Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

İdeoloji Toplu Eserleri 3
İdeoloji Toplu Eserleri 3

İdeoloji Toplu Eserleri 3

Şerif Mardin

Şerif Mardin’in İdeolojisi ülkemizde alanında yayımlanmış ilk kitaptır. Mardin bu çalışmasında, ideoloji üzerine yapılagelen “iyi ve kötü” değerlendirmelerin dışına çıkıyor. İdeolojik düşüncenin özelliklerini, ideolojik…

Şerif Mardin’in İdeolojisi ülkemizde alanında yayımlanmış ilk kitaptır. Mardin bu çalışmasında, ideoloji üzerine yapılagelen “iyi ve kötü” değerlendirmelerin dışına çıkıyor. İdeolojik düşüncenin özelliklerini, ideolojik düşünceyi oluşturan etkenleri, bu düşünce tarzının yapısal özelliklerini, kavramın tarihi gelişim sürcei içinde tartışıyor. Şerif Mardin’in incelemesi, “ideoloji ve bilim felsefesi”, “ideoloji ve sosyal değişme” ve “simgelerin dağıtımı ve bilginin üretilmesi” başlıklarında meydana geliyor.

ÖNSÖZ
Bu kitap son yıllarda verdiğim bir seminerde ele alınan bazı tema’ları yansıtmaktadır. Eseri okuyarak fikirlerini belirten Bereni Ene, Mete Tuncay, Gökçe Cansever, Doğan Cüceloğlu ve Taha Parla’nın önerilerinden yararlandım. Ortaya çıkan metindeki hatalar ise pek tabii ki bu eleştirilerin sonucu değil de, kendi çalışmalarımın özelliği olarak değerlendirilmelidir.

SUNUŞ

Bu eser bir bakıma orijinal fikirleri içermektedir, bir bakıma da orijinal bir eser değildir. Önce niçin orijinal olmadığını belirtelim: Kitap düşünce sosyolojisinde bir asırdan beri süregelen çalışmalar üzerine kurutmuştur. Bu çalışmalar kümesine Marx’ın toplum kuramı, bilgi sosyolojisinin katkıları, modem analitik felsefe, sosyal antropoloji ve fenomenolojinin bazı yönleri girer; bunların hepsi bilinen yaklaşımlardır. Çalışmanın yeniliği bu yönelimleri anlamlı bir bütün içinde değerlendirmeye çalışım; olmasıdır. Tabii, bu çok çapraşık konuların “ideoloji” ile kesişen yönlerinin hepsinin birden sunulması mümkün değil. Tasarladığımız yapıtın “bütünlüğü”nü sürdürmek de, bundan dolayı, ancak kısmen başarılı olabilmiştir.
Ülkemizde “ideoloji” konusunda çok şey söylenmiştir ve söylenmektedir; Fakat bu incelemeler daha çok bir ideolojinin niçin iyi veya kötü, üstün veya anlamsız olduğunu anlatmaya yönelir; ideolojik düşüncenin özelliklerinin ne olduğunu, hangi etkenler sonucunda ortaya çıktığını incelemez. Hele yazarın kendi düşüncesinin hangi taraflarının ideolojik olduğunu hiç araştırmaz. Bu eserin göstermeye çalıştığı nokta, düşünce süreçlerimizde bizi “objektiflikten uzağa iten unsurların sayılmayacak kadar çok olduğudur. Bu “yanlızlık bir dereceye kadar kontrolümüzün dışında olan bir süreçtir. Bu durumda yapabileceğimiz bir tek şey vardır, o da olanaklarımı! oranında toplum hakkında bilgilerimizin yanlılığının (bias) kaynağını araştırmaya çalışmaktır. Burada bunun için bir “envanter” sağlanmıştır.
Eserin sonundaki ek bibliyografya, araştırmanın metninde kullanılmamış birçok kaynağı sıralamaktadır, fakat bu da eserin amacına uygundur. Araştırma, “ideoloji” konusunu merak edenlere ve sosyolojinin ve siyasal bilimlerin başlangıç düzeyinde olanlara bir “giriş” olarak sunulmuştur. Konuyu daha da derinden incelemek isleyenler için de başvuracakları bir eser listesi hazırlanmıştır. Bibliyografya bu yaklaşımı yansıtmaktadır.
Düşünmemin şekillenmesinde her şeyden çok dolaylı veya dolaysız Alman felsefesinin çıkardığı sorunları ciddiye alan fikir akımlarının ağır bastığı görülecektir. Bunların içinde loplum yaşamının bir sembolleştirme sürecinden geçtiğini belirten Ernst Cassirer ve Alfred Schutz gibi kimselerin etkisi özellikle seçilecektir. Fakat bunun yanında bu kitapta ileri sürülenlerin Durkheim’dan beri süregelen bir tartışmayı izlediği görülecektir. O da Durkheim’dan sonra sosyal bilimlerin bir odak noktasını oluşturan ve “inançların toplumsal yapıda yeri nedir?” şeklinde nitelendirilebilecek sorundur. Çağdaş toplum bilimlerinde, bu sorun “bilgi dağarcığımızın toplumsal rolü nedir?” sorunundan ayrı bir sorun olarak görülmemektedir.’
….

BİRİNCİ BÖLÜM
İDEOLOJİ KAVRAMININ TARİHSEL GELİŞİMİ

İdeoloji, devrimizin olaylarından ve düşünce akımlarından bahsederken gittikçe sık kullandığımız bir kelime oldu, “ideolojik akımlar”, “Marksist İdeoloji”. “Sağın İdeolojisi” gazete ve kitaplarda Avrupa’da ve Asya’da son elli yılda sık sık görülen deyimler arasında yeraldı, Türkiye’de de bu kavram son on yılda toplum meseleleriyle yakından ilgilenen kimselerin sözlüğünde bastaki sıraya geçti. “ideoloji” dendiği zaman bundan ne anlıyoruz? Türkiye’de, 1974 yılında küçük bir grup üniversite öğrencisi Özerinde yapılan çok basit bir uygulama bize bir ipucu temin ediyor. Yapılan anketten, “ideolojinin denekler arasında iki anlam taşıdığı anlaşılıyor. Öğrencilerin büyük çoğunluğu için “ideoloji” “sistematik bir fikir yapısı veya anlatısı”dır. Gerçekten de ideolojinin bu anlamı konunun bir yönünü teşkil ediyor. Deneklerin çok daha küçük bir grubu “İdeoloji dendiği zaman aklınıza ne gelir” sorusuna, “Gerçekleri olduğu gibi yansıtmayan bir fikir yapısı” veya buna benzer deyişler kullanıyor. “Gerçekleri olduğu gibi yansıtmamak” Mani’m ideoloji tanımına çok benziyor ve gerçekten ideoloji adını verdiğimiz olayın İkinci bir eksenini oluşturuyor.’ Komünizm veya faşizm gibi belli başlı ideolojilerin içeriğinin ne oranda sistematik olduğunu incelediğimiz zaman konuya birinci açıdan yaklaşıyoruz. Tabii, ideolojinin “sistematikliği” az veya çok olabilir. Faşizm’de sistematikliğin bir hayli azaldığını görürüz, zaten faşizm sistematik olmamakla, insanın eylemci potansiyeline dayanmakla övünür.
Bazı kimselere güre ideolojilerin araştırılması için anlamlı bir yaklaşım, bunları iç yapısal “yoğunluk” derecelerine göre sınıflandırmaktır. Örneğin Shils’in sınıflandırması en yoğun biçimden başlayarak şöyle: ideoloji, görüş açısı, inanç sistemi (erettl), sistem, fikir hareketi (movcment of ihought) ve program. Shils’e göre bunlar şu noktalarda birbirlerinden sistematikleri bakımından farklıdır: a) anlatım kesinliği (explidtness of formutotion), b) merkezi bir ahlaki veya bilişsel (cogniıive) eksen etrafında sistematik olarak kümelenme derecesi, c) geçmişin veya çağın düşünce türleriyle yakınlığı, ç) yeni unsurlara veya çeşitliliğe kapalılık derecesi, d) davranışı etkilemeye çalışma derecesi, e) beraberinde getirdiği etki, 0 katılanlardan istenen fikir birliği, g) fikrin meşruluğunun ne oranda bir otoriteye bağlandığı (.authoritativeness of promulgation), h) inancı gerçekleştirmeyi üstüne almış bir kurumla ilişkisi. Shils’e göre “ideoloji” ancak bu özelliklerin yoğun olarak belirlendiği oranda bütünleşme gösteren düşünce yapıtlarıdır. Bunun yanında, “görüş açısı”, örneğin, tam bir ideoloji sayılamaz. Shils’e göre “Görüş Açısı”nın özelliği, meşruluk sağlayıcı belli bir otoriteye bağlı olmamasıdır; bunun örneklerini Protestanlıkta ve Budizmde bulabiliriz. Shils’in “inanç sistemi” veya “mezhep” olarak tanımladığı ideolojiye benzer fikri yapıtlar da, “ideoloji”den toplumsal içerikten yoksun olma noktasında ayrılır. Bu düşüncenin zaman içinde değişebildiğini de görürüz, Shils buna bir örnek olarak Katolikliği gösteriyor. Shils’e göre “fikir harekeli” aynı alanda çalışan kimselerin vardıkları benzer bir görüş açısıdır, bunun örneği olarak da Hegelciligi ve varoluşçuluğu veriyor.3
Biz, Shils’in sınıflandırmasını kabul etmek zorunda değiliz, fakat gözümüze derhal çarpan bir nokta kendi sunuşunda “ideoloji” ile “mezhep”in aynı kalıplar içinde incelendiğidir. Shils’e göre bunun sebebi her ikisinin “insan, toplum ve insanın kainatın içindeki yeri konusuna değinen geniş kapsamlı bilişsel ve inanç sistemleri”‘ olmalarından ilen geliyor.
İdeolojinin, gerçeği “maskeleyen”, doğruyu olduğu gibi yansıtmayan bir sistem olarak nasıl çalıştığını araştırdığımı: zaman, bu görüngüyü anık sistematiği açısından değil de ikinci bir anlamda, Mani’m alımı çizdiği manada ele alı
Bu eserde ikinci tip sorunlar üzerinde tok duracağız Nasıl oluyor da bazı düşünceler “bilimsel” olarak tanımlanırken, bazı düşünceler “ideolojik” olarak tanımlanıyor’ Niçin bu iki anlam birbirinin zıddı olarak kullanılıyor? Bu antropologun deyimiyle: “neden benim ileri sürdüğüm zaman sosyal felsefe adını verdiğim düşünceyi başkalarında gördüğüm zaman bunları ‘kam’ olarak nitelendiriyor, benim düşüncelerime katılmayan birinde bu çeşit düşünceleri bulduğum 2aman bunlara ideoloji* damgasını basıyorum.”5
ideolojilerin ve ideolojik düşüncenin niçin kendi zamanımızda birden anan bir önemle onaya çıktığını merak….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Beddiüzzaman Said Nursi Olayı ~ Şerif MardinBeddiüzzaman Said Nursi Olayı

    Beddiüzzaman Said Nursi Olayı

    Şerif Mardin

    Yazarının “modern Türkiye’de din ve toplumun kaynaştığı yolları kavrama yönünde bir ön çalışma” olarak nitelediği kitapta, Müslüman düşünür Said Nursi’nin hayatı, Türkiye toplumunun din,...

  2. Türkiye, İslam ve Sekülarizm ~ Şerif MardinTürkiye, İslam ve Sekülarizm

    Türkiye, İslam ve Sekülarizm

    Şerif Mardin

    Dinin toplumsal hayatta oynadığı rol, dinî kurumların Cumhuriyet döneminin modernleşme perspektifiyle yaşadığı gerilimli ilişki, toplumbilimleri açısından çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Şerif Mardin’in bu kitapta...

  3. Türkiye’de Din ve Siyaset Makaleler 3 ~ Şerif MardinTürkiye’de Din ve Siyaset Makaleler 3

    Türkiye’de Din ve Siyaset Makaleler 3

    Şerif Mardin

    Toplumbilimci olarak Şerif Mardin’in özgün yanlarından biri, dinin Türkiye’deki toplumsal-kültürel varlığını, tarih ve güncel siyasi arka planıyla birlikte kapsamlı biçimde tahlil eden çalışmalarıdır. Kemalist...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur