Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Aşka Adanmış Bir Ömür Hz. Hatice
Aşka Adanmış Bir Ömür Hz. Hatice

Aşka Adanmış Bir Ömür Hz. Hatice

Nurdan Damla

Yeryüzünde aşk ve sevgi namına yaşanan tüm yakarışlar, tüm feryatlar, tüm yönelişler Hatice’nin aşk okyanusu yanında deryada damla kalırdı. Hz. Hatice örtülü bir hazine….

Yeryüzünde aşk ve sevgi namına yaşanan tüm yakarışlar, tüm feryatlar, tüm yönelişler Hatice’nin aşk okyanusu yanında deryada damla kalırdı. Hz. Hatice örtülü bir hazine. Bu hazineyi keşfetmek için her şeyden önce geçmişin isi ve tozları arasından onun kutlu hayatının sırlı perdesini aralamak gerekiyor. O her şeyden önce Melek Cebrail’in emanetini sunduğu Kutlu Kişi’ye, kutlu davasında ilk kucak açan, ilk tasdik edendi. Gökle yer arasındaki sıratın ilk yolcusuydu. İlkler silsilesinin tek öncüsüydü. İlk Müslüman, ilk destekçi, ilk eş, ilk patron, ilk teşvikçi, ilk keşfedici, ilk öncü, ilk şehit; bu ve bunun gibi derinlemesine bir bakışla analiz etmemiz gereken bir “ilkler kahramanı” idi. Hem de kadının bunca horlandığı bir dönemde ve coğrafyada bunu başarmış bir güzellikler kalesiydi. O bir iyilik meleği değildi, sadece insana verilmiş erdemleri en iyi işletmiş örnek bir insandı. Sağlam kişiliği, muhteşem iradesi, bilgisi, görgüsü, becerisi, basireti, ticarî zekâsı ve sosyal saygınlığıyla tüm kadınlara örnek olacak bir rol modeldi. Onun rol model şahsında göreceğiz ki kadın gerçekten gül goncası. Resul’e en çok sevdirilen… Nesilleri yönlendiren, insanlığa yön veren… Şefkatin ve sevginin zengin renkleriyle Resul’ün gönül gamını gideren bu güzellik abidesini anlamak için, bu satırlarda birlikte bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz…

Ön Kelam

Hz. Hatice örtülü bir hazine. Onu, geçmişin isi ve tozları arasından sıyırıp yakın mercek altına almak muhteşem bir duygu. Sayısız iştimamımı onu tanıyarak gidermeye çalışırken; tanıdığım Hz. Hatice şablonundan ne kadar uzakta olduğumuzu fark ettim. Kendi adıma hicaplar yaladım. Anladım ki bizler ahir zaman Bektaşileri olarak işimize geleni alıp gelmeyeni bırakmışız.

Oysa her saadet bir bedel ister. ebedi saadet ne adanmışlık ister. Hz. Hatice hakkında yapmış olduğum yıllar süren bir araştırma ve çalışma sonucunda Allah ve Resulüne bütünüyle adanmış bir ömrün ayak izlerini gördüm. Anladım ki; o, keşfedilmemiş bu bütün. Gözlerimi! kapalı, sadece el yordamıyla yakaladığımız yerden onu anlamaya çalışmışız. Küllü, cüz’e sızdırmışız. O bütünü keşfetmek için sayısız sebebimiz varken tevessül etmemişiz.

İnsana sunulmuş erdemlerine oya gibi işlemiş rol model bir şahsiyeti bir ilkler öyküsünün keşfedicisi olarak görmek heyecan vericiydi.

Melek Cebrail’in emanetini alan Son Resul Arş’tan gelen sözü ilk ona sunarken gösterdiği tavır muhteşemdir. Gökle yer arasında kurulan sıratın kadın yolcusu alemin efendisini yatıştırma görevinde insanüstü bir başarı gösteriyor. Onu sahipleniyor, koruyor, kucaklıyor. Ona öylesine inanıyor ve onu öylesine benimsiyor ki bu işe hayatını adıyor. İlkler silsilesinin tek öncüsü Hz. Hatice bize çok şey anlatıyor. İlkbahar, ilk çiçek, ilk yağmur, ilk tebessüm. İlk Müslüman, ilk destekçi, ilk es, ilk patron, ilk teşvikçi, ilk keşfedici, ilk Öncü, ilk şehit…

Derinlemesine bir bakışla analiz etmemiz gereken Hz. Hatice insanlığa hayatı öğretiyor. Resul’ün gönül gamını gideren kadının anlatacağı çok şey var. Onu tanıma yolculuğu bize keşfedilmemiş bir cennetin kapılarını açıyor. Sağlam kişiliği, muhteşem iradesi, bilgisi, görgüsü, becerisi, basireti, ticarî zekâsı ve sosyal saygınlığıyla rol model bir kadın. Öyle sanıyorum ki Onu bu kadar unutulmaz kılan gerçek; Resul’un diğer eşlerinin her bir özelliğini şahsında toplamış olmasıdır.

Şefkatin ve sevginin zengin renkleriyle Resul’ün gönül gamını gideren güzelliğin merkezine ulaşmak isterseniz davetlisiniz. Haydi Bismillah!

Muhteşem Şehir

Mekke…

Su damlası kadar aydınlık bir sabah.

Ay’ın ilk hilali göğe asılmış gümüş bir kolyeyi andırıyor.

Vakit ilerledikçe güneşin gür ışıkları, her yeri aydınlatıyor. Ancak sahranın yamacına asılı duran şehir uykuda. Çöl iklimi yakıcı. Cemre vakti; ama tatlı bir yaz sabahı sanki. Evrenin çağlar üstü senfonisi başlıyor. Mekke semalarında beliren iki beyaz güvercin düz damlanın üstünden nazlı çırpınışlarla uçuyor. Ardından Atap bülbüllerinin sesi duyuluyor. Derinden birkaç horoz iniltisi… İnce cıvıltılarla cilvelenen yusufçuklar… Baharın tatlı esintisi vadiyi dolanıyor. Ses. koku, ahenk içinde hayata yeni ritimler katılıyor.

Bir kadın silueti pembe şafağa yansıyor. Gecenin güne döndüğü o saatte erkenden ayakta. Soylu yüz hatları dingin. Mekke’nin Melikesi, Kureyş’in Azizesi, Huveylid’in göz bebeği Hatice, sabahın ferah esintisini soluyor. Hoş, esintili, güzel her şey. Doğan her yeni gün; yeniden doğmak gibi hayatın taze dirilişini ona sunuyor. Var olmak ve yeniden çoğalmak duygusu ne güzeldi. Kuş cıvıltıları içinde bu canlanışı dinledi.

Konağın ahşap kapılan gıcırtıyla açılıp kapandı. Ev halkı da onun gibi güne etkenden başlamıştı. Çocuklar, cariyeler, hizmetçiler, işçiler ayaktaydı:

“Sabahül Hayr!”

“Hayırlı sabahlar!” nağmesi dilden dile yayıldı. Esasında her sabah hayırlıydı. Bu dilek, bir hatırlatmaydı sadece. Onu bekleyen onca işin arasında bunu düşündü Harice. Günün tempolu aklına hazırlandı. Kahvaltı faslından sonra işçileri arasında görev dağılımı yaptı. Yeni güne bir dolu iş programıyla hazırlanırken saç ve cilt bakım uzmanı ümmü Züfer erkenden çıkagelmişti. Huzur dolu bir dinginlik içinde karşıladı onu. Ümmü Züfer, maharetli elleriyle; her tüt şifalı bitkiden elde ettiği aramayı kararken hanımındaki hoş hali fark etmişti:

“Bu sabah çok neşelisiniz. Baharın tatlı nefesi teninize değmiş olmalı. Nazar değmesin Hanımım!”

“Nasıl neşeli olmayalım Ey Ümmü Züfer?” dedi Hatice. “Bu iklimde bahar günleri kıymetlidir. Böylesine ılık günleri biz senede ancak birkaç gün yaşarız. Kuşlar bile bunu kutluyor. Belki de bu sebeptendir bizim de cıvıltımız!”

“Konağınızdan neşeli cıvıltılar hiç eksilmesin Hanımım.” dedi kadın. “Yüreğinize gam, keder uğramasın. Bu mevsim hoş ve bereketlidir.” Kurutulmuş zeytin çiçekleri, portakal yağı ve bal kokusuyla devam etti:

“Hayırlı işlerin çoğu bu vakitlerde başlar. Umarım bu bahar size de uğur getirir!”

Masajcı kadının kendine has nüktelerinden biriydi bu! Ümmü Züfer’in dudaklarının kıvrımında saklı duran muzip tebessümden bu sözlerden kastın iyi bir evlilik olduğu anlaşılıyordu. Bu temenna yaşlı kadını neşelendirirken, Hatice ilgisiz kalmıştı.

Ümmü Züfer Ona hayrandı. Hanımefendiliği, eşsiz nezaketi ve güzelliğiyle Hatice değil yalnız onun, tüm Mekke kadınlarının gözdesiydi. Bu hayranlığını bir kez daha dile getirdi:

“Yüzünüz o kadar ışıltılı ve güzel ki doğrusu bu ışığın üstünü gölgelemek istemem. İç neşeniz dışınıza da yansımış.”

Hatice susmuştu. Sahi! içindeki bu neşenin kaynağı ne idi.’ O da bilmiyordu. Bildiği tek şey hoş bir bahar sabahında kendini bekleyen bir dolu koşturmaydı. Ani bir sıralamayla işleri planladı. Ümmü Züfer lavanta kokulu karışımı bitirdiğinde Hanımının da rutin bakımı bitmişti. Şimdi güne daha zinde başlayabilirdi. İşçi kadın konaktan ayrılırken Hatice temiz kıyafetlerini giyinip, işinin başına geçti. Yığınla 15 onu bekliyordu.

Uzun zamandır, güvenilir bir yardımcı arıyordu. Hala bulamamıştı. İşleri büyütmüştü. Yüklü kervanları tek başına yönetmek   zordu.

Malını gönül rahatıyla teslim edeceği güvenilir bir eleman peşindeydi. Sadık hizmetçisi Meysere, işleri tek başına yürütemiyordu. Bu sıkıntılı durum kadın olmanın en hassas yönlerinden biriydi Bu yüzden katılamadığı kervan ticaretini evinden yürütüyordu. Bu da işin en zor tarafıydı. Yaptığı iş zor ve zahmetliydi. Ama o çalışmayı seviyordu. Mahzendeki malları gözden geçirdi. Şam seferine çıkaracak kervanın denklerini ayarladı. Meysere’ye görevler verdi. Yapması gereken hesapları inceledi. Yeni denkler hazırladı. Öte yandan sağa sola haber salmıştı. O düşünceler içinde 15lere dalıp gitmişken vakit bir hayli ilerlemişti. Öğlene yakın Yemenli cariye yanına geldi:

“Hanımım.” dedi. “Bir ziyaretçiniz var!”

“Kimdir o?”

“Abdul Muttalip hanedanından Atike Hatun geldiler. Sizinle görüşmek isterler.”

Hatice şaşırdı. Onlarla akraba idiler. Fakat pek sık görüşmezlerdi. Böylesi aziz dost ve akrabalardan uzak kalmanın hüsnünü yaşardı yer yer. Hatırı sayılır bir iş kadını olmanın en sevmediği yönüydü bu. Yakın dostlarıyla yeterince bir arada olamamak. Abdul Muttalip hanedanıyla o sebeple çok sık görüşmezlerdi. Araya giren engeller onları uzak tutsa da saygıyı ve muhabbeti zedelememişti. Merak etmişti. Günün bu vaktinde Atike Hatun’un çıkıp gelmesi de neyin nesiydi? Kısa bir şaşkınlık süresinden sonra .seslendi:

“Buyursun.” dedi. “Atike Hatun’u üst kata gönder”

O aileye karşı hissettiği derin saygıyla ayağa kalktı. Kureyş’in soylu kadını Atike, zarif endamıyla içeriye girdi ve selam verdi. Vakar ve samimiyeti bir arada yürütmek kolay olmasa da bu, Hatice’nin kendine has özelliğiydi. Vakur ve samimiydi:

“Sizi görmek ne güzel. Hoş safa geldiniz!”

Atike Hatun asil ve görgülü bir kadındı. Hatice’yi çok sık görmese de, her görüşünde onu biraz daha genç ve taze bulurdu:

“Hoş bulduk Ey Hatice.” dedi. “Her zamanki gibi yine çok hoş ve zarifsiniz.

Atike onun misafirperverliğini bilirdi. Bu sıcak karşılanmanın verdiği hoşlukla kendini daha iyi hissetti:

“Seninle görüşmeydi bir hayli zaman oldu. Beni buraya getiren sebep umarım hayırlıdır ki bizi bir araya getirdi.”

“Elbette,’” dedi Hatice. “Sebebi ziyaretinizi bilmem ama sizi burada görmek beni çok sevindirdi. Memnun ayrılmanızı şan ve şeref bilim.”

Mekân ve şartlara bağlı olan bu zayıf ilişkileri gönüllerde besledikleri derin saygı ve bağlılıkla güçlendirdiler. Atike soluklandı. Üç beş kelam ettiler. Ardından sebebi ziyaretini açıkladı:

“Ey Arabın Seyyidesi! Soyunun güzidesi cömert kadın! Sen ki halden anlarsın. Beni buraya getiren bir iş ziyaretidir. Kardeşim Abdullah’ın oğlu Muhammed’in evlilik çağı geldi. Lakin bu güne dek ona yuva kuracak gücü bulamadık. Bu iş kolay değildir.”

Araya uzun bir suskunluk girdi. Soylu insanların iş talep etmesi kolay değildi. Atike öylesi anlardan birini yaşıyordu. Hatice derin sezişiyle durumu fark etmişti:

“Bizden arzunuz nedir Atike Hatun?” dedi. “Lütfen söyleyin. Sizden gelecek talep canımıza minnet, başımıza taç olur.”

Atike cesaretlendi:

“Duyduk ki işlerinin başına güvenilir bir adam ararmışsın. Sen ki ey Hatice! Kureyş’in Tahiresi ve fakihesi bir kadınsın. Malın iyisini bildiğin gibi insanın kalitelisini de anlarsın. Demem o ki aradığın güvenilir kişi, Abdul Muttalip hanesindedir. Babam ocağında en güvenilir adam odur. Kardeşim Abdullah’ın oğlu Muhammed’dir. O, El Emin’dir. Bu iş için onu seçersen çok hayırlar göreceksin!”

Hatice o güne dek onu böyle bir iş için düşünmemişti:

“O hiç böyle bir yola gitti mi?”

“Hayır, göndermedik. Bu iş için ona kıyamadık. Onu uzaklara yollamaktan korktuk. Ama artık buna mecburuz. Bu işe ‘evet’ derseniz elde edeceği kazançla onu evlendireceğiz. Artık o da evlensin, yurt yuva edinsin istiyoruz. Onun size hayır ve bereket getireceğini umuyorum.”….

Eklendi: Yayım tarihi

“Aşka Adanmış Bir Ömür Hz. Hatice” için 4 yanıt

  1. çOk ETKİLEYİCİ, AKICI, HAYATINIZA TAM ANLAMIYLA YÖN VEREN MUHTEŞEM , ÖRNEK BİR KİTAP…BİZE YAZILIDA SORULACAK SORULAR BU KİTAPTAN ÇIKACAK İNŞALLAH YÜKSEK ALABİLİRİM..

  2. Cok guzel bir kitap son 100sayfayi aglayarak okudum lutfen okuyun yazari Nurdan DAMLA hanima sonsuz tesekkurler

  3. arkadaslar yayın evleri arasında fark var mı? hayat ve populer yayın evlerınden cıkmış “aşka adanmış bir ömür hz hatice” kitabı

oya için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Peygamberimizin Mucizeleri ~ Nurdan DamlaPeygamberimizin Mucizeleri

    Peygamberimizin Mucizeleri

    Nurdan Damla

    Onlar ışık hızı gezginiydiler. Kitabın sayfasını açtıkları anda başka âlemlere uçuyorlardı. Renkler, sesler, hisler değişiveriyordu bir anda. Araya çağlar bile girse ışık hızı yolculuğuna doyum...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Cengiz Han / Bozkırın Kanlı Kılıcı ~ Vasilie YanCengiz Han / Bozkırın Kanlı Kılıcı

    Cengiz Han / Bozkırın Kanlı Kılıcı

    Vasilie Yan

    “İşte bana neşe veren bir türkü! Bu çocuk söylüyor, ağlar gibi! Büyük Cengiz Han gülünce bütün dünya ağlamalı!” Asya steplerinde bir kabile reisinin oğlu...

  2. Cem; Tahtına Kavuşamayan İmparator ~ Hakan KağanCem; Tahtına Kavuşamayan İmparator

    Cem; Tahtına Kavuşamayan İmparator

    Hakan Kağan

    Akıcı dili, hiç dinmeyen heyecan ve aksiyon duygusu ile Cem, daha önce İmparatorluğun Son Akşamı ve Yeniçeri kitapları ile okur kitlesini bulan ve giderek...

  3. Balkan Acısı ~ Yılmaz GürbüzBalkan Acısı

    Balkan Acısı

    Yılmaz Gürbüz

    Balkanlar, İmparatorluk coğrafyamızın parçasıdır. Evlad-ı Fatihan uzun asırlar bu topraklarda çeşitli kavimlerle iç içe huzurla yaşadı ve onları adalet içinde huzurlu yaşattı. Gündönümümüz başladıktan...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur