Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Bu Sorular Tam Benlik
Bu Sorular Tam Benlik

Bu Sorular Tam Benlik

Sümeyra Balıkçı

“Bu sorular tam benlik” diyenler el kaldırsın! Matematik sorularının çözüldükçe bağımlılık yapabileceğini ileri süren Sümeyra Balıkçı’nın kaleme aldığı Bu Sorular Tam Benlik, ilkokul matematik dersi kazanımlarını heyecan…

“Bu sorular tam benlik” diyenler el kaldırsın!

Matematik sorularının çözüldükçe bağımlılık yapabileceğini ileri süren Sümeyra Balıkçı’nın kaleme aldığı Bu Sorular Tam Benlik, ilkokul matematik dersi kazanımlarını heyecan verici bir roman kurgusuyla ve eğlenceli oyunlar eşliğinde sunan bir başvuru kitabı.

Üç yakın arkadaşın yolunu şifrelenmiş kapılarla örülü bir bodrum katına çıkaran yazar, “meraklı” okurları araştırma yapmaya ve karşılaştıkları gizemli durumları matematiğin yardımıyla aydınlatmaya çağırıyor.

Gökçe Yavaş Önal’ın ele avuca sığmaz desenleriyle bütünlenen bu renkli serüven, çözüme kavuşan her matematik sorusunun insana başarı ile elde edilen içsel bir mutluluk ve kendine güven hissi verdiğini gösteriyor.

Geçmişten günümüze uzanan tarihî bir okul binası ve gizem dolu bodrum katı…
Bodrumun labirenti andıran odalarında gün yüzüne çıkmayı bekleyen sırlar…
Üç gözlü bir dev, belki de kocaman bir kuş!

Zeynep, Sıla ve Arda bir gün saklambaç oynamak için okullarının girilmesi yasak olan bodrum katına inerler. Orada esrarengiz bir kapı ile karşılaşan kafadarlar, kendilerini aniden soluksuz bir maceranın içinde bulurlar. Art arda önlerine çıkan kapıların her biri ilginç mekanizmalarla kilitlenmiştir. Karşılaştıkları manzara ile önce köşeye sıkıştıklarını düşünen çocuklar kısa süre sonra sayıların rehberliğinde yaşadıkları akıl tutulmasından hızlıca kurtulurlar. Ne de olsa matematik tüm kilitleri açmaya ve kapıların ardında yatan gizleri açıklığa kavuşturmaya muktedirdir.

Bu Sorular Tam Benlik, matematik dersine karşı refleks olarak geliştirilebilecek endişe ve önyargıların önüne geçmeyi hedefliyor.

Matematiği sevin ya da sevmeyin, bu kitabın içindeki soruların tıkır tıkır çözüme ulaştığına tanıklık ettikçe sayıların gücüne kayıtsız kalamayacaksınız…

İçindekiler

1. Bizim Okul ………………………………… 7
2. Kapının Sırrı …………………………….. 14
3. Topla da Topla ………………………….. 25
4. Bu Neyin Haritası? ……………………. 31
5. Mektubunuz Var ……………………….. 50
6. En Kısa Yol ………………………………. 72
7. Eksik Sayılar Nerede? ………………… 81
8. Ayna Ayna Söyle Bana ……………….. 94
9. 23 Numaralı Anahtar ……………….. 104

Bizim Okul 

Onlar, bebeklikten beri peşimi bırakmayan can dostlarım benim. Önce aynı apartmanda doğduk, sonra aynı okula gittik ve ne büyük şans ki aynı sınıfa düştük. Bizim okulun binası çok eski, tarihî bir yapı. Kocaman pencereleri, kalın kalın duvarları ve üzerinde yürürken gıcırdayan tahta merdivenleri var. Birkaç gün önce, okulun bodrum katında karanlık ve tozlu odalar bulduk. Orada saklambaç oynamak benim fikrimdi. O gün zil çalar çalmaz, çığlık ata ata aşağıya indik. Bodrum katına inen merdiven, müdür odasıyla öğretmen tuvaletinin arasında kalıyordu. Normalde, öğrencilerin buradan aşağıya inmesi yasaktı. Yasak olmasa da kimse inmeye cesaret edemezdi zaten. Bence bu okulda Sıla, Arda ve ben hariç herkes korkaktı. Müdürün odasının yanından geçip aşağıya inmek, sadece cesurların yapabileceği bir çılgınlıktı. Yani bizim… Nihayet bodrum katına vardık ve kapısı olmayan bir odanın içine girdik.

Oda ıvır zıvırla doluydu. İlk ebe Sıla oldu. Koşup içi boş, eski bir dolabın arkasındaki boşluğa girmeye çalıştım. Dolap biraz sallandı ama devrilmedi. Nefesimi tuttum. Gözlerimin karanlıkta iri iri açıldığını hissettim. Kalbim kulağımın dibinde atıyordu. Yaklaşan adımları hissedebiliyordum. Sanki gelen Sıla değil, dev bir yaratıktı. Her ayrıntısını ezberlediğim yüzü, hayalimde bir cadının çirkin yüzüne dönüşmüştü. Sıla’yı görür görmez çığlığı bastım. Olduğum yerde zıplayınca önümdeki dolap sallanmaya başladı. İkimiz birlikte koşup odadan çıktık. Dolap büyük bir gürültüyle önünde duran ahşap sandalyenin üzerine devrildi. Arda, saklandığı yerden fırlayıp telaşla yanımıza geldi. Kapısız odanın önünde, devrilen dolabın havaya kaldırdığı toz tanelerinin arasında öylece bakakaldık.

Toz tanelerinin öksürtmesi sadece filmlerde olur sanıyordum. Öksürmekten boğulacağımı zannettim. “Umarım bu gürültüyü kimse duymamıştır. Yoksa yandık!” dedi Arda. Kızgın gözlerle yüzüme baktı. Öksürüğüm kesilip derin bir nefes aldığımda, “Başka saklanacak yer bulamadım ki!” diye cevap verebildim. Kalbim güm güm atıyordu. Yakalanırız diye endişelenmiştim. “Baksanıza, orada çok değişik bir kapı var,” dedi Sıla. Eliyle, devrilen dolabın arkasını işaret ediyordu. “Hiç böyle bir kapı gördünüz mü?” Siyah renkte, oldukça süslü bir kapıydı. Üzerinde kabartmalar ve oymalar vardı. Kapıya yaklaşınca oymaların ilginç biçimlerde tasarlanmış rakamlar olduğunu fark ettik. Elimi uzatıp dokunacağım sırada zil çaldı. Bir koşu sınıfa çıktık. Kapının o ilginç görüntüsü aklımdan çıkmadı.

Sadece benim mi? Meğer Sıla ve Arda da ders boyunca o gizemli kapıyı düşünmüş. Zil çalar çalmaz soluğu yine bodrum katta aldık. Bu kez saklambaç oynamadık. “Sizce bu kapının ardında ne var?” diye sordum. “Gizli bir hazine olabilir,” dedi Sıla. “Kesin çok korkunç bir şeyler vardır!” diye atıldım. “Karanlık ve terk edilmiş bir yer sonuçta,” dedi Arda. Sessizliğini bozmuştu sonunda. “Çok heyecanlı değil mi?” dedim. Sıla, “Biraz zorlasak açılmaz mı?” diyerek kapıyı açmaya çalıştı. “İtiraf etmeliyim ki biraz tırstım. Açılsa da giremeyebilirim,” dedim. “Ben girerim,” dedi Arda.

“Sen girersen ben de girerim,” diye ekledi Sıla. “O zaman ben de gelirim,” dedim. Kapıyı bu kez üçümüz ittirdik ama açılmadı. “Burada ne işiniz var sizin?” cümlesini duyduğumuzda üçümüzün çığlıkları birbirine karıştı. Olduğumuz yerde zıpladık. Müdürün sinirlenince domatese dönen suratı karşımızdaydı. Arkasında bağladığı ellerini çözmeden bize doğru eğildi. Sıcak ve sinirden derinleşen nefesini yüzümüze doğru yolladı.

Saçlarını arkaya doğru özenle taramıştı. Kafasına ne sürmüştü bilmiyorum ama hiçbir saç teli yerinden kıpırdamıyordu. Biraz daha eğildi ve bizi köşeye iyice sıkıştırdı. Korkudan büzüşmüştük. “Burada ne işiniz var dedim!” cümlesi ağzından bir alev gibi çıktı. “Oyun oynuyorduk biz,” diye yanıtladı Arda. Sesi titriyordu. “Burası oyun için uygun mu sizce? Çocukların böyle yerlerde dolaşması yasak! Bilmiyor musunuz bunu?” Sıla’nın ağzından mırıltı şeklinde, kesik kesik birkaç hece dökülebildi: “Şey… biz sa-de-ce…” “Sus, cevap verme bana! Bu davranışınızın bir cezası olmalı. Şimdi doğruca sınıfa. Sizi gidi yaramazlar. Bu okulda yaramazlık istemem!” Tozu dumana katarak koştuk. Sınıfa çıktığımızda ders başlamıştı. Murat Öğretmen bize imalı imalı baktı.
“Teneffüste üçünüz yanıma gelin!” dedi.

Bir bu eksikti. Müdür yüzünden derse geç kalmıştık.
Kalbim hâlâ güm güm atıyordu. Dönüp Sıla’ya
baktım. Korkudan rengi atmıştı. Arda ise gayet rahattı.
Gamsızlığın bu kadarı da fazla.
Bütün ders boyunca önce alacağımız cezayı, sonra o
kapının ardında ne olabileceğini düşündüm. Kim bilir ne
vardı? Teneffüs zili çaldığında öğretmenimizin yanına gittik.
“Derse neden geç kaldınız?”
“Müdüre yakalandık öğretmenim,” dedi Arda.
“Ne yaptınız yine?”
“Şey, aşağıda saklambaç oynuyorduk,” diye mırıldandım.
“Aşağısı derken, okul bahçesi mi?”
“Bodrum kat öğretmenim,” dedi Sıla.
“Orada ne işiniz var sizin? Ya başınıza bir şey
gelseydi?”
“Tam saklambaç oynanacak yer. Çok heyecanlı
oluyor.”
“Bir de kilitli ve ilginç bir kapı vardı.”
“Aslında biz orayı çok merak etmiştik.”
“Yine de oraya gitmeniz hiç doğru değil. Müdür
sinirlenmekte çok haklı.”
“Bize ceza verecekmiş,” diyen Sıla’nın yüzü çok tedirgindi.

“Sizin için müdürle konuşurum. En azından vereceği cezayı biraz hafif letebilirim.” “Oley!” diye bağıran Arda, öğretmenin beline sarıldı. Ben ve Sıla da birbirimize sarıldık. “Sevinmeyin hemen. Belki de vazgeçmez. Şimdi gidip hemen konuşacağım. Bakalım ne diyecek?” Murat Öğretmen yanımızdan ayrıldığında biz de sınıfa gittik. Öğretmenin sınıfa gelmesini hiç bu kadar hevesle beklememiştim. Gözüm resmen kapıda kaldı.

Çok geçmeden geldi öğretmenimiz. Göz göze geldik ama o, ders anlatmaya başladı ve tüm ders boyunca hiç ara vermedi. Dersin bitiş zili çaldığında yanına koştuk. Masasında ders defterini dolduruyordu. Onu izlediğimizi fark ettiyse de dönüp bize bakmadı. İlk çözülen ben oldum. “Öğretmenim, müdürle konuştunuz mu?” “Evet konuştum. Çok sinirli ve gergindi.” “Bize vereceği cezadan bahsetti mi size?” “Bahsetti maalesef.” “Çok mu kötü?” diye soran Sıla’nın gözleri, dolu doluydu. “Ne kadar kötü olduğunu tahmin bile edemezsiniz.” “Eyvah! Anneme ne diyeceğim?” diye mızıldanan Arda’yı hiç bu kadar tedirgin görmemiştim. “Şaka yaptım çocuklar. Evet, cezanız var ama sandığınız kadar kötü değil.”

“Neymiş peki?” diye sordum. “Şimdi söyleyemem. Yarın okul çıkışında, kaçıp kaçıp gittiğiniz bodrum katta buluşuyoruz. Orada, müdürün sizi yakaladığı o eski kapının önünde. Ben ailelerinize haber verip izinlerinizi alırım. Anlaştık mı?” “Anlaştık öğretmenim!” “Anlaştık!”

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Bir Matematik Hikâyesi ~ Sümeyra BalıkçıBir Matematik Hikâyesi

    Bir Matematik Hikâyesi

    Sümeyra Balıkçı

    Matematiği sevmek ya da sevmemek. İşte bütün mesele bu! Matematiğe karşı beslenen önyargıları yıkmak ve çocukları sayıların dünyasına yaklaştırmak gibi idealist bir felsefesi bulunan...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Şipşak Hikâyeler – 4 Sesimi Duyan Var Mı? ~ Bernard FriotŞipşak Hikâyeler – 4 Sesimi Duyan Var Mı?

    Şipşak Hikâyeler – 4 Sesimi Duyan Var Mı?

    Bernard Friot

    “Şipşak hikâyeler nasıl mı? Sürükleyici, elden bırakılmaz, bitmesini istemeyeceğin halde akıp giden hikâyeler. Neden mi bahsediyor? Olan bitenden ya da hiç olmamış olandan. En azından komik...

  2. Katre ~ Pınar ÇelikelKatre

    Katre

    Pınar Çelikel

    ‘’Ellerini uzat bakalım,” dedi. İki yumruğumu, neden olduğunu anlamasam da, uzattım ona. “Her şeyi böyle sıkı sıkı tutmak zorunda mısın sen?” diye sordu. Nasıl...

  3. Öyküler ~ Gabriel Garcia MarquezÖyküler

    Öyküler

    Gabriel Garcia Marquez

    İstasyonda kimsecikler yoktu. Sokağın öbür yanında, badem ağaçlarının gölgelediği kaldırımda bir bilardo salonu açıktı sadece. Köy, sıcağın içinde dalgalanıyordu. Kadınla kızı trenden indiler, aralarında...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur