“Anormal bir çocuğun pek de eğlenceli bir hayatı yoktur. Her şey en başından kötü başlar.
Gözlerini ilk açtığında, beşiğinin üzerine eğilmiş, ona bakan iki mahvolmuş yüz görür. Baba ve Anne. Şunu düşünmektedirler: ‘Bunu biz mi yaptık?’ Pek de gururlu değildirler.
Bazen sorumluluğu birbirlerine atarak ağız dalaşına girerler. Soyağaçlarında bir yerlerde saklanmış alkolik bir büyük büyükbaba ya da yaşlı bir amca arar bulurlar.
Bazen de ayrılırlar.”
Asla Kimseyi Öldürmedi Benim Babam’la (YKY, 2009) sıra dışı bir baba figürünün gölgesinde geçen çocukluğunu anlatan Jean-Louis Fournier, bu kez “sıra dışı çocuklar”a sahip bir baba olmanın deneyimini paylaşıyor.
Fournier’ye 2008 Prix Femina ödülünü kazandıran Nereye Gidiyoruz Baba? hayatı olduğu gibi kabul etmenin bunaltıcı sınırlarında gezinen ironik bir anlatı.
*
Sevgili Mathieu,
Sevgili Thomas,
Siz küçükken, Noel’de birkaç kez size kitap hediye etmek geçti içimden, mesela bir Tenten. Okuduktan sonra beraberce üzerinde konuşabilirdik. Tenten’i iyi bilirim, bütün maceralarını birçok kez okudum.
Ama hediye etmedim, zahmet etmeye değmezdi, çünkü okumayı bilmiyordunuz. Asla okuyamayacaksınız. Noel hediyeleriniz hep oyun küpleri ya da küçük arabalar olacak…
Madem Mathieu, topunu almasına yardım edemeyeceğimiz bir yere gitti; madem Thomas, kafası daha da dumanlı biçimde hâlâ dünyada, size yine de bir kitap hediye edeceğim. Sizin için yazdığım kitabı. Unutulmamanız için, engelli kartı üzerinde sadece bir fotoğraf olarak kalmamanız için. Hiçbir zaman dile getirmediklerimi yazmak için. Belki de çektiğim acıları. Çok iyi bir baba olmadım. Çoğu kez size katlanamıyordum, sizi sevmek zordu. Size peygamber sabrı göstermek gerekiyordu, ben de peygamber değilim.
Beraber mutlu olamadığımızdan pişmanlık duyduğumu söylemek ve belki de başarısız bir baba olduğum için sizden özür dilemek için.
Şanssızdık, hem siz hem biz. Gökten indi bahtsızlığımız, buna görünmez kaza denir.
Yakınmaktan vazgeçiyorum.
Nasıl ki bir felaketten bahsedildiğinde üzüntü insanların yüzlerine yansır, engelli çocuklardan bahsedildiğinde de insanların yüzlerinde aynı ifade belirir. Bir kereliğine, sizlerden gülümseyerek söz etmeyi denemek istedim. Beni güldürdünüz, hem de çoğunlukla kasıtlı olarak.
Sayenizde, normal çocukların ebeveyinlerine göre avantajlarım vardı. Eğitiminiz ya da mesleki yönelimleriniz hakkında endişe duymadım. Fenci mi, sosyalci mi olacaksınız diye iki arada bir derede kalmadık. İleride ne olacağın konusunda kaygı duymadık, çünkü çabucak anladık ki, hiçbir şey olmayacaksınız. Özellikle de yıllar boyunca ücretsiz taşıt pulundan yararlandım. Sayenizde, dev Amerikan arabaları kullanabildim.
Thomas on yaşında ilk kez Chevrolet Camaro’ya bindiğinde sorduğu gibi soruyor: “Nereye gidiyoruz baba?”
Önceleri cevap veriyordum: “Eve gidiyoruz.”
Bir dakika sonra, aynı saflıkla, aynı soruyu soruyor, iletişim kurmuyor. Onuncu sefer “Nereye gidiyoruz baba?” diye soruyor, artık cevap vermiyorum…
Artık nereye gittiğimizi ben de pek bilmiyorum, benim zavallı Thomas’m.
Sürükleniyoruz. Duvara toslayacağız.
Engelli bir çocuk, sonra ikincisi. Neden üçüncüsü de olmasın…
Bunu beklemiyordum.
Nereye gidiyoruz baba?
Ters yönden otobana gireceğiz.
Alaska’ya gideceğiz. Ayıları seveceğiz. Kendimizi ayılara yedireceğiz.
Mantar toplamaya gideceğiz. Zehirli mantarlar toplayacağız ve harika bir omlet yapacağız.
Havuza gideceğiz, büyük tramplenden içinde su olmayan havuza atlayacağız.
Denize gideceğiz. Mont-Saint-Michel’e gideceğiz. Bataklıklarda gezineceğiz. Batıp gömüleceğiz. Cehenneme gideceğiz.
Thomas istifini bozmadan devam ediyor: “Nereye gidiyoruz baba?” Belki de rekorunu geliştirecek. Yüzüncü kez söylediğinde, artık gerçekten dayanılmaz oluyor. Onunla, insan sıkılmiyor, Thomas art arda espiri patlatma konusunda bir numara.
Anormal bir çocuk sahibi olmaktan hiç korkmamış olanlar el kaldırsın.
Kimse elini kaldırmadı.
Herkes bunu düşünür, tıpkı depremi, dünyanın sonunu, sadece bir kez olacak bir şeyi düşünmek gibi.
Benim dünyam iki kez karardı.
İnsan, yeni doğmuş bir bebeğe baktığında hayran kalır. Ne kadar da mükemmeldir. Ellerine bakılır, minimini parmakları sayılır, her elinde beş tane olduğu farkedilir, aynı şey ayaklar için de geçerlidir, donup kalır insan, dört değil, altı değil, hayır, tam tamına beş tane. Her seferinde bir mucize sanki. İçinden söz etmiyorum bile, orası daha da karmaşık.
Çocuk yapmak, risk almaktır… Her seferinde kazanılmaz. Yine de insan çocuk yapmaya devam eder.
Dünyada her saniyede bir, bir kadın bir çocuk doğurur… Bu kadını hemen bulmak ve durmasını söylemek gerekir, diye ekledi mizahçı.
Mathieu’yü, Mont-Carmel rahibesi olan Madeleine Teyzeyle tanıştırmak için dün Abbeville manastırına gittik.
Duvarları kireçle boyanmış ziyaretçi odasına alındık. Dipteki duvarda, kalın bir perdeyle örtülmüş olan bir açıklık vardı. Kukla Tiyatrosu’nda olduğu gibi, perde kırmızı değil, siyahtı. Perdenin arkasından gelen bir ses duyduk: “Merhaba çocuklar.”
Bu Madeleine Teyze’ydi. Manastıra kapandığı için bizi görmeye izni yoktu. Bir süre onunla sohbet ettik, ardından Mathieu’yü görmek istedi. Mathieu’nün içinde olduğu sepeti açıklığın önüne koymamızı istedi, sonra da duvara doğru dönmemizi. Manastıra kapanan rahibelerin küçük çocukları görmeye izinleri vardır, ama büyükleri göremezler. Küçük yeğenini sevmeleri için rahibeleri çağırdı. Cüppe hışırtısı, kıkırdamalar ve gülüşmeler, ardından da açılan perdenin sesini duyduk. Bu elbette mükemmel çocuğa bir övgü, kıkırdama, gıdıklama konseriydi. “Ne kadar da çıtı pıtı! Bakınız Ana Rahibe, bize gülümsüyor, sanki minik bir melek, minik bir İsa!” Neredeyse ileri olduğunu söyleyeceklerdi.
Rahibeler için çocuklar, her şeyden önce Tanrı’nın yaratıklarıdırlar, bu yüzden de mükemmeldirler. Tanrı’nın yaptığı her şey mükemmeldir. Hataları görmek istemez rahibeler. Ayrıca bu çocuk Ana Rahibe’nin küçük yeğeni. Bir ara, onlara doğru dönüp alay etmenin yersiz olduğunu söylemek istedim.
Ama söylemedim, iyi de yapmışım.
Bir kerecik olsun zavallı Mathieu’ye iltifat ediliyordu.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Anı - Anlatı
- Kitap AdıNereye Gidiyoruz Baba?
- Sayfa Sayısı104
- YazarJean-Louis Fournier
- ISBN9789750816079
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez ~ Hermann Hesse
İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez
Hermann Hesse
“İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez” Gençlik dönemi eserlerinden olgunluk dönemine değin yazını süreğen bir iç yolculuk çizgisinde ilerleyen Hermann Hesse’nin kitaplarından ve...
- Hay bin Yakzan ~ İbn Sina, İbn Tufeyl
Hay bin Yakzan
İbn Sina, İbn Tufeyl
9. yüzyılda Yunancadan Arapçaya çevrilen Salaman ve Absal öyküsü, başta İbn Sina’nın Hay bin Yakzan’ı olmak üzere, birçok İslam düşünürünün yapıtlarına kaynaklık etti. Genellikle...
- Limni’de Sürgün Bir Veli & Niyazi- Mısri’nin Hatıraları ~ Limnili Şeyh Abdi-i Siyahi , Dr. Mustafa Tatcı
Limni’de Sürgün Bir Veli & Niyazi- Mısri’nin Hatıraları
Limnili Şeyh Abdi-i Siyahi , Dr. Mustafa Tatcı
H Yayınları tarafından programlanan “Niyâzî-i Mısrı Okulu” serisinin ilk kitabı LİMNİ’DE SÜRGÜN BİR VELÎ -Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları- okuyucusuna arz edilmektedir. H Yayınları, Türk tasavvuf...