Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Dinozorların Kayıp Dünyası
Dinozorların Kayıp Dünyası

Dinozorların Kayıp Dünyası

Jean-Guy Michard

“Dinozorların Kayıp Dünyası” Dinozorlar âlemi, bırakın evrimin bir kusuru olmayı, yeryüzündeki yaşamın en şaşırtıcı evrelerinden birini oluşturur. İki veya dört ayaklı, etobur (Tyrannosaurus rex)…

“Dinozorların Kayıp Dünyası”

Dinozorlar âlemi, bırakın evrimin bir kusuru olmayı, yeryüzündeki yaşamın en şaşırtıcı evrelerinden birini oluşturur. İki veya dört ayaklı, etobur (Tyrannosaurus rex) veya otobur (Diplodocus) olabilen, bazıları birkaç kilo (Compsognathus), bazıları ise onlarca ton gelen (Brachiosaurus) bu kara sürüngenleri inanılmaz çeşitlilikleri içinde 150 milyon yıl boyunca gezegene hükmetmişlerdir. Yok oluşları ise gizemini hâlâ korumaktadır. Bu yok oluş uzun ve acımasız bir süreç miydi, yoksa aniden mi gelmişti? Dev bir göktaşının dünyaya çarpmasının mı, yeryüzünü yüzyıllar boyunca karanlığa mahkûm eden bir yanardağ püskürmesinin mi yoksa Kretase döneminin sonunda deniz seviyelerindeki ciddi bir alçalmanın mı sonucuydu?

Jean-Guy Michard, okuyucuyu kendisiyle birlikte harika bir zaman yolculuğuna çıkararak paleontolojik bir araştırmaya girişmeye, dinozorların kayıp dünyasını keşfetmeye çağırıyor.

Eski tabiat bilgisi ders kitaplarımızda dinozorlar dünyasından “evrimin bir başarısızlığı” diye söz edilirdi; bu tanımlama hiç doğru olmadığı gibi, söz konusu dünya aslında yeryüzündeki yaşamın şaşırtıcı bir evresini oluşturmaktadır. Henüz geçici bir şekilde otuz familyaya bölünmüş dinazorların fosilleşmiş kalıntıları Avrupa, Asya, Afrika, Kuzey ve Güney Amerika, Avustralya’da bulunmuştur. Yok olup gitmiş bu sürüngenler konusunda öğrenecek hâlâ çok şey olmakla birlikte, onlar hakkındaki pek çok yanlış düşünce şimdiden düzeltilebilir.

1. BÖLÜM
ÇEŞİTLİLİĞE
ÖVGÜ

Dinozorları doğal büyüklükte yapılmış rekonstitüsyonlar şeklinde canlandırabilmek, onların anatomisi hakkında bilgi sahibi olmayı gerektiriyor. Bu bilgiler sayesinde iddialı filmler de yapılabilir.

Dinozorlar tarihöncesinin hayvanlar âlemi içinde başköşeyi işgal etmektedirler. Milyonlarca yıldır silinip gitmiş olmalarına karşın, çocukların ve daha bilinçdışı bir şekilde de yetişkinlerin imgelemini etkilemeyi sürdürmektedirler. Ama dinozoru acayip ve kaygı verici bir görünümde, aptallığı “muazzam” cüssesiyle yarış eder boyutlarda, ayrıksı bir canavar olarak görmeye devam edenlerin sayısı azalmıştır. Tam aksine, günümüzde bilinen 600 ilâ 700 dinozor türü, hem genel kitleyi hem de uzmanları biçimlerinin farklılığıyla olduğu kadar, İkinci Zaman boyunca geliştirdikleri adaptasyonların çeşitliliğiyle de büyülemektedirler.

En küçüklerinden dev gibi olanlarına, iki ayaklılardan dört ayaklılara, etoburlardan otoburlara, dinozorların çeşitliliği gerçekten de şaşırtıcıdır.

Gezegenimizin üzerinde dolaşmış en büyük hayvanlar dinozorlar olmakla birlikte, hepsi de dev gibi değildi. Jura döneminin sonuna ait iki ayaklı küçük bir dinozor olan Compsognathus’un boyu horoz kadardı. Bu küçük etoburun –ağzından çok uzun kuyruğunun ucuna kadar– uzunluğu bir metreyi bulmuyordu, ağırlığı ise birkaç kiloydu. Buna karşılık, Brachiosaurus gibi dört ayaklı büyük otoburlar dinozorlar hakkında sahip olunan alışıldık fikre daha uygundurlar: 25 metre boy, 60 ton ağırlık. Ama bu ağır sıklet boyut alanının rekortmeni değildi.

Fosilleri sırasıyla 1972 ve 1979’da bulunan “Supersaurus” ve “Ultrasaurus” devasa kavramı konusunda bilinen her şeyi tuzla buz ettiler. “Ultrasaurus” hakkındaki bütün bilgi bulunan bir ön uzvun kalıntılarından gelmekle birlikte, boyunun 30 metreyi geçtiği ve ağırlığının 135 ton civarında olduğu tahmin edilmektedir. Yetişkin bir filin ortalama ağırlığının 5 ton olduğu düşünülürse, “Ultrasaurus”un adımlarıyla hem yerin hem de imgelemin sarsılacağı sonucuna varılabilir. Bu iki uç nokta arasında, dinozorlar ağırlığı 100 kiloyu geçmeyen,iki ayaklı otobur veya etobur çevik koşuculardan gövdeli diken diken kemiksi çıkıntılarla kaplı, tonlarca ağırlıkta, dört ayaklı hantal yürüyüşçülere veya yüzleri ürkütücü boynuzlarla bezenmiş türlere varıncaya dek inanılmaz çeşitlilikte bir morfoloji sergilerler. İkinci Zaman’ın hemen hemen tamamı boyunca bu biçimler kademe kademe birbirini izlemiştir.

Dinozorların evrimi, 150 milyon yıllık saltanatları
süresince hiç durmamıştır

Dinozorların çevre koşullarına çok farklı biçimlerde uyum sağlayan son temsilcileri, ilk dinozorlara hiç benzemiyorlardı. En eski dinozor fosilleri Trias döneminin sonuna, yani 220 milyon yıl öncesine aittir. Az sayıda ve çok parçalı halde olan bu kalıntılar bilim insanlarının o sırada temsil edilen başlıca iki grubun kökenleri hakkında çok kesin bir fikir sahibi olmasına izin vermemektedir: Prosauropoda’lar ve “cœlurosaurus” adı altında toplanan küçük etobur dinozorlar. Prosauropoda’ların nesli çok geçmeden, Jura döneminin başlangıcında tükenmiş, bu tükenişte hiç kuşkusuz o döneme damgasını vuran yepyeni türlerde görülen patlama etkili olmuştur.

Ama hadrosaurus veya ceratopsia gibi bazı grupların ortaya çıkması için bir sonraki jeolojik dönem olan Kretase döneminin ortalarını beklemek gerekecektir. Tüm yaşam tarihi boyunca durmadan yinelendiği gibi, yok olanların ekolojik yuvaları yeni gelenler tarafından işgal edilecektir. Demek ki dinozorlar yekpare bir kimlik değil, bir merkezden çeşitlenerek yayılan bir familyalar topluluğudur. Bu familyaların içinde de cinsler ve türler birbirini izlemiş ve her birinin talih çizgisi çok farklı yönlerde ilerlemiştir. Fakat bundan 64,5 milyon yıl önce Kretase dönemi sona ererken, “Mezozoik Çağ’ın kralları” adını gerçekten hak eden dinozor soyunun nesli toptan tükenmiştir.

İkinci Zaman’ın faunası zengin ve çeşitliydi, ama bu faunanın tartışmasız hâkimi sürüngenlerdi

Dinozorlar İkinci Zaman’ın krallarıydı, ama o dönemde yaşamış başka hayvanlar da vardı. Karalarda onlarla bir arada yaşamış daha birçok sürüngen vardı ve bunlardan bazıları günümüz doğasında da o uzak atalardan pek de farklı olmayan biçimlerde temsil edilmektedir. Kaplumbağalar ve timsahlar bu durumun örnekleridir. Buna karşılık artık sadece Yeni Zelanda’daki birkaç adacıkta yaşayan tuatara (sphenodon), Trias döneminden Kretase dönemine kadar çok yaygın olan bir sürüngen grubunun, rhynchocephalia’nın günümüze ulaşmış tek ardılıdır. Mezozoik Çağ’ın denizleri ve gökyüzü de boş değildi. Çoğunlukla dinozorlarla özdeşleştirilen uçan sürüngenler veya pterosaurus, omurgalıların havayı fethetmek yolunda attıkları ilk adımı oluşturmaktadır. Ama sürekli kanat çırparak uçan kuşların aksine, onların çoğu havada süzülmekle yetiniyordu.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur