Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Larten Crepsley Efsanesi 1: Bir Vampirin Doğuşu
Larten Crepsley Efsanesi 1: Bir Vampirin Doğuşu

Larten Crepsley Efsanesi 1: Bir Vampirin Doğuşu

Darren Shan

Larten Crepsley çocuk yaşta evini terk etmek zorunda kaldı ve şimdi önünde iki yol var. İnsan olarak mı kalacak yoksa gecenin çocuğuna mı dönüşecek?…

Larten Crepsley çocuk yaşta evini terk etmek zorunda kaldı ve şimdi önünde iki yol var. İnsan olarak mı kalacak yoksa gecenin çocuğuna mı dönüşecek? Efsane, bu kitapla başlıyor!

BİRİNCİ BÖLÜM 

Larten Crepsley gri bir salı sabahı uyanıp esnediğinde, o gün öğlene doğru bir katile dönüşeceği aklının ucundan bile geçmedi. Saman dolu çuvallardan yapılmış yatağında uzanıp, havada süzülen toz parçacıklarını izledi bir süre. Dar, karanlık bir evde yaşıyordu ve uyuduğu oda şafak vakti dışında hiç güneş ışığı görmüyordu. Larten çoğu zaman, kalkması gereken saatten beş on dakika önce uyanıyor; annesi kükreyerek tüm aileyi uyandırmadan önce, bu dingin anları yatağında gerinip dünyaya tembel tembel sırıtarak değerlendiriyordu. Odada altı çocuk vardı ve bunlardan beşi horlayarak yataklarında dönüp durmakla meşguldüler. Larten’ın yedi kardeşi vardı aslında, ama bunlardan ikisi çok küçük yaşta ölmüş, en büyük ablaları ise bir yıl önce evlenerek aralarından ayrılmıştı. Ablası henüz on dört yaşında olmasına rağmen, Larten anne babasının ondan kurtulduklarına sevindiklerinden şüpheleniyordu… Hiçbir zaman çalışkan biri olmamıştı ve eve çok az para getiriyordu ablası. Yan odadan incecik duvarı yumruklayan anneleri, “Kalkın!” diye kükredi.

Çocuklar homurdanarak yataklarından kalktılar. Lazımlığa doğru ilerlerken birbirlerine çarpıyorlar, itişip kakışıyorlardı. Bu sırada Larten olduğu yerde yatıyor, keyifle sırıtıyordu. Herkes uyuduğu sırada o işini çoktan halletmişti. Kuzenleri Vur Horston da Crepsley ailesinin beş çocuğu ile aynı odayı paylaşıyordu. O henüz üç yaşındayken babası bir iş kazası, annesi ise bir hastalık yüzünden hayatlarını kaybetmişlerdi. Bunun üzerine Larten’ın annesi hiç vakit kaybetmeden bebeği alıp eve getirmişti. Fazladan bir çift el her zaman işe yarardı ne de olsa.

Oğlan birkaç sene boyunca yük olacaktı belki, ama o yaştaki çocuklar zaten fazla yemek yemezdi ve herhangi bir sebepten ölmez de hayatta kalırsa çalışmaya başlar, evin gelirine katkıda bulunurdu. Larten, Vur’u öz kardeşlerinden daha yakın buluyordu kendine. Annesi bu sessiz, ciddi görünümlü oğlanı ilk kez eve getirdiğinde mutfaktaydı Larten. Kadın, Vur’a süte banılmış ekmek –evde nadir görülen bir ziyafetti bu– verdikten sonra onu Larten’ın yanına oturtmuş ve oğluna, bu kimsesiz çocuğa göz kulak olmasını, ona ayak altında dolaşmamayı öğretmesini tembihlemişti. Larten bu yeni gelen çocuğu şüpheyle süzmüştü; annesinin bu yabancıya verdiği lezzetli hediyeyi kıskanmıştı doğrusu. Vur bir süre masum gözlerle Larten’a bakmış, sonra da elindeki ekmeği ikiye bölüp büyük parçayı kuzenine uzatmıştı. O günden beri de aralarından su sızmıyordu. “Kalkın!” diye kükredi anneleri yeniden, bu sefer duvara sadece bir defa vurarak. Çocuklar gözlerini kırpıştırıp üzerlerindeki son uyku kırıntılarını da atıp hızla giyindiler.

Az sonra anneleri hışımla odaya girecekti ve hazır olmadıkları takdirde, tokatlar havada uçuşmaya başlayacaktı. Larten kuzenini dürterek, “Vur,” diye mırıldandı. “Uyanığım,” diye cevap verdi Vur. Sonra da gülümsediğini göstermek için başını Larten’a doğru çevirdi. “Çişin yok mu?” diye sordu Larten. “Patlamak üzereyim,” dedi Vur kıkırdayarak. Lazımlığın üzerine sanki sahibiymiş gibi çömelmiş kız kardeşine bağırdı Larten: “Acele etsene!” “O kadar çaresizsen yatağına yap,” diye terslendi kız. Larten, Vur’a dönerek, “Aslında fena fikir değil,” dedi. Yataklarını ıslatmaları pek de sıradışı bir durum değildi, çünkü samanın en iyi yanı çabuk kurumasıydı. “Hayır,” dedi Vur, dişlerini sıkarak. “Bekleyebilirim.” Larten’ın kıyafetleri yatağın yanında yerde duruyordu. Yatarken giydiği ince atleti çıkarmadan kıyafetlerini giydi oğlan. Larten’ın annesi düzenli olmaya özen gösteren bir kadındı. İki haftada bir pazar günleri ailenin çamaşırlarını yıkardı.

Bu sırada çocuklar çırılçıplak halde, yorganlarını omuzlarına kadar çekip yataklarında uzanarak kıyafetlerini beklemek zorundaydılar. Sonra da bu kıyafetleri, iki hafta sonraki pazar gününe kadar hiç değiştirmeden giyerlerdi. Larten’ın kız kardeşi lazımlıktaki işini bitirdi. Bu sefer de en küçük erkek kardeşi lazımlığı kapmak üzereydi ki, Larten fırlayıp lazımlığı ele geçirdi ve içindekileri dökmemeye dikkat ederek onu Vur’a uzattı. “Kahramanım,” diyerek güldü Vur. Bir eliyle lazımlığa nişan alırken, diğeriyle de gözlerinin kenarındaki sarı çapakları temizliyordu.

Larten ile aynı yaşta olmasına rağmen çok daha küçük görünüyordu Vur. Çelimsiz, zayıf, yumuşak huyluydu. Genelde herhangi bir şey için mücadele etmez, istediği şeyin önünde bir engel varsa onsuz yaşamayı tercih ederdi. Her ne kadar Vur böyle bir talepte bulunmasa da, Larten sık sık kuzeninin hakkını savunurdu. “Daha ne bekliyorsunuz?” diye bağırdı Larten’ın annesi, başını içeriye uzatıp çocuklara kızgın bir bakış fırlatarak. Bunun üzerine çocuklar, “Geliyoruz!” diye haykırdı hep bir ağızdan. Annelerine en yakın duranlar, daha tam giyinmedikleri halde eğilerek kendilerini kapıdan dışarı attılar. “Vur!” diye bağırdı kadın. “Bir saniye!” dedi Vur, panikle işini bitirmeye çalışarak.

Larten’ın annesi gözlerini kısıp oğlana baktı; onu cezalandırma konusunda kararsız kalmış gibiydi. En sonunda burnunu çekip kapıdan uzaklaştı. Larten derin bir oh çekti. Annesinin ona vurmasına aldırmıyordu şiddetli dayaklara bağışıklıydı Larten– ama Vur’u dövmesinden nefret ediyordu. Larten’ın babası bu narin yapılı kimsesiz çocuğa neredeyse hiç vurmazdı, ama annesi farklıydı. Bu konuda evdeki tüm çocuklar onun gözünde birdi. Vur lazımlıkla işini bitirdiğinde, Larten ona kıyafetlerini fırlatıp aceleyle merdivenlerden aşağıya, kardeşlerinin kahvaltıyı hızla tüketmekte olduğu kalabalık mutfağa koştu. Masada hiçbir zaman yeterli yiyecek yoktu ve en çok doyanlar elini en çabuk tutanlar oluyordu. Yaklaşık üç saat önce işe gitmiş olan babaları onlara birkaç parça domuz kulağı bırakmıştı; ailesiyle elindeki her şeyi paylaşırdı. Diğer çocuklar bu tüyler ürpertici ama leziz parçaları heyecanla kapıştılar. Larten ile Vur mutfağa vardıklarında kulaklar çoktan bitmiş, onlara sadece bayat ekmek ve sulu yulaf lapası kalmıştı.

Larten en büyük abisinin elindeki ekmeği çekip aldı –abisinin parmakları domuz kulağının yağıyla kaplıydı– ve Vur’a uzattı; bu sırada da abisinin savurduğu yumruğu savuşturup güldü. Eline geçirdiği kırık dökük iki kâseyi lapa kazanına daldırıp tepeleme doldurdu ve arka kapıya yakın bir yerde oturan Vur’un yanına doğru hızla ilerledi. Yürürken bir yandan da kâselerin yanlarından süzülen lapaları yalıyor, bir damla yiyeceğin bile ziyan olmasına izin vermiyordu.

Kuru ekmeğin kabuğunu sanki bir et parçasıymış gibi çiğneyerek, kalan kısımları da lapanın suyuna banarak sessizce kahvaltılarını ettiler. Larten Vur’dan daha hızlıydı ve kazanın dibi sıyrılmadan önce kâsesini bir kez daha doldurmayı başardı. Bunun da yarısını yiyip kalanını kuzenine ayırdı. Dışarısı soğuk ve yağmurluydu, ama mutfak sıcaktı. Annesi ateş yakmamıştı, bunu akşam işten döndüğünde yapacaktı; buna rağmen bu küçük oda her zaman sıcak oluyordu. Tabii bunda içerinin kalabalık oluşunun da payı vardı. Merdivenlerden inen annesi, “Yaylanın!”diye bağırdı.

En yakınındakileri tokatlayıp, diğerlerine de tehditkâr bir şekilde salladı elini. “Bütün gün burada yemek yemenizi izlemekten daha iyi bir işim olmadığını mı sanıyorsunuz? Dışarı!” Çocuklar ağızlarındaki lokmaları yutamadan çabucak bahçeye çıkarken, anneleri de mutfağı paspaslamaya başladı. Az sonra, temizlikçi olarak çalıştığı dört handan ilkine gitmek üzere yola koyulacaktı.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Sardunya, Sardalya ve Bizim Sokak ~ Darren ShanSardunya, Sardalya ve Bizim Sokak

    Sardunya, Sardalya ve Bizim Sokak

    Darren Shan

    Her yeri saran beton binaların arasında adeta bir vaha gibi duran Sardunya Konağı, Aliço’ların mahallesinde bahçe içinde kalan son evdir. Emlakçıların akbaba misali ele...

  2. Larten Crepsley Efsanesi 2: Kan Denizi ~ Darren ShanLarten Crepsley Efsanesi 2: Kan Denizi

    Larten Crepsley Efsanesi 2: Kan Denizi

    Darren Shan

    On iki kitaplık Ucubeler Sirki’ne doyamadınız mı? Öyleyse zamanda yolculuk ederek geçmişe gitmeye ne dersiniz? 33 ülkede, 30 dile çevrilen Ucubeler Sirki dizisi ile dünya çapında büyük...

  3. Larten Crepsley Efsanesi 4: Ölümüne Dostlar ~ Darren ShanLarten Crepsley Efsanesi 4: Ölümüne Dostlar

    Larten Crepsley Efsanesi 4: Ölümüne Dostlar

    Darren Shan

    “Darren Shan hayranlarının kaçırmaması gereken bir dizi.” Books Quarterly “Stephen King’i unutun: bu yazar çocukları korkutma konusunda bir dâhi!” The Big Issue in Scotland...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Meleğin Çürüyüşü ~ Yukio MişimaMeleğin Çürüyüşü

    Meleğin Çürüyüşü

    Yukio Mişima

    "Meleğin Çürüyüşü" ile birlikte "Yukio Mişima"nın dünyaca ünlü "Bereket Denizi" dörtlemesi tamamlanıyor. Japonya'nın yirminci yüzyıl deneyiminin bir özeti olarak nitelenen dörtlemenin, eleştirmenler, bir epik, toplumsal bir belge, bir sızlanma, bir ağıt olduğu kanısındalar. "Bahar Karları"ndaki genç öğrenci, "Kaçak Atlar"ın saygın hakimi, "Şafak Tapınağı"ndaki filozof Honda, son roman olan "Meleğin Çürüyüşü"nde 1960'lı yıllarda yaşamının sonuna yaklaşmış yaşlı ve zengin bir adamdır. Dörtlemeyi noktalayan son sahnede Honda, Geşu Tapınağına tırmanırken "Bereket Denizi" dörtlemesi de son eğretilemesel anlatımını bulur: Yalnızca Honda'nın ölümünü değil Mişima'nın kendisinin intiharını haber veren çırılçıplak güneş ışığı seli bir boşluğu aydınlatmaktadır. Bütün düşüncelerini, duygularını bu dörtlemeye aktardıktan sonra kendini bomboş hissettiğini dostlarına söyleyen Mişima, dörtlünün son sözcüğünü yazdığı 25 Kasım 1970 sabahı intihar etmişti.

  2. Fare Kapanı ~ Agatha ChristieFare Kapanı

    Fare Kapanı

    Agatha Christie

    FARE KAPANINA YAKALANANLAR: Molly Davis : Yeni evli genç bir kadın. Pansiyon işletmeye kalkışmış. Giles Davis : Molly’nin kocası. Çocukluğundan söz etmekten hoşlanmıyor. Christopher...

  3. Fena ~ Atila ÖzerFena

    Fena

    Atila Özer

    Fena sarsıcı bir manifesto-roman… Zevkin ve ahlakın sınırlarını kolaçan ederken, tüketim toplumuna, reklam spotlarına dönüşen modern hayata atılan sağlam bir tokat. Pişmanlık fabrikası, Vaftizci...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur