Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Zamansız
Zamansız

Zamansız

Latife Tekin

Anlat bana sevgilim, imgeler ülkesine doğru giden bir arabadayız, direksiyon çok hafif, her an savrulabiliriz göğün içine, anlat, yan koltukta zamanı aşmış çılgın bir…

Anlat bana sevgilim, imgeler ülkesine doğru giden bir arabadayız, direksiyon çok hafif, her an savrulabiliriz göğün içine, anlat, yan koltukta zamanı aşmış çılgın bir dinleyicin var, bırak direksiyonu, uçsun arabamız.Çağdaş edebiyatın büyük yazarlarından Latife Tekin karantina sürecinde yazmaya başladığı bu sürpriz kitabında zamansız, zeminsiz, tanımsız ve insan varoluşunun ötesinde her türden dönüşüme, başkalaşıma açık kadim bir aşk duygusunun izinden gidiyor.Beden, ten ve zihinde kayıtlı hafıza şiirle titreşip yeryüzünün hafızasıyla birleşirken gölün kalbinden yepyeni bir anlatı doğar: Gelincik ve Yılanbalığı suretinde açan sadece yeni bir hikâye değil kalp çarpıntısının kaydıdır. Göle ve oradan da okuruna akseden prizmatik savruluş.

Karanlık çökerken
Kan arzusu derinleşen gelinciklerin
Zamansız atılışıyla
Kavrayacağım seni bir akşam

Gecenin kalemiyle sabahın defterine senden gizli seninle ilgili cümleler yazıyorum sürekli, biliyorum, ilk okuyuşta sessizliğe kilitlemek isteyeceksin beni, bırak yakamı, güneşin kavurduğu bahçede sönen kuş seslerini dinle. Sadece cıvıltısı onların, dallarda incelen mutlu inleyişleri. Balıkçılın duyduğu o fısıltı, Frii-iii-er-frii-ii-frii, eh biraz tekinsiz, korkacak bir şey yok ortada, aynı gölün hayvanı değil miyiz. Sazlıkta bir Gelincik, suyun derinliklerinde Yılanbalığı, ikimiz arasında dipten vuran bir nefes çekimi, kısıp gözlerimi sabitledim bakışımı, hava almak için yüzeye çıkmanı bekliyorum. “Dağların gölgesinde kaybolan biz değilsek, alacakaranlıkta gölü arayıp bulamayanlar kim peki.” Yol silinmiş zamandan, hatırlayabilsem keşke, ah sevgilim, en son bir çırpınış gördüm suda, sert bir havalanış, pençe kavrayışıyla ölüme uçurulan kırlangıcın sönüşünü tüy tüy, Frii-iii-ak-frii-frii, – Uykulu yırtıcılar! “Ağaçları kesilmiş yolun şaşırttığı arabayı bulutlara süren biz değilsek, gölden göğe yansıyan ışıkla savrulanlar kim öyleyse.”

Düşünemiyorum, kalbim çarpıyor şimdi, meşelerin dallarını aşkla uzatışını seyredelim gel, yaprakların göğe bükülüp kıvrılışını, susup her şeyden el ayak çekişimizi kutluyor otlar böcekler, yerle gök arasında hayat süren canlıları yabanıl bir neşe sarmış, karanlıkta titreşen o çok eski yıldızlar nasıl da taze bir parlayışla akıyor bahçeye. Coşkuyla tozlanışı çiçeklerin, toprağa karışan ince hışırtıları.

İlk kez böyle ateşsi bir yalnızlıkla uğurluyoruz baharı, sessiz insansız. — Uzayacak bu yasaklar, kapatacaklar tümüyle. Yola çıkmak bitti öyle mi? İnanmak istemiyorum buna hayır, dönüşümler geçiren ölüm biçimden biçime sıçrayarak nasıl da ıssızlaştırdı hayatımızı. Hayal bile edemeyeceğiz o geçip gidişleri artık, dalgınlık hızıyla köprü girişini kaçırıp konuşarak otobana düşmeyi ses sese.

Kırlangıcın gövdesinden kopup ayrılan kuyruk kan pembe bir halkayı büyütüp genişleterek suda yüzüyor hâlâ, kanatlandı kanatlanacak balıkçıl, bataklığın kıyısında gagasıyla balçığı mızraklayıp ölüme karşı çığlık çığlığa dönen küçük kara kuşları gözlüyor, Tıkı tıkı korr Korr Korrr tıkı tıkı, havayı koklayarak aşk için oluşacak sihri bekliyor tek ayak üstünde, siyah gagalı, siyah bacaklı, Ardea Alba. Bir kadın fırladı savrulan arabanın camından kahkahayla gülerek, — Komikmiş çok, unuttuğun şeyler miydi onlar senin? Hikâye coşkusuyla ardından bir adam atladı boşluğa, — Bize saldıracak bir mahalle birliği olduğunu söylüyordum çocuklara. Havada konuşarak suya düşüyorlar peşpeşe, yüksek çarpılma!

— Çıkar başını gölden, aç ağzını Balığım.
— Seni keskin dişli küçük yağmacı!

Mutlu değil misin sevgilim benimle? Böyle de yaşayıp gidebiliriz, gölden çıkmasak da olur, kargılar eğirler arasında gizli hayat sürmekten güzeli yok, ısrarla sorduğun için arabada neler konuştuğumuzu hatırlamaya uğraşıyorum, dur bükme kolumu öyle, hırçınlaşma hemen, sana açıklamaya çalışmıştım bunu, bize ne olduğunu yaşadığımız şeyden yola çıkarak bir hikâye kurabildiğimizde anlayıp kavrayabiliyoruz ancak; görünen o ki, peşpeşe camdan fırlayıp suya gömülünce değişime uğramışız; ben cin kulaklı saplantılı bir Gelincik, sen uzak körfezleri özleyen hülyalı Yılanbalığı. Farkındayım tabii ki, sabahın defterine yazdığım cümleler seni çileden çıkarıyor, korkarım sorularına verebileceğim pek fazla cevabım yok, yol boyunca seslerimiz zamanı yutan bilinçdışına akıp gitmiş.

— Hikâyemizin adı, Kıvrılarak Işıyıp Sönen Parıltı

Gece dalgalanırken sazlıkta bir kamışın gövdesine dolanmışım, yükselmiş dolunay, o kamıştan kalem yapmışım kendime, bir boy aşağı kaymışım rüzgârın köküne doğru, “Saplayıp dişimi boynundan ağzından uyutacağım seni.” Ne var bu yazdığımda saf arzudan başka, “uyutup yüzdüreceğim gölde.” Kaç kez söyleyeceğim daha, bana verilmiş haz bu, zevkle çırpınabiliriz ikimiz; gel yaklaş, suyu birlikte buruşturup kırıştırmak hepsi, yapma, kötüye gidecek hikâyemiz, çek elini üstümden, çizme tırnaklarınla boynumu.

— Oynaşacak bir gecemiz olsun, yıldızların gölgesinde.
— Dişin acıtıyor, zehirliyorsun beni.

Hiç aklımda yokken balıkçılın kanatlanıp dağa kalkmasıyla zihnimin boşluğunda bir arzu metni uçuşmaya başladı, Ciyovk ciyovk tıkı tıkı tıkı yeni bir sihir, başka bir heves. Çatal kuyruklu kara kuşların çığlığına köpek ulumaları karışıyor şimdi, dünyayı ele geçirmişler gibi sonsuz yankılı dinle.

Meme uçlarımda dişlerinin kestiği süt sızısıyla yaşlandım bir anda soğuyan tenim benim uzak bedenim nane şekeri gibi ağız yakıcı oğlum ah ve kızımın gözlerimin içine dalan acı gülüşüyle hiçbir şeyden ürkmedim onun yanağıma damlayan bakışlarından ürktüğüm kadar dünyada sen benimle Fransız öpücüğünü denemek istediğinde çok uykuluydum uykuluydum bitaneciğim rüya tadında ıslak imgesi kalmış aranan çocuk dilinin damağımda kalp çarpıntısıyla fışkıran pembe imgesi oğlum genzime akan nane kokusundan mührün var damağımda.

Burularak hangi derinliğe inecek bu konuşmamak, görmemek, uzayan boynumla merak ediyorum, ince bir sızlamayla, sen sustukça sessizlik sessizliğin içini oyuyor, oyacak. Doğum ânının kamaşmasına kadar belki.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıZamansız
  • Sayfa Sayısı120
  • YazarLatife Tekin
  • ISBN9789750757457
  • Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Buzdan Kılıçlar ~ Latife TekinBuzdan Kılıçlar

    Buzdan Kılıçlar

    Latife Tekin

    Yoksulların hakikatli düşmanı yazı! Seni pılık pırtık hayatımızın muammasını daha da koyulaştırmak için kullandım. Buzdan Kılıçlar üç kardeşin; Hazmi, Mesut ve Halilhan ile onun...

  2. Sürüklenme ~ Latife TekinSürüklenme

    Sürüklenme

    Latife Tekin

    Yüzümüze ölümün gölgesi düştüğünde hayat ısrarla yaşama şansı tanımak istiyor bize, türlü biçimlerde uyarıp tekrar tekrar sınıyor bunun için. Sürüklenme’nin isimsiz anlatıcısı görünüşte sivil...

  3. Manves City ~ Latife TekinManves City

    Manves City

    Latife Tekin

    … bizim gelincik tarlamız da bir dahaki bahara yok, Manves almış orayı da, üst yamacından çevirmeye başlamışlar bile, telefon fabrikası kuracaklarmış, Erice’nin yoksulu, sahipsizi...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Jül Sezar ~ Okay TiryakioğluJül Sezar

    Jül Sezar

    Okay Tiryakioğlu

    Binanın içine ulaştığında derin bir soluk aldı nihayet, “Uçurumun kenarında kök salmış ve hayatını koruyabilmek için geriye doğru büyümüş bir ağaç gibiyim ben,” diye...

  2. Aşkın Gözyaşları 4 Hamuş – Ölümü Öpen Derviş ~ Sinan YağmurAşkın Gözyaşları 4 Hamuş – Ölümü Öpen Derviş

    Aşkın Gözyaşları 4 Hamuş – Ölümü Öpen Derviş

    Sinan Yağmur

    Tebrizli Şems’in dilinden Hallac’ı okumak… Aşk; bir elif miktarı sevilmek için gelen her çileye kimi zaman darağacında kimi vakit kör bıçaklar arasında bir vav...

  3. Eşekli Kütüphaneci ~ Fakir BaykurtEşekli Kütüphaneci

    Eşekli Kütüphaneci

    Fakir Baykurt

    Sıcak bir yaz günü, peribacaları diyarına Yunanistan’ın Larisa şehrinden Dimitrios Katsikas adında biri gelir. Bu genç adam, yıllar önce bu topraklardan göçe zorlanan büyükbaba...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur