Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Türk Tarihinde Memlûk Asırları
Türk Tarihinde Memlûk Asırları

Türk Tarihinde Memlûk Asırları

Altan Çetin

Türk tarihinde Memlûk asırları, Türklerin dünya hâkimiyetinin ayak seslerinin duyulduğu çağdır… Türk kültürü bu çağlar boyunca özündeki tohumları farklı coğrafyalara saçtı, buralarda muhtelif renklerde…

Türk tarihinde Memlûk asırları, Türklerin dünya hâkimiyetinin ayak seslerinin duyulduğu çağdır…

Türk kültürü bu çağlar boyunca özündeki tohumları farklı coğrafyalara saçtı, buralarda muhtelif renklerde çoğaldı. Mısır’ı siyasî, iktisadî ve kültürel bakımdan İslâm âleminin en medenî ve en müreffeh bir ülkesi haline getiren Türkler, aynı zamanda millî tarihlerinin en müstesna devirlerinden birini de bu coğrafyada yaşadılar. Bir Arap tarihçinin tabiriyle Türkler Mısır’ın tuzu oldular.

Türk tarihinin en ehemmiyetli ve renkli dönemlerinden birini temsil eden Memlûkler, Haçlı Seferleri ve Moğol saldırılarının ağır baskısı altında bulunan bugünkü Orta Doğu’nun merkez coğrafyasında iç karışıklıkları aşarak, kurdukları muntazam devlet mekanizması ve güçlü askerî sistemle iç ve dış saldırılarla baş etmeyi başardıkları gibi Türk kültürünün bu coğrafyadaki ölümsüz eserlerinin vücuda gelmesini de sağladılar.

Memlûklerin temsil ettiği bu yapı, İslâm medeniyetinin merkezî kurumlarının, Türkistan merkezli bir siyasetin, Selçuklular devrinde yaşadığı dönüşümün Mısır-Suriye merkezinde devamı niteliğindedir. Osmanlılarla bayraklaşan bir süreçte İslâm’ın temsilini ve Türk kültürünün yayılmasını devam ettiren Memlûkler, bu çabalarının sonucunda yerleştikleri coğrafyanın kudretli, değerli ve önemli bir parçası olarak tarihe mâl oldular.

Alandaki sayılı uzmanlardan Prof. Dr. Altan Çetin, bu eserinde, Memlûklerin askerî ve idari teşkilatlarından kültürel yaşamlarına kadar ayrıntılı bilgiler sunuyor. Okuyucuların yoğun ilgisini çekecek bu eser, literatürdeki eksiklikleri kapatarak tüm tarih okurlarının başvuracağı temel kaynaklardan biri olacak…

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ………………………………………………………………………………………………………… 9
GİRİŞ…………………………………………………………………………………………………………… 13
I
MEMLÛK ASRINDA SİYASET VE KÜLTÜR
MEMLÛKLERİN ORTA DOĞU’DAKİ SİYASÎ
VE KÜLTÜREL ETKİLERİ………………………………………………………………..21
MEMLÛK SAVAŞ KÜLTÜRÜ VE ASIRLARINA DAMGA
VURAN SIYASÎ ETKILERI…………………………………………………………………….23
Savaş Kültürünün Medeniyet
Koruyan Sistemi …………………………………………………………………………….24
Bir Meydan Okumaya Memlûk Darbesi Yahut Haçlılar
Karşısında Memlûkler ………………………………………………………………..29
İslâm Dünyasına Doğudan Saldırı Karşısında
Memlûkler ve Moğollar………………………………………………………………35
Haçlılara Akdeniz’i Dar Etmek
Yahut Kıbrıs’ın Fethi ……………………………………………………………………40
MEMLÛK DÜNYASINDAN KÜLTÜREL VARLIKLARINA DAIR
BAZI HUSUSLAR ……………………………………………………………………………………..48
Dil: Türkçenin Bengüleştiği Asırlar…………………………………48
Türkmenler……………………………………………………………………………………………51
Yemek……………………………………………………………………………………………………….54
Mimari………………………………………………………………………………………………………59
II
DEVLET VE TEŞKİLÂT
MEMLÛKLER DEVLETİNDE DEVLET
(İDARİ, ASKERİ VE ADLİ) TEŞKİLÂTI………………………………………….68
İdarî Teşkilat………………………………………………………………………………………68
Sultan………………………………………………………………………………………………….. 73
İdari Nizam: Merkez ve Taşra Teşkilatı…………………… 76
Divânü’l-Ceyş ………………………………………………………………………………83
Divânü’l-İnşâ…………………………………………………………………………………90
Divânü’n-Nazar…………………………………………………………………………..96
Askerî Teşkilat………………………………………………………………………………….97
Memlûk Savaş Geleneği………………………………………………………..97
Memlûk Ordusunun Teşkilatı………………………………………..109
Askerliğe Açılan Kapı: Küttâbîyye……………………………. 113
Müşterevât/Culbân/Ahdâs……………………………………. 122
Hâssekîyye…………………………………………………………………………. 123
Müstahdemûn (Karânîsa-Seyfîyye)/
El-Memâlik El-Mustahbere……………………………………… 124
Karânîs/Karânisa/Sultanîyye…………………….. 124
Es-Seyfîyye/ El-Memâlik Es-Seyfîyye…….. 125
Memlûk Emirlerine Bağlı Kuvvetler ……………………… 125
El-Memâlik El-Ümerâ/Ecnâd El-Ümerâ………….. 125
Askerî Iktâ Nizamına Bağlı Askerler ……………………. 126
Ecnâd El-Halka…………………………………………………………………. 126
Evlâd En-Nâs/Esyâd/ Evlâd El-Mulûk/
Evlâd Es-Selâtin/ Emîr………………………………………………………..127
Memlûk Devleti’nde Ordu Komutası …………………….127
Silahhane…………………………………………………………………………………….. 137
Adliye (kazâ ve mezâlim) teşkilatı………………………………….. 140
III
MEMLÛK ASRINDA MEDENİYET: ŞEHİR
MEMLÛK ŞEHRİNİ ANLAMAK: TARSUS,
MALATYA VE AYINTÂB………………………………………………………………….151
Şehirlerin Siyasî ve Askerî Manasına
Dair Suretinin Oluşumu…………………………………………………………..157
Bir İslâm Şehri Olarak
Memlûk Şehri Ve Manası………………………………………………………… 161
Memlûk Şehri Ve İbn Haldun;
Suretin Maddesi Şehirler……………………………………………………… 167
Tarsus…………………………………………………………………………………………….168
Malatya……………………………………………………………………………………………172
Ayıntâb ……………………………………………………………………………………………175
IV
BİLİM TARİHİNDE MEMLÛK DEVİRLERİ
MEMLÛKLER DEVRİNDE BİLİM VE BİLGİNLERE
DAİR: MİZVELE VE İBN ŞÂTIR……………………………………………….. 187
Memlûkler Devrinde Zamanın Bilgisini
Ölçmek: “Mizvele”…………………………………………………………………………… 191
Memlûkler Devrinde Zaman Ölçmeye
Dair Bilim Adamları …………………………………………………………………… 194
SONUÇ ……………………………………………………………………………………………………209
KAYNAKÇA……………………………………………………………………………………………..211
İNDEKS…………………………………………………………………………………………………..237

ÖNSÖZ

Türklerin tarihi uzun bir zaman ve geniş bir coğrafyada cereyan etti. Bu süreç içerisinde Türkler, devlet ve kültür/medeniyet olarak muhtelif tezahürleri olan zaman ve mekânlarda kendi dünyalarını tesis ettiler. Bu tarihin her bir devresi kendi nevi şahsına münhasır haller ile Türk kültürünün muayyen renkleri dâhilinde belirli zaman ve mekânların özellikleri içerisinde bir milletin kendi varlığını sürdürmesini temsil eder. Mısır-Suriye coğrafyası bu cümleden olarak Türk asırlarının en güçlü yaşandığı mekânlardan olarak dikkat çeker. Bu sahada vaki tarihimiz, diğerleri gibi, Türklerin esas özelliklerinin zaman ve mekâna has halleriyle ortaya çıkar. Bu coğrafyadaki devletler içerisinde en çok dikkat çeken ve ne yazık ki ülkemizde hak ettiği alakaya henüz istenen düzeyde ulaşamayan Mısır Türkiye Devleti yahut ilim âleminde bilinen adıyla Memlûkler devridir.

Bu çalışma kültür tezahürleri içerisinden bu devletin Türk tarihinde mümessili olduğu ve öne çıkan yönleri bir medhal mahiyetinde yahut bütünü oluşturan ana parçaların takdimi ile sunmak amacıyla kaleme alındı. Böylece hem bu coğrafyadaki tarihimizin bu önemli devletine bir umumi bakış atılacak hem de burada vaki kültür üzerinden kültür tarihimizi bütünlük içerisinde kavrama yolunda bir parça daha nazarımıza sunulmuş olacaktır. Kültür, bir düzen, yasa ve ilkeler bütününü gösteren ve diğerinden farklı olmamızın manasını bize anlatan çok önemli bir olgudur.

Kültür tarihi çalışmaları dönem yahut genel çerçevede insanlığın var ettiği bu kabilden tüm aydınlıkları ve yapıları düşünerek insanın bir bakıma kendisini düşünmesinin tarihidir. Bu çalışma Mısır Türkiye Devleti yahut daha genel bilinen ismiyle Memlûklerin tarihi süreci içinde muhtelif kültür tezahürleri üzerinden son zamanlarda artan ilgiyi de göz önüne alarak “Kimdir bu Memlûkler?” sorusuna cevap aramaktadır. Bu çalışma vesilesi ile bu devletin kültür tarihi merkezinde Türk tarihindeki yeri ve önemi ana hatlarıyla ortaya konularak ülkemizde yeni tanınmaya başlayan bu devlete dair daha umumi çerçeve çizilmek suretiyle Türk tarihinden Memlûk asırları ilim âlemi ve ilgililerine arz olunmaktadır.

Şüphesiz bu kitabın mazrufu Memlûklerin tarihini ortaya koyma iddiasından çok Selçuklular devrinde başlayan tarihi sürecin Mısır merkezli önemli bir tezahürünü ve nevi şahsına münhasır bir Türk devletini muhtelif yönlerden tanıtmaktır. Memlûklerin üzerinde yükseldiği maddi ve manevi kültür saikleri ve tarihlerindeki önemli olay ve olgular ortaya konularak ilgililerine ana kaynaklar ve ilmî usuller dairesinde hazırlanan bu eserin Türk tarihinin büyük kadrosunundaki çok önemli bir şubenin tanıtılması ile milli şuurumuz ve medeniyet düşüncemizin takviyesi de naçiz bir niyet olarak ifade edilmelidir. İbn Haldun, medeniyetimizin esasının nazariyatını ortaya koydu. Bu eserde pek çok vesile ile onun teorik bakışı,kaynaklardaki malumatın bir bütün içinde yani bir kültür ortamında tespit ve gösterilmesinde büyük fayda sağlamıştır. Bu eser okunup değerlendirilirken bu husus sarfı nazar edilmemeli ve İbn Haldun pek çok tatbiki çalışma ile işlenmelidir.

Bu naçiz çalışma, Memlûk asırlarına devlet teşkilâtı, siyasî ve kültürel sahadaki Memlûkler devrinin tezahürleri, şehir olgusu bakımından bu devre bir bakış ve nihayet bilim tarihi açısından bu devirdeki vaki bir duruma dikkat çekerek son derece canlı bir bilim hayatı olan Memlûklerin Türk asırları içindeki yerini muhtelif yönlerden seçilmiş temalarla gösterme gayretinde olacaktır. Tarihte yer aldıkları asırlarda Memlûkleri anlamak tarihimizi bütüncül bir manzarada görmek için bize faydalı olacaktır. Memlûklerin kurduğu devlet mekanizması, bu yapının siyasî ve kültürel sahadaki faaliyeti, bu etkinliğin gerçekleştiği şehir ve bu dünyadaki bilim faaliyetlerine bütünlük içinde baktığımızda bu asırda Memlûklerin Türk ve İslâm tarihinde yerleri ve ehemmiyetleri tebarüz edecektir.

Türkçe konuşan sultanların kurduğu ed-Devlet et-Türkiyye’de, Türk kültürü ve İslâm medeniyeti çerçevesindeki tarihleri tarihimizin en müstesna dönemlerinden birini teşkil etmiştir. Bu yolla Memlûklerin sadece devşirilmiş köle askerler olmayıp Moğollar ve Haçlılar karşısındaki başarıları kadar bilim ve kültürün temsil edildiği devleti ve şehirleri kuran ve yöneten İslâm medeniyetinin büyük Türk sultanları olduğu tebarüz ettirilmiş olacaktır. Memlûk asırları hakkında teşkilât ve kültür hayatına bir medhal olarak görülebilecek bu esere pek çok alanda yeni ilaveler mümkündür. Biz devlet, şehir ve kültür/ bilim hayatından yaptımız bu seçki ile ülkemizde çok az bilinen bu devre bir naçiz katkı sağlamayı gaye edindik. Dileriz tarihimizin bu devri ve muhtelif devirlerine dair bu misal çalışmalar çoğalarak Orta zamanlarda Türklerin vaziyeti daha vuzuhuyla ortaya konulabilir. Memlûklere dair bu manzarayı ihtisas alanımız olmadığından temas etmediğimiz Memlûk sanatını da eklersek bahsedilen gelişme daha bir derinliğiyle görülebilecektir. Bu büyük tarihi yapan Baybars ve diğer tüm sultanların hatırasına Türk tarihine bu şevketi yaşatanlara bir vefa dileği olan bu çalışmanın geleceğimize bir küçük aydınlık olmasını temenni ederim.

Bu eser okuyucusuna ulaşıyorsa şüphesiz bunda en büyük hisselerden birisi çalışmayı dikkatle eleştirerek okuyan ve düzenleyen Dr. Galip Çağ’ındır. Kendisine vefalı ve usanmaz yol arkadaşlığından dolayı müteşekkirim. Memlûkler müntesibi oldukları kültür ve medeniyet ile bir coğrafyayı siyasî ve kültürel olarak muhafaza edip mesuliyetlerini yerine getirerek tarihe intikal etmişlerdir. Bu büyük tarihi yapan ve bize bu coğrafyada yahut Doğu Akdeniz havzasında büyük siyaset takip etmenin mirasını bırakan ve geçmişten bugüne gelen dinamiklerin kökenlerini gösteren bu devleti ve tarihini bilmek geleceğe doğru atılan doğru bir adım olacaktır. Kültür tarihimiz açısından da bu devir Türk tarihinin şüphesiz en müstesna devirlerinden biridir. Çalışmaya tasavvuri ve tavsifi niteliğinden dolayı bir sonuç kısmı konulmadı. Bu çalışmanın yayınlanması üstlenen Timaş Yayınları’na ve eserin hazırlanıp okuyucuya ulaşmasında emek ve zaman harcayan editörlerim Selim Ahmetoğlu ve Zeynep Berktaş’a teşekkür ediyorum. Eserin millî düşünce hayatımız ve mefkuremize naçiz bir katkı olması ise yazarının en büyük dileğidir.

Prof. Dr. Altan Çetin
Ankara 2020

GİRİŞ

Türk tarihi bir süreklilikler manzumesidir. Selçuklular, 11. asrın ikinci yarısından itibaren, bilhassa Sultan Alparslan zamanında, Fâtımî Devleti’nin hâkimiyeti altındaki Suriye’ye girmiş ve burada Suriye ve Filistin Selçuklu Devletleri kurulmuştur. Bu yolla Selçuklu müesseseleri ve dolayısıyla ordu teşkilâtı da bölgeye getirilmiştir.1 Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı olarak kurulmuş olan fakat sonraları bağımsızlıklarını elde eden atabeyliklerin askerî teşkilâtları da aynı idi. Selçukluların yıkılmasından sonra ortaya çıkan ve onların devletlerinin mirasına konan yeni devletlerin birçoğu onların atabeyleri veya tâbileri olup eski nizâm aynen devam ediyordu.2 Musul Atabeyliği Nûr ed-Dîn Mahmud Zengî zamanında askerî teşkilâtını düzenledi. Bu düzenleme de tamamıyla Büyük Selçuklu Devleti’nin askerî teşkilâtının küçük bir modeli idi. Selâh ed-Dîn, amcası Şirkûh ve babası Necm ed-Dîn Büyük Selçuklu Devleti’ne tâbi olan Irak Selçukluları vasıtasıyla Musul Atabeyliği’ne intikal eden askerî teşkilâtın içinde birer kumandan idiler.3 Bu yönüyle Eyyûbîler, Selçukluların koynunda gelişmiş ve onların pek çok âdetlerini almıştır.4 El-Kalkaşandî, Selâh ed-Dîn’in Nûr ed-Dîn Mahmud Zengî adına Mısır’a hâkim olunca bu ülkede icrâ edilmekte olan Fâtımî usûl ve merasimini kamilen değiştirip yerine Türk -yani Selçuklu- nizamını ikame ettiğini yazar.5 Dolaysıyla Eyyûbîler, Selçukluların pek çok âdet ve nizamını Mısır ve Suriye’ye getirmişlerdir.6 Bu süreklilikte Memlûkler Devleti, Eyyûbîler Devleti’nin devamıdır. Onların memlûkları tarafından kurulmuştur.7 Eyyûbî hâkimiyetinin sona ermesiyle 1250 tarihinde kurulan Memlûk Devleti, kaynaklarda ed-Devlet et-Türkiyye8 /[Mısır]Türkiyye Devleti olarak kaydedilir. 1250-1517 yılları arasında Mısır’ı siyasî, iktisadî ve kültürel bakımdan İslâm âleminin en medenî ve müreffeh bir ülkesi haline getiren Türkler, aynı zamanda millî tarihlerinin en müstesna devrilerinden birini de yaşamışlardır.

Bu devre, İslâm dini ve medeniyeti dairesine giren Türklerin millî tarihlerindeki büyük inkılâbın yanı sıra İslâm ve dünya tarihinde geldikleri dönüm noktasının da çok önemli safhalarından biridir.9 Bu safhanın tarihî bir sürecin sonucu olduğu ve bir günde ortaya çıkmadığı aşikârdır. Türk devlet teşkilâtının İslâm âleminde kuvvetli ve bariz tesirler yapması, bilhassa Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşundan sonradır. Abbâsî halifelerini nüfuzları altına aldıktan sonra, Mısır ve Suriye gibi Şiî Fâtımî halifelerinin hâkimiyet sahaları müstesna olmak üzere, İslâm dünyasının hâkimi olan ilk Selçuklu sultanları, devlet müesseselerini çok sağlam olarak kurdular. Bunlar arasında Sâsânî ve İslâm menşeinden gelenlerin yanı sıra kısmen Karahanlılardan ve kısmen de Oğuz ananelerinden kökünü alan Türk müesseseleri de mevcuttu. Bu büyük devletin parçalanmasından sonra, yerine kâim olan muhtelif devletlerde -meselâ Harizmşahlarda, Suriye, İran ve Anadolu Selçukîlerinde, Atabeylerde, Eyyûbîlerde- sonraları Memlûklerde Türk menşeinden gelen müesseseleri görmek kabildir.10 Mısır Memlûklerinin devlet teşkilâtı husûsunda Selçukluların tesiri altında kaldıkları çok açıktır.

Onların varis oldukları Eyyûbîler, Selçuklular Devleti’nin kollarından biriydi.11 Memlûk devlet teşkilâtının esasları düşünülürken İslâm ve Türk kökenli unsurlar öncelikli olarak değerlendirilmelidir. Selçuklular bu bakımdan önemli bir nokta-i nazar teşkil ederler. Türk tarihi tek bir coğrafyanın tarihi değildir. Hindistan, Orta Asya, İran, Anadolu ve Mısır-Suriye sahaları Orta Çağlarda Türklerin büyük devletler kurdukları alanları temsil eder. Mısır-Suriye sahası Türklerin bugün Orta Doğu denilen sahada en erken faaliyet gösterdikleri mekândır. Tolunoğulları, İhşitler gibi devletlerle siyasîleşen Türk varlığı bu coğrafyada en önemli izlerinden birisini Memlûkler devrinde bırakmıştır.

İslâmî dönem, Türk tarihinin en dikkat çekici ve orijinal devirlerinden birisi olan Memlûk asırları arkasında büyük bir siyasî ve kültürel miras bırakarak tarihe mâl olmuştur. İşte bu çalışma, Türk tarihinin Mısır ve Suriye’de ulaştığı sınırlarda teşekkül eden bir devletin genel çerçevesinin kültür odaklı bir takdimi mahiyetindedir. Memlûklerin de içinde bulunduğu asır, Türk asrı olarak nitelenmektedir. Memlûkler, Türk tarihinin en ehemmiyetli ve renkli dönemlerinden birini temsil eder. Haçlı Seferleri ve Moğol saldırılarının ağır baskısı altında bulunan bugünkü Orta Doğu’nun merkez coğrafyasında iç karışıklıkları aşarak, kurdukları muntazam devlet mekanizması ve güçlü askerî sistemle iç ve dış saldırılarla baş etmeyi başardıkları gibi, Türk kültürünün bu coğrafyadaki ölümsüz eserlerinin vücuda gelmesini de sağlamışlardır.

Onların temsil ettiği yapı, İslâm medeniyetinin merkezî kurumlarının Türkistan merkezli bir siyasetin Selçuklular devrinde yaşadığı dönüşümün Mısır-Suriye merkezinde devamı niteliğindedir. Haçlıların bu coğrafyadan püskürtülmesi ve kovulması, Moğolların Fırat’ın gerisinde tutulması, Ermeni Kontluğu’nun ortadan kaldırılması ve Kıbrıs’ın fethi ilk tahlilde bu yapının siyasî olarak başardığı devasa icraatın umumi bir taslağını sunar. Memlûkler, bu cümleden olarak bir taraftan Orta Çağ Türkİslâm tarihinin temadi eden sürecinde zincirin çok önemli bir halkası, diğer taraftan ise oluşturdukları nevi şahsına münhasır yapı ile türünün nadide örneğini teşkil ederler. Türk tarihinde Memlûk asırları, Türklerin dünya hâkimiyetinin ayak seslerinin duyulduğu çağdır. Memlûkler, onlara çağdaş olan Osmanlılar, Safeviler, Babürlüler gibi siyasi teşekküller değişik coğrafyaları Türk rengine boyayan çağı kurdular.

Adeta ilk İslâm fetihleri ile ele geçen bu coğrafi sınırlar, Türkler tarafından yeniden ve daha sağlam bir şekilde tarihe mal edilmişler, Osmanlılarla bayraklaşan bir süreçte İslâm’ın temsilini ve Türk kültürünün yayılmasını devam ettirmişlerdir. İşte, Türkistan’dan kopup gelen Selçukluların kurduğu nizam böyle bir cihan hâkimiyeti ile neticelenmiş ve Memlûkler bu halkanın kudretli, değerli ve en önemli bir parçası olarak tarihe mal olmuşlardır. Kendi kaynaklarının şahitliği ile tespit edilen edilen Devlet et-Türkiyye adını alan bu devlet, bir yandan merkezi kurumları ile İslâm medeniyetinin çok değerli bir temsilcisi olmuş ama diğer yandan Türkistan töresini sürdüren at eti yiyip kımız içen sultanları ile Türk töresinin de orijinal devamcıları olmuşlardır. Türk dilinde yazdırdıkları kitaplarla Türkçenin en değerli miraslarından olan bir koleksiyonu bizlere bırakmışlardır. Mesela son Memlûk Sultanı Kansu Gavri’nin divanındaki şiirler hâlâ okunup anlaşılacak canlılıkta ve değerde eserlerdir. Memlûkler, Selçuklularla başlayan tarihî sürecin ve geleneğin en önemli halkalarından birisini teşkil ederler.

1250’den 1517’deki yıkılışlına kadar Hicaz, Mısır, Suriye, el-Cezire ve Anadolu bölgesinde en büyük güçlerden biri olarak bu coğrafyanın şekilenişinde ciddi pay sahibi olmuşlardır. 13. asırdan 16. asrın başına kadar bölgede başat bir güç olan bu devletin en önemli hususlarından biri buradaki Türk karakterinin oluşumundaki payıdır. Memlûklerin bölgede önemli bir kuvvet oldukları devirde Osmanlılar diğer bir önemli devlet olarak dikkat çekmekteydiler ve 16. yüzyılın başında tüm bölgeye hâkim olarak buradaki Türkmen varlığının sürdürücüsü oldular. Bu çalışmada temas edilememekle birlikte Dulkadiroğulları, Ramazanoğulları Karakoyunlular ve Akkoyunlular gibi siyasî teşekküller de bölgede Türkmen varlığının devamında diğer önemli unsurlar olacaklardır.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Tarih
  • Kitap AdıTürk Tarihinde Memlûk Asırları
  • Sayfa Sayısı240
  • YazarAltan Çetin
  • ISBN9786050833232
  • Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
  • YayıneviTimaş Tarih / 2020

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Haçlı Seferleri ~ Altan ÇetinHaçlı Seferleri

    Haçlı Seferleri

    Altan Çetin

    “İlk Haçlı Seferleri sonucu kurulan Kudüs Haçlı Krallığı, Selahaddin Eyyübî eliyle tarihe mâl edilecektir. Bu öyle bir olaydır ki Kudüs, şehre kan ve şiddetle...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur