erkekler Ve Aşk
  • Sayfa Sayısı168
  • YazarMehmet Coşkundeniz
  • ISBN9789944298834
  • Boyutlar, Kapak13,5x21,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDestek Yayınları / 2010

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Aldatılan Kadınlar; Hiç Aldatılmadıysanız Bu Kitap İçinize Şüphe Düşürecek… ~ Mehmet CoşkundenizAldatılan Kadınlar; Hiç Aldatılmadıysanız Bu Kitap İçinize Şüphe Düşürecek…

    Aldatılan Kadınlar; Hiç Aldatılmadıysanız Bu Kitap İçinize Şüphe Düşürecek…

    Mehmet Coşkundeniz

    Bugüne kadar hep aldatanların hikâyesini okuduk. İhanetin diğer tarafı; yani en çok yara alan, en çok acı çeken, en çok kırılanları ise bu hikâyelerin...

  2. Aşk Uykusu ~ Mehmet CoşkundenizAşk Uykusu

    Aşk Uykusu

    Mehmet Coşkundeniz

    “Aşk dediğin yalansız olmalıydı… Gün gibi açık, dürüst ve onurlu yaşanmalıydı. Bunu bana sen öğretmiştin. ‘Kalbinde benim kadar sevdiğin biri olursa, o kalp artık...

  3. Sevgiliye; Bu Sevdanın Yolunda ~ Mehmet CoşkundenizSevgiliye; Bu Sevdanın Yolunda

    Sevgiliye; Bu Sevdanın Yolunda

    Mehmet Coşkundeniz

    Yüreğim Yüreğinin Üzerinde… Bir saniye iste benden sensiz geçirdiğim; veremem. Sensiz geçecekse geçmesin zaman; istemem! Seninle yeniden doğdum, yeniden doğuşun kanıtıyım ben. Senden önce...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar – On Dört Tarihsel Minyatür ~ Stefan Zweigİnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar – On Dört Tarihsel Minyatür

    İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar – On Dört Tarihsel Minyatür

    Stefan Zweig

    Zweig’ın eşsiz anlatımıyla dünya tarihinin seyrine bir bakış, insanlığın evrensel deneyimlerine bir ayna… Stefan Zweig, İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar’da on dört tarihsel, kısa anlatı...

  2. İstanbul’un Çocukları ~ Oğuz Akdenizİstanbul’un Çocukları

    İstanbul’un Çocukları

    Oğuz Akdeniz

    Anılarımız hayatın kilometre taşları. Bizimle birlikte çocukluğumuzdan itibaren depolanan, her fırsatta kendini hatırlatan birer mihenk taşı. Benim öyküm de tıpkı anlattıklarım gibi yıllar öncesine...

  3. Millete Mektuplar ~ Ufuk CavlıMillete Mektuplar

    Millete Mektuplar

    Ufuk Cavlı

    Bak herkes kendi rolünü oynuyor, kaybolup gitmiş dünleri, yarındanve kendisinden bile habersiz. Okul bitsin iş bulayım derken evlilik gelir, hele bir büyüsün çocuklar.Şu emeklilik bir gelsin gör bak neler yapacağım.Yani olmuyor işte öyle.Bugün çocuğunu severken keyif al, bırak onlar için kaygılanmayı.

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur