Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Mucizeler
Mucizeler

Mucizeler

Elena Medel

María, Carmen ve Alicia’nın hikâyesi, 1969’da, yeni doğan kızı Carmen’i geride bırakarak çalışıp eve para yollama umuduyla Madrid’e taşınan María ile başlar. Fakat umutları…

María, Carmen ve Alicia’nın hikâyesi, 1969’da, yeni doğan kızı Carmen’i geride bırakarak çalışıp eve para yollama umuduyla Madrid’e taşınan María ile başlar. Fakat umutları boşa çıkacak, araya giren yıllarda anne kızın hayatları birbirlerinden uzaklaşacaktır. 2018’de María’nın torunu Alicia da babasının intiharıyla sona eren varlıklı günlerin ardından Madrid’e taşınmış, Atocha tren istasyonundaki bir dükkânda çalışmaya başlamıştır. İstasyon çok geçmeden protesto yürüyüşüne katılmak için şehrin dört bir yanından gelen kadınlarla dolar. Yürüyüşçüler arasında anneannesi de vardır.

İspanyol edebiyatının son dönemde adından sıkça söz ettiren yazarları arasına giren Elena Medel, bu etkileyici ilk romanın fonuna İspanya’nın –Franco diktatörlüğünün son yıllarından, geniş çapta bir kadın hareketine sahne olan günümüz Madrid’ine kadar– elli yıllık tarihini alıyor. Şimdiden on beş dile çevrilen Mucizeler, kişisel olanla toplumsal olanı harmanlayarak üç kuşaktan kadının hayatında zamanla nelerin değiştiğini ve nelerin inatla aynı kaldığını gözler önüne seriyor.

“Mucizeler bir şairin romanı; hassas ama güçlü, imgeleri hafızada derin izler bırakıyor.” -Hilary Mantel

“Virginia Woolf’un korkusuzluğunu hatırlatıyor. İspanya’nın en iyi şairlerinden biri, İspanya’nın en iyi romancılarından biri haline geldi.” -El País

“Mucizeler işçi sınıfından üç kadına hayat veriyor; sınıf, feminizm ve aile bağlarının karmaşıklığı gibi konuları ön plana alan dingin ama isyankâr bir roman.” -Mariana Enríquez

*

Clearly money has something to do with life*

PHILIP LARKIN

*

Gün

Madrid, 2018

Ceplerini yok yere arıyor. Pantolonun da kabanının da cepleri bomboş: Buruşuk, nemli bir kâğıt mendil bile yok. Cüzdanında sadece bir euro, bir de yirmi sent var. Alicia’nın vardiya değişimine kadar paraya ihtiyacı olmayacak, yine de meteliksizliğe bu denli yakın olmak onu huzursuz ediyor. Tren istasyonunda, şeker ve sandviç satan dükkânlardan birinde çalışıyorum, tuvaletlere yakın olanda: Kendini genellikle böyle tanıtıyor. Atocha’daki bütün ATM makinelerinde komisyon ödemesi gerek, bu yüzden metrodan bir durak önce inip bankasının şubesinden yirmi euro çekiyor, biraz içi rahatlıyor. Alicia, cebindeki tek banknotla, neredeyse boş döner kavşağa, az sayıdaki arabaya ve yayaya bakıyor. Havanın aydınlanmasına birkaç dakika kaldı. Seçme şansı verseler Alicia her zaman öğleden sonra çalışmayı seçer: İstediği saatte kalkar, akşamüstünü dükkânda geçirir ve doğrudan eve geri döner. Nando böyle zamanlarda, aslında her zaman, şikâyet ediyor; Alicia iş arkadaşının rica ettiğini söyleyerek kendini mazur gösteriyor: İki çocuğu var ve diğer vardiya ona daha uygun. Böylece günün ilk saatleri ona kalıyor ve akşamüstlerini barda Nando’nun -ve alışkanlık sonucu kendisinin de olanarkadaşlarıyla, ucuz tapas’larla, kirli peçeteler arasındaki bebeklerle geçirmekten kurtuluyor. Alicia diğer kadınların anne olmasının bu ritüelin sonu olacağını sanmıştı ama kadınlar sadece çocuklar uyuyana kadar ortadan kayboluyor, derin uykuya daldıklarındaysa bazen geri dönüyorlar ve Alicia’nın bundan kaçmaya çalışması Nando’nun kalbini kırıyor. Bana en azından bunu ver, diyor. “Bu”, bazen akşamları binanın altındaki barda geçirmek, bazen de o sezonun bisiklet rotasında ona eşlik etmek anlamına geliyor. Nando pedal çeviriyor, Alicia diğer kadınlarla birlikte bir arabaya binip ona eşlik ediyor. Alicia hem “eş” hem de “kelepçe” anlamına gelen esposa kelimesini ve bu hafta sonlarında iki anlamına hiç olmadığı kadar yakın olduğunu düşünürken bilek derisi, metale sürtünmüş gibi kaşınıyor. Geceleri pansiyonda -zımpara gibi çarşaflar arasındadudaklarını ısıran Nando bir eliyle sesleri onları ele vermesin diye Alicia’nın ağzını kapatıyor, bitirdiklerinde de dönüp sana bu kadar iyi gelen yolculuklardan neden hep kaçınmaya çalışıyorsun diye soruyor.

Böylece günler geceleri, geceler günleri takip ediyor; hastayım deyip, işe gitmek yerine şehirde dolaşmaya çıktığı bir gün olmuyor, geceleri de bir türlü sabah olmuyor ve her gece aynı kâbusu görüyor. Patronları -birkaç patronu oldu, gömlekleri pantolonun içine sokulmuş, hepsi erkek, eskiden yaşça ondan biraz daha büyüklerdi, şimdi birkaç yaş gençleryıllardır aynı işte çalışmasına hayranlık duyuyor. Bazıları ona seyahat setleri satmaktan bıkıp bıkmadığını soruyor, o da mutlu olduğunu, bunun ona yettiğini söylüyor. Bunu özellikle takdir ediyorlar: Onun, çikolata satan kadının, adın Patricia’ydı değil mi canım, mutlu oluşu içlerini rahatlatıyor. İçlerinden biri Alicia’nın bir hayali olup olmadığını sordu: Ah bir bilsen, topal adamın ölü bedeni düşüncelerinde dönüp duruyordu ama o sıradaki patronu aklından geçenin şehir merkezinde lüks bir apartman dairesiyle kristal gibi berrak suyu olan plajlarda aylarca uzanmak olduğunu varsaydı.

Sabah veya akşam vardiyası, hangisini seçerse seçsin alışkanlıklarından vazgeçmiyor: Sabah çalışıyorsa çıkışta mutlaka Nando’yu almaya gidiyor ya da onun aramasını bekliyor, başkalarının çocuklarının ağlamaları eşliğinde barda buluşuyorlar; akşam çalışıyorsa, zamanını daha tatmin edici şekilde değerlendiriyor. Bazı sabahlar biraz makyaj yapıyor, gerçi bugünlerde neyi vurgulaması gerektiğini asla bilemiyor -yıllar içinde kalçalarında ve uyluklarında yağlar birikti, annesinden miras aldığı fare gözleri hâlâ aynı, annesi de zamanında kendi babasından miras almıştı, en azından Chico Dayı böyle deyip hayıflanıyordu ve Nando’nun asla ayak basmayacağı semtlere doğru yürüyor, kapanan bir kasabın tam karşısında henüz mutfağı açılmamış bir barda kahvesiyle oyalanır gibi yapıyor.

İlk başta, Nando’yla şehirde yaşamaya başladığında, yakalanma korkusuyla kendini tutuyordu ama bir gün olanlar oldu: Sosyal Güvenlik Kurumu’nda bir evrak işi hallederken, bekleme salonundaki bir adam ona okuduğu romanı anlatmaya koyuldu. Alicia bedeninden giderek daha da fazla utanç duyuyor, dolayısıyla fırsatı kaçırmadı.

Atocha kavşağı neredeyse bomboş, az sayıda araba ve az sayıda yaya var: Havanın aydınlanmasına dakikalar kaldı. Moyano yokuşunda, tezgâhların kepenkleri kapalı, birkaç mor nokta -onları, kadınları, uzaktan zar zor seçiyoratlikarincanın yakınında pankartları üst üste yığıyor. Televizyonda bugün bir şeyler olacağını söylediklerini duymuştu ama hemen dikkati dağılıyor, yeşil ışık yanıyor, istasyona doğru karşıya geçiyor, aklında kendince daha önemli meseleler var.

María kütük gibi uyuyor. Emekli olunca çalar saati bir plastik poşete koyup ihtiyacı olan birinin alması için derneğin değiş tokuş rafına bıraktı. Zaten yıllardır kullanmıyordu -herkes gibi o da cep telefonunun alarmını kullanmaya başlamıştı—, ama bu jest ona sembolik bir şey, başka birinin hikâyesine ait bir şeymiş gibi göründü: Artık ona ihtiyacım kalmadığına göre, diye düşündü, neden ihtiyacı olan birinin, evden gün ağarırken çıkan birinin hikâyesinde işe yaramasın? Zaten neredeyse her zaman kendiliğinden uyanıyor: Işık panjurlardan içeri sızmaya başladığında ya da yan komşu duşa girdiğinde. Aylardır bugün için hazırlanıyorlar. Dün gece Laura whatsapp mesajında: “Bunun sonunda gerçek olduğuna inanamıyorum,” yazmıştı. Komitelerde, mahalle toplantılarında, María genç kadınların fazla heyecanlanmalarına engel olmaya çalışıyor ama şimdi heyecanlanan kendisi: Bütün hayatımı, neredeyse yetmiş yılı bugün uyanmak, çıkıp sizinle buluşmak, sizinle yürümek için yaşadım. Dernekte şöyle demişlerdi: İstediğinizi yapın, isteyen greve gitsin, isteyen tüketimi bıraksın, isteyen bakım görevlerinden el çeksin. Herkes ona en uygun yolu seçsin çünkü bizim için bunların hepsi uygun ve amacımız burada en iyi feminist kokartı dağıtmak değil. Yemeğini masada bulamayınca kocam anlayacak. O zaman Amalia, bir saklama kabına biraz çorba koyarsın, o da ısıtır. Onu da mi bilmiyor? Haftaya ona başlangıç seviyesinde mikrodalga fırın kullanma dersi verirsin. Ben çalışacağım, maaş kesintisini kaldıramam ama akşam Atocha’da size katılırım. Peki, kendimize de mi bakmayalım? Gelmeden küvete girip kuru üzüm gibi buruş buruş olana kadar kalmayı düşünüyorum. Tabii ki, neden olmasın, bugün hem kendimize hem de kız kardeşlerimize bakacak, göz kulak olacağız.

Bir önceki gün bazıları dernekte buluşmuştu: Kimi süpermarketlerdeki işlerini bırakacakları kişilere, işe gidenlere haber vermek üzere sokağa çıkacaklar için sandviç hazırlıyordu; kimi greve gitmemeyi seçmişti ama hem başka şehirlerdeki hem de kendi şehirlerindeki eylemleri konuşmak için sabah erken saatlerde merkeze gelmişti. Radyo dinlemek iş bırakma eylemi sayılır mı? Olan biteni internetten takip etmek? Alüminyum folyoya sarılmış bir tepsiyi açıp kek da…

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Zoraki Düşes ~ Sally MacKenzieZoraki Düşes

    Zoraki Düşes

    Sally MacKenzie

    Sarah Hamilton, babasının ölmeden önce kendisine vasiyet ettiği şeyi yerine getirmek için Amerikadan İngiltereye doğru bir yolculuğa çıkar. Westbrook Kontu olan amcasının yanına gitmektedir....

  2. Seçilmiş ~ P. C. Cast/ Kristin CastSeçilmiş

    Seçilmiş

    P. C. Cast/ Kristin Cast

    Bir Gece Romanı İLK ÖNCE İŞARET’LENDİ, ARDINDAN İHANET’E UĞRADI. ŞİMDİ İSE ZOEY BİR SEÇİLMİŞ… Dünyada satış rekorları kıran, okuyan herkesi bağımlısı yapan gençlerin yeni...

  3. Violeta ~ Isabel AllendeVioleta

    Violeta

    Isabel Allende

    Violeta, 1920 yılının fırtınalı bir gününde, beş oğlu olan bir ailenin ilk kızı olarak dünyaya gelir. Daha doğduğu andan itibaren olağanüstü olaylar hayatına damga...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur