Bu kitapta, Türkiye’nin eskimeyen davalarını bulacaksınız. Memleketimizin medeniyet, kültür, sanat, din, dil meseleleri ile her adımda karşı karşıya gelecek, düşünecek ve yakın mazi ile hal arasında sürekli bir mukayese, değerlendirme imkanına sahip olacaksınız.
Cumhuriyetten önceki neslin, Cumhuriyete yön veren neslin, Cumhuriyet neslinin yani bugünkü neslin duyuş ve düşüncelerinin nabzını, günah ve sevaplarını önünüze seren Nesillerin Ruhu dünkü buhranlarımızdan bugünkü buhranlarımıza geçişi anlatıyor. Batı medeniyeti karşısında aldığımız tavrın, meneşi Doğulu olan kıymetlerimizin, Anadolu’nun iç dünyasını vücudu getiren kudretlerin muhasebesini yapıyor.
*
BİRİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ
II. Dünya Savaşı başlarken Üniversite’den mezun oldum. O tarihten sonra, bir yandan seçmiş olduğum ilim dalında akademik çalışmalar yaparken, öte yandan geniş okuyucu zümresine hitap eden dergilerde, edebiyat, dil, sanat, medeniyet ve sosyal konular üzerinde kısa makaleler yazdım. Bu kitap, bu sonuncular arasından seçilmiş yazılardan ibarettir.
Seçimi yapan ben değil, onlara değer veren ve kitap haline getirilmesini arzu eden gençlerdir. Şahsen bu nevi yazılarımı ne biriktirdim, ne de tekrar okudum. Onlar benim için küçük düşünme ekzersizleri ve geniş okuyucu zumresi ile temas vasıtası idiler. Kitap haline getirmeyi asla düşünmemiştim. Çeşitli sebepler dolayısıyla onları bu son neşirlerinde de yeniden gözden geçiremedim. Herşeyi iyi niyetli gençler hazırladılar. Ben sadece muvafakat ettim.
Bu suretle iyi mi yoksa kötü mü ettiğimi bilmiyorum. Bu tereddütümün sebebi onların dağınık olmaları, çeşitli yerlerde ve tarihlerde yazılmış bulunmalardır. Bu tarzda vücuda gelmiş kitaplarda bir çok tekrarlar, hatta çelişmeler olması kaçınılmaz birşeydir.
Gençliğimden beri benimsediğim bir düşünme metodu vardır: Kafamı işgal eden bir konu üzerinde açık ve seçik fikirlere ulaşmak için onları yazarım, Alain’in deyimi ve tavsiyesi ile “yazarak düşü nürüm”. Hiçbir mesele benim için kapanmış, son şeklini almış değildir. Muayyen bir konuda daha önce yazdıklarımı unutur, eğer beni yeniden alâkadar ediyorsa tekrar kaleme sarılırım.
Bu tarz düşünme, okuyucu bakımından belki mahzurlu, fakat yazar için faydalıdır. Zira her meselede hakikate ulaşmak için onu muhtelif zamanlarda tekrar tekrar ele almak iyi birşeydir. Insan bu surette, başkaları için değilse bile, kendisi için sabit bazı gerçekleri keşfeder.
Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafi, tarihî ve sosyal şartlar bana milliyetçiliği kendisinden vazgeçilmez bir fikir olarak gösterdi. Bilhassa II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Rus Bolşevizmi’nin Türkiye’yi tehdit etmesi bu inancı daha fazla kuvvetlendirdi. Cumhuriyetin başından beri, Türkiye’ye şekil veren ana fikirlerden biri milliyetçilik, ötekisi parlemento ve hürriyet fikridir. Bunlar mahiyetleri icabı Rus Bolşevizmi’ne ve bir diktatörlük rejimi olan komünizme zıttırlar. Ben bu nevi yazılarımda daima bize şekil veren ana fikirleri ele aldım ve onları kendi düşünce ve mizacıma göre işledim. Bugün de onların doğru olduklarına inanıyorum.
Benim anladığım milliyetçiliğin şovenlik, taassup ve gericilikle hiçbir ilgisi yoktur. Kendi milletimi sevmem ve varlığını müdafaa etmem, başka milletleri hakir görmem için bir sebep değildir. Doğru olduğuna inanılan fikirlere bağlanma taassup olmadığı gibi. Ilericiliğe gelince, memleketimin en yüksek medeniyet seviyesine ulaşmasını dileyenlerden biriyim. Beni milliyetçi olduğum ve milli kıymetlere inandığım için “gerici” diye damgalayanlar çıkmıştır. Bunlar ya milliyetçiliği gericilikle bir tutan komünistler, yahut da yazılarımı dikkatle okumayan dalgın veya kötü niyetli kişilerdir. Bu yazılar, eğer okurlarsa, onların hakkımdaki görüşlerini teyid etmelerine veya değiştirmelerine vesile olacaktır. Şunu da söyliyelim ki, bazıları polemik mahiyetinde olmakla beraber, hitap etmek istediğim kimseler, kendimi kendilerinden saydığım milliyetçilerdir.
Her fikir gibi milliyetçilik de, üzerinde tekrar tekrar, yeniden düşünülmezse basmakalıp hale gelebilir. Bir fikrin basmakalıp hale gelmesi ise onun ölümü demektir. Millî olan herşey bizi yeniden düşünmeye sevk etmelidir. Bunun için bir fikir, bir hâdise, bir mısra, bir kelime kâfidir. Unutmayalım ki, ebedî hakikatler bile, biz onları düşündüğümüz müddetçe vardırlar. Milliyetçilik, onu yaşar. sak ve her an yeni bir şekilde ifade edebilirsek bizi besleyen asıl anafikir ve büyük kaynak olur.
Bu yazılar, başlıklarından da anlaşılacağı üzere sadece milliyetçilik ile alakalı değildirler. Onun etrafında çeşitli mesele ve konulara uzanılmıştır. Fakat dış görünüşlerindeki dağınıklığa rağmen, onları birbirine bağlayan bazı temel meselelerin içten birlik vücuda getirdiklerine kaniim.
Bu yazılar neşrolunurken, Birol Emil onları tekrar okumuş ve değiştirilmesi veya düzeltilmesi gereken noktaları benimle münakaşa etmiştir. Bundan dolayı, ona ve bu kitabı bana hiç zahmet vermeden hazırlayan “hareketçi gençlere çok müteşekkirim.
Kasım 1966.
İstanbul
MEHMET KAPLAN
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme Edebiyat
- Kitap AdıNesillerin Ruhu
- Sayfa Sayısı226
- YazarMehmet Kaplan
- ISBN9789759953386
- Boyutlar, Kapak16.5 x 23.5 cm, Karton Kapak
- YayıneviDergah Yayınları / 2012
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil ~ Haldun Taner
Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil
Haldun Taner
Haldun Taner’den kültürümüzün unutulmaz kişileri üstüne unutulmaz yazılar. Portre edebiyatımızda bir doruk kitap. Haldun Taner’in bu en sevilen ve belki de en çok okunan...
- Kanatların Var Ruhunda ~ Nil Karaibrahimgil
Kanatların Var Ruhunda
Nil Karaibrahimgil
Kaygılar, korkular, kuruntular hep k’yla başlar ardından yürür ve sürekli sana bir şey fısıldarlar nereye gitsen fare gibi peşindedirler ve yoktur susacakları anneni ararsın...
- Leventname – Çocukluğumla Buluşmalar ~ Gündüz Vassaf
Leventname – Çocukluğumla Buluşmalar
Gündüz Vassaf
“İş kuleleriyle, bahçeli evlerin ayrı dünyalarının Levent’teki yan yanalığı karikatür gibi. Topraktan kopup yükseldikçe değerlerimiz uçuşur oldu. Dinler, katedraller ve minarelerle havada aradıkları Tanrı’ya...