Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

FRAU
FRAU

FRAU

Murat Terlemez

Esrarengiz dans çılgınlığından esinlenilmiştir. Bu Orta Çağ öyküsünde, günlük yaşam olaylarının zamanları değişiklik gösterebilir…

Esrarengiz dans çılgınlığından esinlenilmiştir. 

1518 TEMMUZ

Strasbourg, FRANSA 

Bu Orta Çağ öyküsünde, günlük yaşam olaylarının zamanları değişiklik gösterebilir…

AZİZ VİTUS

Hristiyan inancına göre, Sicilyalı “Aziz Vitus”, Roma İmparatorluğu’nu birlikte yöneten Diocletianus ve Maximianus döneminde (303 yılı), Hristiyanlara karşı uygulanan zulüm sırasında, bu zulme daha fazla dayanamayarak şehit düşmüştür. Onu fazlasıyla önemli kılan ise, Orta Çağ Roma Katolik Kilisesi’nin on dört kutsal yardımcısından biri olarak nitelendirilmesidir. Nitekim Almanlar, Orta Çağ’ın sonlarına doğru “Aziz Vitus Bayramı”nı kendi anıtı önünde dans ederek kutlamış, ona olan inançlarını ve sevgilerini yüzyıllar geçmesine rağmen günümüze kadar ulaştırmayı başarmışlardır. Şimdilerde dahi, her haziran ayının on beşinde kutlanan bu dans, fazlasıyla sevilmiş, hatta çok eskilerde “Aziz Vitus Hastalığı” diye bilinen “Sydenham Koresi” hastalığının ismine dahi ilham olmuştur. Aziz Vitus, ayrıca dans sanatıyla ilgilenen insanların ve epilepsi hastalarının azizi olarak da anılmaya başlamıştır. Aziz Vitus’un “Dans Çılgınlığı” veya “Dans Vebası” olarak adlandırılan bulaşıcı hastalığı, Hristiyan halkına fenalık etmek için musallat ettiği fazlaca bir kesim tarafından benimsenmiştir. Günden güne bu veba, Yunancada “dans” anlamını taşıyan “Choros” ve çılgınlık anlamına gelen “Mania” sözcüklerinin birleşiminden “Chorosmania” kavramını oluşturmuştur.

DANS ÇILGINLIĞI

İlk olarak 600 yıllarında, çeşitli efsanelere göre Hamsin Yortusu sırasında durmadan dans eden insanlara rastlanmış. Bu dans çılgınlığı, 1020 yılında Berburg’da birkaç çiftin sebepsizce dans etmesiyle efsane olmaktan çıkmaya başlamıştır. Ancak bu çılgınlığın efsane olmaktan çıkmaya başlaması, yerini fazlasıyla esrarengiz ve önüne geçilemeyen olaylara bıraktı. Bu çiftlerin dansları, Kiliselerdeki Noel duasına denk gelmesiyle birlikte, pek de aydınlık sayılmayan Orta Çağ’ı, daha da zifiri karanlığa gömüyordu. Bu dansı kilise, Noel duasına karşı yapılan bir saygısızlık olarak görüyordu. En trajik yanı ise, şeytanla iş tutmalarına olan inançlarının ortaya çıkması ile bundan sonra da bu inançlarına sıkı sıkıya bağlı olacaklarıydı. 1237 yılında, yüz çocuğun Erfurt’tan Arnstadt’a kadar çılgınca şarkılar söyleyip dansa tutulmaları, tıpkı atlar gibi çatlayarak ölmelerine sebep oluyordu. 1278 yılında ise Strasbourg’da sayıları yaklaşık iki yüze yakın olan bir grup, Maas Nehri Köprüsü üzerinde sebepsiz danslarından dolayı yıkılan köprüyle nehre düşmüş ve ancak kendilerine dur diyebilmişlerdi. Aynı esrarengizlikle, 1374’de Belçika, Hollanda ve Fransa’da yaşanmış bu ölümler… 1428’e gelindiğinde ise, Almanya Aachen’de bir rahibin son nefesine kadar çılgınca dans etmesi sonucu, kalbine hükmedemeyerek gözlerini bir daha açamaması gerçeği…

Temmuz 1518

Yine Schaffhausen’de bir papazın sonsuzluğa uzanmasına sebep olan, durmak bilmeyen dans tutulması… Aynı yıl Zürih’te bir grup kadının, durdurulamayacak derecede dans etmeye başlaması ve sonunda cadılıkla itham edilmesi… Hatta milyonlarca insanın bulaşıcı olan “Kara Veba” hastalığında da cadılıkla suçlanması… Akabinde de Engizisyonlarda yargılanıp, yakılarak öldürülmeleri…

Papalar, zamanında bu sır ölümlerle ilgili, insanların günahlarının bedellerini ödediklerinden, Tanrı’nın gazabına uğradıklarından, Şeytan’a hizmet amacıyla satılık ruh ve bedenlerini görücüye çıkardıklarından söz edermiş… Hatta, Aziz Vitus’un lanetinden sıkça bahsetmeye başlamışlar. Ancak Schaffhausen’deki papazın ölene kadar dans etmesi, kafaları fazlasıyla karıştırmış. Öyle ki dinine düşkün, Tanrı yolunda, temiz bir papazın Şeytan’a esir düşmesi imkânsız bir şeydir herhalde… Çok daha eski zamanlarda dans vebasına düşenler, Aziz Vitus’un Kilisesi’ne gidip şifa ararlarmış. Bedenlerinin titrek hallerine, Azizin telkinle konuşmasıyla son verirlermiş. Ayrıca bu dans çılgınlığının, yıllar yılı dilden dile Antik Yunan ve Antik Roma’da dinsel ayinlerde icra edilen danslara benzediği söylenirmiş…
31 Ekim 1517 günü, Wittenberg’de bir kilisenin kapısına doksan beş maddelik protesto metni asılarak Hristiyanlıkta yeni bir mezhep olan Protestan reform hareketi başlamış ve Protestanlık, bu tarihten sonra Katoliklik ve Ortodoksluk mezhebine kardeş olarak katılmıştı. Protestanlık, daha çok Katolik Kilisesi’nin fazlasıyla zenginleşmesi, yozlaşması ve siyasetle iç içe olmasından dolayı reform hareketi olarak

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Sen Bir Şey Değil Her Bir Şeysin ~ Murat TerlemezSen Bir Şey Değil Her Bir Şeysin

    Sen Bir Şey Değil Her Bir Şeysin

    Murat Terlemez

    Bu yolculukta sizlere büyük değerlerimize ait alıntılarla eşlik edeceğim. Dilerim, sözleri sözümüz; sesleri sesimiz olsun... Her bir çiçeğin anlam bulması umuduyla…

  2. Dil-Küşâ ~ Murat TerlemezDil-Küşâ

    Dil-Küşâ

    Murat Terlemez

    Kıvrımlı buzul sarı saçları, başındaki Fascinatör siyah şapkasına rağmen Boyacıköy yokuşunun hafif rüzgârı ile omuzlarından hareketlenip tekrar yerine konuveriyordu. Tacına iliştirilmiş tüyler rüzgârdan uçuştukça, şapkasının desenlerinden kanatlanan cennet kuşuna dönüşüyordu. Üzerinde dizlerine kadar saran siyah jarse kumaşıyla bluzan korsaj bir elbisesi vardı.

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Eylül’ü Beklemek ~ Ercan Kaya Eylül’ü Beklemek

    Eylül’ü Beklemek

    Ercan Kaya

    Her şey zamanın içinde savrulup gider. Unutulur mu? Asla unutulmamalı. Değerli olan yalnızca zamandır. Geçmiş ise geçmişin olmalıdır. Yükleri ağır olur. Onları bırakın. Size...

  2. Düşman ~ Meryem CoşkunoğluDüşman

    Düşman

    Meryem Coşkunoğlu

    Baktığı yeri donduracak kadar vahşi gözlerini etrafta gezdirdi. Avını gözetliyordu, bulduğunda yakasını asla bırakmayacaktı. Aldığı her nefes, ciğerlerini yakıyordu içten içe. Bu duygudan sadece ama sadece aç olan intikam duygusunu beslediğinde kurtulacaktı. Aradığını bulduğu gibi sırtı gerildi. Yaslandığı deri koltuktan çıkan rahatsızlık verici ses, gürültü yüzünden duyulmuyordu bile ama o, bundan dahi rahatsız oluyordu. En ufak aykırı, beklenmeyen ses, savunmaya geçmesine neden oluyordu.

  3. Hümeyra (Cep Boy) ~ Naşide GökbudakHümeyra (Cep Boy)

    Hümeyra (Cep Boy)

    Naşide Gökbudak

    Ayvalık’ın o güzelim sahillerinden İstanbul’a uzanan ve zaman içerisinde filizlenen bir aşk hikâyesi Hümeyra koltuğun arkasına yaslanmış, gözlerini kapamıştı. Emirgân’a ne zaman geldiklerini fark...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur