Güneşi Uyandıralım
José Mauro de Vasconcelos / 1 Yorum
“Şeker Portakalı”nın sevimli, küçük kahramanı “Zeze”, işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl, ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir…
José Mauro de Vasconcelos / 1 Yorum
“Şeker Portakalı”nın sevimli, küçük kahramanı “Zeze”, işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl, ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir…
Erendiz Atasü
Erendiz Atasü uzun yıllar boyunca roman ve öykülerinin yanı sıra Varlık, Papirüs, Cumhuriyet Kitap, Çağdaş Türk Dili gibi çeşitli dergi ve gazetelerde kitap eleştirileri…
Can Dündar
CAN DÜNDAR, 16 Haziran 1961’de Ankara’da doğdu. 1982’de AÜ, SBF Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. 1986’da İngiltere’de London School of Journalism’i bitirdi. 1988’de,…
Jane Austen
JANE AUSTEN, 1775’te İngiltere’de, Steventon’ın Hampshire kasabasında doğdu. Reading’deki Manastır Okulu’na gönderilen Jane, daha sonra eğitimini evde sürdürdü.Günün toplumsal ve siyasal olaylarından uzak,sıradan bir…
Katherine Mansfield
Öykünün bir edebiyat türü olarak gelişmesinde büyük katkısı olan Katherine Mansfield, Yeni Zelanda’da başlayıp İngiltere ve Fransa’da devam eden kısa yaşamına çok önemli eserler…
Thomas Mann
Buddenbrooklar, 20. yüzyılın en saygın yazarlarından Thomas Mann’ın ilk romanıdır. Ama birçok eleştirmenin gözünde, Venedik’te Ölüm’den de büyük bir romandır Buddenbrooklar. Mann’ın 1900 yılında, 25 yaşında kaleme aldığı roman, Kuzey Almanya’da yaşayan zengin bir burjuva ailenin ve aile ticarethanesinin birkaç kuşak boyunca geçirdiği değişimi ele alır.
JOSÉ MAURO DE VASCONCELOS / 1 Yorum
Bir gün, değişik bir yaşam peşinde sertão’ya1 daldım. Yüreğimi, kaygıyla dönüşümü bekleyeceği bir ağaç gölgesinde bıraktım ve yürüdüm. Durmadan yürüdüm. Güneş yüzümü ve ellerimi yaktı. Tozlu, uzun ve sessiz pek çok yol aştım.
George Orwell
Bir gün Paris’in orta yerinde meteliksiz kalan genç yazar, yoksulluk ve açlıkla mücadele etmeye başlar. Rehineciler, iş bulma kurumları, umut tacirleri, karın tokluğuna günde on yedi saat çalışılan karanlık otel mutfakları arasında sürüp giden Paris macerası, yazarın güç de olsa kendini Londra’ya atmasıyla sona erer ama Londra’da onu çok daha ağır şartlar beklemektedir.
V.S. Naipaul
Bana dükkânı ucuza satan Nasreddin, işi devraldığımda kolayca üstesinden gelebileceğime ihtimal vermemişti. Afrika’daki diğer ülkeler gibi, bizimki de bağımsızlığın ardından birtakım sorunlar yaşamıştı. İçerilerdeki, büyük nehrin dönemecindeki kasaba hayatiyetini kaybetmiş gibiydi; Nasreddin de her şeye sıfırdan başlamam gerekeceğini söylemişti.
Yiğit Bener / 2 Yorum
“Ermeni meselesi” nicedir her yılın nisan ayında gündeme gelerek hummalı tartışmalara yol açıyor. Gelgelelim bu tartışmalar genellikle siyasi temelde ve milliyetçi bir söylem içinde gelişiyor, esas olarak da 24 Nisan 1915’te İstanbul’daki Ermeni aydınlarının tutuklanmasıyla başlayan sürecin “tehcir” olarak mı yoksa “soykırım” olarak mı nitelendirileceği sorununa kilitleniyor. Sonuçta işin insani ve toplumsal boyutu ne yazık ki hep gölgede kalıyor.
Jean Paul Sartre
Bu konferansların ve söyleşinin –aralarında beş yıllık bir zaman ve 68 Mayısı olayları var– amacı, aydın kavramının günümüzde ne kadar tutarsız olduğunu göstermek. Japonya’da verdiğim konferanslarda, 68’den beri sık sık klasik aydın olarak adlandırılan şeyin ne olduğunu, adını koymadan tanımlamış ve aydının, Almanların deyişiyle, ne kadar da unselbständig1 göründüğünü –ama tam olarak farkına varmaksızın– daha o zaman ortaya koymuştum.
Stefan Zweig
Zweig bu denemeyi kaleme aldığında, yani 1934 yılında, ününün doruğundaydı. Eserleri, Fince ve Ermenice gibi diller de dahil, dünyanın hemen bütün konuşulan dillerine çevrilmişti ve sadece eserlerinin hangi dillere çevrilmiş olduğunu gösteren kaynakça bile başlı başına bir kitap kalınlığındaydı.
Rastgele Kitap Getir Son Girilenleri Getir