Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Yaratılış Sırrı – Meryem Sûresi (1-15. Ayet)
Yaratılış Sırrı – Meryem Sûresi (1-15. Ayet)

Yaratılış Sırrı – Meryem Sûresi (1-15. Ayet)

Cemalnur Sargut

Her şeyin Allah’ın ezelî nasibi ile olduğunu ama bu nasibin ortaya çıkması için gayretin gerekliliğini öğreten yüce Allah’ın, her an hareket halinde olmanın Allah’ın isim ve sıfatlarını idrak için mecburiyet olduğunu anlatıyor.

Meryem Sûresi yaratılış hakikatini anlatırken, Allah’ın Rahman ve Rab isimlerinin tecellilerini ve duanın hakikatini öğretiyor.

Her şeyin Allah’ın ezelî nasibi ile olduğunu ama bu nasibin ortaya çıkması için gayretin gerekliliğini öğreten yüce Allah’ın, her an hareket halinde olmanın Allah’ın isim ve sıfatlarını idrak için mecburiyet olduğunu anlatıyor.

Ken’an er Rifâî: “Bulunduğun yerde kalma ileri geç, geç ne kadar geçersen geç yoksa ömrünün geçmesi mezara yaklaşman olmasın. Yürü; dâima yürü. Eğer ölüm seni yolda iken yakalarsa onu Allah bilir.
Yeter ki dururken olmasın” buyuruyor.

Resulullah ise: “Bir gününü diğer günüyle müsavi geçiren kişiye yazıktır” diyor. İşte, ilerlemeyi sağlayan şüphesiz mürşid-i kâmildir ve Meryem Sûresi; çalıştığımız âyetler içinde kâmil insanı, ondaki tecellîyi, onda aşikâr olan Hayy ismini öğretir.

Velhâsıl bütün çalışmalarımız içinde en ziyâde zevk aldığımız bu on beş âyetin gönlümüzde nûr-u İlâhi’yi uyandırarak, bizi İslâm nuruna eriştirmesi niyazıyla…

Cemâlnur Sargut

***

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ……………………………………………………………………………….ı

Kur’an’da Hece Harfleri ve Yorumları……………………………………………………3

Ayet 1……………………………………………………………………………..13
Kaf, Hâ, Yâ. Ayn. Sâd.

ÂYET 2-3…………………………………………………………………………….31

“Zikru rahmeti rabbike abdehu zekeriyyâ iz nâdâ rabbehu nidâen hafiyyâ (hafiyyen)”
Bu. Rabbinin, kulu Zekeriyya’ya olan rahmetini anmadır. Bir zamanlar o, Rabbine gizlice (içinden) yalvarmıştı.

ÂYET 4………………………………………………………………………………..59
“Kâle rabbi innî ve henel azmu minnî veşrealer re’su şeyben ve lem ekun bi duâike rabbî şakıyyâ (şakıyyen).”
Şöyle demişti: “Ey Rab’bim! Şüphesiz (artık öyle bir durumdayım ki) benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başım(ın saçı) bembeyaz alev gibi tutuştu. Sana duâ etmekle de ey Rab’bim, hiçbir zaman bedbaht olmadım.”

ÂYET 5………………………………………………………………………………131
“Ve innî hıftul mevâliye min verâî ve kânetimreetî âkıran feheb lî min ledunke veliyyâ (veliyyen)”
Gerçekten ben, arkamdan yerime geçecek vârislerden endişedeyim. Karım da kısır bulunuyor. Onun için katından bana bir çocuk ihsan et.

AYET 6………………………………………………………………………………171
“Yerisunî ve yerisu min âli ya’kûbe vec’alhu rabbî radıyyâ”
“Ki bana da mirasçı olsun, Yakub ailesine de mirasçı olsun. Rabbim, onu sen rızâna kavuştur.”

AYET 7………………………………………………………………………………209
“Yâ zekeriyyâ innâ nubeşşiruke bi gulâminismuhu yahyâ lem nec’al lehu min kablu semiyyâ(semiyyen)”
(Allah şöyle buyurdu:) “Ey Zekeriyyâ! Şüphesiz biz sana Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bundan önce ona hiçbir adaş yapmadık.”

ÂYET 8-9……………………………………………………………………………229
“Kâle rabbî ennâ yekûnu lî gulâmun ve kânetimreetî âkıran ve kad belagtu minel kiberi ıtiyyâ(ıtiyyen). Kale kezâlik(kezâlike), kâle rabbuke huve aleyye heyyinun ve kad halaktuke min kablu ve lem teku şey’â(şey’en)”
Zekeriyyâ: “Rabbim! Karım kısır, ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olabilir?” dedi. Allah (yahut Cebrâil ona şöyle) dedi: “Dediğin gibidir, (fakat) Rabbin buyurdu ki, bu işi yapmak bana kolaydır. Nitekim bundan önce seni yarattım. Halbuki sen hiçbir şey değildin.

ÂYET 10…………………………………………………………………………….251
“Kâle rabbic’al lî âyeh(âyeten), kâle âyetuke ellâ tukellimen nâse selâse leyâlin seviyyâ(seviyyen)”
Zekeriyyâ şöyle dedi: “Rabbim bana alâmet ver.” Allah: “Senin alâmetin, sapasağlam olduğun halde, üç gece insanlarla konuşamaz hale gelmendir.” buyurdu.

ÂYET 11…………………………………………………………………………….281
“Fe harece alâ kavmihî minel mihrâbi fe evhâ ileyhim en sebbihû bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen)”
Nihayet (bir gün konuşamayınca) mihrabdan kavmine karşı çıktı da onlara “Sabah akşam (Rabbinizi) tesbih edin” diye işaret etti.

Âyet 12……………………………………………………………………………….303
“Yâ yahyâ huzil kitâbe bi kuvveh(kuvvetin) ve âteynâhul hükme sabiyyâ(sabiyyen)”
“Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl” (dedik) ve daha çocukken ona hikmet terdik.

ÂYET 13-14………………………………………………………………………323
“Ve hanânen min ledunnâ vc zekâh(zekâten) ve kâne tekiyyâ(tekiyyen). Ve berren bi vâlideyhi ve lem yekun cebbâren asiyyâ(asiyyen)”
Hem de katımızdan bir merhamet ve (günahlardan) paklık verdik, o çok takvâ sahibi idi. Anne ve babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, zorba ve isyankâr değildi.

ÂYET 15…………………………………………………………………………….345
“Ve selâmun aleyhi yevmc vulidc ve yevme yemûtu ve yevmc yub’asu hayyâ(hayyen)”
Doğduğu gün, öleceği gün ve dirileceği gün ona selâm olsun.

ÂYET DİZİNİ………………………………………………………………………357

GENEL DİZİN……………………………………………………………………..361

ÖNSÖZ

Meryem Sûresi yaratılış hakîkatini anlatırken, Allah’ın Rahman ve Rab isimlerinin tecellîlerini ve duanın hakikatini öğretiyor.

Her şeyin Allah’ın ezelî nasibi ile olduğunu ama bu nasibin ortaya çıkması için gayretin gerekliliğini öğreten yüce Allah’ın, her an hareket halinde olmanın Allah’ın isim ve sıfatlarını idrak için mecburiyet olduğunu anlatıyor.

Kenan er-Rifaî: “Bulunduğun yerde kalma ileri geç, geç ne kadar geçersen geç yoksa ömrünün geçmesi mezara yaklaşman olmasın. Yürü, dâima yürü. Eğer ölüm seni yolda iken yakalarsa onu Allah bilir. Yeter ki dururken olmasın” buyuruyor.

Resûlullah ise: “Bir gününü diğer günüyle müsâvi geçiren kişiye yazıktır” diyor.

İşte, ilerlemeyi sağlayan şüphesiz mürşid-i kâmildir ve Meryem Sûresi; çalıştığımız âyetler içinde kâmil insanı, ondaki tecellîyi, onda âşikâr olan Hayy ismini öğretir.

Velhâsıl bütün çalışmalarımız içinde en ziyâde zevk aldığımız bu on beş âyetin gönlümüzde nûr-u ilâhi’yi uyandırarak, bizi İslâm nûruna eriştirmesi niyazıyla…

Cemâlnur Sargut

KUR’AN’DA HECE HARFLERİ VE YORUMLARI

Kur’ân-ı Kerîm’in bazı sûrelerinin başlarında bulunan, bir veya birkaç harfin birleşmesinden oluşan harflere el-hurûfu’l-mukattaa (kesik hece harfleri) denir. 29 sûrenin başında bulunan ve 14 çeşit harften oluşan bu harfler, ilk dönemden itibaren Kur’an üzerinde araştırma yapanların dikkatini çekmiş ve Kur’an ilimlerinin bir bölümü olarak çeşitli çalışmalara konu olmuştur. Günümüzde de bu harflerin rakamsal değerlerinden hareketle çeşitli spekülatif tartışmalar yapılmaya devam etmektedir. Bu itibarla bu harflerle ilgili şimdiye kadar söylenmiş görüşleri bir kere daha gözden geçirmek yararlı olacaktır.

İlim adamlarınca Kur’ân’ın müteşâbihâtından sayılan, müstakil bir âyet olup olmaması ve i’rabları tartışmalı olan bu harfler hakkında ilk bakışta şunlar dikkatimizi çekmektedir:

Bu harflerde 28 harfli Arap alfabesinin yarısı kullanılmıştır. Kullanılan bu harfler şunlardır: Elif, Hâ, Râ, Sîn, Sâd, Tâ, Ayn, Qâf, Kâf, Lâm, Mîm, Nûn, Hâ, Yâ. Şu cümle bunların hepsini toplamıştır: (Nassun Hakîmun Kâtt’un lehû Sirrun/Hikmetli, son noktayı koyucu, gizemli bir metin.)

Söz konusu harflerden üçü Medenî, 26’sı Mekkî 29 sûrenin başında bulunurlar. Bu harflerle başlayan Medenî sûreler Bakara, Âl-i İmrân ve Râ’d sûreleridir. Bunlardan Ra’d sûresinin Mekkî olduğu da söylenmiştir.

Hecc harfleri, 13 farklı şekilde bulunurlar. Üçü tek harfli, dokuzu iki harfli, on üçü üç harfli, ikisi dört harfli, ikisi beş harfli olmak üzere toplam yetmiş sekiz harf kullanılmıştır. 3+18+39+8+10=78

Bu harfler hakkındaki görüşleri şu şekilde özetleyebiliriz:

1. Bu harfler Kur’ân’ın esrarındandır, bunların sırrını Allah’tan başkası bilemez. Her kitabın bir sırrı, bir zübdesi, bir iç yüzü vardır. Kur’ân’ın sırrı ve zübdesi de bu harflerdir. Müteşâbihattan sayılan bu harflerin mânâlarının Allah’dan başkası tarafından kesin olarak bilinememesi insanın acziyetinin de açık bir göstergesidir. Nitekim Bakara Sûresinin başında hece harflerinden sonra Kitab’a uzaklığa delâlet eden ‘Zalike’ ism-i işaretiyle işaret olunması bu anlayışı desteklemektedir. Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali, İbn Abbas, İbn Mesud, eş-Şa’bi, Ebû Hatim başta olmak üzere seleften pek çoğunun görüşü budur,

2. İnsanlar anlasın diye apaçık bir kitap olarak indirilen Kur’an’da anlamsız bir takım harflerin bulunması düşünülemez. Dolayısıyla bu harflerin de birtakım anlamları olmalıdır. Genelde kelâmcıların görüşü bu doğrultudadır. Bu görüşte olanlar kendi yaklaşım ve kapasitelerine göre bu harfleri anlamlandırmaya çalışmışlardır. Bu meyanda yirmiye yakın görüş ortaya çıkmıştır. Bu görüşlerden bazıları şöyledir:

Bu harfler, başında bulundukları sûrelerin isimleridir. Bu harflerden her biri Allah’ın isim ve sıfatlarından birine delâlet eder. Bu harflerden bir kısmı Allah’ın isim ve sıfatlarına delâlet ederken, bir kısmı da Cebrâil ve Muhammed isimlerine delâlet eder. Bu hadler Kur’ân’ın isimleridir. Bu haillerle Allah yemin etmektedir. Bu harfler birer tembih edatıdır.

Bu harfler müşriklerin dikkatini çekmek ve onlara meydan okumak için getirilmiştir. Zemahşeri, Beyzavî, İbn Teymiyye başta olmak üzere pek çok ilim adamının tercih ettiği görüş de bu son görüştür. Buna göre sanki şöyle denilmektedir: Kur’ân’ın Allah kelâmı olduğunda şüphe içerisinde olanlar, işte Kur’an şu harflerden oluşmaktadır. Bu hadler sizin de elinizde. O halde o harfleri kullanarak siz de Kur’ân’ın bir benzerini getirin de görelim bakalım! Bu harflerle yapılan tembih ve dikkat çekmenin Hz. Peygamber’e ve diğer müminlere ve tüm onu okuyanlara olduğu da söylenmiştir. Bu harflerin bulunduğu surelerin pek çoğunda bu harflerden hemen sonra Kur’an ile alâkalı âyetlerin gelmiş olması bu son görüşü desteklemektedir.

3. Kırk yıllık hayatında ümmî bir insan olan Hz. Muhammed’in (s.a.s), okuyup yazmaya yeni başlayan bir kimse gibi bir takım harfleri heceleyerek söze başlaması başlı başına bir mucizedir. Bu on dört harf, Arap alfabesini oluşturan yirmi sekiz harfin yarısı olup, taşıdıkları sıfatlar ve kullanım itibarıyla kelime ve terkiplerde en fazla kullanılan harflerdir. Genellikle Arapça kelimeler de tıpkı bu harflerin dizilişi gibi bir, iki, üç, dört ve beş harften oluşur. Bunda da bir meydan okuma vardır. Şöyle ki bu kitap tıpkı bu harfler gibi kelimelerden oluşmaktadır ve ey insanlar, bu harfler sizin elinizde ve dilinizdedir. Siz de bu kitabın âyetleri ve sûreleri gibi yapın da görelim, diye meydan okumaktadır. Ve bu meydan okuma bir kere değil, tam yirmi dokuz sûrenin başında tekrar etmiştir. Bu harfler, kuvvetli bir ihtimale göre başında bulundukları sûrenin mânâsına delâlet etmektedirler.

4. Bu harfler Yüce Allah’ın isim ve sıfatlarına, yahut diğer varlıkların isimlerine delâlet eden bazı kelimelerden kısaltmalardır. Sözgelimi Elif Âlâullah; Lâm, Lûtfullah; Mim, Mecdüllah’a delâlet eder. Yahut Elif, Allah; Lâm, Cibril; Mîm, Muhammed’e delâlet eder. Buna göre mânâ şöyle olur: Bu kitap Allah katından, Cebrâil vasıtasıyla Hz. Muhammed’e indirilmiş bir kitaptır. Yahut <Elif Lâm Mîm’ ifâdesi, <Ene Allah A’lem’ (Ben en iyi bilen Allah’ım) cümlesinin kısaltılmış şeklidir. Aynı harflerle ilgili İbn Abbas’dan gelen bu rivâyetler; bu harflerin kesin olarak bu mânâlara geldiğini kestirip atmak değil; belki bu harflerin bu anlamlara işaret edebileceği ihtimalini seslendirmekledir.

5. Bu konuda en fazla tartışmaya açık olan görüş ise, bu harflerin sayısal değerleriyle bir takım olaylara işaret etmiş olabileceğidir. Bazı sûrelerin başında yer alan bu hece harflerine, Ebced hesabıyla sayısal değerler biçerek çıkan rakamlardan bazı sonuçlar çıkarma işi tâ Peygamber’imiz dönemine kadar uzanır. Yahudilerden bir grup Peygamber’imize gelerek Elif Lâm Mîm ifâdesindeki harflerin sayısal değerini hesaplayıp, <Bu, ancak 71 sene devam eden bir din!’ dediler. Peygamber’imiz güldü. Onlar, <Bu harflerden başka var mı?’ deyince Hz. Peygamber, <Evet var’ deyip diğer hece harflerini okudu. Onların sayısal değerlerinden farklı rakamlar çıkaran Yahudiler, <Sen zihnimizi karıştırdın, biz hangisini baz alalım?’ dediler. Peygamber’imizin, yahudilerin bu yaklaşımına tebessüm etmesi, bu harflerin bazı kavimlerin ömürlerini belirlediğini takrir etmek değil, aksine onların bu saçma çıkarımlarına taaccüp için olabilir. Zîra bir hareketin geleceği, böyle bir takım temelsiz tahminlere bağlı olamazdı.

Bu harflerin yemin ifâde etmeleri şeklinde serdedilen görüş de tutarlı değildir. Çünkü Arap dilinde bu harfler yemin harflerinden değildir.

Cefr ilmi de denilen harflerin rakamsal değerlerinden bir şeyler çıkarma işi, bazı tefsirlerde yer almış, bir kısım âyet kelimelerinin rakamsal değerleriyle kimi tarihî olaylar arasında ilgi kurulmuştur.¹

Başka bir yoruma göre bu harfler birer semboldür.²

Âlimlerden bazılarına göre, sûrelerin başlarındaki bu harflerden her biri birer remizdir. Ancak bu remizlerin ne anlama geldiği hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bunların belli başlılarını şöyle sınıflandırabiliriz: Bunlar Cenâb-ı Hakk’ın isim, sıfat ve fiillerinin remizleridir.

Bazı âlimlere göre bu harfler Ccnâb-ı Hakk’ın değişik isim ve sıfatlarına delâlet eder. Mesela İbn Abbas’a göre “Elif’’ Allaha, “lâm” Latif ismine, “mîm” Mecid ve Mâlik ismine delâlet eder. Aynı zamanda “Elif” nimetlerine, “Lâm” lütuf ve ihsanlarına, “Mîm” ise yüceliğine delâlet eder. Mâturidî, bu harflerin her birinin bir remiz anlamı taşıyabileceğini, bunların da Allah Teâlâ’nın isimleri, sıfatları, müminlere olan nimetleri, bu ümmetin ömrü, yöneticilerinin sayısı, bölgeleri gibi hususlar olabileceğini belirterek, böyle bir anlatım şekliyle, konuyu detaylı değil de özetle anlatımın söz konusu olduğunu ve bunun da işte bu harflerle yapıldığına dikkat çekiyor.

Ayrıca gerek tefsir usulü ve gerekse tefsirlerin kendilerinde, surelerin bazen bir, bazen iki, bazen üç ya da daha çok isimleri belirtildiğinde, bu isimlerin bir iki sûre hariç -Tâ Hâ, Sâd gibi- huruf-u mukattaalardan dolayı verilmediğini görmekteyiz. Yine gerek Kur’ân’ın kendisinde, gerekse Resûlullah’ın (s.a.s) hadislerinde bildirilen Kur’ân’ın farklı isimlerine baktığımızda, bu harflerin adıyla bir Kur’an ismine rastlamaktayız.

Bazı âlimlere göre de bu harfler yemin için olup, Allah Teâlâ onlarla yemin etmektedir. Buna göre Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerîm’de nasıl bir takım şeyler üzerine yemin etmişse, aynı şekilde bu harflerle de yemin etmektedir. Ahfeş bu hususu şöyle yorumlar: Allah Teâlâ, şeref ve yüceliklerinden dolayı bu harflerle yemin etmiştir. Çünkü bu harfler aynı zamanda, farklı dillerde indirilmiş olan kitaplarının, Cenâb-ı Hakk’ın yüce isim ve sıfatlarının ve değişik milletlerin aralarında tanışmaya vesile olan dillerinin asıllarını teşkil eder. Bundan kastedilen her ne kadar bütün harfler olsa da, bunlardan sadece bir kısmı

————

1    Doç.Dr.Ali Akpınar, Kur’an’da Hece Harfleri ve Kuşeyrî’nin Hece Harflari Yorumu
2    Derleyenin Notu

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) İslam Kültür
  • Kitap AdıYaratılış Sırrı - Meryem Sûresi (1-15. Ayet)
  • Sayfa Sayısı384
  • YazarCemalnur Sargut
  • ISBN9786055902322
  • Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
  • YayıneviNefes Yayınları / 2012

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Aşktan Dinle ~ Cemalnur SargutAşktan Dinle

    Aşktan Dinle

    Cemalnur Sargut

    Aşk sultânı Hz. Mevlânâ’nın, Mesnevî isimli eserinde “Ey bizim sevdası hoş olan, güzel olan aşkımız, Ey bizim bütün mânevi hastalıklarımızın, dertlerimizin tabibi” diye anlattığı...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur