Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Mevlana’da Sevginin Yolu
Mevlana’da Sevginin Yolu

Mevlana’da Sevginin Yolu

Nigel Watts

2007 yılında 800. doğum yılını kutlayacağımız Mevlana Celaleddin Rumi’nin belirgin bir yaşam öyküsü olmasa da, hayatının önemli olayları üzerine bütün araştırmacılar aynı fikirdedir. Ancak…

2007 yılında 800. doğum yılını kutlayacağımız Mevlana Celaleddin Rumi’nin belirgin bir yaşam öyküsü olmasa da, hayatının önemli olayları üzerine bütün araştırmacılar aynı fikirdedir. Ancak Nigel Watts’ın kaleme aldığı elinizdeki kitap, büyük bilgenin yaşamının bilinmeyen kesitlerini, sevinçlerden acılara, ilahi coşkulardan dünyevi öfkelere kadar, içeresine girdiği değişik ruh hallerini görkemli bir romana dönüştürüyor

Sunuş

Anadolu’nun yetiştirdiği en önemli mistik kişi, kozmik öğretmen ve büyük “Vazifeli’1 Mevlâna Celaleddin Rumi’nin, öğretisinin ve yapıtlarının ana kaynağı olan Şemsi Tebrizi ile evrensel ilişkisine ve gönül yoldaşlığına dair çok az şey biliniyor.
Şemsi Tebrizi adıyla tanınan esrarengiz derviş, yaşamına girdiğinde Mevlâna, binlerce insanın ardından gittiği, saygı duyulan bir din adamıydı. Mevlâna, ilk tanıştıkları andan itibaren bu kışkırtıcı, sıradışı ve geleneklere aykırı davranan ruhun etkisi altına girdi. Yakınlarını, izdeşlerini şaşkınlık ve dehşet içerisinde bırakarak, eğitim verdiği medreseyi ve evinin kapılarım aniden herkese kapattı. Ve “gönül eğitimi” olarak adlandırdığı eğitim sürecinde. Şcmsi Tebrizi’nin “çırağı” oldu.
Mevlâna’nın yaşamı, Şemsi Tebrizi ile tanıştıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olmamıştır. İlahi aşkla kendinden geçmiş Mevlana’nın, bir yandan da acı verici mücadelesi, içine düştüğü çelişkiler ve manevi arayışı, Dünya insanına hakiki bir vazgeçmişligin ve tanrısallığa adanmışlığın mânasına ilişkin “yol”u işaret etmektedir. Esasen, bugün olduğu gibi. sekiz yüz yıl önce de; bu gezegen ürerinde Mevlâna ile Şemsi Tebrizi’nin, mûteal (aşkın) düzeylerde sürmekte olan dostluğunu, evrensel yoldaşlığını idrâk edebilecek bir beşer varlığı bulunmamaktaydı!..
Sevginin Yolu, 13. yüzyıl Konyası’nın tutuculuğuna karşı verilen çetin bir mücadeleyle iç içe geçmiş bu sıradışı yoldaşlığı; ilk ânında duyulan yoğun evrensel sevgiden, beklenmedik hüzünlü sonuna kadar, kendine özgü bir dille aktarıyor.
Türkçe’de, bugüne kadar Mevlâna’nın yaşam öyküsünü ya da yapıtlarını aktaran çok sayıda kitap yayımlandı. Ancak, ikinci baskısını sunduğumuz elinizdeki kitapla, büyük bilgenin yaşamının bilinmeyen kesitleri: sevinçlerden acılara, ilahi coşkulardan dünyevi öfkelere kadar içerisine girdiği değişik ruh halleri, yazarın kendine Özgü dil ustalığıyla bir çırpıda okunulacak görkemli bir romana dönüşüyor.
“Gönüllerin Sultanı” Mevlâna’nın şiirsel yaşamını mânâlandıran Sayın Nigel Watts’a; önceki baskının çevirisini özenle gözden geçiren ve düzelten, diğer deyişle Sevginin Kozu’na hak ettiği ‘spiritüel tesir’i kazandıran ve önemli dipnotlarla metni zenginleştirerek kitabın redaksiyonunu gerçekleştiren Sayın Nasip Akasya’ya içtenlikle teşekkür ederiz.

Yazarın notu
Batı dünyasında “Rûmi” olarak anılan, 13. yüzyıl mistiği Mevlâna Celaleddini Rûmi’nin hayatı, hemen hemen tümüyle bilinmektedir ve bu kitapta aktarılan olayların büyük bir kısmı da onun hayatını anlatan kayıtlardan alınmıştır. Hayatını ilk kez kaleme alan oğlu Sultan Velede ve aynı zamanda 14. yüzyılda arifler hakkında anlatılanları derleyen Şemseddin Ahmed Eflâki’ye” sonsuz minnetlerimi sunmak İstiyorum. Aynı zamanda Aizal İkbal, Mehmet Önder ve Annemarie Schimmel gibi yakın dönem araştırmacılarının kitaplarından da kaynak olarak yararlandım; Idris Şah ve Irina Tweedic’nin eserleri, sûfi yolu ile ilgili son derece aydınlatıcı bilgilerle doluydu ve bu kitabı yazmamda son derece yardımcı oldular. Hepsine teşekkür ederim. Bununla birlikte, Sevginin Yolu bir romandır ve romana özgü serbest yaklaşımı rahatça kullandım; Mevlâna’nın kişiliği ile ilgili olarak büyük bir saygıyla çizdiğim portre, kişisel bir yaklaşımdır ve olası yanlış betimlemeler bana aittir.
Bir insanın hayatı ile ilgili olgular genellikle önemli olan şeylerin gölgelerinden ibarettir. En önemlisi de bit insanın yaşamının ışığıdır. Rûmi bir akkordu ve ışığı, kendinden geriye kalan sözlerden dışarıya yayılmaktadır. Onun anıtsal şiirlerinden oluşan anıtsal külliyat, yararlandığım bütün diğer kaynakların ötesinde araştırmalarımın başlangıcı ve sonu oldular: Bu şiirlerin yazarına ve aynı zamanda çevirmenlerine, özellikle de R.A. Nicholson. Nevit Oğuz Ergin ve Coleman Barks’a teşekkür etmek isterim. Romanda anlatılan kıssalar Rûmi’ye aittir. Ancak, 135. ve 149. şayialar dışındaki bütün şiirler benim taralımdan yazılmıştır.
Ayrıca Britısh Library/Penguin Books Fellowship’e destekleri için minnettarlığımı sunmak, British Library İran ve Türk Eserleri Koleksiyonu Başkanı Muhammed İsa Walcy’e de sorularımı yanıtlamak için içtenlikle zaman ayırdığı için teşekkür etmek istiyorum.
Celâleddin (anlamı, “dinin ihtişamı”), Şems (“güneş”)* ile karşılaşmasının etkisinden asla kurtulamadı. Manevi içgörülerini aktarma çabası, kendiliğinden dudaklarından dökülüveren ve müritleri taralından kağıda geçirilen on binlerce beyit yaratmasına neden oldu. Azcsnevr sinin manevi önemi nedeniyle Kuran’a benzetilmesine karşın, o, kendi sözlerine karşı herhangi bir bağlılık duymuyordu. Bütün bu sözleri, yalnızca insanlar ondan bunları duymak istedikleri için dile getirmişti. Sözcükler, hatta güze! ve bilgelik dolu olanları bile, Tanrıyı işaret edebilir ama hiçbirisi sizi O’na ulaştıramaz. Yolculuğun sonunu sessizlik içinde katetmeliyiz, çünkü süti yolu sevginin yoludur ve gerçek sevgi de daima insanın hayretten dilinin tutulmasına neden olur.
Nigel Watts

Birinci bölüm

İçimizde öylesine parlak ve öylesine sıcak bir güneş vardır ki, ona en ufak bir bakış bile bizi küle çevirebilir. Başka güneşler de var çevremizde, insan suretinde dolaşan. Eğer gönül güzümüz açık olsaydı onları görür, tüten ayak izlerini fark eder, yanan yüreklerinin rayihasını duyabilirdik. Ama çok enderdir böyle insanlar ve daha da ender olan onların görülebilmeleridir. şemsi Tebrizi, yani Tebriz’in Güneşi gibisini görebilecek gözlere ise pek az insan sahiptir.
Örtülüyüz: çoğumuz bulutlu günleriz, ışığımızın parıltısı yağmur bulutlarınca karartılmış.
Bulanık bir güneşin, soluk ekinleri ve daha da soluk yüzleri yetiştirdiği karanlık, soğuk bîr ülkede yaşıyoruz. Her sabah su kovasının üzerindeki buz tabakasını kırmak zorundayken. inanabilir miyiz havanın sıcak olabileceğine? Ay’ın, yalnızca etrafındaki karanlığın derinliğini gösterecek kadar ışıdığı karanlık gecede, mümkün müdür inanmak renklerin dünyasının varlığına? Bakın bize. Ne kadar soğuk, ne kadar kör görünüyoruz. Güneş içimizde saklanmış; toza kire bulanmış, değersiz çakıl taşlarıyız. Granitin üzerine güneş ışığı vursun, yakut olur, derler. Tıpkı bu şekilde, insan da içteki güneşin ışığı tarafından dönüşüme uğratılabilir. İşle size böyle bir dönüşümün, yani Celâlin öyküsü’.
Mevlâna Celâleddini Rûmi, beşiği insan ve Tanrı tarafından sallanan, kutsanmış bir çocuk olarak doğdu. Beşiğin bir taralında. Tanrı’nın sadık kulları, babası ve büyük babasının, Baha Veled ve ermiş Hüseyin İbn Ahmet Katibi’nin elleri, diğer tarafta da bütün Moğolların hükümdarı, hanlık rütbesi ve “Cengiz” yani “Okyanus” lakabıyla anılan Timuçin. Bir tek adam ama okyanus gibi askerle beraber. Moğol istilası Çin’e doğru dönmüş, şimdi de batıya Pers ülkesine doğru taşan bir nehrin suları gibi akıyordu. Şimdiden Belh’den Kuzeye doğru, Celâl’in çocukluk yurdu bu sular altında boğulmuş, insanları kan içinde debeleniyordu. Rüyasında, yaklaşan tehlikeye karşı uyarı alan Celâl’in babası, ailesi ve müritleriyle beraber Anadolu’ya kaçtı. Selçuklular tarafından yönetilen bu topraklar kanlı fetihlerin önünde set oluşturuyordu. Başkent Konya, yüksek duvarları, süslü kuleleri ve derin hendeğiyle, on iki kapısı da son derece iyi korunan, refah içinde bir kentti. Ancak sadece üç günlük at sürümü ötede İslam’ın hilali Moğollar’ın ateşli atalarıyla karşılaşıyordu. İşte Celâl kendini burada buldu.
Faniliğini hissetmenin bir insanı harekete geçmeye kışkırtması gibi, düşen her yeni şehrin haberi, her yeni katliam da güçlü başkentin insanlarını, narin hazinelerini daha da önemsemeye kışkırttı. Celâl de onların en değerli hazinelerinden biriydi, Keskin bir zekası vardı ve tüm derslerini kolaylıkla öğrendi. Erken gelişmiş olmasına karşın alçakgönüllüydü. Hukuk, dinsel kurallar ve uygulamalarla, felsefe ve dilbiliminde hocalarından bilgiyi İçercesine emdi ve ……..

Eklendi: Yayım tarihi

“Mevlana’da Sevginin Yolu” için bir yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Kişiler
  • Kitap AdıMevlana'da Sevginin Yolu
  • Sayfa Sayısı149
  • YazarNigel Watts
  • ISBN9757800295
  • Boyutlar, Kapak 13,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDHARMA YAYINLARI / 2006

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur