Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Üçüncü Soğuk Savaş Dönemi
Üçüncü Soğuk Savaş Dönemi

Üçüncü Soğuk Savaş Dönemi

Kortay Hıraoğlu

“Küresel dünyada bir yandan devlet dışı oyuncuların ulusal sınırları aşan ilişkileri sürerken bir yandan da devletler düzeyindeki keskin rekabet devam ediyor. Bu çalışma,küresel sistemdeki…

“Küresel dünyada bir yandan devlet dışı oyuncuların ulusal sınırları aşan ilişkileri sürerken bir yandan da devletler düzeyindeki keskin rekabet devam ediyor. Bu çalışma,küresel sistemdeki devletler arası mücadele örneği olarak ABD-Çin rekabetini konu ediyor. Doğu’nun büyük ve yükselen gücü Çin ile Batı’nın Soğuk Savaş’tan beri lideri olan ABD arasındaki siyasal, ekonomik ve askeri ilişkiler tarihsel süreçler içinde ele alınıyor; karşılıklı ilişkilerin geldiği aşama da yeni bir bloklaşmanın işareti olarak yorum yapmayı olanaklı kılacak örneklerle anlatılıyor. Dünyanın yeniden şekillenen tarihini öğrenmek, küresel güç dengelerini anlayabilmek ve geleceğe dair farklı çıkarımlarda bulunabilmek, bu kitapla mümkün. Uzun ve yorucu bir çalışmanın ürünü olan kitap, yeniden çift kutuplu bir dönem yaşanma ihtimali üzerinde düşünmeyi sağlıyor, yeni bir soğuk savaşın da hangi bölgelerde kırılmalar yaratabileceğini ortaya koyuyor.”

Prof. Dr. Beril Dedeoğlu – Galatasaray Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı

“Özenle seçilmiş kaynaklar ve ciddi araştırmaya dayanan güçlü bir analizle Kortay Hıraoğlu dikkat çekici bir çalışma yapmış. Küresel dengelerin geleceğine ışık tutan Hıraoğlu, uluslararası ilişkiler dinamiklerini anlamak veya yönlendirmek isteyenlerin faydalanacakları zengin öngörü ve önerilerde bulunmakta. Genç bir entellektüellin bu müstesna gayretini kutlarken, kendisinden yeni çalışmalar beklediğimizi de bu vesileyle belirtelim.”

Osman Faruk Loğoğlu – Büyükelçi (E)

“Son on yıllardaki gelişmelerin ortaya çıkardığı yeni dinamiklerin bir gereksinmesi olarak, uluslararası sisteme getirilecek köklü düzenlemeler ve yeniden yapılanma modellerine yönelik arayışlar , bu değişim sürecinin gelecekteki denge eksenleri üzerindeki izdüşümlerinin sorgulanmasına da yol açmakta.Bu değişken ve kaygan zeminde siyaset oluştururken ,bir bölümü bilinen, bazı yönleri ise tam kestirilemeyen oyuncu ve etmenlerin dikkate alınması gerekiyor. Dikkatler, geleceğe ilişkin varsayımlar üzerinde değil, gelecekteki genel görünümün nasıl olacağı üzerinde odaklanmış durumda…
Yakın gelecekte büyük güçler arası ilişkilerin nasıl bir seyir izleyeceği , giderek bölgesel düzeyde nüfuz ve ağırlıklarının bilincine varan yeni orta ölçekteki aktörlerin hareket yeteneklerinin ve bunun sınırlarının da belirleyicisi olacak. Bu kitapta Kortay Hıraoğlu da, yeni gelişmelere ve Çin’in ekonomik yükselişine, Rusya ile geliştirmeye çalıştığı çok boyutlu işbirliğine,bu olgunun ABD dış politikasına yansımasına ve tüm bu değişimlerin Avrasya, Afrika ve Latin Amerika başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerine etkilerini ele alıyor. Zengin referansları ve akıcı anlatımıyla okumaya değer bir çalışma…”

Ümit Pamir – Büyükelçi (E)

***

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ……………………………………………………………………….7
KISALTMALAR…………………………………………………………..9
GİRİŞ………………………………………………………………………….11

GÜÇ DENGESİNİN DÜNÜ:
KAVRAMSAL ARKA PLAN VE
GÜÇ DENGESİ OYUNCULARI

BÖLÜM 1
Güç Kavramı ve Uluslararası İlişkilerde Güç Yaklaşımı……23
BÖLÜM 2
Güç Dengesi Kavramı…………………………………………………..39
BÖLÜM 3
Yeni Oyun “Küresel Güç Dengesi” ve Yeni Oyuncu “ABD”….51
BÖLÜM 4
Sistemde Denge Arayışları ve Çin…………………………………..73

GÜÇ DENGESİNİN BUGÜNÜ:
ÇİN’İN YÜKSELİŞİ SONRASI GÜÇLER ARASI İLİŞKİLER

BÖLÜM 5
Avrasya’da Rekabet…………………………………………………….109
BÖLÜM 6
Avrasya Dışı Rekabet………………………………………………………..129
BÖLÜM 7
Güçler Arası Politik-Askeri İşbirlikleri…………………………..149
BÖLÜM 8
Güçler Arası Karşılıklı-Bağımlılıklar……………………………..165

SONUÇ…………………………………………………………175
BİBLİYOGRAFYA………………………………………..185

ÖNSÖZ

Çok küçük yaşlardan itibaren, bana sunulan, gerçekleşme ihtimali düşük olasılıklar bileşkesi hayatımı ve kendimce geliştirmeye çabaladığım mütevazi yetkinliklerimi, hangi amaçlar doğrultusunda kullanmamın beni daha yoğun bir hazza ulaştıracağını düşünmüşümdür. Daha ilk gençlik yıllarımda çevremde geri kalmışlığın ve adaletsiz gelir dağılımının izlerini keşfetmem, kıt kaynakların en verimli şekilde kullanımına yönelik bir bilim dalı olan ekonomiye ilgi duymaya ve bu alanda lisans eğitimi almaya beni yöneltti. Ancak ekonomi biliminin geçirdiği -tüm gelişime rağmen dünyada çatışmaların ve savaşların önlenemediği doğrultusundaki bilimsel olduğu kadar da duygusal tespitlerim beni, tüm benliğimle barışın sürdürülebilmesine yönelen bir bilim dalının, uluslararası ilişkiler disiplininin içine doğru çekti.

Lisans eğitimimi bitirir bitirmez, “değiştirmek istiyorum” dediğim dünyayı tanımaya karar vermem nedeniyle 4 yıl uzak kaldığım öğrenciliğe geri dönmeye ve yeniden, hem de bu sefer çok farklı bir disiplinin bir parçası olarak öğrenim görmeye nasıl cesaret ettiğimi şu an dahi bilmiyorum. Ancak, 2 yıl gibi kısa bir süre zarfında, hem disiplin-içi birikimi, hem de dünyanın farklı köşelerindeki gelişmeleri tüm boyutlarıyla biz öğrencilerine aktarmak için yoğun çaba sarf eden Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün çok değerli akademik kadrosuna hücrelerimin en derin köşelerine kadar minnet ve şükran doluyum. Onların yoğun gayretlerini hissetmek ve gözlerinde bize duydukları inancın pırıltısını görmek, beni de diğer arkadaşlarım gibi, her çalışmamda elimden gelenin de üstüne çıkmayı deneme konusunda şevklendirdi. Ben kendi payıma ne kadar başarılı olmuşumdur bilemiyorum ancak her çabamda disiplinin dünya standartlarındaki temsilcisi Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün birikimlerinden ve kendine güveninden güç almak, birçok bilimsellik dışı zemine kayabilecek ve ben farkında olmadan başkalarının görüşlerine aracılık eden bir çalışmaya dönüşebilecek “Güç, Karşı Güç, Denge: ABD ve Çin’in Sistemde Denge Arayışları ve Üçüncü Soğuk Savaş” başlıklı oldukça detaylı bir konuya karar vermemde beni ilk günden itibaren her aşamada cesaretlendirdi.

Teşekkürün en büyüğünü, projeme danışmanlık yapan, yoğun çalışmaları arasında bana vakit ayırmaktan bir an bile sıkılmayan ve hem projenin geliştirilmesinde, hem de benim kendimi geliştirmemde her söz ve her yazdığıyla yoluma ışık tutan çok değerli bilim insanı ve kıymetli büyüğüm Prof.Dr. Beril Dedeoğlu’na sunmak isterim. Kendisine çalışmaya ilk başladığım dönemlerde verdiğim, fikir karmaşıklığımı tüm açıklığıyla yansıtan taslakları analitik bir şablona oturtabilmemi onun tecrübelerine ve anlayışına borçluyum. Ayrıca çalışmam üzerinde detaylı yorumları ile yol göstericiliklerini esirgemeyen diğer saygıdeğer büyüklerim Emekli Büyükelçilerimiz Sayın Ümit Pamir ile Sayın Faruk Loğoğlu’na da içten şükranlarımı sunmak isterim. Bütün bunların yanında özel teşekkürü de, beni yetiştiren ailem ile iki yıl boyunca çalışmalarımın yoğunluğuna karşı sabrını her daim koruyan ve proje yazım aşamasında ilk çocuğumuza hamile olmasına rağmen, desteğini hiç eksik etmeyen sevgili eşim Övgü Hıraoğlu’na sakladım. Umarım tüm bu değerli insanların içten çabalarını ve fedakarlıklarını boşa çıkarmayan bir çalışma hazırlayabilmişimdir.

KISALTMALAR

AB    :Avrupa Birliği
ABD :Amerika Birleşik Devletleri
AFRICOM :ABD Afrika Kumandanlığı
AHRDF :Afrika İnsan Kaynakları Kalkınma Fonu
AMISOM :Afrika Birliği Somali Misyonu
ASEAN :Güneydoğu Asya Ulusları Topluluğu
BAE    :Birleşik Arap Emirlikleri
BRIC :Brezilya-Rusya-Hindistan-Çin
BRICS :Brezilya-Rusya-Hindistan-Çin-Güney Afrika
BYP    :Beş Yıllık Plan
CIA    :Merkez İstihbarat Örgütü
CNY    :Çin Yuanı
ÇUS    :Çok Uluslu Şirketler
FMS    :Dış Askeri Satış Sözleşmesi
GPS    :Küresel Konumlandırma Sistemi
GSYH    :Gayri Safı Yurtiçi Hasıla
İİÖ    :İslam İşbirliği Örgütü
İKÖ    :İslam Konferansı Örgütü
KGAÖ :Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü
NATO    :Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü
NSS    :Ulusal Güvenlik Stratejisi
OEF    :Kalıcı Özgürlük Operasyonu
PACOM    :ABD Pasifik Kumandanlığı
PLA    :Çin Halk Özgürlük Ordusu
SSCB :Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
SEANWFZ :Nükleer Silahtan Arındırılmış Güneydoğu Asya Protokolü
S&ED    :ABD-Çin Stratejik ve Ekonomik Dialogu
SFG    :Stratejik Odaklanma Grubu
SIPRI    :Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü
ŞİÖ    :Şanghay İşbirliği Örgütü

GİRİŞ

Birşeyleri değiştirmek için ihtiyacınız olan şey, yine güçtür.
Olof Palme (1969’da David Frost ile röportajından)

Televizyonda ya da gazetelerde en yakın arkadaşını, babasını, annesini, eşini hatta çoçuğunu öldüren erkek figürleriyle bugüne kadar büyük bir olasılıkla çok sık bir şekilde karşılaşmışızdır. Bir insanın, bir zamanlar en mutlu vakitlerini birlikte geçirdiği, en sevdiği insanları öldürme aşamasına gelmesinin olasılık dahilinde olduğunu gösteren bu örnekler, bir çoğumuzun, içinde neresi olduğunu bilmediği ancak vicdan diye adlandırılan bir yerin acıdığını hissetmesini ve kendi kendine “acaba önlem alınamaz mıydı?” diye sormasını beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda yapılan çalışmalar içinde, bir insanı katile dönüştüren süreç psikolojinin, beynin bir insanı öldürme kararını ne şekilde verdiği yönündeki araştırmalar nörolojinin, olayda toplum yapısının rolü sosyolojinin, katilin doğuşta iyi bir insan mı, yoksa kötü mü olduğu sorusu felsefenin, insan öldürmenin önüne geçilmesi yönünde kanunların sıklaştırılması yaptırımı hukuğun, öldürenin öldükten sonra tanrı tarafından nasıl cezalandırılacağı tartışması ise teolojinin alanına girmektedir.

İnsan doğası ve dış dünya ile ilişkileri üzerine bütün bu araştırmalar süre giderken, bir insanın en değer verdiği insanlardan birisini öldürme aşamasına gelebildiğini gözlemleyen toplum bilimciler, insanlara çok benzer davranış kalıpları sergileyen insan kurgusu bir işbirliği yapısı olan devletlerin de birbirileri ile ilişkilerinde aynı temel sorunlarla karşılaşmışlar ve devletler arası ilişkilerin istikrarlı bir biçimde sürdürülmesine yönelik “uluslararası ilişkiler” disiplinini bir bilime dönüştürmüşlerdir. Sistemde savaşların önlenmesi ya da barış ortamının sürdürülebilmesi üzerine temellendirilen çalışmalar zaman içerisinde farklı yönlere doğru eğilimler göstererek disiplin içi tartışmaları beraberinde getirmiş, tartışmalara verilen yanıtlar idealizm/neoliberalizm ve realizm/neorealizm çatıları altında temel varsayımları benzeşen şekilde kümelenmiş ve süreklilik kazanmıştır.

Nasıl ki felsefenin temel sorularından birisi insanların işbirliğine mi yoksa çatışmaya mı daha yatkın oldukları ise, temel birimi devletler olan uluslararası ilişkiler disiplini de, insanlar üzerine yapılan çalışmalardan hareketle, devletlerin işbirliğiçatışma ikilemi içerisinde ne yönde davranış eğilimi gösterdiklerini araştırmaya yönelmiştir. Ekonominin, homo economicus olarak adlandırdığı ve her şartta kendi çıkarını maksimize edecek şekilde programlanmış olduğunu varsaydığı insanların diğer insanlarla ilişkilerinde temel araç olarak “para“yı ele almasına paralel bir biçimde, uluslararası ilişkilerde, çıkarlarını gerçekleştirme doğrultusunda davrandığı varsayılan devletlerin diğer devletler ile ilişkilerinde temel araç olarak “güç” üzerine yoğunlaşmıştır. İnsanoğlu, insanların birbirlerine çıkarları doğrultusunda zarar vermesinin önüne geçilmesi için bir üst otorite olarak hukuki yaptırımlar uygulama yetkisine sahip devlet aygıtını hayata geçirmesinin ardından, devletler arası ilişkilerde sınırsız çıkar arayışının diğer devletlere zarar verecek sonuçlar doğurması ve savaşlara sebebiyet vermesi nedeniyle uluslar-üstü kurumların inşasına yönelmiştir. Ancak uluslar-üstü kurumların ve yaptırımların sistemde gücü göreceli olarak daha fazla olan devletlerin keyfi davranışlarının önüne geçememesi, zayıf güçlerin birbirleri ile işbirliği yaparak daha güçlüye karşı kendini savunmaya yönelmesi prensibi üzerine temellendirilen -ve evde kendisine saldırmaya hazırlanan kocasına karşı komşularından yardım isteyen bir eşin doğal dürtüsüyle aynı dinamiklerin işlemesi sonucu ortaya çıkan- “güç dengesi” politikalarına günümüzde yeniden başvurmaları sonucunu doğurmuştur.

Temel çıkış noktasından ve çalışmanın birinci bölümünde ele alınan ilk örneklerden hareketle “güç dengesi”nin anarşik uluslararası sistemde, güçsüzlerin güçlüye karşı kendini savunma aracı olarak kullanılmaya yönelik tasarlandığını görmekteyiz. Ancak kavram, küreselleşen ve daha karmaşık bir yapıya bürünen devletler arası ilişkilerde, güçlünün, güçsüzün güçsüzlüğünden faydalanarak diğer güçlüyü veya güçlüleri zayıflatma çabasına araç olarak kullanılmaya başlamış ve sistemde dengeleme ya da karşı-dengeleme arayışları, büyük güçlerin birbirleri ile savaşmadan küçük güçler üzerinden pozisyon alarak çıkar ve etki mücadelesini sürdürmelerini sağlayan bir oyuna dönüşmüştür. Bu oyunun, -her iki Soğuk Savaş dönemlerinde daha da belirginleştiği şekilde- günümüzde halen sürdürülmesinin sonucu olarak, temel güçler arası çatışmalar azalırken, sistemdeki zayıf aktörlerin diğer zayıf aktörlerle arasındaki anlaşmazlık konuları ve kendi iç dinamiklerinde sahip oldukları ayrışma sebeplerinin derinleşme ve çatışmaya dönüşme oranları artmıştır.

Temel güçler arası rekebetin bölgesel dinamiklere yansımaları, “Eş-Şa’b Yurid İskate’n Nizam (Halk rejimin düşmesini istiyor)” sloganıyla Orta Doğu ve Kuzey Afrika iç dinamiklerini harekete geçiren ve Tunus, Mısır ve Libya’da yüzbinlerce kişinin ölümü ve rejimlerin düşmesi ile sonuçlanan Arap Baharı devrimlerinde, bu

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur