Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Dalgalar
Dalgalar

Dalgalar

Virginia Woolf

Birçok okuru tarafından Virginia Woolf’un başyapıtı olarak kabul edilen Dalgalar, modernist edebiyatın en yoğun ve şiirsel romanlarından biri. Bir grup arkadaşın hayatlarını çocukluk dönemlerinden…

Birçok okuru tarafından Virginia Woolf’un başyapıtı olarak kabul edilen Dalgalar, modernist edebiyatın en yoğun ve şiirsel romanlarından biri.

Bir grup arkadaşın hayatlarını çocukluk dönemlerinden orta yaşlarına dek anlatan Dalgalar’da karakterlerin kendileri ve birbirlerine dair düşünceleri ritmik bir tekrara dayalı söz öbekleri, yoğun imgeler ve şiiri çağrıştıran dolaylı bir anlatımla aktarılır. Dalgaların vurduğu bir sahilde gündoğumu ve batımının döngüsel seyrine göre düzenlenmiş bölümler içeren Dalgalar’ın sarkaç hareketiyle ilerleyen lirik anlatımı, okuru adeta zamanın ve mekânın öğütüldüğü bir girdabın içine çeker. Yazıldığı günden beri eleştirmenleri ve okurları büyülemeye devam eden Dalgalar, dünya edebiyatının şaheserlerinden biri.

“Dalgalar, düzyazıyla yazılmış görkemli bir şiirdir.”
STEPHEN BENDER

“Virginia Woolf’un ne olduğunu, ne düşündüğünü, ne duyduğunu okurlara tam olarak aktaran yapıtı Dalgalar’dır.”
JEAN GUIGNET

*

İÇİNDEKİLER
ROMANA DAİR GÖRSELLER…………………………………………………………………………………..7
KRONOLOJİ……………………………………………………………………………………………………………………….11
ÖNSÖZ
VIRGINIA WOOLF / MARIA DIBATTISTA………………………………………………………21

Dalgalar

Güneş henüz doğmamıştı. Deniz, üzerinde kırışıklıklar olan bir örtü gibi hafifçe buruşsa da ayrışmamıştı gökyüzünden. Yavaş yavaş gökyüzü ağardıkça ufukta denizi gökyüzünden ayıran koyu bir çizgi oluştu ve gri örtü kalın şeritler halinde çizgi çizgi olup hareket etti peş peşe, yüzeyin altından, birbirinin ardından, birinin kovalayarak, aralıksız.

Kıyıya yaklaştıkça her bir çizgi yükseldi, kabarttı kendini, kırıldı ve kuma beyaz köpükten ince bir tül sürükledi. Duraksadı dalga, uyuyan birinin şuursuz nefes alıp verişi gibi iç çekti ve ardından tekrar yayıldı. Yıllanmış bir şarap şişesinde kalan tortu dibe çöküp camı yeşile bulamışçasına yavaş yavaş belirginleşti ufuktaki koyu çizgi. Ardında uzanan gökyüzü de berraklaştı, sanki oradaki beyaz tortu dibe çökmüş gibi ya da sanki ufkun altında uzanmış bir kadının kolu bir kandili havaya kaldırmış ve beyaz, yeşil ve sarı yassı çubuklar bir yelpazenin kanatlarını akla getirircesine gökyüzüne saçılmış gibi. Sonra kadın kandilini biraz daha kaldırdı ve hava saçaklandı sanki, bir şenlik ateşinin kükreyen dumanlı alevi gibi kızıl ve sarı parçacıklar halinde titreşip tutuşarak yeşil yüzeyden sıyrıldı. Harlı şenlik ateşinin parçacıkları yavaş yavaş, tepesindeki gri yünden gökyüzünün ağırlığını kaldıran ve onu milyonlarca açık mavi atoma dönüştüren tek bir dumanda, bir akkorda eridi. Denizin yüzeyi ağır ağır saydamlaştı ve koyu çizgiler silikleşmeye yüz tutuna kadar hafifçe dalgalanarak pırıldadı. Kandili tutan kol yavaşça, geniş bir alev görünür olana dek, biraz daha ve sonra biraz daha yükseldi; ufkun ağzında ateşten bir kemer yanıyordu ve çevresinde deniz altın rengi ışıldıyordu.

Işık bir yaprağı ardından öbürünü saydamlaştırarak bahçedeki ağaçlara vurdu. En tepede bir kuş cıvıldadı; bir sessizlik oldu; aşağıdan ötekisi cıvıldadı. Güneş evin duvarlarını keskinleştirdi, beyaz güneşliğin üstünde bir yelpazenin ucu gibi kaldı ve yatak odasının penceresindeki yaprağın altına gölgeden mavi bir parmak izi düşürdü. Güneşlik hafifçe kımıldadı ama içerideki her şey karanlık ve hayalîydi. Kuşlar dışarıda sönük sönük ötüyordu.

“Bir halka görüyorum,” dedi Bernard, “tepemde asılı. Işıktan bir ilmik olup titreşiyor, asılı kalıyor.”

“Soluk sarı kalın bir katman görüyorum,” dedi Susan,

“mor şeritle buluşana dek uzayıp gidiyor.”

“Bir ses duyuyorum,” dedi Rhoda, “cik, cik; cik cik; yükselip alçalıyor.”

“Bir küre görüyorum,” dedi Neville, “bir tepenin kocaman sırtlarına karşı damla biçiminde sarkmış.”

“Kan kırmızısı bir püskül görüyorum,” dedi Jinny, “altın iplerle bükülmüş.”

“Bir şeyin tepindiğini duyuyorum,” dedi Louis. “Kocaman bir hayvan ayağından zincirlenmiş. Tepiniyor, tepiniyor, tepiniyor.”

“Balkonun köşesindeki örümcek ağına bak,” dedi Bernard. “Üstünde su tanecikleri var, beyaz ışık damlaları.”

“Yapraklar pencerenin etrafında toplanmış sivri kulaklar gibi,” dedi Susan.

“Bir gölge düşüyor yola,” dedi Louis, “kapanmış bir dirsek gibi.”

“Çimenlerde ışık adacıkları yüzüyor,” dedi Rhoda. “Ağaçlardan süzülmüşler.”

“Yaprakların arasındaki tünellerde kuşların gözleri ışıl ışıl,” dedi Neville.

“Yaprak sapları sert, kısa tüylerle kaplı,” dedi Jinny, “ve su damlacıkları yapışmış üzerlerine.”

“Yeşil bir halka biçiminde kıvrılmış bir tırtıl,” dedi Susan, “küt ayakları çentikli.”

“Gri kabuklu salyangoz patikada ilerliyor, yassılaştırıyor ardında bıraktığı yaprakları,” dedi Rhoda.

“Ve pencerelerde alev alev ışıklar çakıp sönüyor, içeride ve dışarıda, çimenlerin üstünde,” dedi Louis.

“Taşlar ayaklarımı üşütüyor,” dedi Neville. “Hissediyorum tek tek her birini, yuvarlak ya da sivri.”

“Elimin üstü yanıyor,” dedi Jinny, “ama, avucum çiyden yapış yapış ve nemli.”

“Şimdi horoz ötüyor, bembeyaz gelgitten acı, kırmızı su fışkırır gibi,” dedi Bernard.

“Kuşlar şakıyor yukarıda ve aşağıda, içeride ve dışarıda, dört bir yanımızda,” dedi Susan.

“O hayvan tepiniyor; ayağından zincire vurulmuş fil; kumsaldaki o koca canavar tepiniyor,” dedi Louis.

“Eve bak,” dedi Jinny, “pencerelerin hepsi güneşliklerle kaplı bembeyaz.”

“Mutfağın musluğundan soğuk su akmaya başlıyor, kâsedeki uskumrunun üzerine,” dedi Rhoda.

“Duvarlar altın çatlaklarla çatlamış,” dedi Bernard, “ve yaprakların mavi, parmak biçiminde gölgesi düşmüş pencerelerin dibine.”

“Şimdi Mrs. Constable kalın siyah çorabını yukarı çekiyor,” dedi Susan.

“Duman tüttüğünde, uyku bir sis gibi kıvrılıp kalkıyor çatıdan,” dedi Louis.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Deniz Feneri ~ Virginia WoolfDeniz Feneri

    Deniz Feneri

    Virginia Woolf

    Deniz Feneri, Virginia Woolf’un geçmişin bellekte bıraktığı kalıcı izleri eşine az rastlanır bir yoğunlukla sergileyen en başarılı romanlarından biri. Virginia Woolf’un çocukluğunda ailesiyle beraber...

  2. Mrs. Dalloway’in Partisi ~ Virginia WoolfMrs. Dalloway’in Partisi

    Mrs. Dalloway’in Partisi

    Virginia Woolf

    Kendi türünü seven bu iki kişi birbirlerinden nefret ederek, onlara bu acı dolu, bu yanılsamaları yıkan geceyi yaşatan bütün bir ev dolusu insandan nefret...

  3. Aynadaki Hanımefendi ~ Virginia WoolfAynadaki Hanımefendi

    Aynadaki Hanımefendi

    Virginia Woolf

    İnsanlar açık çek defterlerini ya da işledikleri korkunç bir suçu itiraf ettikleri mektupları ortalıkta bırakmadıkları gibi odalarına da ayna asmamalılar. Bu derlemede yer alan...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Aşk ve Öbür Cinler ~ Gabriel Garcia MarquezAşk ve Öbür Cinler

    Aşk ve Öbür Cinler

    Gabriel Garcia Marquez

    Ustalık döneminin doruklarında dolaşan Gabriel Garcia Marquez’in, gençliğinde, günlük bir gazetenin muhabiriyken tanık olduğu bir olaydan yola çıkarak yazdığı bu roman, 1994 yılında ilk...

  2. Savaş Meydanları ~ Jean RouaudSavaş Meydanları

    Savaş Meydanları

    Jean Rouaud

    Jean Rouaud, Goncourt Ödülü’nü kazanan romanında, bir ailede ardı ardına yaşanan üç ölümle anımsanan eski hikâyeleri deşiyor. İlk başta, babanın ölümü, trajik bir başlangıç...

  3. Maya’nın Günlüğü ~ Isabel AllendeMaya’nın Günlüğü

    Maya’nın Günlüğü

    Isabel Allende

    Benim adım Maya Vidal, on dokuz yaşındayım, cinsiyetim kız, bekârım, sevgilim yok, ama fırsat çıkmadığından, yoksa kılı kırk yardığımdan değil, California’da Berkeley’de doğdum, Amerikan...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur