Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Petrol Para İktidar Anglo- Amerikan Politikası ve Yeni Dünya Düzeni
Petrol Para İktidar Anglo- Amerikan Politikası ve Yeni Dünya Düzeni

Petrol Para İktidar Anglo- Amerikan Politikası ve Yeni Dünya Düzeni

F. William Engdahl

Türkiye ve Ortadoğu topraklarındaki enerji koridorlarının tarihsel arka planında ne var? İran’dan İtalya’ya, Pakistan’dan Latin Amerika ve Asya ülkelerine 20. yüzyılda petrolü ulusallaştırma yanlısı…

Türkiye ve Ortadoğu topraklarındaki enerji koridorlarının tarihsel arka planında ne var?

İran’dan İtalya’ya, Pakistan’dan Latin Amerika ve Asya ülkelerine 20. yüzyılda petrolü ulusallaştırma yanlısı hükümetlerin, devlet adamlarının başlarına neler geldi?

IMF, Dünya Bankası gibi kurumlar hangi tarihsel koşullarda ortaya çıktı? Ucuz ve sınırsız petrol arzına dayanan Amerikan ekonomisi aslında nasıl çevriliyor?

Petrol Para İktidar, tutanaklar, raporlar, tanıklar ve tarihi belgeler ışığında uluslararası petrol endüstrisinin karanlık dünyasını ve dünya siyasetindeki rolünü gözler önüne seriyor. Enerji politikaları konusunda dünyanın en yetkin isimlerinden ekonomist gazeteci William Engdahl, okuyucuyu petrol lobisinin küresel hâkimiyetinin tarihi ile baş başa bırakıyor.

Bu kitapta, 1. Dünya Savaşı’ndan günümüze petrolün uluslararası çatışmalardaki kilit rolünü, 1970 petrol krizinin perde arkasını, soğuk savaş sonrasında Amerikan hâkimiyet stratejilerini, Sovyetler Birliği’nin çözülüşünde, Yugoslavya’nın parçalanmasında petrol lobilerinin, güçlü finans çevrelerinin rolünü ve Asya Kaplanları’nın nasıl kediye dönüştürüldüğünün hikâyesini bulacaksınız.

Petrol Para İktidar, medya kanalı ile tanıdığınız birçok Anglo-Amerikan politikacı ve bürokrat figürün hayatlarından çok ilginç ayrıntı ve bağlantılara; 1980’lerde liberalizmi, serbest pazar ekonomisine dayalı yeni dünya düzenini kabul etmek istemeyen ülkelerin nasıl tehdit ve zorlamalarla karşılaştıklarına yer veriyor.

Basit bir fosil yakıtın, milyonlarca insanın ölümüne, tamiri imkânsız yıkımlara yol açan bir silaha dönüştürülmesinin; Londra ve New York finans çevrelerinin petrol parası ile döndürdükleri siyasi tezgâhlarının; devasa kârlar düşme eğilimine girince, sorunlara kapitalizm dışında çözüm aranmaya başlandığında, “çatlak sesler” yükseldiğinde güçlü, uluslararası sermaye gruplarının hangi senaryolarla harekete geçtiğine dair çok iyi hazırlanmış bir tarih çalışması Petrol Para İktidar.

Önsöz

Berlin Duvarı’nın 1980’lerin sonunda yıkılışı ve Sovyetler Birliği’nin çöküşü pek çok kişi tarafından yeni bir barış ve bolluk çağının şafağı olarak selamlandı. Francis Fukuyama gibi kimi yazarlar bunun tarihin sonunun ilk müjdecisi olduğunu ilan ettiler. Tüm dünya, ekonomik işbirliği, yatırım ve demokratik fikirlere açılmış gibi görünüyordu. Ticaret engelleri indirilmiş, kapılar açılmıştı. On yıldan kısa bir süre sonra ise çok farklı bir dünyanın hatları şekillenirken, iyimserlik çoktan unutulmuştu.
Yüzyıllık Savaş’ın yeni baskısının elinizdeki önsözü yazılmaktayken, dünya, en ciddisi Irak’ta olan, bir dizi kanlı savaşa saplanıp kalmıştı. Dünya, kısa sürede Başkan George W. Bush’un Irak’a karşı savaşa girme kararının, kitle imha silahları tehdidiyle pek bir ilgisi olmadığının farkına vardı. ABD’nin Irak gündeminin de bir zamanların despotik Irak’ına “demokrasi getirmek” olarak ilan edilen çabalarla da pek alakalı olmadığı giderek daha aşikâr hale gelmekteydi. Bu durum doğal olarak pek çok kişinin aklına, Amerika Birleşik Devletleri’nin inanılırlık, itibar ve bazılarının yumuşak güç olarak adlandırdığı şeyin bu denli fazlasını, görünüşe göre bu kadar küçük çıkar için neden tehlikeye attığı sorusunu getirdi. Sorunun yanıtı kısaydı: İşin aslı petrolde yatıyordu. Ancak söz konusu olan pek çoğunun inandığı basit anlamında petrol değildi. Bu savaş, holding açgözlülüğünden kaynaklanmıyordu. Güç ve her şeyin ötesinde, jeopolitik güç hakkındaydı.
Irak’taki savaş, Amerika’nın “ulusal güvenliği”nin ve gelecekteki gücünün temeli ile ilgiliydi. Amerika’nın yegâne egemen güç olarak oynadığı rol, savaşın adı konmayan nedeniydi ve bu nedenle de önde gelen başkanlık adaylarının hiçbiri Mezopotamya’nın uçsuz bucaksız petrol sahalarının Amerikan işgali altına girmesine karşı bir seçenek sunmadılar. Pentagon’dan şahin bir stratejin belirttiği üzere, Irak, Amerika’nın Soğuk Savaş sonrası emellerinin, ABD nin “tam tekmil hâkimiyef’in peşinde koşmasının bir parçasıydı. Petrolün bu savaşta ve geçen yüzyıldaki savaşların çoğunda oynadığı rol ve daha da fazlası, bu güç ve coğrafi incelemenin merkezini oluşturuyor. Bu kitabın bölümleri boyunca uzanan örgüyü meydana getiriyor.
Halford Mackinder adında Britanyalı bir coğrafyacı 1904’te, Londra’daki Kraliyet Coğrafya Derneğine ‘Tarihin Coğrafi Ekseni” adı altında bir dizi tez sundu. Amerikalı güvenlik danışmanı ve stratejist Zbigniew Brzezinski, neredeyse bir yüzyıl sonra Mackinder’in eseri ve onun Avrasya jeopolitiği kuramından övgüyle bahsediyordu. Bu kuram sessizce, ama açıkça Amerikan küresel stratejisini yönlendirdi. Irak petrol yataklarının işgali, Kosova ve Balkanlardaki savaş, Afrika’daki sonu gelmez iç savaşlar, Asya’nın her yanındaki mali kriz, Sovyetler Birliği’nin dramatik çöküşü ve sonrasında Washington ve Uluslararası Para Fonu’nun takdis ettiği bir Rus oligarşisinin ortaya çıkışı; tüm bunlar jeopolitiğin, güç ve denetimin ilişkileri belirlediği bir dünyada anlam kazandı.
Bu kitap petrolün basit bir tarihi değildir. Açık gerçekler başka yerde de bulunabilir. Olaylara yön veren nedensonuç ilişkisindense, nadiren söz edilir. Burada güç ve savaşın, mali ve ekonomik savaşın ve petrol ile finansın bu güçle olan ilişkisinin, kimi zaman tartışmalı bir tasvirini sunuyoruz. Bağdat’ın ABD tarafından işgal edilişinin bir yıl sonrasında, dünyanın biricik süper gücünün amaç ve niyeti, Vietnam Savaşı’ndan beri görülmedik derecede sorgulanmakta, işkence gören Iraklıların aşağılayıcı görüntüleri dünya medyasının sayfalarını doldurmakta, Washington bürokratlarının en üst düzeylerine erişen rüşvet ve hilekârlık suçlamaları gırla gitmekte. İslam dünyasının her yanında, ABD’nin Kurucu Babaları’nın politikalarıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan Washington dış politika yönelimlerine karşı öfke büyüyor. Yine de tartışmanın çok büyük bölümü. Amerikan ulusal güvenliği veya gücünün temellerini dikkate almakta başarısız kalıyor. 1945’te, güneş nihayet Britanya İmparatorluğu üzerinde batmaktaydı. Bir yıl sonra, Missouri’nin Fulton kentinde, Winston Churchill kırk sene boyunca sürecek Soğuk Savaş’ı başlatan kıvılcımı çaktı. Bu, aynı zamanda Henry Luce’un Amerikan Yüzyılı olarak tanımladığı sistemin de ortaya çıkışıydı.
Amerikan Yüzyılı, özgürlük, barış ve demokrasi lafazanlığından sıyrıldığında, iki payanda üzerinde duran açık bir ABD hegemonyasına dayalıdır. Dayanaklarından biri, İkinci Dünya Savaşı’nın 1945’te sona ermesinden bu yana hiçbir güçler bileşiminin meydan okuyamadığı bir hâkimiyet, ABD askeri gücünün tartışılmaz rolüdür. Sovyetler Birliği en sonunda bu hegemonyaya meydan okuma çabası içinde yıkılarak göçtü gitti. Çin, 1979’da bu hegemonya ile işbirliği yapmaya karar verdi ve bunun iki ucu keskin bir kılıç olduğunu belki de çok geç kalarak, kavradı. Amerikan gücünün ikinci dayanağı, doların dünyanın rezerv parası olarak tartışılmaz rolüydü. Amerika Birleşik Devletleri bu benzersiz rolü oynamak üzere, 1944’te Bretton Woods Sistemini yarattı. Dolar, ona arka çıkacak tek bir ons altına sahip olmamasından çok sonra dahi rezerv parası olarak iş gördü.
Askeri hâkimiyeti ve parasal hâkimiyetinin birleşik iktidarı Amerika Birleşik Devletleri’ne, sonu gelmez kâğıt vesika, yani dolar basmak ve onları İyi üretilmiş arabalar, makineler, tekstil ve hayal edilebilecek her çeşit ürün karşılığında dünyanın geri kalanına vermek gibi, gıpta edilecek bir lüks sağladı. Bu dünyanın gördüğü en büyük özgüven oyunuydu. Amerikalılar ithalatlarını daha fazla borç alarak satın aldılar, böylece tüm dünyanın bağımlı olduğu bir dolar borcu yapısı yarattılar. Bu özel tür hegemonya ayrıca Amerika Birleşik Devletleri’nin dünyanın en büyük borçlusu haline gelmesine, ticari açığa sahip olmasına, para birimini hayal gücünün ötesinde şişirmesine, dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir özel ve kamu borcunu biriktirmesine olanak tanıdı. Diğer ülkeler, ticaretleri için Amerikan pazarlarına ve ulusal güvenlikleri için de Amerikan askeri korumasına bağımlı kaldıkları sürece, parti sonsuza dek sürecekmiş gibi görünüyordu. Japonya’nın ABD’ye “son çare olarak borç veren” rolünü yüzyılın bitiminde Çin devraldı. Yüzlerce milyar dolar değerinde ABD Hazine bonosunun Japon, Çin ve diğer yabancılar tarafından ekonomik olarak ne anlama geldiği anlaşıldıktan çok sonra. Amerikan ekonomisini ayağa kaldırdı.
Doların ve ABD Ordusu’nun gücü Birinci Dünya Savaşı’nın öncesinden beri, dünya ekonomik büyümesinin motoru olan, tek bir mal ile benzersiz biçimde iç içe geçmiştir. Bu emtia petroldü ve Britanya, Amerika, Almanya, Fransa, İtalya ve başka devletler, askerlerini, onun hizmetine vermek üzere savaşa çağırdılar. Henry Kissinger’ın bir keresinde önemine işaret ettiği üzere, “enerjiyi kontrol edin,  uluslara hükmedersiniz”    Petrol, Sovyetler Birliği’nin çöküşünde belirgin bir rol oynadı. Petrol, Soğuk Savaş sırasında dünyanın büyük bölümünde Amerikan dış politikasını belirledi. Dahası, petrol Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana Amerikan askeri eylemlerine daha önce hiç olmadığı kadar damgasını vurdu. Bu sürecin neden ve nasılları bizim burada inceleyeceğimiz konuyu oluşturuyor.
Mackinder 1919’da Filistin üzerinde Britanya mandasının kurulmasını. Birinci Dünya Savaşı’nın en kayda değer jeopolitik sonucu olarak tanımlamıştı. Güç bileşeninin oyuncuları değişmiş olsa da, üçüncü binyılın ilk on senesinde Filistin ve İsrail ile Ortadoğu jeopolitiği hâlâ dünya güç siyasetinin merkezinde yer almaktadır. Amerikan Yüzyılı’nın kaderinin nasıl olup da dünyanın bu ufak parçasına bağımlı olduğu ateşli bir tartışma ve münakaşa konusudur. Büyük ölçüde George Bush’un Cumhuriyetçi Partisi etrafında toplanan bir grup aşırı muhafazakâr, Amerikan dış politikasını tek taraflı bir askeri imparatorluğun peşinde koşmaya dönüştürmekle suçlandılar. Bu yönelimi savunanlardan bazıları demokratik emperyalist olmakla Övündüler. Diğer Cumhuriyetçi ve Demokratlar, geleneksel Amerikan dış politikasına, müttefikleri arasındaki görüş birliğinin ağır bastığı bir hegemonyaya, dönüş çağrısı yaptılar. Tartışmanın her iki tarafı da yanıltıcıydı. Her iki hizip de Amerika Birleşik Devletleri veya dünyanın geri kalanı için artık ne sürdürülebilir ne de sağlıklı olan, kökten bir ekonomik ve siyasal güç öngörüsünü kabul etmişlerdi.
Bu kitap şu anın, gerçeğin gazetecilerce çarpıtılmış izlenimlerinin veya büyük medyanın tantanalı gerçeklik yorumlarının ötesini düşünme çabası içinde, tarihimizin göreceli olarak daha az bilinen yanlarına ışık tutmayı; sıradan yurttaşları, hükümetlerin onlara verdiğimiz …

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Ölüm Tohumları ~ F. William EngdahlÖlüm Tohumları

    Ölüm Tohumları

    F. William Engdahl

    Kalıtımın Değiştirilmesinin Arkasındaki Karanlık Oyunlar Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’in ‘Yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin.’ Sözünün Amerikan küçük sosyo-politik elit tarafından tüm...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur