Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Doğu, Batı
Doğu, Batı

Doğu, Batı

Salman Rushdie

Salman Rushdie, bu kitap hakkındaki bir söyleşisinde şöyle diyor: “Bu hikâyeleri Doğu, Batı ismi altında yayımlamayı düşünürken en önemli konunun virgül olduğunu gördüm. Zira…

Salman Rushdie, bu kitap hakkındaki bir söyleşisinde şöyle diyor: “Bu hikâyeleri Doğu, Batı ismi altında yayımlamayı düşünürken en önemli konunun virgül olduğunu gördüm. Zira bana öyle geliyor ki, ben o virgülüm işte, ya da en azından o virgülde yaşıyorum.”

Edebiyat tarihinin kadim şahsiyetleri ile popüler kültürün, masallar ile tarihin, fantastik ile gerçekliğin kesiştiği bu dokuz hikâye, Doğu ile Batı karşılaşınca neler olduğunu anlatıyor. Fakir bir çekçekçi, inanılmazı gerçekleştirip Bombay’da film yıldızı oluyor; Kristof Kolomb, Kraliçe Isabella’yla ilişkisini “tamamlama” hayalleriyle kendinden geçiyor; iki çocukluk arkadaşı, fantezilerinde diplomat olup Uzay Yolu mürettebatına katılarak Hindistan’ın yakın tarihine tanıklık ediyorlar.

Doğu, Batı’da, zengin dili ve benzersiz hayal gücüyle Salman Rushdie, okurları şaşırtarak, güldürerek, düşündürerek, bir lunapark treninde kültürlerarası yolculuğa çıkarıyor.

“Rushdie, günümüzün hayal gücü en özgün yazarlarından biri.”

Nadine Gordimer

“İkisinde de evinde olmamak ama arada bir yerde konumlanmış olmak – Salman Rushdie’nin bu temayı işleyen kısa hikâyeleri ustalıklı, özgün ve eğlenceli.”

Financial Times

İÇİNDEKİLER

DOĞU
İyi Nasihat Yakutlardan Bile Ender Bulunur ……………. 15
Bedava Radyo …………………………………………………….. 25
Sakal-ı Şerif ……………………………………………………….. 37
BATI
Yorick ……………………………………………………………….. 59
Yakut Pabuçların Müzayedesinde…………………………… 79
Kristof Kolomb ile İspanya Kraliçesi Isabel İlişkilerini
Tamamlıyor (Santa Fe, MS 1492) ………………………….. 93
DOĞU, BATI
Gökkürelerin Armonisi ………………………………………. 105
Çehov ile Zulu………………………………………………….. 125
Tapıcı………………………………………………………………. 147
TEŞEKKÜR………………………………………………………….. 179

DOĞU

İYI NASIHAT YAKUTLARDAN BILE
ENDER BULUNUR

Ayın son salı günü, farları sabahın o erken saatinde hâlâ parlayan şafak otobüsü, Reyhan Hanım’ı İngiltere Konsolosluğu’nun kapılarına getirdi. Tekerlerin kaldırdığı toz bulutu, Reyhan Hanım’ın güzelliğini otobüsten inene dek yabancı gözlerden sakladı. Her yanı rengârenk girişik bezemelerle süslenmiş otobüsün önünde yeşil ve altın sarısı harflerle “YOL VER ŞEKERİM”, arkasında da “TATA-BATA” ve “İYİ HAYATA O.K.” yazıyordu. Reyhan Hanım otobüsü çok beğendiğini söyleyince şoför dışarı fırlayıp yolcu kapısını açtı ve genç kız inerken teatral bir tavırla önünde yerlere kadar eğildi.

Reyhan Hanım’ın gözleri sürmeye ihtiyaç duymayacak kadar iri, siyah ve parlaktı; nasihat üstadı Muhammed Ali bu gözleri gördüğü anda yeniden gençleştiğini hissetti. Kızın ağaran gökyüzünün altında konsolosluk kapılarına ilerleyişini, altın sarısı düğmelerle süslenmiş haki renkli üniforması ve armalı sarığıyla girişte nöbet tutan sakallı görevliye kapıların ne zaman açılacağını soruşunu izledi. Salı günleri konsolosluğa gelen hemen hemen bütün kadınlara genellikle çok kaba davranan nöbetçi bile, Reyhan Hanım’a nezaketi andıran bir tavırla karşılık verdi.

“Yarım saat sonra,” dedi sertçe. “Belki de iki saat. Kim bilir? Sahipler kahvaltı ediyorlar.”

Otobüs durağı ile Konsolosluk binası arasındaki tozlu avlu şimdiden salı günleri gelen kadınlarla dolmuştu; bazılarının yüzü peçeli, birkaç tanesinin yüzü de Reyhan Hanım gibi açıktı. Hepsi ürkmüş görünen bu kadınlar, kendinden emin görünmeye çalışan amcalarının ya da ağabeylerinin kollarına sıkı sıkı tutunuyorlardı. Oysa Reyhan Hanım yalnız başına gelmişti, hiç de telaşlı görünmüyordu.

Her hafta konsolosluğun kapısını aşındıran ricacıların en savunmasız görünenlerini tespit edip onlara tavsiyeler vermekte uzmanlaşan Muhammed Ali, ayaklarının onu bu tuhaf, iri gözlü ve başına buyruk kızın yanına götürdüğünü fark etti.

“Küçükhanım,” diye söze başladı. “Londra’ya gitmek için izin kâğıdı almaya geldiniz, değil mi?”

Konsolosluk avlusunun kıyısındaki küçük gecekondu mahallesinin sakinlerinin sıcak atıştırmalıklar sattığı tezgâhlardan birinin önünde duran genç kız acı biberli pakora1 yiyor, halinden hoşnut görünüyordu. Dönüp Muhammed Ali’ye baktığı zaman, o iri gözlerin yakın mesafeden sindirim sistemine fena şeyler yaptığını hissetti adam.

“Evet, öyle.”

“O zaman, rica etsem size biraz nasihatte bulunmama müsaade eder misiniz? Çok cüzi bir miktar karşılığında tabii.”

Reyhan Hanım gülümsedi. “İyi nasihat yakutlardan bile ender bulunur,” dedi. “Ama ne yazık ki size karşılığını ödeyemem. Bir yetimim ben, zengin hanımlarınızdan biri değilim.”

“Kır saçlarıma itimat etmez misiniz?” diye ısrar etti Muhammed Ali. “Nasihatlerim tecrübeyle tavlanmıştır. Memnun kalacağınıza hiç şüphem yok.”

Kız başını iki yana salladı. “Size yoksul olduğumu söyledim. Eli para tutan erkek akrabalarıyla gelmiş kadınlar var etrafta. Onlara gidin. İyi tavsiye iyi bir ücret karşılığında verilmelidir.”

“Aklımı yitiriyorum”, diye düşündü Muhammed Ali, kendi sesinin iradesini hiçe sayarak bir anda yükseldiğini duyunca, “Hanımefendi, kader beni ayağınıza getirdi,” dedi. “Ne yapalım? Karşılaşmak alınyazımızda varmış. Ben de yoksul bir adamım ama nasihatlerimi size bedavaya sunacağım.”

Kız yeniden gülümsedi. “O halde dinlememek olmaz. Çünkü kader bir hediye yolladığında beraberinde güzel talihi de gönderir.”

Muhammed Ali, kızı gecekondu mahallesinin bir köşesinde duran alçak ahşap sehpasının başına götürdü. Reyhan Hanım gazete kâğıdından külahın içindeki pakora’ları atıştırmaya devam ediyordu. Adama ikram etmedi.

Muhammed Ali tozlu yere bir minder koydu. “Lütfen oturun.” Kız söyleneni yaptı. Sehpanın diğer tarafına geçip bağdaş kuran Muhammed Ali, yirmi ya da otuz çift erkek gözünün imrenerek kendisini izlediğinin, gecekondu mahallesindeki bütün erkeklerin, yaşlı, kır saçlı sahtekârın cazibesine kapılan bu son güzeller güzeli genç kızı hayran bakışlarla süzdüğünün farkındaydı. İyice sakinleşmek için derin bir nefes aldı.

“Adınız, lütfen.”

“Reyhan Hanım,” dedi kız. “Londra, Bradford’lı Mustafa Dar’ın nişanlısı.”

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Utanç ~ Salman RushdieUtanç

    Utanç

    Salman Rushdie

    Politik bir roman, Utanç. İktidar çılgınlığına kapılmış politikacılar, olgunlaşmamış gördükleri toplumun vasiliğine kendilerini atayan hırslı, “dini bütün” generaller, tepkisiz kalabalıklar, elbirliğiyle demokrasisi delik deşik...

  2. Soytarı Şalimar ~ Salman RushdieSoytarı Şalimar

    Soytarı Şalimar

    Salman Rushdie

    Yıl 1991. Los Angeles. ABD’nin eski Hindistan büyükelçisi ve karşı-terör uzmanı Maximilian Ophuls, gayrimeşru kızının kapısının önünde, kendine “Soytarı Şalimar” diyen Keşmirli şoförü tarafından...

  3. Mağriplinin Son İç Çekişi ~ Salman RushdieMağriplinin Son İç Çekişi

    Mağriplinin Son İç Çekişi

    Salman Rushdie

    Salman Rushdie’nin bu sürükleyici romanı, kendini, “Ana rahmine düştüğüm andan itibaren, başka bir boyuttan, zaman tünelinden gelen bir ziyaretçi gibi dünyadan ve üzerindeki her...

Beriahome Harf Kupa

Aynı Kategoriden

  1. Şipşak Hikâyeler – 4 Sesimi Duyan Var Mı? ~ Bernard FriotŞipşak Hikâyeler – 4 Sesimi Duyan Var Mı?

    Şipşak Hikâyeler – 4 Sesimi Duyan Var Mı?

    Bernard Friot

    “Şipşak hikâyeler nasıl mı? Sürükleyici, elden bırakılmaz, bitmesini istemeyeceğin halde akıp giden hikâyeler. Neden mi bahsediyor? Olan bitenden ya da hiç olmamış olandan. En azından komik...

  2. Sherlock Holmes – Gerçekler Kanıt İster ~ Sir Arthur Conan DoyleSherlock Holmes – Gerçekler Kanıt İster

    Sherlock Holmes – Gerçekler Kanıt İster

    Sir Arthur Conan Doyle

    Ben dâhi değilim, sadece önyargısız bir şekilde gerçeklerin beni götürdüğü yere gitmeyi öğrendim. -Sherlock Holmes- Macera kaldığı yerden devam ediyor… Ünlü dedektif Sherlock Holmes,...

  3. O muydu? ~ Stefan ZweigO muydu?

    O muydu?

    Stefan Zweig

    Stefan Zweig’ın öykücülüğünde ayrı bir yer tutan O muydu?, kemirici bir duygu olan şüpheyi eksene alır ve bu duygunun insanı sürüklediği kaygı, sıkıntı ve...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur