Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

İşlem Tamam – 1
İşlem Tamam – 1

İşlem Tamam – 1

Toprak Işık

“Matematik öğrenmek yeni bir dil öğrenmek gibidir. O dilin güzel hikâyelerine ulaşmak için azıcık ustalaşmak gerekir. Yolun başındaki zahmete katlanırsan matematik sana içindeki güzellikleri…

“Matematik öğrenmek yeni bir dil öğrenmek gibidir. O dilin güzel hikâyelerine ulaşmak için azıcık ustalaşmak gerekir. Yolun başındaki zahmete katlanırsan matematik sana içindeki güzellikleri cömertçe sunar.”

Matematiği sever misin? Sayılarla dans etmeyi, şekillerle oynamayı? Ya da şöyle yarım sayfa uzunluğundaki bir problemi çözebilmek için aynı soruyu tekrar tekrar okumayı?.. Yanıtın koca bir “Hayır!” ya da ürkek bir “Evet!”se bile emin ol şu anda tanıtımını okuduğun kitap hayatın boyunca çok işine yarayacak. Bu durumda elde var bir…

Uzun yıllardır pek çok okulun okuma listesinde yer alan “Fen Bilimleri” serisinin sevilen yazarı Toprak Işık, seni sayıların karmaşık gibi görünen ama gerçekte hiç de öyle olmayan dünyasıyla tanıştırmak için çok çalıştı, araştırdı ve en sonunda her sayfasında sana matematiğin büyüsünü hissettirebilecek kadar iddialı (gerçekten!) bir kitap kaleme aldı: İşlem Tamam.

Işık, matematiğin sıkıcı olduğunu savunanları önyargılarından kurtarmak adına özenle hazırladığı bu renkli başvuru kitabında, doğru dille ve yöntemle anlatılan matematiğin tadından yenmeyeceğini belirtiyor. Matematiğin sayılardan, işlemlerden ve şekillerden oluşan dilini keşfeden yazar, bunu çocuklarla paylaşabilmek için mizahı kullanarak benzersiz bir anlatım sergiliyor.

Temel matematik konularını belirli bir düzen içerisinde, sohbet tadında sunan İşlem Tamam, Doğan Gençsoy’un karikatür esintili desenleri eşliğinde, her satırıyla eğlenerek öğrenmenin önemini vurguluyor. Öyle ki; geometrik cisimler, sayılar, açılar ve şekiller gibi matematiğin omurgasını oluşturan unsurlarla ilgili bölümleri okurken yüzünüzden gülücük hiç eksik olmuyor.

O zaman ne duruyorsunuz, matematik serüveni bir an önce başlasın!
Üstelik gülmek serbest!..

Elde var biir, ikii, üüç, dörtt!

MATEMATİK Mİ? TADINDAN YENMEZ 

Matematiği sever misin? Yani sayılarla, şekillerle falan oynamak hoşuna gider mi? Ben hastasıyım. Bu yüzden sayfalar boyunca seninle sayılar ve şekiller hakkında sohbet edeceğim. Umarım sıkılmazsın. Sıkılsan da ne olur bunu kimseye belli etme. Sen bu satırları okurken elbette ki ben seni göremeyeceğim ama seni gören birileri olabilir. Annen, baban, kardeşin, ablan, abin ya da arkadaşların… Onlar sana baktıklarında çok eğleniyormuşsun zannetsinler. Bak, örneğin tam şu an, benim hatırım için gülümser misin? Ağzının kenarları kulaklarına doğru açılsın, dişlerin çıksın ortaya. Gözlerin de kısılsın. Hepsini aklında tutabilirsin, değil mi? Evet, seni izleyenler yüzünü böyle görsünler. Gülümseme meselesi benim için önemli. Ben hatırlatmayı unutsam bile sen arada gülümse lütfen.

Yazdıklarımın sıkıcı olduğunu zannetmelerinden korktuğum için istemiyorum bunu. Matematiğin sıkıcı olduğunu düşünmesinler. Sen bu sayfaları okurken keyif almazsan bunun sorumlusu kesinlikle matematik değildir. Ben onu sana sıkıcı bir biçimde anlatmışımdır. Bu da bir yazar için büyük başarıdır, biliyor musun? Yani güzel bir konuyu sevimsiz hâle getirebilmek… Bunu herkes beceremez. Yine de ben böyle bir başarının peşinde değilim. Sayılar ve şekiller içimde sebebini anlamadığım bir kıpırtı doğuruyor. Fare görmüş kedi gibi hissediyorum kendimi. Bunun nedenini öğrenmek için sence bir veterinere görünmeli miyim? Bence hiç gerek yok. Kedi görmüş bir fare gibi hissetseydim o zaman nedenini merak ederdim. Şimdi sadece tuhaflığımın tadını çıkarıyorum. Üstelik bu konuda hiç de yalnız olmadığımı biliyorum. Matematiğin büyüsünü benden çok ama çok daha fazla hisseden bir sürü insan var. Bir matematikçinin hayatını okumuştum. Paskal adlı bu adamcağızın bir defasında çok fena diş ağrısı tutmuş. O da ağrıdan kurtulmak için bir matematik sorusuyla uğraşmış. Sayıların dünyasına dalınca ağrı falan kalmamış aklında. “Niye dişçiye gitmemiş?” diye soruyorsun değil mi? Bilmiyorum, belki de dişçi görünce kedi görmüş fareye dönüyordur.

Bunu anlattım ama ben sana kesinlikle dişin ağrıdığında Paskal’ın yöntemini önermem. Bir sürü sevimli diş hekimi var. Onlardan birinin kapısını çalmalısın bence. Buna karşın ben bir diş hekimi olsam ve Paskal bana ağrısını dindirmem için gelse, hiç dokunmadan onu geri gönderirim. “Benim elimden bir şey gelmez. Senin ilacın matematik,” derim. Yok, vicdansız değilim. Paskal kesin tedavi ücretini ödemez, diye de düşünmüyorum. Kendisi, diş ağrısını matematikle dindirirken çok süper bir keşifte bulunmuş.

Gitsin bir keşifte daha bulunsun; matematik biraz daha ilerlesin. Bazı insanlar matematiği niye sevmez, biliyor musun? Çünkü matematik okumayı bilmezler. En sevdiğin kitabı düşün. “İyi ki bunu okudum,” dediğin bir kitap olsun bu. Şimdi okuma yazmayı bilmediğin zamanları hatırla. Henüz harfleri bile tanımıyorsan o kitabı sıcakta yelpaze olarak kullanabilirsin. Soğukta yakıp ısınmak için de yararlanabilirsin. Aslında matematiğin sayılardan, işlemlerden ve şekillerden oluşan bir dili var. Bazen insanlar o dili öğrenirken yeterince eğlenmiyorlar ve bu yüzden matematiği sıkıcı zannediyorlar. Azıcık sabretseler öyle büyülü bir dünyaya girecekler ki, belki dişçi masrafları bile kalkacak ortadan.

Bak, aklıma okuma yazmayı öğrenmek dışında bir örnek daha geldi şimdi. Kaykayın, tekerlekli patenin ya da bisikletin var mı? Ben bisiklete binmeye bayılıyorum. Kaykayım yok ama birisi bana hediye ederse onu kullanmayı öğrenmek için de deli gibi çalışırım. Çünkü öğrendikten sonra müthiş zevk alacağımdan eminim. İşte matematik de aynı kaykay gibi bence. Kullanmayı öğrenmek için biraz çaba sarf etmek gerekiyor. Sonrasında ise ona atlayıp havada taklalar bile atabilirsin. Nasıl reklamını yaptım ama matematiğin, değil mi? Yapmaya da devam edeceğim. Şimdi bir gülücük daha alalım senden ve matematik dolu sohbetimize başlayalım.

AH BU GEOMETRİK CİSİMLER! 

Geometrik cisim deyince kafanda ne canlanıyor? Benim kafamda, kafam canlanıyor. Evet evet, kafam… Geometrik bir cisim gibi yani. Çok anlaşılır olmadı, değil mi? Doğru dürüst anlatamadım da ondan. En iyisi burada bir nokta koyalım. “Nasıl yani, bitti mi?” diyorsun. Hayır, daha yeni başlıyoruz. Yanlış anlamakta haklısın. Nokta ne zaman koyulur? Bir cümleyi bitirirsin ve bitirdiğini belli etmek için nokta koyarsın. Bir konuyu sonlandırmak için de “nokta koyalım” dersin. Oysa ben o noktayı inceleyelim diye koyalım dedim. Konuya o noktadan başlamak için… Bu nokta, bitiren değil, başlatan nokta.

Nokta

Tutsan tutulmaz, atsan atılmaz. Yanında bir kâğıt var mı? Yoksa bul lütfen. Kalem de lazım. Şimdi o kâğıdın üzerine kaleminle bir nokta koymanı istiyorum. İsteklerim hiç bitmiyor, değil mi? Gülümsemeni istiyorum, kâğıt bulmanı istiyorum. Kalem bulmanı istiyorum. Kâğıdın üzerine nokta koymanı istiyorum. Oldu olacak kitabı da senin yazmanı isteyeyim. Evet, bu çok iyi olurdu gerçekten. Bütün istediklerimi üşenmeden yaptın ve kâğıdın üzerine nokta koydun. Ben de burada aynısını yaptım. İşte, geometrik cisimleri öğrenmeye bu noktadan başlayacağız. Yalnız, peşinen söyleyeyim, nokta geometrik cisim değildir. Nokta nasıl bir şeydir, biliyor musun?

Uzun desen uzun değildir, kısa desen kısa değildir. Ne şişmandır ne zayıf, ne eni vardır ne boyu. Tutsan tutulmaz, atsan atılmaz. Aa, bunları yazarken çok hoşuma gitti. Bilmece gibi oldu. Uzun desen uzun değil; kısa desen kısa değil… Ne şişmandır ne zayıf, ne eni vardır ne boyu… Tutsan tutulmaz, atsan atılmaz… Bilin bakalım bu nedir? Nokta, bir “şey” değildir. Hiçbir şey değildir. O sadece bir konumdur, bir yerdir. Demin senin kalemle yaptığın nokta var ya… İşte o, kâğıt üzerinde bir yeri işaret eder ama kendisi bir şey değildir. Bana inanmıyorsan onu tutmayı denesene. Yapamazsın. “İyi ama ben onu görüyorum. Eni, boyu da var. Bir büyüklüğü var,” diyorsun. Hımm, haklısın. Şimdi benim burada yaptığım noktaya baktım da söylediklerin onun için de geçerli. Üstelik kalemim mürekkepli olduğundan benim nokta epey de büyük olmuş. O zaman, noktanın bir büyüklüğü, genişliği, eni, boyu vardır mı diyeceğiz? Bence dememeliyiz. Desek bile bunu kimseye kabul ettiremeyiz. Seninle azıcık dedikodu edelim mi? Bu matematikçiler tanımları kolay yapmazlar. Kesin karar verene kadar bin dereden su getirirler. Sonunda verdikleri karardan onları geri döndürmek ise acayip zordur. Böbreklerini istemişsin gibi inatlaşırlar seninle. Ben böyle bir çabanın içine girmem, sana da girmeni tavsiye etmem.

Neden bizim noktaların eni boyu var? Çünkü onlar aslında nokta değil. Ne dediğini duydum: “Nasıl nokta değil? Bunlar deniz hıyarı da biz onları nokta gibi mi görüyoruz?” Esprini beğendim. Ben de böyle espriler yapabilseydim ikide bir senden gülümsemeni rica etmezdim. Araya bunlardan serpiştirirdim; sen kendiliğinden gülerdin. “Espri bana ait değildi, sen yaptın,” diyorsun. Haklısın. Kendi esprimi övmek ayıp geldiğinden sen yapmışsın gibi övdüm. Eminim sende de süper espriler vardır. Bir gün karşılaşırsak benimle paylaş lütfen. Ben de onları kitaplarımda kullanayım. Tabii, izin verirsen… Esprin çok komikse izin vermesen bile kullanabilirim. Yalnız, senden ödünç aldığımı söylerim. Öteki türlüsü hırsızlığa girer ve bu hiç komik olmaz. Evet, bizim kâğıt üzerine koyduklarımız ne deniz hıyarı, ne patlıcan, ne de nokta… İstersen seninkine dikkatli biçimde bir daha bak. Hatta büyüteçle incele. Ben de bu arada kendi noktamı inceliyorum. Sanki biraz gergedana benziyor gibi. Şaka yaptım. Gülümsersen çok sevinirim.

Tamam, sorunun yanıtını açıklıyorum. Senin yaptığın da, benim yaptığım da nokta değil, nokta modelidir. Yani onun temsilcisi gibi bir şey… Bir şeyin modeli, o şeyin benzeridir. Örneğin babanın modeli olarak oyuncak tavşan yavrusu kullanamazsın. En başta baban kabul etmez bunu. “Benim kulaklarım o kadar uzun mu!” der. “Ben o kadar tüylü müyüm!” der. Haklı olarak bir sürü şey der. “Sana bir daha harçlık yok!” bile diyebilir. Nokta, bunların hiçbirini diyemese de onun modeli de kendisine benzemelidir. Kalemin ucunu kâğıda bastırıp çektin, değil mi? Kâğıda bir çizgi çizmedin, bir çarpı atmadın. Minicik bir işaret koymuş oldun. Noktayı bir yeri ya da bir şeyi işaretlemek için kullanabiliriz. Örneğin burnunun üzerine bir nokta koyarak burnunu işaretleyebilirsin.

Etrafında bir sürü nokta modeli vardır. Geceleyin gökyüzüne baktığında gördüğün yıldızlar… Yaprağın üzerindeki su damlası da nokta modelidir. Kendisi minicik, her tarafı birbirinin aynısı olan her şey öyledir. Çok küçük bir solucana nokta modeli diyebilir misin? Diyemezsin; çünkü o bir çizgi gibi. Pireye diyebilirsin. Yalnız, hareket etmeyen bir pire bulman lazım, onu da nasıl yaparsın bilmiyorum; çünkü nokta hareket etmez. Koyduğun yerde kalır. Pireler ise minicik boylarına rağmen yüksek atlamada dünya şampiyonudur. Bu yeteneklerini koruyabilmek için durmadan zıplarlar. Solucanlardan, pirelerden falan bahsetmeye başladık. Sence de sohbet kötü bir yere mi gidiyor?

O zaman son bir bilgi vereyim ve nokta konusuna şimdilik nokta koyalım. Son bilgi şu: Noktalara, onlardan bahsederken kullanalım diye ad veririz. Bu adlar Abuzer, Safinaz, Berke, Dilara gibi değildir. Kendisi minicik olan bir şeye kocaman isimler vermek uygun olmaz. Böyle güzel isimler yerine alfabenin büyük harfleri kullanılır. A, B, C gibi… Niye küçük harfler değil, diye sorma; sebebini bilmiyorum. Yoktur belki de bir sebebi. Bazı şeyler adettendir. Evet, ismini de koyduğumuza göre artık noktadan ayrılabiliriz. Bakalım sırada ne var?

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kime Göre, Neye Göre? ~ Toprak IşıkKime Göre, Neye Göre?

    Kime Göre, Neye Göre?

    Toprak Işık

    Toprak Işık’ın Kime Göre, Neye Göre?’sini okuduktan sonra, görelilik teoremi de hikâyeymiş diyeceksiniz! İlk gençlik dönemi arifesindeki Beril, sıkıntılı ruh hali yetmezmiş gibi bir de...

  2. Baba Beni Anlasana ~ Toprak IşıkBaba Beni Anlasana

    Baba Beni Anlasana

    Toprak Işık

    Doğaya dost bir yaşam mümkün olabilir mi? Toprak Işık’ın büyük beğeni toplayan “Fen Bilimleri” dizisinin ikinci kitabı Baba Beni Anlasana, madde ve değişim konuları üzerine...

  3. Acaba Ne Olsam? Mühendis ~ Toprak IşıkAcaba Ne Olsam? Mühendis

    Acaba Ne Olsam? Mühendis

    Toprak Işık

    Büyüyünce ne olacaksın? Doktor, mühendis, avukat, öğretmen? Eğer yaşın henüz küçükse, gönlünden geçen mesleği seçmekte özgürsün demektir. Antropolog, itfaiyeci ya da ip cambazı olabilmen...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur