Gözyaşlarım hırsa getirdi beni. Dolabı açtım. Bir gömleğini seçtim. Önce hasretle kokladım, ardından düğmelerini kopardım tek tek… Sonra aldım elime iğne ipliği, koparttığım düğmelerini yeniden diktim. İğneyi gömleğine her geçirişimde yanlış insan, her çıkarışımda doğru insan, deyip ağlıyordum. Kimbilir belki birazdan, belki daha sonra kapımı çalardın. Evimize dönerdin…
Bir ayağı kırık atına… Hem gidecek neresi vardı ki? Yanlış sevgilinden, yanlış hayatlardan, yanlış arkadaşlıklardan gidecek neresi vardı ki? En sonunda birbirimizi bulmayacak mıydık? Hem öyle güzel kokuyordun ki, öyle amansız… Sen yokken seni çok düşledim… Yaşadığın bu düş kırıklığı yeter sana. O an gördüm seni. Bunu sana hiç sormayacağım, ama yeterki, gel.
Çal artık kapımızı… Yanlış arkadaşların seni çok özledi…
Çal artık kapımızı… Yanlış sevgilin seni çok özledi…
BENİ ASIL HAYAT ALDATTI KİTABI ÜZERİNE
(ÖLÜM ÖLMEZ)
Kitap, “Birlikte olduğumuzdan beri herşeyi, ama herşeyi tartışıyorduk,” diye başlıyor. Herşeyi tartışırken hiçbir şeyi çözemeyen, ilişkiye anı katmaktansa ilişkiyi analiz etmeye çalışan ve bu yüzden kişilikleri birbirine dolanan insanların dünyasını anlatıyor Cezmi Ersöz. Öyle ki isimsiz bir kahraman kitabın hemen başında sevgilisine, “Seninle sevişirken bile hep tartıştığımızı hissediyorum,” itirafında bulunuyor. İlişikiyi ilişkinin tarafları belirlemeliyken, ilişki tarafların belirleyemediği, varolamadığı bir karabasana dönüşüyor yazarın satırlarında. Bir başka söyleyişle, kahramanlar varolmak yerine güçlü olmak derdinde. Bu güçlü olma çabası yüzünden savaş meydanındaki ordular nasıl düşmanı yenmek için şaşırtmacalara, yalan istihbaratlara, hilelere başvuruyorsa kitabın kahramanları da kendilerini oldukları gibi gösterirlerse, ötekine yenileceklerinden korkuyorlar. İşte bu yenilgi korkusu onları sahte kendilikler yaratmaya götürüyor. İlişki iki sahtenin, iki yalancının ilişkisi oluyor.
Cezmi Ersöz, lirik anlatımıyla bizlere şunu söylemek istiyor gibi, “Siz sevgililer, güçlü görünmek istediğiniz için zayıfsınız.” Bunu söylerken de güçlü görünmek isterken yalnızlaşan insanın derin bir birleşme, benliğinden vazgeçercesine karşısındakiyle kaynaşma isteğini, bir başka deyişle ölme isteğini ustalıkla anlatıyor. Zira, benliğinden(sahte benliğinden) vazgeçmek bir bakıma ölmek demektir. Hiç besleyemedikleri, görmezlikten geldikleri asıl kendiliklerine yabancı insanların kitabıdır, ‘Beni Asıl Hayat Aldattı’.
Gerçekten de sevgilisine, “Beni neden seviyorsun?” sorusunu takılarak soran insan sayısı az değil dünyamızda. Bu soru bir bakıma, “Ben kendimde sevilecek pek de bir şey göremezken sen ben de ne buluyorsun,” sorusu değil midir?
Modern insana haykırıyor yazar “… aşkın çocukluk mevsimi bitmiş,..” diyerek. Tıpkı okuyucu gibi o ilkel sevgiyi, anne sevgisini kendisinin de hatırladığını gizlemeyerek tutunamamış aşıklarla empati kurmasını ustaca beceriyor. Arkaik acının tadına aşina olan yazarımız, bir metninde terk edilen, aldatılan kahramanını işkencehanelere sokuyor, onu ölümle tam barıştıracakken birdenbire sevgiliyi kurtarıcı kılığında sunuyor bizlere. Sevgili, sevdiğinin ölümle barışacağı o muhteşem anı bir kez daha bozuyor ve aslında kurtarıcı olmadığını kanıtlıyor. Yazar, bir bakıma, ölümle birey arasına sevgililer bile giremez demek istiyor.
Kahramanın ölümden kaçtığı için sevdiğini, ama sevginin de ölümlü olduğunu,.. çocukluğumuzun kanatıldığı/ama hemen öpüldüğü o yerde,.. dizelerinde hissettiriyor bizlere. Cezmi Ersöz, ölümün bizlere en uzak, yabancı olduğu dönemin çocukluğumuz olduğunu ve o dönemde tattığımız sevgiyi de, nefreti de saflıkla ölümsüz sandığımızı işte bu satırlarıyla bizlere ustalıkla düşündürüyor.
Cezmi Ersöz, çiftlerin bir masal yaratma isteğini, “Yaşanmamış bir masal,/aramızdaki yılları birbirine bağlıyor,” dizeleriyle dille getirirken insanın gerçekten çok, öykülerde var olma, onların bir parçası olma arzusunu tüm çıplaklığıla deşifre ediyor. Ortak acıların kadınları ve erkekleri ortaklaşa bir masal kurabiliyorlar mı? Yazarın yanıtı hayır ve bu ‘hayır’ı bireyin sistem tarafından kuşatılmışlığıyla da açıklıyor.
“Kölelerin de acımasız olduğunu sen öğretmişsin bana,” derken yazar; ilişkilerde kölenin efendi, efendinin de köle olduğunu, bu diyalektiğin aşılamamasının hüsranın, sevgisizliğin baş sorumlusu olduğunu yazıyor.
Geçmişimi dağıtma, bana hatırlattığın çocukluğumu dağıtma sevgili, diyor; benimle yorulsan da dağılsan da hep oyna diyen narsist kişiliklere. Bırakın da ölümümle barışalım derken sevgililere; bazen fısıldayarak, bazen de haykırarak ölüm gerçeğiyle yüzleşmemiz gerektiğini ısrarla vurguluyor. “…insanın sığınabileceği bir gurbetinin bile olmadığını…” yazdığı bir başka satırda, ölüm karşısındaki yalnızlığımızı ve aczimizi suratlarımıza bir tokat gibi çarpıyor.
Kitaptaki her metinde, her şiirde ölüm teması özellikle vurgulanmış. Bu durum karamsar bir tablo çizildiği izlenimi verse de, kanımca dikkatli okuyucu için Cezmi Ersöz’ün en iyimser kitabıdır ‘Beni Asıl Hayat Aldattı’. Kitabında asıl suçlunun bu yalan, ölümlü dünya olduğunu, günahı birbirimizde aramaktansa birbirimizi sevmemiz gerektiğini dikte etmeden, usulca söylüyor yazar. Öyle ki, bir şiirinde, “Ölmekten daha acı bir şey daha vardır/ o da hiç ölmemek…” dizeleriyle ölüm karşısındaki modern insan tutumunu ironik bir dille gösteriyor. Ya da hiç öldürememek. Bazen öldürmek gerekir içindeki ayağı kırık atı. O, içinde ve senin bir parçan olduğu için o acıdıkça sen de acıyacaksın. En iyisi öldürmek ve huzura kavuşturmak gerekir acı çeken yaralıyı ve bu durumu da bir cinayet olarak görmemek gerekir. Eskimo kültüründe evin en büyük oğlu yaşlılıktan ele ayağa düşmüş, hastalıktan acılar içinde kıvranan babayı içi yansa da öldürürmüş. Yaşadığı toplumun insanları da babasını öldüren evladı kutlamaya gelirmiş, herkes bu tutmu onurlu bir tutum olarak görürmüş. Oysa kapitalist ideoloji, hiç yaşlanmayacağımızı ve ölmeyeceğimizi her türlü aracıyla bize yutturmaya çalışıyor.
Yazar bir başka yazısında, bazı insanların suçluluk duygusu duymadan söylediği yalanlara değiniyor. Yalancının yalanlarına maruz kalanları ise yalancının boşluk doldurucuları olarak görüyor ve sesleniyor bizlere; yalancılara bile kızmayın… Çağımız insanına kala kala sadece delirme hakkı kaldığını söylerken sevmekten başka çaremiz olmadığını da bağıra bağıra vurguluyor.
İlk okuyuşta, yaralı çocuklara, büyük bedenlerdeki küçük çocuklara yazılmış bir kitap gibi görünebilir ‘Beni Asıl Hayat Aldattı’. Oysa Cezmi Ersöz’ün en iyimser kitabıdır bu kitap; çünkü çözümsüzlüklerin arkasındaki gerçeği bütün çıplaklığıyla göstermektedir. Bizi ölümle barışmaya davetiyedir ‘Beni Asıl Hayat Aldattı’ adındaki kitap.
Biz insanlar çocuklarımıza pozitif bilimleri, teknolojiyi, birbirilerini savaşlarda nasıl katledeceklerini, birbirlerinin parasını nasıl çalacaklarını ve bunun gibi bir sürü şeyi öğrensinler diye okullar, üniversiteler kuruyoruz. Ve bu konularda oldukça da geliştiğimiz için büyük bir gururla övünüyoruz.
Sevmeyi öğrenmeleri için ne yapıyoruz? İnsanların sevmeyi bilmediğini ortaya seren bir kitaptır, ‘Beni Asıl Hayat Aldattı’.
CEM KERTİŞ
Yazar
Birlikte olduğumuzdan beri herşeyi, ama herşeyi tartışıyorduk. Yorucu, yıpratıcı bir ilişkiydi. Birbirimizi anlamaktan çok birbirimize kendimizi kanıtlama çabasında olduğumuzdan hızla yalnızlaşırken varlıklarımız, kişiliklerimiz birbirine karışmıştı. Tartışmaktan usanıp yorulduğumuzda ise birbirimizi “sonuna dek, çok iyi anlıyormusuz” gibi yapıyorduk. Onunla ilişkimde kendimi, aykırılıklarımı, potansiyelimi, sınırlarımı tanımıyordum artık. Dünyaya, hayata hep bu ilişkinin penceresinden bakıyordum, ama bu ilişki beni artık tanımakta güçlük çektiğim adeta yabancı bir kişiliğe tutsak etmişti. Karar almaya gücüm yoktu sanki. Kararsızlıklarım içimdeki son enerjiyi de tüketiyordu. Ama o, içinde bulunduğumuz çıkmazı görüp benden önce davrandı. Varlığından atamadığı benden, umutsuzca uzayıp giden tartışmalarımızdan, soyut kavramlardan, sorgulamalarla dolu, ama bir türlü derinleşmeyen ilişkimizden bıkmıştı Aslında bu ilişkideki kendinden de bıkmıştı. Bir gün: Seninle sevişirken bile hep tartıştığımızı hissediyorum, demişti…
Aslında şunu söylemek istiyordu. Ben bu tartışmalarda aslında yokum, sen olmayan biriyle tartışıyorsun. Ben, yani ruhum çok başka bir yerde, artık bana dokunamazsın… Bir başka can alıcı itirafı ise: Seviştiğimizde seni bir kadın olarak hissedemiyorum, bana o kadın duygusunu, kadın yumuşaklığını vermiyorsun…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme Edebiyat
- Kitap AdıBeni Asıl Hayat Aldattı
- Sayfa Sayısı200
- YazarCezmi Ersöz
- ISBN9789944610322
- Boyutlar, Kapak14x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviTekin Yayınevi / 2009
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Soğuk – Bir Soyutlama ~ Thomas Bernhard
Soğuk – Bir Soyutlama
Thomas Bernhard
Thomas Bernhard hayatının en karanlık, en kısıtlayıcı ve kurucu dönemlerine tanık etmeye devam ediyor okuru. İkinci Dünya Savaşı sonrasının baskıcı ve boğucu atmosferinde verem gibi...
- Ölürsem Beni Seninle Ararlar Şimdi ~ Cezmi Ersöz
Ölürsem Beni Seninle Ararlar Şimdi
Cezmi Ersöz
İşte o zaman, sevgili diye, hayat diye baktığınız her boşluğu, artık sadece sizin o yaralı benliğiniz doldurur. Nereye, hangi kalabalık şehre gitseniz, peşinizden o...
- Derviş Hüneri ~ Nuri Pakdil
Derviş Hüneri
Nuri Pakdil
İstanbul’a veda etmenin derin hüznü ‘Derviş Hüneri’. Pakdil trende giderken, el sallıyor gibi Sirkeci, Bostancı, Süleymaniye, Üsküdar… Dile gelmiş perde, kitap kolileri ve apartman...