Madalyonun İçi

Gülseren Budayıcıoğlu

Bazen sahne sanatçısı gibi hissederim kendimi. Seyircilerin huzuruna çıkan bir sanatçı sahneye nasıl hazırlanıyorsa, ben de aynı titizlikle hazırlanır ve öyle çıkarım hastalarımın karşısına….

Günahın Üç Rengi

Gülseren Budayıcıoğlu

Genç ve yakışıklı bir gencin mazoşizmin acısıyla renklenmiş dünyası… Bu acıdan alınan haz, ölüme yaklaştıkça hissedilen doyum… Yaşlı, göbekli bir holding patronunun cinsel tercihi…

Hayata Dön

Gülseren Budayıcıoğlu

Herkesin kaderi güzel olmuyor. Marifet, kader yolları kapatsa bile o kapıya yeni bir anahtar uydurabilmekte. Kimsenin hayatı dıştan göründüğü gibi değil. İmrendiğimiz, özendiğimiz hayatlar hiç de sandığımız gibi acısız…

Camdaki Kız

Gülseren Budayıcıoğlu

“Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.” Aşk yakıyor Ayrılık kavuruyor Aldatılmaksa hep çok acıtıyor… Bize çocukluk…

Günahın Üç Rengi

Gülseren Budayıcıoğlu

Hüzün, insana has bir duygudur ve bizim ülkenin insanları hep biraz hüzünlüdür. Gülene değil, ağlayana, üzülene daha yakın hissederiz kendimizi, çünkü bizim de geçmişimizde…

Kırmızı Pelerin

Gülseren Budayıcıoğlu

Zamanında zihnimize yazılanlar, sonradan kaderimizi yazar… Açık kapıdan kırmızı pelerinli bir kız giriyor içeri. Bir filmden, bir masaldan kopup gelivermiş gibi hali var. Sabah…

Görünmeyen Kadınlar

Gülseren Budayıcıoğlu

“Bu kadar görünmez olamam, değil mi?” Kadınların kafeslerin ardında sokağı izledikleri, varlıklarını duyurmadan yaşadıkları zamanların üstünden çok uzun yıllar geçti. Şimdi kadınlar sokakta, işyerinde,…

Madalyonun İçi – Bir Psikiyatrın Not Defterinden

Gülseren Budayıcıoğlu

Bu kitapta, Türkiye´de değişik nedenlerle psikiyatra başvuran her kesimden insanımızın hikâyelerini bulacak, başta aşk ve ölüm olmak üzere “insanlık halleri“yle karşılaşacaksınız. ınsanlar size içini…

Kral Kaybederse

Gülseren Budayıcıoğlu

İnsanoğlu ilk çocukluk yıllarında yaşadıklarından çok etkilenir. Henüz tam ortaya çıkmamış bir heykel gibidir o; hayat da onu ince ince şekillendirmeye çalışan usta bir heykeltıraş… Alır eline keskiyi, usul usul oyar. Ama bazen keskiyi öyle bir savurur ki, bir parça kopuverir ve o parçayı bir daha kimse yerine koyamaz.