Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Bu Kitabı Yasaklayın
Bu Kitabı Yasaklayın

Bu Kitabı Yasaklayın

Alan Gratz

Her şey, Amy Anne’in en sevdiği kitabı okul kütüphanesinden almaya gittiği gün başlar. Kütüphaneci Bayan Jones ona kötü haberi verir: Amy Anne’in en sevdiği…

Her şey, Amy Anne’in en sevdiği kitabı okul kütüphanesinden almaya gittiği gün başlar. Kütüphaneci Bayan Jones ona kötü haberi verir: Amy Anne’in en sevdiği kitap yasaklanmıştır! Bunun nedeni ise sınıf arkadaşlarından birinin annesinin bu kitabın çocuklar için uygun olmadığını düşünmesidir.

Çok geçmeden, Amy Anne ve arkadaşları kendilerini kitap yasağı, sansür ve neyi okuyup neyi okumayacaklarına kimin karar verebileceği konusunda beklenmedik bir mücadelenin içinde bulurlar.

Bu Kitabı Yasaklayın, en sevdiği kitap okul kütüphanesinde yasaklandığında sesini yükseltme ve karşı koyma cesaretini bulan bir öğrencinin hikâyesini anlatan ilham verici bir roman.

İçindekiler

Kayıp Kitabın Gizemi……………………………………………………….9
Öyle mi Dedim?……………………………………………………………..14
En Sevdiğim Kitap (Ve Onu Sevme Nedenlerim)……………..16
Midilliler ve Pembe Tütüler………………………………………….. 20
Konuşuyor ……………………………………………………………………. 27
Sağduyu……………………………………………………………………….. 30
Karmakarışık Bir İhtiyar………………………………………………. 40
Aslan Yeleli Kız…………………………………………………………….. 43
Parlak Bir Fikir…………………………………………………………….. 49
Roman Değilmiş…………………………………………………………… 54
Wendigo ………………………………………………………………………..55
Kendi Küçük Kitap Kulübümüz………………………………………59
Önemli Bir Not ………………………………………………………………62
Daha Parlak Bir Fikir……………………………………………………..67
Vahşi Suçlular……………………………………………………………….. 72
Çocuk Suçlular……………………………………………………………… 77
Helen Geliyor…………………………………………………………………82
Banana’nın Odası…………………………………………………………..87
Y.K.D.K. A.Ş. ………………………………………………………………… 94
Meslek Araç Gereçleri……………………………………………………99
Adım Atacak Yer Yok ……………………………………………………104
Silah Taşıma Hakkı………………………………………………………108
Ve, Bu Köşede… …………………………………………………………….115
Helen Tekrar Geliyor…………………………………………………….119
Bir Başlıkta Neler Saklı ……………………………………………….. 123
Trala-la-la…………………………………………………………………….130
Bir Armağan ……………………………………………………………….. 137
Oldu Bu İş…………………………………………………………………….139
Altın Değerinde Bir Hazine ………………………………………….149
Birden Dokuza Prensesler …………………………………………… 152
Yeni Müşteriler ……………………………………………………………156
Hayatımın En Büyük Hatası…………………………………………..161
Yakalandım………………………………………………………………….164
Doğru ve Yanlış……………………………………………………………. 167
Son Zayiat ……………………………………………………………………174
Anlı Şanlı Dönüşüm………………………………………………………177
Ayna Evren…………………………………………………………………..182
En Harika Fikir ……………………………………………………………186
Yirmi Dört Osuruk……………………………………………………….193
Görülmeyi Bekleyen Bir Dava……………………………………….196
Kaosu Kucaklamak …………………………………………………….. 200
Felaket……………………………………………………………………….. 204
Kaçış …………………………………………………………………………… 210
Karpuzdan Sıtma Kapmak…………………………………………… 215
Gitmen Gerekiyorsa Gidersin ……………………………………… 219
İyi Niyetle…………………………………………………………………….223
Artık Konuşuyorum……………………………………………………..226
Ajan Çifte-A………………………………………………………………… 240
Son…………………………………………………………………………….. 243
Yazarın Notu………………………………………………………………. 248

Dünyanın Dört Bir Yanındaki Kütüphanecilere

Kayıp Kitabın Gizemi

Her şey en sevdiğim kitabın kütüphaneden kaybolmasıyla başladı. Kaybolduğunu bilmiyordum. En azından henüz bilmiyordum. Kitabımı zihnimde, biricik arkadaşının kantine gelip onu bulmasını bekleyen bir çocuk gibi, rafta yapayalnız canlandırıyordum. Benim onu bulmamı bekliyordu. Tek yapmak istediğim ders başlamadan kütüphaneye koşup en sevdiğim kitabı ödünç almaktı. Ama gerçek hayattaki tek arkadaşım Rebecca isimlerimizi markalaştırmaktan söz ediyordu. “AmyAnneOllinger.com web sitesini tescilletmeyi düşündün mü hiç?” diye sordu Rebecca.

“Hayır Rebecca, düşünmedim. Dokuz yaşındayım. Ailem henüz Facebook kullanmama bile izin vermezken neden adımın yazdığı bir web sitesini tescilletmekle uğraşayım ki?” Bunu söylemek istedim ama “Hayır” demekle yetindim. “Bunu bir düşün,” dedi Rebecca. “Benzersiz bir adın var, gerçi öyle olsa bile bir başkası o web sitesini tescilletebilir, o zaman ne yapacaksın? RebeccaZimmerman. com çoktan alınmış bile!

On yaşındayım ve gelecekteki fikri mülkiyetim şimdiden kapılmış durumda! Beyoncé ile Jay Z bebeklerinin doğumunun üzerinden daha bir ay bile geçmeden adını markalaştırdılar. Ailemin de aynısını yapacak kadar bilgi sahibi olduğunu düşünmez miydin?” Rebecca’nın annesi de babası da avukattı, o da büyüyünce avukat olmak istiyordu. Daha sıkıcı bir meslek hayal edemiyorum. Bunun yerine, “Eh, yani,” dedim. Kütüphaneye gidip en sevdiğim kitabı almak istiyordum hâlâ. Sırt çantamı hazırlamak için okul dolabımı açtım ve posta kutuma hızlıca göz attım. Kimse bunun nasıl başladığını bilmiyor ama Shelbourne İlköğretim Okulu’ndaki herkes, bu karton kutuları dolaplarının iç kapağına, havalandırma deliklerinin (zorbanın biri tarafından dolaba tıkılma ihtimaline karşı vardır bu havalandırma delikleri) hemen altına bantlar. Birine not bırakmak isterseniz kâğıdı bu bölmeye atmanız yeterlidir, kâğıt doğrudan karton kutunun içine düşüverir. Öyle bir gelenek ki bu, okulun bekçisi Bay Crutchfield kutuları sonraki yıllarda da kullanılsınlar diye dolaplarda bırakır. Her zamanki gibi posta kutum boştu. Ben de böyle tahmin etmiştim. Tek arkadaşım not yazmayı sevmez. “Ardında asla kanıt niteliği taşıyacak belge bırakma!” der Rebecca. İşte avukat anne-babasından bir tavsiye daha.

“Oyuncu Morgan Freeman’ın başına geleni duydun mu?” diye sordu Rebecca. “Asıl adı Morgan Freeman bile olmayan biri morganfreeman.com web sitesini tescilletmiş. Onun da siteyi geri almak için dava açması gerekmiş. Şimdi bu çok ilginç bir olay aslında…” “Bu kadar az ilginç bir şey olamaz, Rebecca. Markalar ya da web sitelerini tescilletmek umurumda değil. Başka biri ödünç almadan gidip en sevdiğim kitabı almalıyım.” Böyle söylemek istedim ama onun yerine birkaç kitabı kalkan gibi havaya kaldırıp, “Bu kitapları dersten önce kütüphaneye iade etmeliyim,” dedim ve Rebecca bana mahkeme süreci hakkında bilgi vermeye başlamadan geri çekilerek, “Sınıfta görüşürüüüz!” diye seslendim. Normalde en sevdiğim kitabım zaten çantamda olurdu ama kütüphanecimiz Bayan Jones’un bir kitabı art arda yalnızca iki defa alabileceğimize dair bir kuralı vardı. Sonra, siz yeniden almadan önce, o kitap rafta tam beş okul günü süresince durmak zorundaydı. Başkaları da o kitabı okuma şansı bulsun diye böyle bir kural konduğunu söylüyor ama bence bu kuralı sırf bana başka kitaplar da okutmak için uydurdu, ki buna gerek yoktu, ben zaten okurdum.

Dün gece okuduklarımı kitap iade masasına bıraktım, hikâye kitaplarıyla romanların durduğu raflara doğru yürürken Bayan Jones’a elimle selam verdim. “Amy Anne!” diye seslendi Bayan Jones. “Tatlım, bekle…” “Bir saniye, önce kitabımı alayım!” diye seslendim ben de. Raflara döndüm ve en sevdiğim kitabın beni beklediğini bildiğim yere koştum. Ama orada yoktu. Tekrar baktım. Yoktu işte. Geriye doğru itilmiş ve kimi zaman olduğu gibi diğerlerinin arkasına gizlenmiş olabilir diye arkalara baktım ama hayır. Gerçekten de yoktu. Ama en sevdiğim kitap hep rafta olurdu. Sahiden, bir başkası onu ödünç almış olabilir miydi acaba? Tam gidip Bayan Jones’a soracaktım ki köşeyi dönüp karşıma çıktı. Bayan Jones kısa kahverengi saçlı, bir şeyler okumadığı zamanlarda suni elmas anneanne gözlükleri boynundaki zincirde asılı duran iri, beyaz tenli bir kadındır. O gün, beyaz puantiyeli kırmızı bir elbise giymişti, puantiyeye bayılırdı. “Kitabım nerede?” diye sordum. “Söylemeye çalıştığım da buydu, tatlım,” dedi Bayan Jones. “Bugün ilk iş kitabı almaya geleceğini biliyordum.”

“Beş gün oldu,” dedim. “Takvimime işaretledim. Beş gün sonra alabileceğimi söylemiştiniz. Bir başkası, yoksa bir başkası mı ödünç aldı?” “Hayır, Amy Anne. Onu raftan kaldırmak zorunda kaldım.” Kaşlarımı çattım. Raftan kaldırmak mı? Raftan kaldırdım derken ne demek istemişti? “Neden ama?” diye sordum. Bayan Jones iç çekti ve ellerini ovuşturdu. Bana köpeğimin öldüğünü söyleyecekmiş gibi bakıyordu. “Çünkü bazı veliler bir araya gelerek bu kitabın ilköğretim okulu öğrencilerine uygun olmadığını düşündüklerini söylediler ve okulun yönetim kurulu da onlara hak verdi.” “Uygun değil mi? Bu ne anlama geliyor?” “Sana ya da bir başkasına o kitabı ödünç veremeyeceğim anlamına geliyor, tatlım. Okul yönetimiyle konuşup bu saçmalığı düzeltene kadar mümkün değil. Bu, en sevdiğin kitabın okul kütüphanesinde yasaklandığı anlamına geliyor, Amy Anne.”

Öyle mi Dedim? 

Sanki ayağımın altındaki halı bataklığa dönüşüyor, ben de hızla batıyordum. Düşmemek için raflara tutundum. “Ama hiç de uygunsuz değil ki! Gayet uygun. Harika bir kitap! O benim en sevdiğim kitap!” “Biliyorum, tatlım. Sana hak veriyorum. Kendi anne-baban hariç kimsenin sana hangi kitapları okuyup okuyamayacağını söylemeye hakkı yok. Sana söz veriyorum, bununla mücadele edeceğim. Tabii şimdilik okul yönetim kurulunun kararlarına uymak zorundayım, yoksa işimi kaybedebilirim.” Tek yapabildiğim kafa sallamaktı. Ağlayacak gibi olmuştum, ki bu saçmaydı. Sanki biri odama girmiş ve bana sormadan eşyalarımı almıştı. Bu daha da saçmaydı çünkü o kitap kütüphaneye aitti.

Kütüphanedeki kitaplar herkese aittir. “Onu geri almama yardım edebilirsin, Amy Anne,” dedi Bayan Jones. Yanağımdaki bir damla yaşı sildim ve “Nasıl?” diye sordum. “Perşembe akşamı yönetim kurulu toplantısı var, onlara ne kadar yanıldıklarını söylemek için orada olacağım. Hatta bunu senden duysalar çok daha iyi olur.” Gözlerimi kocaman açarak, “Benden mi?” dedim. “Bu kitabı neden bu kadar sevdiğini söylemen bile çok şey ifade eder.” Zar zor yutkundum. “Delirdiniz mi, Bayan Jones? Ben, bir alay yetişkinin karşısına çıkacağım ve onlara bu kitabı neden çok sevdiğimi mi anlatacağım? Sadece elbisenizde değil kafanızın içinde de puantiyeler var galiba. Bunu yapamam!” Böyle demek istedim ama onun yerine “Tamam” deyiverdim.

En Sevdiğim Kitap
(Ve Onu Sevme Nedenlerim)

Daha geç saatteki okul otobüsü beni mahallemde bıraktı. Kaldırımda durup sokağın ilerisindeki sarı renkli evime baktım. Birinci Şey ve İkinci Şey, yani sinir bozucu küçük kız kardeşlerim şu an o evdeler. Gözlerimi kapattım, onlarla bir dakika daha geçirme düşüncesi tüylerimi ürpertti. Henüz tanışmadınız ama inanın bana, Yüzyılın En Kötü Kız kardeşleri ödülü olsaydı Alexis’le Angelina listede Fudge Hatcher, Stink Moody ve Edmund Pevensie’yi sollayıp geçerlerdi, ki Edmund Pevensie1 kız ve erkek kardeşlerini bir tabak tatlı için Ak Cadı’ya satmıştı.

O an, oracıkta, en sevdiğim kitabın ana karakterleri gibi evden kaçmayı düşündüm. Size en sevdiğim kitabın adını söylemiş miydim? Hani Shelbourne İlköğretim Okulu’nda yasaklanan kitap? Okulun yönetim kurulu toplantısına gidip hakkında konuşacağıma söz verdiğim kitap? Üstelik yüksek sesle? Ve başka insanların önünde! En sevdiğim kitap, Tatlı Bir İhtiyarın Karmakarışık Dosyaları. Yazarı E.L. Konigsburg. Sevdiğim başka birçok kitap daha var. Özellikle de Mavi Yunuslar Adası, Balta, Dağın Bana Ait Yüzü, Hattie Büyük Gökyüzü, Kunduzun İşareti ve Kurt Julie’yi severim. Aslında ana karakterlerin yalnız yaşadığı herhangi bir hikâye iş görür. Kızılderili Tutsak da çok iyidir, Mary Jemison küçük bir Kızılderili köyünde yaşamak zorunda kalsa da. Gerçi aptal kız kardeşlerimle yaşamaktansa insan kaçıran Kızılderililerle yaşamayı tercih ederdim. Evden uzaklaştım ve mahallemden dört şeritli anayola uzanan yola baktım.

En sevdiğimiz Meksika restoranı, Papa Taco arabayla sadece on beş dakika uzaklıktaydı, oraya kaçabilirdim. Yürümek ne kadar sürerdi acaba? Başımı iki yana salladım. Oraya kadar yürümeyi başarsam bile ne yapacaktım ki? Tatlı Bir İhtiyarın Karmakarışık Dosyaları’nda Claudia ve erkek kardeşi Jamie, New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’ne kaçar ve güvenlik görevlileri onları bulamasın diye her gece tuvaletlerde saklanırlar. Ben de gece olup da kapanana kadar Papa Taco’nun tuvaletinde saklanabilirdim ama o zaman da bütün gece bir Meksika restoranının tuvaletinde mahsur kalmış olurdum. Şimdi, bir şekilde kütüphaneye gidebilseydim… Kaçma hayallerim annemin arabasının köşeyi dönüp karşıma çıkmasıyla suya düştü.

Annem yanımda durup penceresinin camını indirinceye dek bekledim. “Selam yabancı! Kaçmayı mı düşünüyordun yoksa?” diye sordu. “Tabii ki kaçmayı düşünüyordum. Her gün burada durup sırt çantamı yedek kıyafetle ve tüm paramla, ki fazla param yok çünkü bana yeterince harçlık vermiyorsun, doldurmayı düşünüyorum. Ve geç saatteki okul otobüsüne atlayıp alışveriş merkezinin yakınlarına varıncaya dek gitmeyi. Çünkü orada geceleri mağazalardaki yataklarda uyuyabilirim.” Söylemek istediğim buydu ama tabii ki söylemedim. Bunun yerine “Hayır” dedim. Annem benden daha açık tenliydi, saçları kıvırcıktı ve yanaklarında tıpkı şimdiki gibi gülümsediğinde beliren büyük gamzeler vardı. “Atla,” dedi. “Okul nasıldı?” diye sordu garaj yoluna doğru ilerlediğimiz otuz saniyede. “Korkunçtu,” demek istedim. “En sevdiğim kitap yasaklandı ve Bayan Jones okulun yönetim kurulu toplantısına gidip bu konuda konuşmamı rica etti, tamam dedim ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum!” Tabii bunun yerine “İyiydi” demekle yetindim. “Örgülerini ağzına sokma,” dedi annem milyonuncu kez. Başım tamamen örgülerle kaplı. Bazılarının ucunda küçük boncuklar var. Gergin hissettiğimde o boncukları emerim. Yani sık sık.

Annem arabayı babamın kamyonetinin yanına park etti, arabadan indim ve eve girmeye gönülsüzce arabanın yanında durdum. “E hadi ama,” dedi annem. “O kadar da kötü olamaz.” “O kadar kötü işte!’’ demek istedim ama tabii ki demedim.

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Genç Adam ~ Annie ErnauxGenç Adam

    Genç Adam

    Annie Ernaux

    Yaşadıklarımı yazmazsam yaşananlar tamamlanmamış olur, yaşandığıyla kalır. Genç Adam, Annie Ernaux’nun 1990’ların sonunda, ellili yaşlarındayken kendisinden otuz yaş kadar küçük bir üniversite öğrencisiyle, gelecek...

  2. Yılan ve Zambak ~ Nikos KazancakisYılan ve Zambak

    Yılan ve Zambak

    Nikos Kazancakis

    Ruhumun içerisinde beliriverdin, biliyordum geleceğini. Bekliyordum da Seni. Tıpkı kışın donmuş ve ıssız, acı çekerek bekleyen yeryüzü gibi Seni bekliyordum. Sen baharsın, ağır ağır...

  3. Nefes Almadan ~ Gerard van GemertNefes Almadan

    Nefes Almadan

    Gerard van Gemert

    Joey ve arkadaşları sahada maç yaparken, tanımadıkları bir çocuk kenarda oturmuş, onları izlemektedir. Joey onu maça davet edince çocuğun adının Adil olduğunu, sahanın yakınındaki...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur