Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kader Yumurtaları
Kader Yumurtaları

Kader Yumurtaları

Mihail Bulgakov

Kırmızı çizginin içindeki hayat cıvıl cıvıldı. Gri renkli amipler yalancı ayaklar çıkararak olanca güçleriyle kırmızı ışına doğru uzanıyorlar ve ışının içinde (sihirli biçimde) canlanıveriyorlardı….

Kırmızı çizginin içindeki hayat cıvıl cıvıldı. Gri renkli amipler yalancı ayaklar çıkararak olanca güçleriyle kırmızı ışına doğru uzanıyorlar ve ışının içinde (sihirli biçimde) canlanıveriyorlardı. Bir güç, içlerine yaşam ruhu veriyordu. Moskova, 1928. Uzun içsavaşın sonrası; Stalin’in uzun iktidarının ilk dönemi. Kapılarını yeniden açmış Zooloji Enstitüsü’nün müdürü Profesör Persikov mikroskobunun başından ayrıldığı bir esnada canlı organizmaların büyüklüğünü ve üreme hızını artıran olağanüstü bir ışın keşfeder. Tam o sırada ülkedeki kümes hayvanlarında gizemli ve ölümcül bir salgının başlamasıyla ne yapacağını bilemeyen yetkililer Persikov’un buluşuna el koyarlar. Ancak ufak bir kaza, çok geçmeden tüm dünyayı tehdit eden bir felakete dönüşür. Bulgakov’un, H.G. Wells’in Tanrıların Tohumu eserinden esinlenerek yazdığı Kader Yumurtaları, Sovyet Rusya’nın gerçeküstü gerçekliğini benzersiz bir zekâ ve öngörüyle ele alan bir bilimkurgu klasiği. “Coşkusuyla okurun canına can katan, güldürücü bir eser.”Doris Lessing

I

Profesör Persikov’un özgeçmişi

16 Nisan 1928 akşamı, IV. Devlet Üniversitesi profesörü ve Moskova Zooloji Enstitüsü Müdürü Persikov, Gertsen Sokağı’nda yer alan Zooloji Enstitüsü’ndeki laboratuvarına girdi. Tavandaki yuvarlak, mat lambayı yaktı ve çevresine bakındı.

Korkunç felaketin başlangıcının özellikle o berbat akşam ve felaketin temel nedeninin kesinlikle Profesör Vladimir İpatyeviç Persikov olduğunu kabul etmek gerekir.

Tam elli sekiz yaşındaydı. Yanlarından sarımsı tüyler sarkan kel kafası makine gibi çalışıyordu. Sinekkaydı tıraşlıydı, altdudağı hafif ileri çıkıktı. Bundan dolayı da Persikov’un suratında hep inatçı bir hava hissediliyordu. Kırmızı burnunun üzerine, gümüş çerçeveli eski moda küçük gözlükler takıyordu; gözleri küçük ama ışıl ışıldı; uzun boylu ve hafif kamburdu. İnce, gıcırtılı bir sesle vraklar gibi konuşurdu. Diğer tuhaflıklarının yanı sıra, ciddi ve kendinden emin bir şeyler söylemeye başladığında sağ elinin işaretparmağını kanca gibi büker, gözlerini kısardı. Kendi alanındaki olağanüstü engin bilgisi nedeniyle hemen her zaman kendinden emin konuştuğu için Profesör Persikov’un kancası muhatabının gözünün önünden kolay kolay inmezdi. Profesör Persikov kendi alanı dışında yani zooloji, embriyoloji, anatomi, botanik ve coğrafya dışında hemen hemen hiç konuşmazdı.

Profesör Persikov gazete okumaz, tiyatroya gitmezdi, karısı da 1913 yılında şöyle bir not bırakarak Zimin Operası’ndan bir tenorla kaçmıştı:

Kurbağaların dayanılmaz bir tiksintiyle tüylerimi ürpertiyor.

Onlar yüzünden bütün hayatım boyunca mutsuz olacağım.

Profesör bir daha evlenmedi, çocuğu da yoktu. Çabuk sinirlenir, siniri çabuk geçerdi; sarı böğürtlenli çay severdi; Preçistenka’da bir odasında dadı gibi profesörün peşinden ayrılmayan, kara kuru ihtiyar kâhya Marya Stepanovna’nın kaldığı beş odalı bir evde yaşardı.

1919 yılında profesörün beş odasından üçüne el koyuldu. O zaman Marya Stepanovna’ya şöyle demişti: “Bu başıbozukluğa bir son vermezlerse Marya Stepanovna, yurtdışına giderim.”

Hiç kuşku yok ki, eğer profesör bu planını uygulasaydı, dünyadaki herhangi bir üniversitenin zooloji kürsüsünde kolayca yer bulabilirdi, çünkü kesinlikle birinci sınıf bir biliminsanıydı ve özellikle de amfibiler yani amfibiler konusunda Cambridge’deki William Weckle ve Roma Üniversitesi’ndeki Giacomo Bartolomeo Beccari dışında eşi benzeri yoktu. Profesör Rusça dışında dört dilde okuyabiliyor; Fransızca ve Almancayı anadili gibi konuşabiliyordu. Persikov yurtdışı kararını uygulamadı, üstelik 1920, 1919’dan çok daha kötü başladı. Olaylar hiç durmadan birbirini takip etti. Bolşaya Nikitskaya’nın adını Gertsen’e çevirdiler. Sonra Gertsen’le Mohavaya sokaklarının köşesindeki evin duvarına gömülü saat on biri çeyrek geçede takıldı kaldı ve nihayet Zooloji Enstitüsü’nün teraryumlarındaki bu meşhur yılın değişimlerine dayanamayan olağanüstü örneklerden ağaç kurbağalarının sekizi, sonra siğilli kurbağalardan on beşi ve nihayet çok nadir bir örnek olan Surinam pipası öldüler.

Doğru bir deyişle kuyruksuzlar diye adlandırılan amfibiler familyasının birinci sınıfıyla yok olan siğilli kurbağaların hemen peşinden, amfibilerin hiçbir sınıfından olmayan, enstitünün değişmez odacısı Vlas da o güzel dünyaya göçtü. Bu arada ölüm nedeni zavallı amfibilerle aynıydı ve Persikov hemen tespit etmişti: “Yetersiz beslenme!”

Biliminsanı kesinlikle haklıydı; Vlas unla beslenmeliydi, kurbağalar da un kurtlarıyla; birincisi ortadan kalktığı için ikinciler de doğal olarak yok olmuştu. Persikov geriye kalan yirmi ağaç kurbağasını hamamböcekleriyle beslemeye çalıştı, ama hamamböcekleri savaş komünizmine kindar yaklaşımlarını göstererek bir yerlere kayboldular. Böylece son örnekleri de enstitünün bahçesindeki lağım çukuruna atılmak zorunda kaldılar.

Ölümlerin, özellikle Surinam pipasının ölümünün Persikov’daki etkisini anlatmak mümkün değil. Ölümlerden nedense tamamen o zamanki halk eğitim komiserini suçluyordu.

Enstitünün buz gibi koridorunda şapka ve galoşlarıyla duran Persikov, son derece zarif bir centilmen olan asistanı keçisakallı İvanov’a şöyle diyordu:

“Bunun için onu, Pyotr Stepanoviç’i asmak bile yetmez. Ne yaptıklarını sanıyorlar? Enstitüyü öldürüyorlar! Efendim? Muhteşem bir Pipa Americana örneği, az rastlanır bir erkek, tam on üç santimetre uzunluğunda…”

Sonrası daha kötü oldu. Vlas’ın ölümüyle enstitünün pencereleri dondu, öyle ki iç çerçevedeki cam tamamen buzla kaplandı. Tavşanlar, tilkiler, kurtlar, balıklar ve suyılanları birer birer öldü. Persikov günlerce konuşmadı, sonra zatürree oldu ama ölmedi. Düzelince enstitüye haftada iki sefer gelmeye başladı, dışarıda hava kaç derece olursa olsun nedense hep eksi beşi derece olan yuvarlak salonda, başında şapka, ayağında galoşlarla sekiz öğrencisine “Sıcak kuşak sürüngenleri” adlı dersini verdi. Geri kalan zamanlarda ise Preçistenka’daki yerden tavana kadar kitaplarla dolu odasında, divanda battaniye altında yatıyor, öksürüyor, Marya Stepanovna’nın yaldızlı sandalyeleri kırıp yaktığı küçük demir sobanın ağzına bakıyor ve Surinam pipasını anımsıyordu.

Dünyadaki her şey sona erer. 1920 ve 1921 de bitti, 1922’de işler tam tersine dönmeye başladı. Birincisi, cennet mekân Vlas’ın yerine daha genç, ama zooloji odacılığında büyük umutlar vaat eden Pankrat geldi ve enstitü az da olsa ısıtılmaya başlandı.

Yazın ise Persikov, Pankrat’ın yardımıyla Klyazma’da on dört siğilli kurbağa yakaladı. Teraryumlarda hayat yeniden başladı… 1923’te Persikov beşi üniversitede, üçü enstitüde olmak üzere haftada sekiz derse giriyordu;; 1924’te ders sayısı haftada on üçe çıktı, bir de işçi fakültelerindeki dersler eklendi; 1925’in baharında ise hepsi de amfibiler dersinden tam yetmiş altı öğrenciyi sınıfta bırakmakla ünlendi.

“Amfibilerle sürüngenler arasındaki farkı nasıl bilmezsiniz? Bu gerçekten gülünç, delikanlı. Amfibilerde metanefroz yoktur. İşte böyle, efendim. Utanın. Belli ki siz Marksistsiniz?”

“Marksistim,” diyordu kalan öğrenci boynu bükük bir halde.

“Öyleyse, sonbahara bekleriz,” diyordu saygılı bir tonla Persikov ve Pankrat’a bağırıyordu:

Sıradaki!”

Uzun bir kuraklıktan sonra ilk sağanakla birlikte amfibilerin canlanması gibi 1926’da ABD-Rus ortak firmasının Gazetnı Yolu ve Tverskaya’nın köşesinden başlayarak…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıKader Yumurtaları
  • Sayfa Sayısı120
  • YazarMihail Bulgakov
  • ISBN9789750758676
  • Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Hayatımızın Bir Günü ~ Mihail BulgakovHayatımızın Bir Günü

    Hayatımızın Bir Günü

    Mihail Bulgakov

    Devrimin etkilerinin sıcağı sıcağına hissedildiği Rusya’da gazetelerde ve dergilerde yayımladığı anlatılarda Bulgakov, bazen anekdotlardan, bazen güncel haberlerden, bazense kendi hayal gücünden yola çıkarak değişmekte...

  2. Genç Bir Köy Hekimi ~ Mihail BulgakovGenç Bir Köy Hekimi

    Genç Bir Köy Hekimi

    Mihail Bulgakov

    Birinci Dünya Savaşı sırasında, 1916 yılında üniversiteden diplomasını alan genç doktor Bulgakov gönüllü olarak Kiev’de çalışmaya gitti. Smolensk bölgesinin küçük bir köy hastanesinde çalışmak,...

  3. Usta ile Margarita ~ Mihail BulgakovUsta ile Margarita

    Usta ile Margarita

    Mihail Bulgakov

    Yabancılarla sakın konuşmayın! Stalin’in ülkesini demir yumrukla yönettiği günlerde Profesör Woland adında tuhaf görünümlü bir yabancı, arkadaşlarıyla Moskova’yı mesken edinir. Paranoyaya teslim olmuş halkın,...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Saklı Gül ~ Reyes MonforteSaklı Gül

    Saklı Gül

    Reyes Monforte

    İNSAN BU KİTAPTA ANLATILANLARIN YAŞANMIŞ OLDUĞUNA İNANMAK İSTEMİYOR… Hayatını kaybeden yüz binlerce insan… Ülkelerini terk etmek zorunda kalan 2 milyondan fazla kişi… Kadınlara ve...

  2. Alacakaranlık ~ Stephenie MeyerAlacakaranlık

    Alacakaranlık

    Stephenie Meyer

    Üç şeyden kesinlikle emindim. Birincisi, Edward kesinlikle bir vampirdi. İkincisi, onun ne kadar güçlü olduğunu bilmediğim bu vampir yani benim kanıma susamıştı. Üçüncüsü, ona koşulsuz ve geri dönülemez biçimde aşıktım

  3. Soğuk Büyü ~ Kate ElliottSoğuk Büyü

    Soğuk Büyü

    Kate Elliott

    Yeni bir çağın şafağındayız… Sanayi Devrimi’nin başlamasıyla, ülkenin dört bir yanında fabrikalar açılıyor ve kullanılan yeni teknolojiler, kentleri de dönüştürüyor. Ama eski geleneklerden vazgeçmek...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur