Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Burada Manzara Harika
Burada Manzara Harika

Burada Manzara Harika

Neşe Cehiz

”Ne olacağım ben? Bundan sonra nasıl devam edeceğim? Yaşamım nasıl ilerleyecek? Aynı biçimde mi sürecek? Ya da sürecek mi? Neydim, ne olacağım? Kendi ülkemde…

”Ne olacağım ben? Bundan sonra nasıl devam edeceğim? Yaşamım nasıl ilerleyecek? Aynı biçimde mi sürecek? Ya da sürecek mi? Neydim, ne olacağım? Kendi ülkemde öleyazmıştım. Nepal’de de yaşayamam? Yaşamak ne anlama geliyor? Yaşama taklidim ne zaman bitecek? Müstakbel geleceğim nerde? Nereye gitmeli? Kimi sevmeli? Neye bağlanmalı? Kendimi nasıl unutabilirim? İpsiz sapsız dolanarak yaşanabilir mi?“

Neşe Cehiz, Burada Manzara Harika’da bir yolculuğu anlatıyor. Ama nasıl bir yolculuk? Hareket eden bir otobüsün tekerleri mi, yoksa aklımızın kıvrımları mı? Şu havalanan bir uçak mı, yoksa ruhumuz mu kanatlanmış gidiyor? Peki, şu dalgalı sularda bata çıka ilerleyenler, neşeli ve heyecanlı gezginleri taşıyan gemiler değil de hayallerimiz olabilir mi? Tüm bu sorular yeni cevapları, her cevap da yeni bir soruyu yaratırken ortaya çıkan labirent de hayatın kendisi oluyor.

Belki gerçekten Nepal’de havai kıyafetlerle dolaşıyor, belki de evimizin salonunda ayaklarımızı uzatmış aylak aylak oturuyoruz… İşte harika olan manzara!

Neden Nepal?

Tepkisel soru. Bir çırpıda yanıt veremeyeceksiniz. Siz de bilmiyorsunuz neden ve nereye doğru gittiğinizi. Neden doğduğunuzu neden yaşadığınızı bilmiyorsunuz ki Nepal’e neden gittiğinizi bilesiniz. Öyleyse ilk olarak “Neden Nepal?” sorusuna kesin ve tam bir yanıt hazırlamalısınız. Neden mi Nepal? Neden olmasın!? Kurnazca bir kaçıştı. İşe yarayabilir. Dikkat edin, sorulanın altında haset yatıyor da olabilir. Yoğunlaşmalı, dostu düşmanı ayırt etmelisiniz. Samimiyetinizin derecesine göre karşınızdakini sorgulayın. Bilinçli ya da bilinçsiz eyleminizi değersizleştirmeye yönelik hasmınız da olabilir karşınızdaki. Küçümsüyor mu yüceltiyor mu? Coşkuyla mı karşılıyor? Bu esaslara göre mesafeyi ayarlayın. Saftiriklere, rüyanızda ak sakallı dolaşık saçları yere kadar uzayan bir dede gördüğünüzü söylerseniz açıklamanız derhal kabul görür. Dünya nimetlerini tepmiş Sadu dede uhrevi bir çağrıda bulunmuş elinizden tutmuştur. Hindistan dememiş Nepal demişse vardır hikmeti. Hicivden hoşlananlara, kişiliğim bölündü yapıştırmaya gidiyorum, dersiniz, tebessümle karşılanır. Aydın çevrelerde, görsel dağarcığımı genişletmek istiyorum, dersiniz. Sakın bomboş hayatınızdan acı acı yakınmayın. Bu kocaman dünyada köşeye sıkıştığınızı sakın itiraf etmeyin. Birkaç hafta uzaklaşıp içinizdeki boşluğu atmak istiyorsanız açık açık ifşa etmeyin. Eninde sonunda, “Mesele Nepal değil kardeşim sen hâlâ anlamamışsın,” dedirtirler size. Daha felsefik yaklaşımları hele hiç denemeyin.

Hayata anlam katmak için çabaladığınızı, bunun için de başka bir insana ya da başka anlama doğru yola çıkmayı yeğlediğinizi ağzınızdan kaçırmayın. Kimsenin umursadığı yok sizi zaten. Etrafınızdakileri sertçe ısırıp tırmalamak geliyordu içinizden, gidin kurtulun ve onlar da sizden kurtulsun. Size doğru yolu göstereyim. Hepsine verilecek en işlevsel yanıt kulağınıza küpe olsun: Kültürünü, insanlarını, doğasını merak ediyor, yerinde görmek, gözlemlemek istiyorsunuz. Dahası maceraperestsiniz. Katıksız gezginsiniz. Suyuna gidin, onlar zaten böyle düşünüyor. Tersine enlemesine boylamasına çok boyutlu bakacak olursak haz arıyorsunuz. Mazoşistik eyleminiz hazza yönelik aslında. Çok âşık birinin kendine acı çektirmesi aşkı nasıl tavana tavana vurdurursa öyle olacak. Bu yatırımı yapın. Nietzsche, keder derin, haz kederden daha derin, demişti. Her haz sonsuzluk ister, derin derin sonsuzluk ister, demişti. Ayrıca bir yerden kalkıp bir yere gitmekle durgunluğu, can sıkıntısını atmak mümkündür. Her şeyden uzaklaşmakla öfkeyi atmak olasıdır. Yenilgiye uğrayan unutur, kötümserleşen iyimserleşir yol giderken. Var böyle ihtimaller. Yanı sıra zor bir bölgeye gittiğinizden koşturmaktan düşünmeye fırsatınız olmayacak. Genelde çoğu tanışınız Nepal hakkında sıfır bilgiye sahip olduğundan “Nepal nasıldı?” diye soracaklardır dönüşte.

Muhteşemdi, dersiniz. En iyi açıklama olup meydan okurcasına söylenmelidir. Hatta sadistikçe ezin onları. Ne de olsa Nepal rüzgârı birkaç hafta ya da ay boyu sizi sürükleyecek. Az şey mi? Dönünce kaygı düzeyinizde belirgin bir azalma saptayacaksınız. Daha güçlü döneceksiniz. Böyle derken, sahip olduğunuzu sandığınız şeylerin değersizliğini onlardan uzaktayken anladığınızı varsayıyorum.

Neden Nepal’e gidilmez?

Haritadaki yerini bulun önce. Nerede acaba Nepal? Tamamen habersizsiniz. Bilgisayarınızı açtınız, dünya yuvarlağını sinsi sinsi çeviriyorsunuz. Daha o saniyelerde bir tuhaflık olduğunu hissedeceksiniz. Mesafeyi algılamanızın ardından beyninizdeki on beş milyon sinir hücresinden çalışır durumda olan kaldıysa birbiriyle ilişkiye geçip anarşi yaratacaktır. Bacağınız sinirli sinirli titremeye başlayacaktır. Yüksek yüksek tepeler aşrı aşrı memleketler! Çinle Hindistan arasında tost olmuş! Haliyle şu küçücük adımla bile bunalıma girdiniz. Ne Nepal’i? Evden çıkıp markete gitmeye mecaliniz yok sizin! Son bir yıldır Kadıköy yakasına geçmediniz! Niyet ettinizse derhal vazgeçin, iptal edin projenizi, çok uzak! Uçakla sekiz buçuk saatlik yol! Uzaklara gidersem iyi olacağım, fikrini de silin atın. Büyüklerinizin dediklerine kulak verin. Rahmetli Baudelaire Bey ne demiş? Nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi geliyor. Demek ki yazgı değişmiyor. Yer değiştirince daha iyi olunmuyor. Gideyim de bu gerçeği yerinde saptayayım, diyorsanız siz bilirsiniz. Boynunuzdaki ipi orada çekmekte özgürsünüz. Bu aşamada yaşanacak ikilem elbette atlatılabilir. Eğer giderseniz sizin de La Mort benzeri bir eserle yeteneğinizi ortaya koyma şansınız olabilir hatta. Ama şair ya da yazar değilseniz bu saatten sonra şiire bulaşmak isabetli sayılmaz mantıksal olarak. Sizi tehlikeli işlerden uzak durmanız için acilen uyarıyorum. Ne gezi kitabı ne de blog yazarı olabileceksiniz.

Duygularınızın yoğunluğuna göre önemli bir karar aşamasındasınız. İyi düşünün. Dağları sevmiyorsanız hemen veda edin kof ve boş hayallere. Kültürüne, insanlarına, doğasına aman aman merakınız da yok zaten. Everest görüntülerini hayal etmek zor değil o kadar. Görmeseniz de olur. Hayal etmeden de olmuyor değil mi? Kendinizi aldatmaya devam edin. Reflekstir, istemeden gelişir. Dürtüler bastırılamaz, olacak olan olacaktır. Sürekli tepeden açıklamalarda bulunmamak için Ezop Bey’in yazdığı masallardan birini anımsatayım. Susuzluktan ölmek üzere olan karga efendinin su testisine rastlamasını anlatıyor. Pek seviniyor kuşcağız. Marie Curie uranyumu bulunca o kadar sevinmemiştir! Fakat farkına varıyor ki testideki su azıcık. Testinin ağzı daracık. Karganın gagası kısacık. Dibe erişemiyor ki içebilsin.

Suyun üzerinde minicik bir kurtçuk da yüzüyor ki iştahı kabarmıştır hayvanın. Siz karga olun, testi Nepal olsun, işin içinden çıkamazsınız. Masalın devamında, o karga bu problemi zahmetli ama pratik bir yolla çözüyor ve bizim de bir ders çıkarmamız gerekiyor. Karga değilsiniz ki çözebilesiniz. Testiyi kıracağınıza kalıbımı basarım. En iyisi hikâyeyi bilmezlikten gelin. Daha önemli bir husus var ki yaşayarak öğrenilir. Acı haberi veriyorum, yol arkadaşlarınızla iyi ilişkiler sürdürmeniz gerekiyor maalesef. Bir başka deyişle hiç tanımadığınız onon beş kişiye katlanmanıza az kaldı. Aslında hiç hoşlanmadığınız, günlük hayatta oturup iki laf etmeyeceğiniz insanlarla birarada olacaksınız. İyi ama siz zaten onlardan kaçmıştınız! Kaçmakta ustasınız, bir yolunu bulabilirsiniz. Ama belki de siz bahsettiğimiz insan türünden değilsiniz, hoşgörülü vefakâr cefakârsınız. Evdeyken yatalak anneniz horluyordu, Nepal’de oda arkadaşınız moruk annenizi aratıyor horlamasıyla. Siz de kaçamadınız işte! Olsun. Zekâ kapasitenize göre bir çözüm üreteceksinizdir.

Silikon kulak tıkacı bulunuz hemen. O değil de, nasıl iletişim kuracaksınız Nepalgillerle? Nepalce bilmediğinizi tahmin ediyorum. Onlar da sizin dilinizi bilmiyor, endişelenmeyin. Beden dili ne güne duruyor, geliştirin kendinizi. Kendiniz bile dehşete düşersiniz kaçıkcasına soytarımsı hareketlerinizden, olur olmaz “namaste”lerinizden. Kafesindeki şempanze gibi zıplayıp durun. Kol boyunuz uzun, birkaç muz yakalayabilirsiniz. Maddi manevi harap bitap düştüğünüzü unutursunuz böylece. Hafifleyin ve bahtsızlığınıza hazırlanın. Koruk üzümden bal tadı almak da marifettir.

İyimser olmalıyız

Amaca yönelmiş seyahat tutkunları dediklerimi dikkate almayacaktır. Bütün karanlık unsurları unutun. İyimser olmalıyız. Her şeyiyle sevmeliyiz dünyayı. Aşın mesafeleri, internet bulunca annenize eşe dosta ahbaba fotoğraflar yollayın. Şehir hayatından kurtulmanın faziletlerinden söz edin. Ne halt edecektiniz Nepal’e veya Katmandu’ya gitmeyip de? Anayurdunuzda birbirine karşıt duygularla adım atamaz hale gelmiştiniz. Avlanmaya çıktınız, avlanın. Nepal’de gördükleriniz hayal gücünüzü aşacak muhtemelen. Hiç unutmayacaksınız gözlemlemek isteyip de gözlemlediklerinizi. Dağ yolunda ilk kez panter yavrusu görmek gibi. Hepsi bataklıktan sökülüp geri gelecek sonradan. Sanki görünce anladınız. Bir ilişki kurunca anladınız. Evet elbette her adımınızda bir şeyler anlıyordunuz yaşadıklarınızdan. Her adımda önünüzde ardınızda ne var az çok farkındaydınız. Dünyanın az gelişmiş ve en fakir ülkelerinden birinde olunca şiddetle anlama kapasiteniz yükselir. Uyaksız ritimsiz hem yumuşak hem sert duygularla altüstsünüz. Had safhadaki yoksulluktan etkilenmezseniz zaten eşeksiniz. Memleketinizde şık kafelerde otururken sizi yeryüzü yuvarlağında donduracak işaretlerin farkında değildiniz.

Eğer fazlasıyla zayıfsanız, etkileniyorsunuz hayvanları anımsatan yaşamlardan. Pençeniz olsa tüm dünyaya geçirmek isteyebilirsiniz. Fakirlik karşısında duygusal olarak fakirleşmeyi deneyin. Kötü etkileri savuşturmadan dönmelisiniz, aksi takdirde bütün çabanız boşa gidecektir. Yarım yamalak da olsa hazzı bulacağınızı varsayın. Birden saptayamazsınız, bir süre geçmeli. Eve dönünce başımı yastığa sağa mı koyayım sola mı koyayım, yoksa sırtüstü mü kalayım gibisinden küçük faydacı hesaplarla derin uykuya geçmeye çabalarken aslında haklarında hiçbir şey bilmediğiniz Nepalligillerin yüzü aklınıza gelince tekrar dünya haritasına eğilip bakacak olursanız onlara ne kadar yakınlaşırsanız yakınlaşın uzak kaldığınızı biliyorsunuzdur. Biraz daha eşeleyince Nepallileri topluca sevdiğinizi fark etmeniz olası. Yine de kendinizi orada yaşarken düşünmeyin sakın. Hıristiyan âlemindeki tabut içinde makyajlı cesetlere dönersiniz.

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Cüceler ~ Neşe CehizCüceler

    Cüceler

    Neşe Cehiz

    “Nergis o sabah uyandığında yanında yatan adam, zaten yıllarca yatağın aynı tarafında yatmıştı. Fakat yıllardır da ayrı yatıyorlardı. An itibarıyla sırtı ona dönüktü. Nergis’in...

Beriahome Harf Kupa

Aynı Kategoriden

  1. Bakışın Ritmi ~ Ahmet TulgarBakışın Ritmi

    Bakışın Ritmi

    Ahmet Tulgar

    “Benim portre yazarlığıma her defasında bir açılıp kapanma, daralıp genişleme hareketinin ritmi eşlik eder. Bu ritmi arar, mütemadiyen hissetmeye çalışırım yazarken. Portresini çıkaracağım insana...

  2. Şeytan Geçti ~ Aslı TohumcuŞeytan Geçti

    Şeytan Geçti

    Aslı Tohumcu

    “Bacım, adını bağışlar mısın?” “Ayser,” derken içinden mi geçirdi, dışarıya mı konuştu emin olamıyor. “Selma benimki de. Bir çay içip dertleşelim ister misin kadın...

  3. Doğa Tarihi ~ Hakan BıçakcıDoğa Tarihi

    Doğa Tarihi

    Hakan Bıçakcı

    Dünyanın kendi etrafında dönmediğini hissettiği an paniğe kapılıveriyordu Doğa. İçinde bulunduğu iş ortamı da bu paniği acımasızca köpürtüyordu. Hep merkezde olmalıydı. Hep farklı olmalıydı....

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur