İnsanlık ve dünya adına olağanüstü düşler kurabiliriz…
Çocuk ve gençlik yazınımızda birçok nesli etkileyen yüze yakın kitaba hayat veren Gülten Dayıoğlu’nun kaleminden “Yanardağın Yankısı” bizleri gezegenimiz üzerine düşünmeye yönlendiriyor, geleceğimizle ilgili merak uyandırıyor.
Dero yaşıtlarından oldukça farklı, çok özel bir gençtir. O daha küçük bir çocukken bir gün gökyüzünde mekik şeklinde bir yarık belirir ve yarıktan rengârenk ışınlar yayılır. Dero tanık olduğu bu olayın ardından başka bir boyuta geçebildiğini fark eder. Doğduğunda başı bedenine göre fazla büyük olduğundan doğumundan beri çevresi tarafından hep dışlanmıştır. Bu durum Dero’yu içten içe üzdüğünden, tek başına Tendürek Dağı’ndaki bir mağaraya yerleşip gün geçtikçe kendini evinden, arkadaşlarından, dünyadan soyutlar ama bir yandan dünyayı anlamaya çalışır.
Bir sabah Dero güçlü bir dürtüyle uyanır ve mağaranın derinliklerine gitmek için şiddetli bir istek duyar. Mağarada keşfettikleri onun, dünyanın, uzayın, hatta kâinatın geleceğini derinden etkileyecektir. Dero gelecek için çok zorlu bir göreve başlamak üzeredir şimdi…
*
21 Aralık Yeniden Doğuş Günü
21 Aralık güneş ışınlarının gece karanlığıyla savaş günüdür. Çünkü o günden sonra Kuzey Yarımküre’de, gündüzler uzamaya geceler kısalmaya başlar. Aynı zamanda, Kuzey Yarımküre’de kış mevsiminin başlangıcıdır bugün.
İşte tam da o tarihte, Kuzey Yarımküre’de gökyüzünü karmakarışık bulut kümeleri sardı. Henüz öğle saatleri olmasına karşın bulutların arasında dolunay büyüklüğünde bir görüntü belirdi. İçindeki renkli ışın sarmallarıyla gökyüzünde dönüp duran bu oluşum, insanların gözlerini kamaştırıyordu.
Çin’de üretilen Fast adlı teleskop, dünyada başka hiçbir teleskobun saptayamadığı gökcisimlerini açık seçik gösteriyordu. Fast, o gün hemen, gökteki bu göz alıcı oluşumun derinliklerine kadar odaklanmayı başardı.
Gökbilimciler bu oluşuma “ışık kuyusu” adını verdiler. Kuyunun derinlerine ulaşan gözlemciler, renkli ışın sarmallarının kaynağını da buldu. Bu kaynak, kuyunun derinliklerinde bembeyaz köpükler halinde fokurdayıp duran, büyüleyici bir uzay katmanıydı.
Bütün dünyada gökbilimciler ayaklandı. Herkes gündeme adeta bir göktaşı gibi düşen bu olaya odaklandı. Gökbilimle ilgisi olmayan insanlar bile gözlerini bu büyüleyici oluşumdan alamaz oldu.
Çünkü renkli ışın sarmallarıyla göz kamaştıran uzay kuyusu sürekli ekranlardaydı. Kimileri kuyudaki renkli ışın sarmallarını CENNET YOLU olarak adlandırıyor, kimileriyse bu ışıldayan çukuru, İLAHİ GÖZ olarak yorumluyordu. Bazı karamsarlarsa oluşumu KIYAMET HABERCİSİ olarak değerlendiriyordu.
21 Aralık günü, Türkiye’de art arda garip olaylar ortaya çıkmaya başladı:
Tendürek Dağı ve eteğindeki ovalar, karakışa öyle teslim olmuştu ki!.. Gün boyu yağan yoğun tipiden göz gözü görmüyordu.
Gökyüzünden adeta öfkeyle fırlatılmış gibi düşen tipi taneleri, insanların üstüne fişek gibi iniyordu. Bu yüzden kimse evden çıkmayı göze alamıyordu.
Tipiye yakalananlar derilerinin jiletle kesilmiş gibi acıdığını söylüyordu. Evinden ya da işyerinden çıkmak zorunda olan köylüler, kendilerine göre bir tipi savar kullanıyorlardı. Kimileri başlarına asker miğferi gibi bakır çorba tası, kimileri bakır tencere, bakraç vb. geçiriyorlardı. Okullar kapatılmıştı. Boş sokaklarda in cin top oynuyordu.
Her yer kar altındaydı. Arada bir bulutların arasından yüzünü gösteren güneş ışınları, tipi tanelerini pırlantaya dönüştürüp ışıl ışıl parlatıyordu.
Ovanın kuzeyinde yer alan Mencik köyü, yörenin en eski yerleşim yerlerinden biriydi. Köy halkı sert iklim ve zorlu çevre koşullarına karşın çok iyi huylu ve uysaldı.
Komşu köylerin insanları Menciklileri, “Gökten zembille inmiş, yumuşak başlı, iyi insanlar” olarak betimlerdi. Yöre halkının bu topraklara, Alparslan Han’ın izlerini sürerek ta Orta Asya’dan geldiğine inanılmaktaydı. Köylüler geçimlerini başlangıcı belirsiz bir zamandan beri, keçi sürüleri besleyerek sağlıyordu.
Köyün ocak, fırın ve soba dumanları, karla kaplı koca Tendürek Dağı’na doğru savruluyordu ama oraya ulaşamadan dağılıyordu. Dağdan zaman zaman kurt ulumaları geliyordu. Birden, solfatar denilen kaynar su, sıcak gaz ve kükürt püskürtme evresindeki sönmüş bir yanardağ olan Tendürek Dağı’ndan etrafa korkunç bir gümbürtü yayıldı. Dağın içinden gökyüzüne doğru direk gibi sıcak su buharı fışkırmaya başladı. Suların yükselmesiyle kurtların ulumaları kesildi.
Karakış nedeniyle aç kaldıkları için bağrışan hayvanlar, dağın olağanüstü gücü karşısında sinmişlerdi. O sırada dağdan fışkıran kızgın su buharının etkisiyle çevreye yapışkan bir sıcaklık yayıldı.
Dağdan zaman zaman su buharı ve kükürtlü duman çıktığı oluyordu. Yöre halkı binlerce yıldır dağla iç içe yaşıyordu. Bu nedenle herkes görkemli Tendürek Dağı’nın şiddetli çıkışlar yapmasına alışmıştı. Dağın, geçmiş zamanlardaki gibi ateş püskürmediğine şükrediliyordu.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çocuk Kitapları Gençlik Kitapları
- Kitap AdıYanardağın Yankısı
- Sayfa Sayısı344
- YazarGülten Dayıoğlu
- ISBN9789750851094
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Acemi Cadı ~ Rachel Hawkins
Acemi Cadı
Rachel Hawkins
“Hex Hall’un kapağını açmak bir kutu çikolatanın kapağını açmak gibi, kendinize hâkim olmanız mümkün değil! Sonuç: Sophie Mercer beni büyüledi!” –Becca Fitzpatrick On iki yaşında...
- Yeryüzü’ne Düşen Kız ~ Patricia Forde
Yeryüzü’ne Düşen Kız
Patricia Forde
İNSANLIĞI KURTARMAK İÇİN NE KADAR İLERİ GİDEBİLİRSİN? Aria, hastalıkların ve hatta ölümün olmadığı, çok düzenli bir gezegende yaşar. Artık Dünya, insanların üzerinde çalışabilmek ve...
- Sevgiler Clementine ~ Carlie Sorosiak
Sevgiler Clementine
Carlie Sorosiak
Clementine bir dâhi. Su içerken matematik denklemleri çözüyor, rüyalarını Latince görüyor, düşünürken etrafına ahududu kokusu yayıyor. O, aynı zamanda bir fare. Ve doğduğu laboratuvardan...