Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kalbimi Çaldın
Kalbimi Çaldın

Kalbimi Çaldın

Rita Hunter

“Eğer hemen şimdi konuşmazsan seni zindana attırmak zorunda kalacağım ufaklık.” Kızın gözleri daha da büyüdü ve sadece “Lütfen efendim,” diyebildi güzel dudaklarını bükerek. Birden…

“Eğer hemen şimdi konuşmazsan seni zindana attırmak zorunda kalacağım ufaklık.”
Kızın gözleri daha da büyüdü ve sadece “Lütfen efendim,” diyebildi güzel dudaklarını bükerek. Birden adam, vücutlarının birbirine yapışmış, elleri kızın ensesinde, son derece samimi bir yakınlıkta durduklarını fark etti ve bedeninde bir sızı hissetti. Yüzleri birbirine çok yakındı. Kızın ensesinde tuttuğu elleri, sıkı topuz yaptığı simsiyah saçlarında dolanmaya başladı bilinçsizlikle. İpek gibi diye düşündü şaşkınlıkla.
Tehlikeli yakınlığı kız da hissetmiş olacak ki çırpınmaya başladı adamın ellerinde. Sanki Wayne de bu komutu bekliyormuş gibi kızı iyice kendisine yaklaştırdı ve sertçe dudaklarını öptü ‘Tanrım, çok güzel,’ derken kasıklarına inen sert diz darbesiyle kendine gelerek genç kızı bıraktı ve iki büklüm kaldı.

BİRİNCİ  BÖLÜM

İngiltere

1820

“Beni ne kadar çok sevdiğini biliyorum büyükbaba,” dedi Cordelia en sıcak sesiyle. “Ben de seni seviyorum ve dikkatli olacağıma söz veriyorum.” Duraksadı. “Seni üzecek ya da bizi ele verecek hiçbir şey yapmam.”

Cordelia Winslet, ona endişeyle bakan büyükbabasını sevgiyle izliyordu ve neden endişelendiğini çok iyi biliyordu. Karşısındaki adam altı yıldır kızın her şeyiydi. Elbette onu üzecek bir şey yapmazdı. Kırlaşmış saçları, nasırlı koca elleri, güneş altında çalışmaktan esmerleşmiş teni ile en sevdiği insandı, ama küçük donuk yeşil gözleri, kocaman kırmızı burnu ve kaba ağzıyla pek de yakışıklı bir adam sayılmazdı.

Torunu için endişelenmekte haklı olduğu da gün gibi ortadaydı, fakat kız birkaç gündür dört duvar arasında o kadar çok sıkılmıştı ki bir an önce özgürlüğüne kavuşmalıydı.

“Cordelia yavrum, senin bu malikânede olduğunu bilen sadece üç kişi var ve ikisi de biziz. Zavallı Martha da sırrımız ortaya çıkmasın diye ne kadar zor durumda kalıyor biliyorsun,” dedi Henry Cornwell endişeyle. Büyükbabasının sözleri üzerine sırıtan genç kızın aklına, geçen hafta yaşadıkları korku dolu dakikalar geldi. Büyükbabasına anlatmamıştı ama az kalsın yakalanıyorlardı  kız acıktığı için mutfaktan bir şeyler aşırıyordu ve kurtulmaların, Martha ne kadar inkâr etse de Cordelia’ya borçluydular. Aslında yakalanmam için gelmelerinin sebebi de Cordelia’ydı. Ama bunu kimse inkar etmiyordu. Küçük kurnaz cadı. Lakabı buydu.

Martha, mutfakla çalışan yirmi yaşında, kırmızı çilli  yüz hatlarıyla tam bir köylü kızıydı. O kadar iyi niyetli ve saftı ki kesinlikle dışarı çıkmaması gerekirdi. Aksi halde kesinlikle babına iş açardı zavallıcık. Cordelia, onu kullanmaktan hiç hoşnut değildi ama bazen kendine göre haklı sebeplerle buna mecbur kalıyordu.

O gün, mutfağa girmek istemesinin sebebi sadece çok acıkması değildi mesela. Büyükbabasının çalıştığı koca malikânenin içini de merak ediyordu kız. Bira? duygu sömürüsü yaparak, hiç zorlanmadan zavallı Martha’yı kandırıp kendisini mutfak sokmak konusunda ikna edince içi sızlasa da bundan hiç pişman olmamıştı. Zengin insanların zengin mideleri için hazırlanan yemeklerden tatmak da fena olmazdı.

Hiçbir zaman aç gözlü olmamıştı, fakat çok meraklı olduğu su götürmezdi. Niyeti maceraya atılmaktı biraz da. Mesela önce kafasını çıkartabilirdi mutfaktan, tehlike yoksa dışarı bile süzülebilirdi. Şansı varsa ve kütüphane yakınlarda bir yerlerdeyse… of düşünmesi bile güzel. Ama bunların hiçbiri olmamıştı tabii. Yakalanmasına ramak kaldığında yeni pişmiş çöreklerin tadına bakıyordu. Birisinin geldiğini duyunca çöreklerle beraber kendisini masanın altına o kadar hızlı atmıştı ki neredeyse boğuluyordu. Gelen her kimse görememişti ama adının Sarah olduğunu duymuştu gidene kadar masanın altında renkten renge girmişti kızcağız. Yukarıda da Martha gelen kadını göndermek için akla karayı seçmişti ama taktiği o kadar komikti ki içinde bulundukları durum sıkıntılı olmasa Cordelia kahkahayı patlatacaktı. Bu kız gerçekten çok saftı. Martha, Sarah’yı göndereceğim diye o kadar saçmalamış  ki kadın kızın aklından zorunun olduğunu düşünmüştür kesin. Cordelia bunları düşünürken tekrar gülümsedi.

“Sadece iki saat. lütfen. Gölde biraz yüzüp ağaçların birisin de keyif yapmak isliyorum.” Bakışlarını tıpkı bir yavru köpek edasıyla kendisine zaafı olan sevgili büyükbabasına çeviren Cordy, aslında bu bakışlarla yılanı bile deliğinden çıkartabileceğini bilmiyordu. Zaten söyleselerdi de inanmazdı. Çünkü Cordelia Winslet Cordelia Winslet’e göre gösterişten ve cazibeden uzak gece gibi siyah saçlarıyla modadan tamamen bağımsız, sıradan bir kızdı. Bunu pek umursadığı da söylenemezdi aslında. Porselen gibi bir sarışın ya da ateşli bir kızıl olsaydı, arkasında ağzından sular akıtarak dolaşan ateşli âşıklarla baş etmek zorunda kalırdı. Hem o böyle şeylere gelemezdi kesinlikle. Bu çok kadınsı ve kısacası çok iğrenç bir durumdu Haline şükrediyordu. Yada şükretmeliydi. Bu düşünceler kalasında her yankılandığında uzun zamandır kiliseye gitmediğini de fark ediyordu içi sızlayarak. Bu kadar çok günah işlemeye devam ederse “Tanrı onu sarışın bir alete dönüştürerek cezalandırabilirdi.

Diğer taraftan Henry Cormvell büyülenmiş gibi onu seyrediyordu bu kızı ne kadar çok sevdiğini Tanrı bilirdi. Cordy. ona sevgili Gissel’ınden kalan yegane hatıra, en değerli mücevherdi. Kızı Cissel öldüğünde, Cordelıa on iki yaşındaydı ve hu olay küçük kızı belli etmemeye çalışsa da çok sarsmıştı. Annesine tapardı ve onun gibi olmak isterdi çocukken. Belki, hareketleriyle ve davranışlarıyla tam bir hanımefendi olan annesine benzeyememişti, ama sanki Tanrı zavallı kıza bir iyilik yapmak istemiş ve ona, annesinin tüm güzelliğim vermişti. Tıpkı annesinin kopyası minik bir yüz, kalkık küçük bir burun, inatçı bir çene, hafif çıkık elmacık kemikleri, inanılmaz uzunlukta gür kirpikli, iri siyah gözler ve bu güzel yüzü çevreleyen simsiyah saçları vardı. Sahip olduğu vahşi güzellik klasik olmaktan çok uzaktı. Yakında on sekiz yaşını dolduracaktı ama hâlâ çocuk gibiydi. Ruhu, aldığı onca darbeye rağmen coşkun bir nehir gibi çağlardı. Bazı zamanlar, berrak bir gölün dingin sularının saydamlığını yansıtır ve etrafına huzur verirken çoğu zaman asıl kişiliğinin aynası gibi coşardı. Bu kız gerçek bir hazineydi.

Yaşlı adam, kocaman, kaim parmaklı, buruşuk ellerini merhametle güzel torununun ipek gibi gece saçlarında gezdirdi. Bu saçlar özgür bırakıldıklarında kızın beline kadar iner, burada iri bukleler oluştururdu. O kadar güzel olmalarına rağmen Cordy onları yatağa girdiği zamanlar dışında asla salmaz, her zaman ensesinde sıkıca toplardı. Kadınsı görünmek, isteyeceği en son şeydi.

“Yavrum, iki haftadır buradayız ve bu işi ne kadar zor bulduğumu biliyorsun. Şimdilerde iyi bir iş bulmak gerçekten de zor. Benim kadar iyi bir bahçıvan için bile.” Yaşlı adam sesine neşeli bir ton vermeye çalışsa bile, var olan bu gerçeği dile getirirken ne kadar üzüldüğü belli oluyordu. Biricik torununa bakarken onun da üzüldüğünü, az önce neşeyle parlayan ve saçlarıyla takım oluşturan eşiz bir mücevherin nadide bir parçasına benzer altın hareli simsiyah gözlerindeki bulutlanmadan fark etti. Onu teselli edip neşesini geri getirmeyi isterdi, ama durumları pek parlak değildi. Ama yine de torunu büyüsünü yıpratmış ve onu ikna etmişti.

Dedesi Cordelia’yı asla kıramazdı. Onu mutlu etmek hayatının tek amacı olmuştu neredeyse Kız, hiçbir zaman şımarık bir çocuk olmadığı gibi annesinin ölümü onu ne kadar sarsarsa sarssın durumu metanetle karşılamış, dedesinin yanında yalnızca bir kere ağlamıştı. Çoğu zaman çocukça ve yaramazca davransa bile bazen insanı şok edecek kadar kontrollü ve serinkanlı olabiliyordu. Annesinden sadece bir sene önce babasını çok trajik bir kazada kaybettiğinde de çok acı çekmiş ama kendini hızla toparlayabilmişti. Hatta annesinden bile hızlı. Gissel, bu acıyı kaldıramadığı için hastalanmıştı zaten. Hastalığını da kaldıramadığı ve kızına rağmen direnmek istemediği için bu dünyadan göçüp gitmişti.

“Bana öyle bakmaya devam edecek misin Cordelia Winslet?” dedi Henry sinirli bir sesle.

“Hı hı… sen evet diyene kadar!” Gözlerindeki bulutlar çoktan dağılmıştı bile. Gamsız kız. Tek derdi biraz serinlemek ve özgür hissetmekti…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıKalbimi Çaldın
  • Sayfa Sayısı420
  • YazarRita Hunter
  • ISBN9944822824
  • Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviSepya / 2010

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Tatlı Tuzak ~ Rita HunterTatlı Tuzak

    Tatlı Tuzak

    Rita Hunter

    Şiddetli yağmur yüzünden kabaran dere, Sedgwick’lerin evini kasabaya bağlayan köprüyü seline kattığında, kimse olacakları tahmin bile edemezdi. Grandoor Dükü Connor Tracey prensipli bir adamdı....

  2. Geçmişin Gölgesi ~ Rita HunterGeçmişin Gölgesi

    Geçmişin Gölgesi

    Rita Hunter

    Yüzyıllar öncesinden gelen bir lanet ve soğuk koridorlarda gezinen intikamcı bir ruh! Yıllar önce adının karıştığı skandal yüzünden ait olduğunu sandığı toplumdan dışlanan Evelyn...

  3. Aşkın Ateşi – Ateş Dizisi 1 ~ Rita HunterAşkın Ateşi – Ateş Dizisi 1

    Aşkın Ateşi – Ateş Dizisi 1

    Rita Hunter

    Masum bir plan kimsenin canını yakmazdı değil mi? Isabella Gwen Sullivan kadar fedakâr bir kızın dostu için yapmayacağı hiçbir şey yoktu. Ancak sağduyu konusundaki...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Gece Yarısı Çığlığı (Gece Yarısı Serisi IV) ~ Lara AdrianGece Yarısı Çığlığı (Gece Yarısı Serisi IV)

    Gece Yarısı Çığlığı (Gece Yarısı Serisi IV)

    Lara Adrian

    Gazeteci Dylan Alexander için her şey onu sırların ortasına atan gizli bir mezarın keşfiyle başlar. Ancak hiçbir şey, gölgelerin arasından çıkıp onu karanlık tutkularının...

  2. Ölüm Tüneli ~ Susan SontagÖlüm Tüneli

    Ölüm Tüneli

    Susan Sontag

    “Gerçekten yaşamayan insanlar genelde yoğun bir sıvının içinde hareket ederler. Yaşamlarını ancak bu şekilde sürdürebilirler. Hayatları görmemelerine bağlıdır.” Yakışıklı, iyi eğitimli ve bir süre...

  3. Tilki 8 ~ George SaundersTilki 8

    Tilki 8

    George Saunders

    Mutlu sonları sadece istemek yetmez, bazen onu hak etmek gerekir… Yüzyılın en iyi öykücüleri arasında sayılan, Man Booker Ödüllü George Saunders’ın yazdığı Tilki 8, insanın...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur