Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Ünsüz Youtuberın Günlüğü / Cesaret Oyunu
Ünsüz Youtuberın Günlüğü / Cesaret Oyunu

Ünsüz Youtuberın Günlüğü / Cesaret Oyunu

Miyase Sertbarut

Ezgi ve ekibi bu kez lisede. Okullarının adı Mermerciler Lisesi olsa da mermer ocağında dinamit patlatmaya niyetleri yok. Ama telefonlarına gelen mesajlara kafa patlatacakları…

Ezgi ve ekibi bu kez lisede. Okullarının adı Mermerciler Lisesi olsa da mermer ocağında dinamit patlatmaya niyetleri yok. Ama telefonlarına gelen mesajlara kafa patlatacakları çok açık. Bu mesajları yollayan kim? Cesaretlerini kim yokluyor? Onları aptalca şakalara yönlendiren bir telefon uygulamasının kime ne faydası var? Eğer bu bir tuzaksa kimler tuzağa düşecek? Hadi hep birlikte “play” tuşuna basalım, Mermerciler Lisesindeki şamatayı kaçırmayalım.

1.Bölüm

YALNIZ KURTLAR!

Heyyy, yalnız kurtlar! Görüşmeyeli nasılsınız? Size neden yalnız kurt dediğimi daha sonra anlayacaksınız.

Beni özlediğinizi biliyorum, daha ilk cümlemde parmağınız like like diye şahlanacak, eminim. Narsistliğin bu kadarı da olmaz demeyin, önce bir dinleyin.

“Narsist” de neymiş diye Google’da arayacak olanları bu zahmetten hemen kurtarayım.

Narsist, “nar seven” değil, kendine aşırı hayranlık duyan demek. Her şey basit bir selfie ile başlar, sonrası şelale gibi akar. Sanki herkes onu gözetliyormuş gibi attığı her adımdan, yuttuğu her lokmadan, gördüğü her manzaradan, girdiği her sınavdan, saçına taktığı her tokadan bizi haberdar eder. Sosyal medyada biraz gezinince hemen anlarsınız, kim öle, kim değil.

Bu tarz insanların çalışma temposu hızlıdır, ama enerjisi bumerang gibi kendine yönelmiştir. Narsist kişi her yerde ayna var zanneder, eğer yoksa telefon kamerası bu eksikliği telafi eder. Dedesinin, anneannesinin mezar taşına yanak dayayıp fotoğraf çeker, ardından medyaya yükler. Sonra bu fotoğrafı şöyle okumanızı bekler:

“Bakın. dedemi ziyarete geldim. Ne kadar da kıymet bilen biriyim.”

Like beklediğini hemen anlarız ve niyeyse bu isteği yerine getiririz. Peki bu like, dedesi öldü diye mi, yoksa vefalı torunu alkışlamak için mi, bunu pek sorgulamayız. Zaten sosyal medya sorgulamak için değildir. Ya kendimizi gösterir ya da başkalarını gözetleriz.

Diyeceksiniz ki, Eyyy Ezgi, madem eleştiriyorsun sen ne diye o pencereden bize el ediyor, like bekliyor, kalp yolluyorsun? Çünküsü şu, sevgili yalnız kurtlar, bize başka pencere bırakmadılar! Burada duracağım ki olan bitenden haberim olsun. Ayrıca sosyal medya dalga geçmek için müthiş fırsatlar çıkarıyor karşıma. Biliyorsunuz ben iyi yürekli olsam da insanlarla uğraşmayı severim. Bunca çeşitliliği başka nerede bulabilirim?

Babam, “Youtuberlığın da modası geçecek.” dese de çemberin dışında kalamam. Sürüye dâhil olmak yalnızca koyunlara özgü değil, tüm canlılarda aynı içgüdü var. Ben, sizin sevgili Ezginiz, de bu sürünün içindeyim. Bazen özçekimle bazen biz çekimle narsistliğimi ilan ediyorum işte!

Ay fena neşe yaptım. Aman, bizim edebiyatçı “neşe yapmak” dediğimi duymasın! “Neşe yapılmaz, neşelenilir!” diye hemen düzeltir.

Fark ettiniz mi Türkçeci değil edebiyatçı dedim… Neden acaba? Çünkü arkadaşlar artık liseliyim! Size yeni okulumdan mutlaka bahsetmeliyim. Bu konudan sıkılan olursa videoyu hızlandırsın, olsun bitsin. Ben çoğu zaman öyle yapıyorum, siz de bilirsiniz video ayarlarında çalma hızı diye bir bölüm var. Laft uzatanlar olduğunda veya yavaş konuşan biri varsa hızı 1,75’e veya 2’ye alıyorum, en az beş dakika zaman kazanıyorum.

Evet şimdi sıra yeni okulumda. “Okulumuz” desem daha doğru, çünkü bizim ekiple hiç fire vermeden aynı liseye kayıt yaptırdık. Okulun başarı düzeyi epeyce yüksek. Eee biz de fena çocuklar değildik, gereken puanı yakaladık. Yalnız bir sorun var, okul iyi olmasına iyi de adı biraz faul. İlk kez duyanlar meslek lisesi zannediyor. Telefonda babaanneme söyleyince, “Aaa, neden normal liseye kaydolmadın, notların o kadar düşük mü senin?” dedi.

“Bu da normal lise babaanne.” dedim. “Hatta ilçedeki en iyi lise.”

“Eee, adı niye Mermerciler Lisesi? Ne öğretiyorlar orada? Mezar taşı, hamam kurnası, göbek taşı, mutfak tezgâhı falan mi yapacaksınız? Mermerci başka ne yapar kızım?”

Babaannem haklı da yapacak bir şey yok, okulu yaptıran hayırseverin soyadı “Mermerciler” olduğu için adam soyadını okula vermiş işte. Aslında okul yaptırmak güzel bir şey, ama neden kendi adlarını veriyorlar anlamıyorum. Neyse ki bizimki sadece soyadını vermiş, bir de tam adını verenler var, hatta iki kardeş ortak yaptırmışsa ve ikişer isimleri varsa okulun tabelasını bir düşünsenize: Nadire Melahat Konuk ve Süleyman Abdullah Konuk Lisesi… İnsan okulun adını söylerken yorulur.

Eyyy hayırseverler, yapmayın böyle şeyler. Yalnızca soyadınız da yeter. Konuklar Lisesi olsa mesela, kulağa daha güzel gelmiyor mu acaba? Ben büyüdüğümde ve okul yaptıracak kadar zengin olduğumda ne adımı ne soyadımı veririm; daha güzel, daha cazip bir kelime seçerim. Ideal Lisesi, Gelecek Lisesi, Aydınlık Lisesi falan. İnsan okulun kapısına gelip tabelaya baktığında motive olmalı. Sülalenin bütün isimlerini sıralamaya ne gerek var? Tamam, anılmak istemek hakkın, ama zatı okulun kapısından girince duvarda koca bir portren var, altu hayat hikâyeni de yazmışlar. Şemsettin Bahtiyar Nizamettinoğulları Lisesi diye okul adı mı olur, insan okuldan soğur. Oh, içimi döktüm, rahatladım, artık kendi okulumuza ge.. dönebilirim.

İşte sevgili takipçilerim, bizim lisenin adı yüzünden insanlar mezun olduğumuzda mermer ocağına gidip dinamit patlatacağımızı falan sanıyor. Hangi okuldasın diyene hep açıklamalı cevap vermek zorunda kalıyorum.

“Mermerciler Lisesi ama meslek lisesi değil, okulu yaptıran kişinin soyadıymış…”

Uzun uzun cevap… Günlük hayatta da videoyu hızlandıramıyorsun ki.

Evet bizim ekip de aynı okulda demiştim. Arkadaşlarımın adını unuttuysanız hatırlatayım:

Pars (Tabii ki en başa yazılacak, anlayan anladı.), Simli, Duru, Sinyal, Kimera, Yakup ve Mirvan aynı lisede, aynı sınıftayız. Aynı sınıfta olmamızı okul müdürü Vehbi Bey’in çalışma prensibine borçluyuz. Çok iyi bir yönetici olduğunu baştan söyleyeyim. Okulun ilk günü bir form doldurmamızı…

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kaçak Köpek Biber ~ Miyase SertbarutKaçak Köpek Biber

    Kaçak Köpek Biber

    Miyase Sertbarut

    Özgürlük Yolunda… Çocuk ve gençlik edebiyatımızın ödüllü kalemi Miyase Sertbarut’tan, okurların kalbini ısıtan duyarlıkta bir özgürlük romanı: Kaçak Köpek Biber Adım Biber. Siyah bir...

  2. Ara Âlem 2 – Yasak Oyun ~ Miyase SertbarutAra Âlem 2 – Yasak Oyun

    Ara Âlem 2 – Yasak Oyun

    Miyase Sertbarut

    “Ekrana doğru çekildiğimi hissettim. Sanki milyonlarca pikselin içinden süzülüp karşı tarafa geçecektim.” Hem deli, hem dâhi oyun tasarımcısı bir dayı, patent heyeti tarafından anlaşılamadığı...

  3. Yalancı Portakal ~ Miyase SertbarutYalancı Portakal

    Yalancı Portakal

    Miyase Sertbarut

    Miyase Sertbarut’un, hayal kurmanın zevkli, yalan kurgulamanın ise tehlikeli olabileceğini gözler önüne serdiği duygusal romanı Yalancı Portakal, Berk Öztürk tarafından yenilenen resimleri ve gözden geçirilmiş...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur