Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Edebiyatın Yolları Taştan
Edebiyatın Yolları Taştan

Edebiyatın Yolları Taştan

Tarık Buğra

Tarık Buğra’nın derlediğimiz söyleşileri, sanatsal ve toplumsal açıdan önemli metinlerdir. Çünkü bu metinler bize, sadece Buğra’nın sanatçı yönü, gazeteciliği, beşeri portresi hakkında bilgi vermekle…

Tarık Buğra’nın derlediğimiz söyleşileri, sanatsal ve toplumsal açıdan önemli metinlerdir. Çünkü bu metinler bize, sadece Buğra’nın sanatçı yönü, gazeteciliği, beşeri portresi hakkında bilgi vermekle kalmıyor aynı zamanda onun, zamana ve topluma dönük tanıklığını da veriyor. Soru/cevap yöntemiyle kotarılan metinlerin katkısıyla biz okurlar, Buğra’nın geldiği çevreyi, yetişme koşullarını, yazar olmaya karar verişini, bu uğurda hangi zorlu yollardan geçtiğini, gazetecilik mesleğine nasıl intisap ettiğini, hangi denemelerle edebiyat dünyasına adım attığını ve edebiyatçı olmak için verdiği mücadeleleri ayrıntılı olarak öğreniyoruz. Söyleşilerin bir önemli yanı da topluma dönük mesajlar, düşünceler, yorumlar içermesidir.

Bilindiği üzere Buğra, hem bir gazeteci hem bir sanatçıdır. Gazetecilik mesleğinde idrak edilen 45 yılın, ona kazandırdığı bilgi, görgü ve deneyimi tartışmaya gerek yok. O, buradan gelen birikimle ve kendine özgü bakış tarzıyla topluma, toplumsal, siyasal olaylara bakar ve yine kendine özgü bir anlayışla olayları yorumlar. Getirilen yorumlar, dillendirilen yargılar ve yargılamalar bizim için önemli. Söyleşiler sathında toplumu okumak mümkün ve böylesi bir okuma bizim için bir kazanç, ancak asıl kazanç, Buğra’nın aydın ve sanatçı portresine dönük edindiğimiz bilgilerdir: Söyleşilerin asıl değeri, önemi burada yatmaktadır. O yüzden söyleşileri dikkate almadan, Buğra’nın kişilik ve sanatçı kimliğine dönük yapılacak değerlendirmeler eksik olacaktır.

İÇINDEKILER

Sunuş………………………………………………………………………………………….. 9
Tarık Buğra: Hayatı, Sanatı ve Eserleri…………………………………………… 11
Tarık Buğra’dan Bir Şiir: “Savaşçı” ………………………………………………… 19

SÖYLEŞİLER

1. Tarık Buğra İle Bir Konuşma …………………………………………………….. 23
2. Tarık Buğra Diyor Ki……………………………………………………………….. 27
3. Açık Oturum: Türk Romanı Ve Toplumsal Gerçekler…………………… 32
4. Tarık Buğra İle Mülakat……………………………………………………………. 49
5. Nasıl Yazıyorlar?……………………………………………………………………… 69
6. Kurtuluş Savaşı: Niçin Ve Nasıl?……………………………………………….. 76
7. Tarık Buğra İle Bir Konuşma …………………………………………………….. 82
8. Tarık Buğra’yla Mülakat …………………………………………………………… 88
9. Tarık Buğra İle Bir Konuşma ………………………………………………….. 109
10. Tarık Buğra Ve Türk Edebiyatının Dünü-Bugünü…………………….. 113
11. Tarık Buğra İle… ………………………………………………………………… 123
12. Tarık Buğra İle Mülakat ……………………………………………………….. 127
13. Gençler Ve Tarık Buğra………………………………………………………… 136
14. Anket: Tarık Buğra ………………………………………………………………. 142
15. Osmancık’ın Sırrı…- Osmancık Romanıyla Okuyucularınıza Vermek
İstediğiniz Nedir? ……………………………………………………………… 147
16. Tarık Buğra İle Osmancık Üzerine Bir Mülakat……………………….. 150
17. Küçük Ağa Hayatımın Romanıdır!…………………………………………. 157
18. Tarık Buğra İle Siyaset Konuşmak………………………………………….. 164
19. Buğra’nın Ağzından Küçük Ağa…………………………………………….. 174
20. “Ödülü Hakedilmiş Sayıyorum!..” …………………………………………. 177
21. Tarık Buğra İle Bir Konuşma …………………………………………………. 182
22. Tarık Buğra İle Mülakat………………………………………………………… 187
23. Tarık Buğra İle Sanatı Ve Sanat Dünyası Üzerine Sohbet………….. 190
24. Tarık Buğra İle Mülakat………………………………………………………… 202
25. Ben Sağda Da Solda Da Değilim ……………………………………………. 215
26. Tarık Buğra İle… …………………………………………………………………. 234
27. Tarık Buğra İle Mülakat………………………………………………………… 241
28. Tarık Buğra İle Mülakat………………………………………………………… 248
29. Tarık Buğra Ve Güneş Rengi Yapraklar …………………………………… 253
30. Tarık Buğra İle Romanları Üzerine Sohbet ……………………………… 289
31. Tağrık Buğra İle Eleştiri Üzerine Sohbet…………………………………. 298
32. Ekmek Parası Yüzünden………………………………………………………. 310
33. Tarık Buğra İle Konuşmak…………………………………………………….. 319
34. Tarık Buğra İle Son Sohbet……………………………………………………. 322

Sunuş

BIlIndIğI üzere Tarık Buğra, edebiyatın birçok alanında eser vermiş, eserlerini verirken düşünceler üretmiş; tartışmalara, polemiklere katılmış bir yazarımızdır. Onun, kendine özgü düşünce, görüş ve yorumlarının asıl kaynağı kuşkusuz makaleleriyle denemeleridir. Hikâye ve romanları ise, onun sanatsal gücünü, edebiyatçı kimliğini ortaya koyan örneklerdir. Onun farklı bir düzlemde yer alan ve yazarlık hayatı boyunca zaman zaman dillendirilen söyleşileri de önemli. Buğra’yı, önce fikir sahibi aydın bir insan, sonrasında yetenekli bir yazar/sanatçı yönüyle tanımanın kestirme yolu söyleşilerden geçmektedir. Buğra nasıl yetişti, nerelerden geldi, hangi emel ve hedeflerin peşinde koştu, nasıl yazar oldu, bu uğurda hangi fedakârlıklarda bulundu, nasıl bir sanat anlayışını benimsedi, nihayet sahip olduğu kültürel ve sanatsal birikimi eserlerinde nasıl kullandı? Bu soruların karşılığını büyük ölçüde söyleşilerde buluyoruz. Onlar, bir bakıma Buğra’nın pedagojik ve kültürel müktesebatıyla birlikte poetik anlayışıyla tercihini vermektedir. O yüzden söyleşiler, önemli ve değerli metinlerdir.

Bir bakıma söyleşiler Buğra’yı tanımak bâbından “Okunmazsa eksik kalır!..” diye niteleyeceğimiz türden metinlerdir: Öyle olmalıdır; çünkü Tarık Buğra’nın ‘dil’, ‘edebiyat’, ‘sanat’, ‘tarih’, ‘roman’, ‘hikâye’, ‘gazete’, ‘gazetecilik’, ‘Doğu/Batı’, ‘Osmanlı’, ‘milliyetçilik’, ‘okumak’, ‘yazmak’ vs. gibi başlıklar altında değerlendirebileceğimiz söyleşileri, salt onun düşünce ve edebiyat dünyasına ayna tutmakla kalmaz,aynı zamanda bizi de toplumsal, kültürel konular üzerinde düşünmeye davet eder. Doğrusu böyle bir beklenti ile söyleşileri hazırladık. Hazırladığımız söyleşiler daha önce kitaplaştırılmıştı.* Ancak geçen sürede yaptığımız gazete/dergi araştırmalarında elde ettiğimiz metinler, yeni baskıyı bir hayli genişletti.

Yine bu amaçla derlediğimiz bazı kısa konuşmaları da, gazete sayfalarında unutulmasın düşüncesiyle kitap bünyesinde “Kıssadan Hisse” başlığı altında verdik. Ayrıca söyleşi metinlerini, ait oldukları gazete/dergi görselleriyle ya da Tarık Buğra’nın konuya/gündeme uygun fotoğraflarıyla görsellik itibariyle daha çekici hale getirdik.ü Sonuç olarak kitap, hem metin zenginliği hem de görsellik bakımından farklı formata büründü. Kitabı yayımlarken emeği geçenlere; başta söyleşileri gerçekleştiren asıl emek sahiplerine, zarif desteğiyle Tarık Buğra’nın değerli eşi Hatice Bilen Buğra’ya, kitabın basımını üstlenen Ötüken Neşriyat’ın değerli mensuplarına teşekkür ederim.

TARIK BUĞRA:
HAYATI, SANATI VE ESERLERI

Aslen Erzurumlu Mehmet Nazım Bey ile Akşehirli Tahiroğullarından Nâzike Hanım’ın oğlu olan Süleyman Tarık, Akşehir’de doğdu (2 Eylül 1918). Baba Mehmet Nazım Bey, ‘Ağır Ceza Reisi’ olarak görev yapan, siyaset ve edebiyatla ilgilenen Akşehir’in önde gelenlerinden, çevresince sevilen biridir. Anne Nâzike Hanım ise, bizim toplumsal yapılanmamızda ağırlığı olan ‘ümmi kültür’den nasiplenmiş, tipik bir Anadolu kadınıdır.

Süleyman Tarık, bir anlamda kendisine hayat boyu rehberlik edecek olan ‘muhafazakâr’ ve ‘muhalif’ duruşun ilk izlerini bu iki insandan, bu iki insanın yapılandırdığı aileden alır. Okula gitmeden önce alfabe ve okuma sorununu çözen Tarık Buğra, zaman içinde babasının mütevazı kitaplığında yer alan Rübâb-ı Şikeste, Şerare, Safahat gibi kitaplar aracılığıyla edebiyatla, Mesnevi ve annenin ümmî kültürden aktardığı bilgilerle klasik kültürle, Tarih-i Cevdet’le tarihle; nihayet okumayı iyiden iyiye ilerlettiği vakitlerde de biriktirdiği harçlıklarla alıp okuduğu Aynalı Dolap, Tilki Leman, Çekirge Zehra gibi polisiye/popüler karışımı kitaplarla -gelecekte kalem oynatacağı- roman türüyle tanıştı. Akranlarına göre farklı bir donanımla ilkokula başlayan Tarık Buğra, hem dur durak bilmeyen yaramazlıkları hem de zekâsı ve cesaretiyle öğretmenlerinin dikkati çekti. Bu konuda, Ortaokulda Türkçe dersine giren Rıfkı Melûl Meriç’i özellikle anmak gerekir. Çünkü Tarık Buğra’ya; sanatı, edebiyatı sevdiren; onu, farklı yazarları ve kaynakları okuyarak farklı düşünmeye yönlendiren ilk kişi, Rıfkı Melûl olmuştur. İlk ve Ortaokulu Akşehir’de okuyan Tarık Buğra, Lise öğrenimine ‘yatılı’ olarak İstanbul Erkek Lisesi’nde başladı. Burada, hayatına yön veren bir diğer isimle, edebiyat dersine giren Hakkı Süha Gezgin’le tanıştı.

Hakkı Süha, öneri ve uyarılarıyla onu yazmaya yönlendiren, bu yönde onu cesaretlendiren ilk rehberdir. Buğra, ilk Türkçe terbiyesini aldığı Rıfkı Melûl ile Hakkı Süha’yı hiçbir zaman unutmamış ve onları her zaman saygı ile anmıştır. Lisenin yatılı kısmının kapatılması üzerine Haydarpaşa Lisesi’ne gönderilen Tarık Buğra, burada uyum sorunu yaşayınca Konya Lisesi’ne naklini aldırdı ve buradan ‘Pekiyi’ derece ile mezun oldu (1936). Aynı yıl, mezuniyet derecesinin getirdiği avantajla sınava girmeden kaydını İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne yaptırdı.

İstanbul’da geçirdiği ilk günlerde hocası Rıfkı Melûl Meriç’le yeniden karşılaşması, onun aracılığıyla dönemin en önemli edebiyat ve kültür mekânlarından biri olan Küllük’ü tanıması; nihayet burada Yahya Kemal, A.H. Tanpınar, Mükrimin Halil İnanç, Mahmut Kemal İnal, Fuat Köprülü gibi bilim adamı ve edebiyatçılarla tanışması, Buğra’nın hayatını ve hayattan beklentisini değiştirmiştir. Küllük’e hâkim olan entelektüel hava ile felsefe, Tarık Buğra’yı biraz boheme, biraz serseriliğe kayan hayatın kucağına sürükledi. Bu vakitlerde edebiyatçı olma kaygısı, üniversite diplomasına sahip olma beklentisinin önüne geçtiğinden, üniversite öğrenimine pek önem vermedi. Nitekim iki yıl üst üste devam etmediği için Tıp Fakültesi’nden atılan Tarık Buğra, yeniden öğrenci olmanın hevesiyle kaydını Hukuk Fakültesi’ne yaptırdı. Ancak Hukuk’a üç yılı aşkın bir süre devam etmesine rağmen, oradan da diploma almadan ayrıldı. Öğrenim açısından söz konusu olumsuzlukların yaşandığı bu dönemler, aynı zamanda Tarık Buğra’nın ruhunda ‘yazarlık mayası’nın tutmaya başladığı yıllardı.

Lâkin ortada, yazar olma isteğinin dışında, henüz somut bir şey yoktu. Üstelik okuması için ev satmak dâhil her türlü fedakârlığı gösteren ailesine karşı mahcup ve suçluluk duygusu içindeydi. Bu psikolojinin baskısıyla ailesinden sürekli kaçan, tek teselli yeri olarak Küllük’e sığınan ve yazarlığa adım atamamanın getirdiği sıkıntıyla tam bir açmaza düşen Tarık Buğra’yı, bu durumdan talihin hazırladığı bir tesadüf kurtarmıştır. Üsteğmen olan teyzesinin oğlu Mustafa Topbaş, onu, Küllük’ün bohem ağırlıklı atmosferinden uzaklaştırmak için, tayininin çıktığı Kayseri/Pınarbaşı’na gitmeye razı eder (1942). Derin yalnızlıklar içinde kendi kendisiyle hesaplaşma fırsatını yakalayan genç Tarık için, Pınarbaşı, diyebiliriz ki tam anlamıyla bir dönemeç olacaktır: Burada özeleştirisini yapmış, bolca okuma fırsatını yakalamış, yazarlığı için malzeme ve moral depolamıştır.

Yine bugünlerde teyze oğlunun önerisi üzerine askerlik vazifesini yapmak üzere sevkini isteyen Buğra, önce Ankara’da temel eğitim alır; ardından İskenderun’a sevkedilir. Askere giderken yaptığı aile ziyareti günlerinde girdiği bir iddia üzerine yazdığı Arayan Bulur adlı radyofonik piyesini Ankara Radyosu’na gönderir. Oyun yayımlanır. Yazarlık hayatının ilk telif ücretini bu oyunla alan Tarık Buğra, doğal olarak mutlu olmuş, geleceğe umutla bakmıştır. Disiplinsiz bir askerlik süreci geçiren, dolayısıyla sürgün cezalarına çarptırılan Tarık Buğra, bu süreçte Yalnızların Romanı ile bu romandan esinlenerek yazdığı Akümülatörlü Radyo piyesini tasarlar. Askerlik bitiminde Buğra, bir valizi ve valizinde yer alan bu iki eserle beş parasız yine İstanbul’a, yine alışık olduğu hayata döner.

Askerlik arkadaşı Ahmet Ateş’in önerisiyle yeniden üniversiteye, Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’ne kaydını yaptıran Buğra, aynı zamanda bir başka askerlik arkadaşı Halit Tanyeli’nin aracılığıyla Şişli Terakki Lisesi’nde bulduğu ‘muallim muavinliği’ görevinden elde ettiği para ile geçimini kıt kanaat sağlamaya çalışır. İlerlemiş yaşı, bilgisi, görgüsü ve cesaretiyle farklı bir öğrenci kimliğine sahip olan Tarık Buğra, fakülte hocalarıyla ‘hoca-öğrenci’ ilişkisinin ötesinde adeta arkadaş gibidir. Özellikle Mehmet Kaplan’a yakındır ve bu yakınlık, onun geleceği ve yazarlığı üzerinde etkili olacaktır.

SAVAŞÇI

Yolun ormana düşecek… balta girmemiş;
Kurnaz ol… acımasız.
Tek karşılamaya, savmaya savuşturmaya değil,
Karşı saldırıya da… hemencecik… ânında
Hazır olabilecek misin?
Tetikte, tetikte, tetikte
Ve gerilmiş yay gibi… hep… kalabilecek misin?

Pusuların, sinsiliklerin, hilelerin
Ve dişlerin, pençelerin korkusu vardır;
Alabilecek misin?

Ve orman güzeldir;
Binbir çeşit kanatlı… pırıl pırıl.
Akıl almaz renklerde, biçimlerde…
Sonra çiçekler…
Ve ışık tortuları!
Orman güzeldir
Görebilecek misin?

Orman güzeldir;
Işık sızdırmayan kuşkuların, korkuların
Ve nefes kesen bekleyişlerin anaforunda
Tadabilecek misin?
Ha?
Tadabilecek misin?

Yolun ormana düşecek… balta girmemiş;
Pusular, sinsilikler,
Hilelerin her çeşidi, kalleşlikler ormanıdır bu;
İnsan’a susamışlıklar ormanı!
Kız güzelliklere açık,

Sevinçlere açık
Ve en yumuşak duygularla yüklü coşkulara açık
Kalabilecek misin?

Toplan borusunundur bu ses;
Ormanın uğultularına karışmış;
Yiğitlere!

Dinle yüreğini.
Ne duruyorsun? Kuşan da gel.
Hemen gel.
Gelebilecek misin?”

(Tarık Buğra, “Savaşçı”, Tercüman, 19.5.1975)

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Söyleşi
  • Kitap AdıEdebiyatın Yolları Taştan
  • Sayfa Sayısı340
  • YazarTarık Buğra
  • ISBN9786051557175
  • Boyutlar, Kapak12 cm x 19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviÖtüken Neşriyat / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Dünyanın En Pis Sokağı ~ Tarık BuğraDünyanın En Pis Sokağı

    Dünyanın En Pis Sokağı

    Tarık Buğra

    Türk romancılığının usta yazarlarından biri olan Tarık Buğra, romanı, “kâinatı ve insanları bir mizaca göre yeniden yaratmak” şeklinde tanımlar. İnsanı, en gerçek ve inkâr...

  2. Düşman Kazanmak Sanatı ~ Tarık BuğraDüşman Kazanmak Sanatı

    Düşman Kazanmak Sanatı

    Tarık Buğra

    Bütün alçakgönüllülüğüme, kadir kıymet bilme çabalarıma rağmen kendini beğen­miş sayıldım ve yığınla düşman kazandım. Sevdiğim üç patrondan birisi, rahmetli Ali Naci Karacan bile, ga­zetesindeki...

  3. Siyah Kehribar ~ Tarık BuğraSiyah Kehribar

    Siyah Kehribar

    Tarık Buğra

    Yazarın ilk romanıdır. Türkiye’yi ve Türk insanını çok iyi tanıdığını sonraki kitaplarında ispat eden yazar bu kitabında sadece “insanı ele alır. Kitabın ilk baskısının...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Hayali Yerlerden Yemek Tarifleri ~ Alberto ManguelHayali Yerlerden Yemek Tarifleri

    Hayali Yerlerden Yemek Tarifleri

    Alberto Manguel

    Hayali Yerlerden Yemek Tarifleri Okumanın Tarihi ve Geceleyin Kütüphane gibi kitaplarıyla tanıdığımız Alberto Manguel, daha önce Hayali Yerler Sözlüğü’nde anlattığı düşsel ülkelere doğru yeni...

  2. Metris’ten Meclis’e ~ Fehmi Işıklar- Ekin Kadir SelçukMetris’ten Meclis’e

    Metris’ten Meclis’e

    Fehmi Işıklar- Ekin Kadir Selçuk

    “Mağlubiyet değil ama… Gelecek kuşaklara üzerimizdeki yükü bırakmak zorunda olduğumuz için eziklik hissediyorum… [ama] en azından bu mücadeleye katıldığım için mutluyum… Verdiğim mücadele onurlu...

  3. Burada Mutlu Değilim ~ Jale SancakBurada Mutlu Değilim

    Burada Mutlu Değilim

    Jale Sancak

    Dünya nasıl bir yer sana göre? "Çok tehlikeli bir yer. Yani her an başınızın derde girebileceği bir yer. Mümkün olduğu kadar az yara bere alarak hayatta kalmak gerektiğini düşünüyorum ben."Gelecekten umutlu musun? Bir gün bu ülkede devrim yapılacağına inanıyor musun? "Gelecekten çok umutluyum. Devrim olacağına kesinlikle inanıyorum. Türkiye'de bunu yapacak güç var ve biz bunu yaratabiliriz. Bu kendi kendine olacak bir şey değil, örgütlemeyle, mücadeleyle, çoğalmayla gerçekleşebilir ancak. Yani siyasi mücadeleyle."

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur