Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Anne Frank’ın Hatıra Defteri
Anne Frank’ın Hatıra Defteri

Anne Frank’ın Hatıra Defteri

Anne Frank, Hakan Kuyucu

Anne Frank 12 Haziran 1942 ile 1 Ağustos 1944 arasında günlük tutmuştur. Mektupları, radyoda sürgün olan Kültür ve Bilim Bakanı Bolkestein’in konuşmasını dinleyene kadar…

Anne Frank 12 Haziran 1942 ile 1 Ağustos 1944 arasında günlük tutmuştur.

Mektupları, radyoda sürgün olan Kültür ve Bilim Bakanı Bolkestein’in konuşmasını dinleyene kadar sadece kendine yazdı .Bolkestein, savaştan sonra Hollanda halkının Almanlardan gördüğü zulme şahitlik eden tüm belgelerin toplanıp yayınlanması gerektiğini söylüyordu. Örnek olarak da günlükleri veriyordu. Bu sözler Anne Frank’ı çok etkiledi ve savaştan sonra bir kitap çıkarmaya karar verdi. Günlükleri bu kitap için temel olacaktı.

Anne Frank Bergen Belsen kampında 1945 yılının Mart ayında 15 yaşında öldü. Aileden hayatta kalan tek kişi olan Otto Frank onun günlüğünü yayınladı. Anne Frank’ın Hatıra Defteri o zamandan beri dünyada en çok okunan kitaplardan biri oldu. Otuzun üzerinde dile çevrildi ve 16 milyon adet satıldı.

Ülkemizde de yayınlandığı ilk yıldan beri aynı İlgiyle okunan, okullarda öğretmenlerin referans kitap olarak tercih ettiği vazgeçilmez kitaplardan biri oları ANNE FRANK’IN HATIRA DEFTERİ’ni gözden geçirilmiş baskısı ve orijinal dilinden yeni çevirisiyle bir kez daha okuyucularla buluşturmaktan onur duyuyoruz.

***

Kitap Hakkında

Anne Frank, 12 Haziran 1942 ile 1 Ağustos 1944 tarihleri arasında günlük tuttu. Anne, 1944 baharında sürgündeki Eğitim Bakanı Bolkenstein’ın Oranje radyosunda yaptığı konuşmayı duyana kadar yazıları sadece kendisi için yazmıştı. Bakan konuşmasında, Alman işgali altındaki Hollanda halkının acılarına tanıklık eden her şeyin kamuoyuna açık hale getirileceğini söylüyordu. Örnek olarak, tutulan günlükleri de sayıyordu. Bu konuşmanın etkisinde kalan Anne Frank, savaştan sonra bir kitap yayımlamaya karar verdi. Günlüğü, bu kitap için temel oluşturacaktı.

Anne, günlüğünü yeniden yazmaya ve üzerinde çalışmaya başladı, daha iyi bir hale getirdi, ilginç bulmadığı bölümleri çıkardı ve hafızasında kalmış olan yenilerini ekledi. Aynı zamanda, 1986 yılında Bilimsel Versiyon A adıyla yayınlanan ilk günlüğü de elinde tuttu ki bu versiyon, B versiyonu olarak adlandırılan ve üzerinde çalışılmış olan ikinci günlükten oldukça farklıydı. Anne’nin son yazısı 1 Ağustos 1944 tarihini taşıyordu. 4 Ağustos’ta, Arka Ev’deki sekiz kaçak Yeşil Polis tarafından ele geçirildi.

Miep Gies ve Bep Voskuijl, tutuklamanın olduğu gün notları güvence altına almayı başardılar. Miep Gies, notları bürosunda muhafaza etti ve onları okumadan Anne’nin babası Otto H. Frank’a teslim etti. Bu sırada Anne’nin artık yaşamadığı bilgisi kesinlik kazanmıştı.

Otto Frank, uzun bir düşünme sürecinden sonra hayatını kaybetmiş olan kızının arzusunu yerine getirmeye ve notları kitap olarak yayımlamaya karar verdi. Bu doğrultuda, Anne’nin her iki günlüğünü de, yani ilk günlüğü (Versiyon A), Anne tarafından düzenlenmiş günlüğü (Versiyon B) ve kısa bir versiyonu (C) toparladı. Günlük bir sıra halinde yayınlanacaktı ve metinlerin boyutu yayınevi tarafından belirlenecekti. Kitap 1947’de yayınlandığında, cinsellik içeren temaların hele bir gençlik kitabında yayınlanması olağan sayılmıyordu. Bazı bölümlerin tamamen yayınlanmamasının diğer bir nedeni de, Otto Frank’ın eşine ve Arka Ev’in diğer sakinlerine saygısızlık yapmak istememesiydi. Anne Frank on üç yaşından on beş yaşına kadar olan dönemde hem antipati duyduğu şeyler ve sıkıntılar hem de sempati duyduğu şeyler hakkındaki düşüncelerini yazdı.

Otto Frank 1980 yılında vefat etti. Frank, kızının ilk notlarını Amsterdam’da savaş belgelerini toplayan Rijks Enstitüsü’ne verilmesini vasiyet etti. 50’li yıllardan beri günlüğün gerçekliği konusunda kuşkular devam etmekteydi ve Enstitü’yü tüm notları araştırmaya sevk etmişti. Ancak günlüğün gerçekliği saptandıktan sonra araştırma sonuçlarıyla birlikte günlükler yayımlandı. Bu araştırma sırasında, ailelerin soyağaçları, tutukluluk ve sürgün süreçleriyle ilgili gerçeklikler, kullanılan yazı materyalleri ve Anne Frank’ın el yazısı derinlemesine araştırıldı. Bu geniş araştırmada, aynı zamanda kitabın dağıtımı da ele alındı.

Otto Frank’ın evrensel mirasçısı olup günlüklerin de telif hakkını elde eden Basel’deki Anne Frank Vakfı, eldeki mevcut metinler temelinde eklemeler yaparak kitabın yeni bir baskısını yayımlamaya karar verdi. Otto Frank tarafından gerçekleştirilmiş editörlük çalışmasıyla kitabın kazanmış olduğu geniş ve politik anlam, bu çalışmadan hiçbir biçimde etkilenmedi. Kitabın editörlüğü, yazar ve çevirmen Mirjam Pressler’a verildi. Bu çalışmada, Otto Frank’ın yayınladığı metnin üzerine A ve B versiyonlarından başka bölümler eklendi. Mirjam Pressler tarafından hazırlanan ve Anne Frank Vakfı tarafından onaylanan metin, daha önceki versiyonundan yaklaşık dörtte bir oranında daha geniştir ve okura, Anne Frank’ın dünyasından daha derin bir bakış açısı vermeyi hedeflemektedir.

90’lı yılların sonunda günlüğün önceden bilinmeyen beş sayfası daha gün ışığına çıktı. Basel’deki Anne Frank Vakfı’nın onayıyla 8 Şubat 1944 tarihli uzun bir bölüm, günlüğün aynı tarihi taşıyan kısmına eklendi. 20 Haziran 1944 tarihini taşıyan kısa bir bölüm eklenmedi çünkü bu bölümün daha geniş bir versiyonu zaten günlükte yer alıyordu. Ayrıca, yeni elde edilen bulgular ışığında 7 Kasım 1942 tarihli bölüm 30 Ekim 1943’e taşındı. Daha ayrıntılı bilgi için: Anne Frank Günlükleri, Beşinci Baskı, Hollanda Savaş Arşivi Enstitüsü, Bert Baker Yayınları, 2001.

Anne Frank, günlüğün ikinci versiyonunu (B) yazdığında, kitap yayınlanacağı zaman kim için hangi takma adı kullanacağını kararlaştırmıştı. Kendi takma adının önce Anne Aulis, sonra Anne Robin olmasını düşündü. Otto Frank ise bu isimleri kullanmadı ve aile adının kalmasına karar verdi, ancak kızının diğer kişiler için öngördüğü isimleri kullandı. Bugün herkes tarafından tanınan ve kaçak mağdurlara yardım eden kişiler kendi adlarıyla anılmayı hak etmişlerdi, diğer tüm kişilerin adları bilimsel versiyonla uyuşmaktadır. Anonim kalmak isteyen kişiler ise Rijks Enstitüsü tarafından bilinçli biçimde baş harfleriyle yazıldı.

Gizlenen kişilerin isimleri şöyleydi:

Van Pels ailesi (Osnabrück’ten)

Auguste ( 29.9.1900 doğumlu), Hermann (31.3.1898 doğumlu), Peter (11.9.1929 doğumlu)

Anne, Van Pels ailesini Petronella, Hans ve Peter Van Daan olarak adlandırdı, bu kişiler kitapta da böyle isimlendirildi.

Fritz Pfeffer (1889 Giessen doğumlu), Anne’nin notlarında ve kitapta Albert Dussel olarak adlandırıldı.

*

12 Haziran 1942

Şimdiye kadar kimseye açamadığım her şeyimi sana açabilmeyi umuyorum. Umarım sen benim için büyük bir huzur ve destek kaynağı olursun.

28 Eylül 1942 (Ek)

Şu ana dek senden büyük destek gördüm, şu ara düzenli olarak yazdığım Kitty’den de. Bu biçimde günlük tutmak çok daha güzel ve sana yazmak için zaman bulacağım saatleri iple çekiyorum.

Seni yanıma aldığım için öylesine memnunum ki!

14 Haziran 1942 Pazar

Söze seni aldığım andan itibaren başlayacağım, yani doğum günümde masamda gördüğüm andan itibaren. (Sen satın alınırken de oradaydım ama bu sayılmaz.)

12 Haziran Cuma günü sabahın altısında uyanmıştım, bu gayet anlaşılır bir durum, çünkü doğum günümdü. Ama o saatte kalkmama izin verilmediğinden, merakımı saat yediye çeyrek kalaya kadar bastırmak zorundaydım. Daha fazla sabredemeyince, kedim Moortje’nin başını uzatarak beni karşıladığı yemek odasına gittim.

Yediyi biraz geçerken anne ve babamın yanına, ardından da hediye paketlerimi açmak için salona gittim. İlk olarak seni gördüm, kim bilir belki de en güzel hediyelerden biri sendin. Sonra bir gül buketi, iki dal Paskalya gülü. Annemle babam bana mavi bir bluz almışlardı; bir ev oyunu, bana göre tadı biraz şarabı andıran bir şişe üzüm suyu (sonuçta şarap üzümden yapılıyor), bir yap-boz, bir kavanoz merhem, 2,50 guldenlik mektup ve iki kitap için hediye çeki. Camera Obscura adında bir de kitap armağan edilmişti; ama o kitap zaten Margot’ta vardı, bu yüzden kitabı değiştirdim. Ev yapımı bir kâse kurabiye (tabii ki ben yaptım, bugünlerde kurabiye pişirmekte üstüme yok), bol miktarda tatlı ve annemden bir çilekli tart. Büyükannemden tam zamanında gelen bir mektup, ama tabii ki bu bir tesadüf.

Sonra Hanneli beni almaya geldi ve okula gittik. Teneffüste öğretmenlere ve öğrencilere tereyağlı bisküvi ikram ettim; sonrasında tekrar çalışmaya koyulduk.

Saat beşte eve geldim, çünkü jimnastiğe gitmiştim (aslında jimnastiğe gitmeme izin verilmiyor çünkü bacaklarım ve kollarım çok kolay inciniyor). Sınıf arkadaşlarım için voleybolu benim doğum günü oyunum olarak seçmiştim. Sanne Ledermann çoktan oradaydı. Benimle aynı sınıfta oldukları için Ilse Wagner, Hanneli Goslar ve Jacqueline Van Maarsen’i jimnastikten alıp yanımda getirmiştim. Hanneli ve Sanne eskiden en iyi iki arkadaşımdı, bizi birlikte görenler hep, ‘İşte Anne, Hanne ve Sanne,’ derdi. Jacqueline Van Maarsen’le Yahudi Lisesi’nde tanıştım ve şimdi en iyi arkadaşım o. Ilse, Hanneli’nin en iyi arkadaşı, Sanne başka bir okulda okuyor ve orada kendi arkadaşları var.

Bana ‘Hollanda Destanları ve Efsaneleri’ adında gösterişli bir kitap hediye ettiler; ama yanlışlıkla serinin ikinci bölümünü almışlar; bu yüzden değiştirmek zorunda kaldım. Helene Teyze bir yap-boz daha getirdi, Stephanie Teyze sevimli bir broş ve Leny Teyze ise ‘Daisy’nin Dağ Tatili’ isimli tek bir kitap…

Bu sabah banyoda, Rin-Tin-Tin gibi bir köpeğim olsaydı, ne güzel olurdu, diye düşündüm. Ben de ona Rin-Tin-Tin ismini verirdim ve köpeğim, sürekli okulda, bekçinin yanında ya da güzel havalarda bisiklet barakasında olurdu.

15 Haziran 1942 Pazartesi

Pazar öğleden sonra doğum günümü kutladık. Rin-Tin-Tin filmi sınıf arkadaşlarımın çok hoşuna gitti. İki broş, bir kitap ayracı ve iki kitap armağan edildi bana. Şimdi önce sınıf ve okul hakkında bazı şeyler anlatacağım ve öğrencilerle başlayacağım.

Betty Bloemendaal biraz fakir görünüyor, sanırım öyledir. Batı’da Jan Klasen Sokağı’nda oturuyor ve hiçbirimiz oranın neresi olduğunu bilmiyoruz. Okulda çok başarılı ama bu onun akıllı olmasından değil, çok çalışmasından kaynaklanıyor. Çok sessiz bir kız.

Jacqueline Van Maarsen en iyi arkadaşım olarak bilinir ama benim hiç gerçek kız arkadaşım olmadı. İlk başta Jacque’in öyle olacağını düşünmüştüm ama sonuç tam bir hayal kırıklığı oldu.

D.Q. sürekli bir şey unutan ve ceza üstüne ceza alan aşırı heyecanlı biri. Oldukça kibar, özellikle G.Z. Karşısında…

E.S. katlanılamayacak kadar geveze. Sana bir şey sorarken parmakları sürekli saçlarında ya da düğmelerinde dolanıyor. İnsanlar E’nin bana dayanamadığını söylüyorlar ama hiç umurumda değil, çünkü ben de onu pek sempatik bulmuyorum.

Henny Mets neşeli ve samimi bir kız; ancak çok bağırarak konuşuyor ve sokakta oynarken çok çocukça davranıyor. Ne yazık ki Henny’nin Beppy isminde bir kız arkadaşı var. Beppy onu çok kötü etkiliyor çünkü pasaklı ve küfürbaz bir kız.

J.R. hakkında bir kitap yazılabilir. Kendini beğenmiş, dedikoducu, iğrenç, ukala, sinsi, ikiyüzlü. Kendini dev aynasında görüyor. Jacque’yi avucunun içine aldı, çok yazık. J. en küçük şeye bile ağlıyor, çok alıngan ve nazlı. Küçük hanım J. her zaman haklı olmak zorunda. Çok zengin, bir dolap dolusu güzel ama yaşına uygun olmayan elbisesi var. Kendisinin çok güzel olduğunu sanıyor, oysa hiç de öyle değil. J. ve ben birbirimize hiç katlanamıyoruz.

Ilse Wagner çok neşeli ve samimi bir kız; ama çok mızmızdır ve bir konuda saatlerce şikâyet edip sızlanabilir. Beni çok sever. Çok zekidir ama tembeldir.

Hanneli Goslar ya da okulda bilinen adıyla Lies, biraz tuhaf bir kızdır, genelde utangaçtır, evdeyse çok küstahtır. Ona söylediğin her şeyi gider annesine yetiştirir. Ama açık sözlüdür; özellikle son zamanlarda onu takdir etmeye başladım.

Nanny Van Praag-Sigaar komik, ufak tefek, akıllı bir kız. Onu çok hoş buluyorum. Oldukça zekidir. Hakkında söylenecek çok fazla şey yok.

Eefje de Jong’u çok özel biri olarak görüyorum. Daha on iki yaşında ama tam bir hanımefendi. Bana sanki bir bebekmişim gibi davranıyor. Çok yardımsever, bu yüzden onu seviyorum.

G. Z. bizim sınıftaki en güzel kız. Çok tatlı bir yüzü var ama oldukça aptal. Sanırım bu yüzden sınıfta kalacak ama bunu ona tabii ki söylemem.

(EK)
G.Z. sınıfta kalmayarak beni şaşırttı.

Sonuçta bizim on iki kız arasında G.Z.’nin yanında ben oturuyorum.

Erkekler hakkında da da söylenecek çok şey var. Ya da belki o kadar da çok yoktur.

Maurice Coster benim pek çok hayranımdan biri ama oldukça sıkıcı bir çocuk.

Sallie Springer çok edepsiz bir çocuk ve onun cinsel ilişkiye girdiği konusunda söylentiler var. Yine de bu çocuğu özel buluyorum, çünkü oldukça espritüel.

Emiel Bonewit G.Z.’nin hayranı, ama bu, kızın umrunda değil. Emiel de çok sıkıcı.

Rob Cohen de bana âşıktı ama artık ona katlanamıyorum. İkiyüzlü, yalancı, sulugözlü, sinir bozucu bir çocuk, ama kendini dev aynasında görüyor.

Max Van de Velde, Medemblik’ten bir çiftçi çocuğu ama Margot onu sevimli buluyor.

Herman Koopman da tıpkı kız düşkünü Jopie de Beer gibi oldukça terbiyesiz

Leo Blom, Jopie de Beer’in en yakın arkadaşı ve Jopie’nin terbiyesizliği ona da bulaşmış.

Albert de Mesquita altıncı Montessori okulundan gelen ve bir sınıf atlayan bir genç. Çok akıllı. Leo Slager da aynı okuldan geliyor ama o kadar akıllı değil.

Ru Stoppelmon, Almelo’lu, ufak tefek ve çılgın bir çocuk, okula sonradan geldi.

C.N. yasak olan her şeyi yapar.

Jacques Kocernoot C.N. ile bizim arkamızda oturuyor ve biz gülmekten ölüyoruz (G. ve ben).

Harry Schaap sınıfımızdaki en iyi çocuk, çok nazik.

Werner Joseph da öyle ama çoğu zaman sessiz ve bu yüzden sıkıcı geliyor.

Sam Salomon tam bir kenar mahalle serserisi, bir pislik. (Hayranım!)

Artık susmalıyım. Yakında yine yazacağım, söyleyeceğim çok şey var. Hoşça kal! Sen bir harikasın!

20 Haziran 1942 Cumartesi

Hatıra defteri tutmak benim gibi biri için tuhaf bir duygu. Yalnızca daha önce hiç yazmadığımdan değil. İleride ben de dahil hiç kimse on üç yaşında bir kızın içinden geçenlerle ilgilenmeyecekmiş gibi geliyor. Ama aslında bunun hiçbir önemi yok, ben yazmak ve daha da önemlisi kalbimden geçen bir sürü şeyi ortaya dökmek istiyorum.

Ellerimi başıma dayadığım ve tembellikten dışarı mı çıksam, evde mi kalsam bilemediğim, sonuçta aynı yerde pinekleyip kaldığım hafif melankolik günlerimden birinde canım sıkıldığında ‘Kâğıt insanlardan daha sabırlıdır,’ sözü içime işledi.

Eklendi: Yayım tarihi

“Anne Frank’ın Hatıra Defteri” için 3 yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Günlük
  • Kitap AdıAnne Frank'ın Hatıra Defteri
  • Sayfa Sayısı341
  • YazarAnne Frank
  • ÇevirmenHakan Kuyucu
  • ISBN9944824514
  • Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
  • YayıneviEpsilon / 2011

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Savaş Günlükleri ~ George OrwellSavaş Günlükleri

    Savaş Günlükleri

    George Orwell

    Ama bizim gibi insanların, durumu sözde uzmanlardan daha iyi anlamasının sebebinin, belirli olayları öngörmekten çok, ne tür bir dünyada yaşadığımızı kavramak olduğunu düşünüyorum. Ne...

  2. Attila İlhan’la Hayatın İçinden ~ Erol ManisalıAttila İlhan’la Hayatın İçinden

    Attila İlhan’la Hayatın İçinden

    Erol Manisalı

    Ben onun sanki “ağlama duvarıyım.” Ne garip! O da benim ağlama duvarım sanki. Ben de hiç kimseyle konuşamadıklarımı onunla konuşuyorum. Ne büyük özgürlük, ne...

  3. Dostluk Üzerine; önce Selam Sonra Kelam ~ Fethi GemuhluoğluDostluk Üzerine; önce Selam Sonra Kelam

    Dostluk Üzerine; önce Selam Sonra Kelam

    Fethi Gemuhluoğlu

    O, harp meydanında görünmeyen, fakat ateş hattındakilere sakalık yapan, nakliye ve levazım kollarına yön veren, hususi çevrelerde mayası halis bir gençlik yoğuran, gönlü tasavvuf...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur