Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Gün Eksilmesin Penceremden
Gün Eksilmesin Penceremden

Gün Eksilmesin Penceremden

Cahit Sıtkı Tarancı

Tarancı denilince akla önce Otuz Beş Yaş şiiri gelir. Tarancı’nın bir dönem öyküler yazdığı bilinir elbette ama özellikle genç kuşak bu öyküleri görmemiş, okumamıştır….

Tarancı denilince akla önce Otuz Beş Yaş şiiri gelir. Tarancı’nın bir dönem öyküler yazdığı bilinir elbette ama özellikle genç kuşak bu öyküleri görmemiş, okumamıştır. Ta ki Cumhuriyet Kitap dergisinde Fethi Naci’nin “Seçilmiş Hikâyeler” başlıklı köşesinde Tarancı’nın bir öyküsü yayımlanıncaya dek. “Dördüncü Sevgiliyi Ararken” adlı bu öykü özellikle genç okurlar tarafından çok beğenilmiştir. Büyük şairin usta işi öykülerini Sadık Aslankara’nın önsözüyle sunuyoruz. Yine de onun öykülerini okurken şairle değil bir öykücüyle karşılaştığımız kanısındayım ben. Kaldı ki Cahit Sıtkı’nın kendisi de şairliğinin değil, öykücülüğünün dikkate alınmasını istemiş olsa gerek söz konusu ürünlerinde. Çünkü kurduğu evrende sürekli dramatik bütünlük aramaya girişmesi, üstelik öykülerin alımlanmasını kolaylaştırmak üzere bunu enikonu serüven duygusuyla, kışkırtıcı merak dürtüsüyle desteklemesi, kimi öykülerinde duygu şaşırtmacası verdirmesi öykücü yanını şairliğinden ayırdığını tanıtlayan önemli birer gösteren.

İÇİNDEKİLER

Sunuş……………………………………………………………………… 11
Cahit Sıtkı’nın öyküleri, öykücülüğü……………………………. 13
Pencerelerden Korkan Adam ………………………………………. 27
Kolalı Yaka ………………………………………………………………. 31
Randevu………………………………………………………………….. 39
Yalan Söyleyen Mektup……………………………………………… 44
Bir Kış Gecesi…………………………………………………………… 50
Vicdan Abla’nın Kedileri ……………………………………………. 54
Telefonda Bir Konuşma ……………………………………………… 60
Taş Bebek………………………………………………………………… 67
Hakikatten Sonra Hayal …………………………………………….. 72
Leblebici …………………………………………………………………. 78
Tramvaydaki Adamlar ……………………………………………….. 81
Küçüklerin Dostu……………………………………………………… 85
Papatya……………………………………………………………………. 89
Yaşamak Lazım! ……………………………………………………….. 95
Azrail’in Vicdan Azabı …………………………………………….. 100
Çirkin Kız ……………………………………………………………… 104
Bir Uykusuzluk Gecesi…………………………………………….. 108
Akşamcı ………………………………………………………………… 112
Rüyada Gezdiğim Ev ………………………………………………. 116
Bir Aşk Masalı ………………………………………………………… 119
Bir Kadın……………………………………………………………….. 123
Âşık Adam …………………………………………………………….. 126
İkinci Öldürüşü………………………………………………………. 130
Damat Bey …………………………………………………………….. 135
Hayat Bu!………………………………………………………………. 139
Hayatını Yaşadığım Adam ………………………………………… 143
Balayı Seyahati……………………………………………………….. 147
Dördüncü Sevgiliyi Ararken……………………………………… 151
Kötülük Yapayım Derken …………………………………………. 155
Hayat!…………………………………………………………………… 160
Abbas……………………………………………………………………. 166
Otel Hizmetçisi………………………………………………………. 174
Yadigâr………………………………………………………………….. 180
Teselli Bürosu…………………………………………………………. 185
Arkadaş İnceliği………………………………………………………. 191
Mavromatis Efendi………………………………………………….. 196
İmkânsız Saadet ……………………………………………………… 202
Eldiven………………………………………………………………….. 207
Kartopu…………………………………………………………………. 211
Hacı Fettah Efendi ………………………………………………….. 217
Ben Üvey Ana Olmayacağım…………………………………….. 222
Hayat Bildiğini Okur……………………………………………….. 227
Bir Adam……………………………………………………………….. 232
Sözlükçe………………………………………………………………… 237

SUNUŞ

Cahit Sıtkı Tarancı’nın öyküleri yıllar önce İsmail Cem tarafından bir araya getirilerek, fotokopileri, Can Yayınları’nda Erdal Öz’e teslim edilmişti. Tarancı’nın bir dönem öyküler yazdığı biliniyordu elbette; ama özellikle genç kuşak bu öyküleri görmemiş, okumamıştı. Bu yüzden Tarancı denince akla Otuz Beş Yaş şiirinden başka bir şey gelmiyordu. 2005 başında yayınevi arşivi yenilendi; bütün eski dosyalar ile 1981 yılından bu yana basılmış kitaplar derlenip bir araya getirildi, numaralandı ve sağlıklı, kalıcı bir arşiv elde edildi. Bu çalışmalar sırasında İsmail Cem’in teslim ettiği dosya da gündeme geldi. O günlerde Cumhuriyet Kitap dergisinde Fethi Naci’nin “Seçilmiş Hikâyeler” başlıklı köşesinde Tarancı’nın bir öyküsü yayımlandı. “Dördüncü Sevgiliyi Ararken” adlı bu öykü, özellikle genç okurlar tarafından çok beğenilmişti. Bu çalışma yapılırken öykülerin yayımlandığı Cumhuriyet gazetesinin 1937- 1945 yılları yeniden tarandı, şairin öykü yayımladığı başka dergilere bakıldı; böylece bu güzel seçki oluşturuldu. Tarancı’nın 43 öyküsü ilk kez bir araya gelmiş oldu. Bu kitap için M. Sadık Aslankara’dan bir önsöz ile bir inceleme yazısı isteyen Erdal Öz, ne yazık ki kitabı göremeden aramızdan ayrıldı; ama şimdi kitap onun önerdiği başlıkla, Gün Eksilmesin Penceremden adıyla, yayımlanıyor. Kitabı onun güzel anısına adıyoruz. M. Sadık Aslankara, Cahit Sıtkı Tarancı’nın söyleyişini, tadını bozmamak için metinlerdeki eskimiş sözcükleri değiştirmedi. Ama kimi metinleri genç okurlara okutarak, bu kelimeleri biraz da genç okurun gözünden saptadı ve bunlar için kitabın arkasına bir de sözlükçe hazırladı. Metinlere, yazım yenilemesi dışında (söyliyen/söyleyen gibi) dokunmadı. Edebiyatımızın bu büyük ustasını ölümünün 50. yılında bu kitapla anarken öykülerin bir araya gelmesinde emeği geçen İsmail Cem’e ve M. Sadık Aslankara’ya teşekkür ediyoruz.

İstanbul, 2006

PENCERELERDEN

KORKAN ADAM

Gazetemin birinci sayfasındaki mühim siyasi haberleri okumuş, iç sayfalardaki müteferrik haberlere göz gezdiriyordum. “İzmir’de müessif bir kaza” başlıklı bir haberin daha ilk satırında, elimde ayna olmamasına rağmen, benzimin kül gibi olduğunu hissettim. Kara haber şuydu:

zmir’in kurtuluşuna tesadüf eden 9 Eylül gecesi, bütün İzmir’in bu sevinçli yıldönümünü fener alaylarıyla, türlü şenliklerle kutluladığı bir saatte, Kordonboyu’nda Çiçek Apartmanı’nın dördüncü katında oturan İzmir Lisesi edebiyat muallimlerinden Hilmi Çekingen, yatak odasının penceresinden şehrayini seyrederken muvazenesini kaybederek aşağı düşmüş, beyni parçalanarak ölmüştür.

Eski bir mektep arkadaşımın bu beklenmedik ölümünden mütevellit teessürüme, hazin bir hayret de karışıyordu. Hilmi’nin pencereden düşerek ölmesi. Nasıl ki bazı genç kızlar gök gürlemesinden, bazı hanımefendiler fareden, bazı kılıbık kocalar karılarından korkar; Hilmi de pencerelerden dehşetli surette korkardı. Onu ilk tanıdığım günü hiç unutmam. Galatasaray’a yeni girmiştim. O gün sınıfta, dilini bilmediğim bir memlekette imiş gibi sıkılmıştım. Geceleyin, mütalaadan sonra, yatakhaneye çıktığımız zaman, karyolamın pencere yanında kurulduğunu görünce büsbütün canım sıkıldı. Bünyemin zayıflığı, soğuktan çabuk müteessir olmam beni sıhhat hususunda son derece ihtiyatlı ve tedbirli bulunmaya mecbur ediyordu. Yanımda yatan çocuğun, pencere önünü duvar dibine tercih edeceğini –leyli mektep yatakhanelerinde pencere önünde yatmak adeta bir imtiyazdır, orada ya mektebin kıdemli talebeleri yahut da pazısına güvenenler yatar– umarak, “Affedersiniz kardeşim,” dedim, “sizden bir ricada bulunacaktım, yerlerimizi değişebilir miyiz? Pencere önünde yatmak sıhhatim için tehlikeli de…” Henüz ismini bile bilmediğim bu çocuk, hiçbir sebep zikretmeden, “Olmaz kardeşim,” dedi, “ben yerimi değiştiremem.” O gece, bu hodbinlikten dolayı bu çocuğa içerlediğim halde, sonraları, tabiatlarımız arasındaki benzerlik, edebiyat aşkımız ve riyaziye nefretimiz bana öfkemi, ona hodbinliğini unutturarak aramızdaki münasebeti, herhangi bir sınıf arkadaşlığından can ciğer dostluğa kadar götürdü; öyle ki içtiğimiz su ayrı gitmez olmuştu. Bir öğle teneffüsü, bütün çocuklar teneffüsteyken arka sıralardan birine çekilmiş, Victor Hugo’nun şiirlerini okuyorduk. Birden teneffüshanede bir gürültüdür koptu, hemen yerimden fırlayarak pencereye koştum, bahçede maç vardı, oyuncular arasında penaltıdır değildir, diye bir kavga çıkmıştı, bütün futbol maçlarımızda olduğu gibi. Yerinden kımıldamamış olan Hilmi’ye dönerek: “Koş bak,” dedim, “sekizden Necati ile dokuzdan Hikmet tutuşmuşlar…” Fakat Hilmi hiç oralı olmadı. Tekrar yanına geldiğim zaman dayanamadım. “Yahu,” dedim, “dışarı âlemle hiç alâkadar olmuyorsun! N’olacak senin bu pasif halin?” Ellerini önümüzde duran kitabın açılmış yaprakları üstüne bastırarak, ayağının nasırına basılmış bir adamın can acısıyla,“Ah bilseydin!” dedi ve başladı anlatmaya:

“Altı aylıkken mi, bir yaşımda iken mi pek bilmiyorum, fakat henüz memeden kesilmemişim, bir gece, mevsim yaz olacaktı ki şehrin dışındaki sayfiye köşklerinden birinde bulunuyorduk. Galiba biraz da hasta ve mızmız bir çocuk olduğum için, o kadar çok ve fasılasız ağlamışım ki, tesadüfen uykusu kaçan babam, uyuyamamasını benim ağlamama hamlederek, uykusuzluğun son haddine getirdiği bir asabiyetle yatağından fırlamış, beni beşiğimden kaptığı gibi, açık duran pencereye koşmuş ve annem tam vaktinde yetişmeseymiş, pencerenin ötesindeki siyah ve korkunç boşluğa atıyormuş. On sekiz senelik hayatımda babamın o çılgın hareketi yapamadığına esef ettiğim karanlık anlar olduğu gibi, bu çılgınlığın önüne geçen anneme, su katılmamış sevgime ilaveten, minnet ve şükran duyduğum aydınlık anlar da oldu. Fakat alınyazımın yazıldığı o gece, çocuk ruhum üzerinde öyle derin bir tesir yapmış olacak ki, o ecel penceresi daima gözlerimin önündedir ve o pencerenin ötesindeki siyah ve korkunç boşluk, Paskal’ın kımıldayan uçurumu gibi, yanı başımdan ayrılmadı, bugüne kadar mektep hayatımın her safhasında bana refakat etti. Bunun içindir ki her pencereyi o pencereye benzetiyor ve pencere kenarında durmaya, pencereden dışarı bakmaya, hele pencere yanında yatmaya korkuyorum. Hâlâ hatırımdadır, yedi-sekiz yaşlarımda vardım; ramazandı, minarelerde mahyalar kurulmuştu. O zaman, benden küçük iki kardeşim daha olduğu için artık annemin yanında değil, büyükannemin yanında yatıyordum. Büyükannemin birinci kattaki odasından mahallemizdeki caminin minaresini görebilmek için, boyumuzun küçüklüğü hasebiyle pencere parmaklığına tırmanmamız lazımdı. Bir akşam, küçük kardeşlerim pencere parmaklığına tırmanmış, gelinlik bir kız gibi süslenmiş olan minareyi temaşa ederlerken, ben pencereden korktuğum için onlardan uzak durmuş, çocuk tecessüs ve neşelerine iştirak edememiştim. O aralık babam içeri girdi, kardeşlerimi pencere parmaklığında görünce hiddetle, ‘İnin bakayım oradan yumurcaklar!’ dedi ve bana dönerek ilave etti: ‘Aferin benim akıllı oğlum.’ O anda kardeşlerimi ne kadar kıskandığımı ve pencereye niçin yaklaşamadığımı babam nereden bilecekti? Hem ben minareleri, minaresiz şehir tasavvur edemeyecek kadar severim.

Yaşım ilerledikçe bu korku bende daha şuurlu bir hal aldı. Pencere mefhumu benim için bütün korkularımın, kuruntularımın sembolü oldu. Bana öyle geliyordu ki –hâlâ da öyle gelir– her pencere o ecel penceresidir, herhangi bir sebep –dalgınlık, ihtiyatsızlık, sarhoşluk, sokaktan geçen güzel bir kadını daha iyi görmek arzusu– babamın yerine geçebilir; ve annem yanımda olmayabilir… Ve… Nitekim, geçen sene bir gece müthiş bir rüya gördüm, gene öyle çocuktum, beşiğimde sebepsiz ağlıyordum, yatağında bir sağa bir sola dönen ve gene uyumayan babam, gene öyle asabiyetle yatağından fırlıyor, beşiğimden kaptığı gibi beni açık duran pencereye koşuyor ve bu sefer annem sofada olduğu için, pencerenin ötesindeki o siyah ve korkunç boşluğa fırlatıyordu. Bu rüyadan nasıl uyandığımı ben bilirim. İçimde öyle bir sezgi var ki, bugün olmasa yarın, yarın olmasa öbür gün, beş sene, on sene, yirmi sene sonra, muhakkak surette bir pencereden düşerek öleceğim.”

Demek insan bazen nasıl öleceğini kestirebiliyor…

16 Ekim 1937

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Öykü
  • Kitap AdıGün Eksilmesin Penceremden
  • Sayfa Sayısı248
  • YazarCahit Sıtkı Tarancı
  • ISBN9789750733840
  • Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Ziya’ya Mektuplar ~ Cahit Sıtkı TarancıZiya’ya Mektuplar

    Ziya’ya Mektuplar

    Cahit Sıtkı Tarancı

    Ölüme dair aklımda şöyle bir beyit var:Benim de bir namazlık saltanatım olacakO musalla taşında.Bir şiirin sonu olabilir. Fakat üstünü getirmek zaman ve hava meselesidir....

  2. Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar ~ Cahit Sıtkı TarancıAvuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar

    Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar

    Cahit Sıtkı Tarancı

    Cahit Sıtkı Tarancı, 1 Ocak 1953 tarihli bir mülakatta kendisine yöneltilen, “Hayatınızdan kısaca bahseder misiniz?” sorusuna şu cevabı veriyor: 1910’da Diyarbakır’da doğdum. İlkokuldan sonra...

  3. Otuz Beş Yaş / Bütün Şiirleri ~ Cahit Sıtkı TarancıOtuz Beş Yaş / Bütün Şiirleri

    Otuz Beş Yaş / Bütün Şiirleri

    Cahit Sıtkı Tarancı

    Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. / Dante gibi ortasındayız ömrün. / Delikanlı çağımızdaki cevher, / Yalvarmak yakarmak nafile bugün, / Gözünün yaşına bakmadan...

Beriahome Harf Kupa

Aynı Kategoriden

  1. Rüzgâr Geri Getirirse – Eşikli Öyküler ~ Mehmet Zaman SaçlıoğluRüzgâr Geri Getirirse – Eşikli Öyküler

    Rüzgâr Geri Getirirse – Eşikli Öyküler

    Mehmet Zaman Saçlıoğlu

    Rüzgâr Geri Getirirse – Eşikli Öyküler Sözcükleri gezdiren, onları gökte işleyen Rüzgâr’ı önceleri birden çok sandılar ve farklı adlar taktılar. Lodos, Poyraz, Karayel, Yıldız...

  2. Dinozorun Ayak Sesleri ~ Elif Yonat ToğayDinozorun Ayak Sesleri

    Dinozorun Ayak Sesleri

    Elif Yonat Toğay

    Atıştırmalık Öyküler ve Bir Şeyler Yapmam Gerek isimli kitaplarından tanıdığımız ödüllü yazar Elif Yonat Toğay’dan, hayal gücünün sınırsızlığında gezinen, kahkaha garantili on gülmece öykü: Dinozorun Ayak Sesleri. Yetişkinlerin...

  3. Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz ~ Miguel de UnamunoÜç Örnek Öykü ve Bir Önsöz

    Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz

    Miguel de Unamuno

    1898 kuşağının en güçlü kalemlerinden Miguel de Unamuno’nun felsefesinin ve yazınının timsali olarak görülebilecek Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz’de dönüm noktasındaki İspanya’ya gökten...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur