
“Belki de Tapınak Muhafızı’mız bu ölümcül çatışmaya girmeden önce bizler için dua etmek ister.” dedi karalar içindeki adam ve bu sefer hırıltısında herhangi bir ima yoktu.
“Dualarımı umursadığını bilmiyordum.” diye kızgın bir ifadeyle söylendi Lady Magella.
“Herhangi bir kanuna inanıp inanmamam, söz konusu kanunların varlığını ortadan kaldırmadığı gibi beni de onlardan muaf kılmaz Tapınak Muhafızı. Neden Muhteşem Gökler’e gelince işler farklı olsun ki?” diye karşılık verdi kem adam.
Hiç şüphesiz Lady hâlâ kızgındı. Fena hâlde. Ama fevkalade tehlikeli bir çatışmaya girmek üzereydiler ve o da dualarını ‘çocuklarından’ esirgemeyecekti.
Dişi-dwarf, gözlerini kıstı ve kuşkuyla kendisini ölü bir ifadeyle süzen adama baktı. Hayır, adam söyledikleriyle onunla dalga geçmemişti. Tapınak Muhafızı karalar içindeki adam için birçok şey söyleyebilirdi ve hiç şüphesiz bunların neredeyse tamamı ‘nahoş’ şeyler olacaktı. Ama bu adamın kimseyle dalga geçtiği de görülmemişti. Özellikle de tapınak muhafızlarıyla.
Aager Fogstep, az evvel söylediklerini tamamen inanarak söylemişti ve bu da dişi-dwarf’un dikkatinden kaçmamıştı. Tapınak Muhafızı bunun ne anlama geldiğini değerlendirecekti.
Sadece şimdi değil.
**
Aager’in görünmeyen yüzünde ise ne korku ne de heyecan vardı. Aslına bakılırsa kem suratında herhangi bir ifade yoktu. Karalar içindeki adam yerinde kıpraşmadı, sağına soluna bakınmadı ve ağırlığını bir ayağından diğerine verip durmadı.Öylece olduğu yerde kıpırdamadan durdu. Inshala da sessizdi. Ama kızcağız gözle görünür bir şekilde titriyordu. Şirin yüzünde açıkça mutsuz bir ifade vardı ve dokunsalar ağlayacakmış gibi bir hâli vardı. “Hazır mıyız?” diye sordu Gnine etrafındakilere bakarak. Kimseden cevap gelmedi. Belki de herkes bir başkasının cevap vermesini bekliyordu. “Efendi Darly nerede?” diye sordu Moira birden. Buna da kimse cevap vermedi. “İzcilerin yanında değil miydi o?” dedi Tapınak Muhafızı neden sonra. “Neden o yılışık şeyin bizimle olması gerekiyormuş?” diye cevap verdi Bremorel kızgın bir ifadeyle. “Bree…” diye tısladı Laila. “O burada değil!” “Bi dakka, ne?” diye ünledi Gnine. Birden herkes daireden çıktı ve etrafa bakınmaya başladı. Her nedense genç Udoorin’in suratı kıpkırmızı kesilmişti. İri genç, Aager ve Merisoul’a bakmamak için ciddi çaba sarf ediyordu ama bu konuda pek de başarılı olduğu söylenemezdi. Aager olduğu yerden ayrılmadı ve kukuletasının ardından Merisoul’u süzdü. Uhrevi kızın yüzü herhangi bir şekilde kızarmamıştı ve suçlu birisi gibi yerinde kıpraşmıyordu. Son derece doğal bir şekilde ve tıpkı kendisinden beklendiği üzere o da bir şey arıyormuş gibi etrafına bakınıyordu. Aager’in takdirini cezbeden şey uhrevi kızın kestiği rolü de yüzündeki ‘şaşkın’ ifadeyi de tamamen içsel bir doğallıkla yapıyor olmasıydı. Öyle görünüyordu ki herkes daireden çıkınca Inshala da geride kalmıştı. Kızcağız muhtemelen etrafında olup bitenlerden tamamen habersizdi ve sadece o ve Aager dairenin içinde kalmışlardı. Ne var ki karalar içindeki adam, Darly’nin beklenmedik ‘yokluğundan’ sorumlu olduğunu bildiği Merisoul’u gözlemlemek için ona doğru dönmüşken Inshala’nın arkası ise herkese dönüktü. ‘Bi garip’ kız omuzlarını büzüştürmüştü. Kolları da yanındaydı ama serbestçe durmuyorlardı. Kızcağız küçük yumruklarını sıkmış, başı eğik öylece kendi ayaklarını seyrediyordu. Takım, son bin yılın belki de en çok korkulan tiranıyla; Themalsar’la savaşa gitmek üzereydi ve muhtemelen sefil kan papazının elinde feci bir şekilde can vereceklerdi ama bu garip kız, kafa karışıklığı, hüsran, dışlanmışlık ve gamlı kederleri içinde kaybolmuştu. Kızcağız büzüşmüş omuzları, sıkılmış yumrukları, başı eğik hâli, konik ve komik saçlarıyla o kadar zavallı ve acınası görünüyordu ki… …Aager dudaklarını birbirine yapıştırdı ve kendisinden tiksindi. Zira onu bu hâle getiren kendisinden başkası değildi. “Olduğumuz ahmaklar gibi onun sözünde durup bizi takip edeceğini sandık.” diye söylendi Laila hiddetten deliye dönmüş bir şekilde. “Adi piç kurusu!” “Onu gördüğümde boydan boya yarıp içini boşaltacağım!” diye hırladı Bremorel. “Sen istediğin kadar onu yarabilirsin kızım. Ben onu tandır usulü yakacağım!” diye burnundan soludu Gnine. “Lanet olsun! Şerefsiz hergele elimizdeydi… Ben amcama ne diyeceğim şimdi?” “Hiç vakit kaybetmeden peşine düşmeliyiz bence!” diye tısladı Bremorel. “Şimdi yola koyulursak o daha bu harabelerden çıkmadan ben ve Laila ona yetişebiliriz.” “Evet. O ne dediyse!” diye onayladı Laila ve parçalanmış kemerli kapıya yöneldi. “İzci Laila…” diye gürledi bir ses ve izci kız olduğu yerde durdu. “Lütfen dairenin içine gir!” Laila hışımla döndü ve Udoorin’in kendisini süzdüğünü gördü… …Pancar gibi kızarmış bir suratla. “Ne?” diye burnundan soludu Laila kafa tutarcasına. “Dairenin içine gir!” diye tekrarladı Udoorin. “O sefil herifin gitmesine izin mi vereceksin—” diye hırladı izci kız. “Dairenin içine gir, İzci Laila! Bu bir emirdir!” diye gürledi genç adam. “Hepiniz! Dairenin içine girin!” Laila kaskatı kesildi. “Udoorin! Sen bize emir veremezsin—” diye parladı Bremorel ve ayaklarını yere vura vura iri gencin üstüne yürümeye başladı. “—Geri döndüğümüzde, sırf hoşuna gitmediği için takım liderini inkâr edip emirlerine itaatsizlik ettiğini de raporuna eklemek mi istiyorsun, İzci Bremorel?” dedi iri genç kızgın bir ifadeyle. “Ama lütfen… Sana engel olmayayım. Bak bakalım İzci Efendisi Moorat buna nasıl tepki gösterecek. Seni temin ederim bundan dolayı sırtını sıvazlayıp ‘aferin’ demeyecek.” Bremorel’in yüzü hiddetten kapkara oluverdi. “Lady Moira. Lütfen dairenin içine giriniz. Tapınak Muhafızı, siz de lütfen dairedeki yerinizi alın. Lorna Hanım, Merisoul, sizler de lütfen. Efendi Gnine, bizleri İblis Çukuruna yollayacak büyü-şeysini yapmaya hazırlanın. Önümüzde Themalsar’la yapacağımız bir savaş var. Eğer vaktinizi önemiz bir ahmakla harcamak istiyorsanız, durmayın ve gidin. Ama gitmeniz hâlinde şunu kesin olarak bilmenizi isterim ki o sefil papazla karşılaşmamız nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bu son görüşmemiz olacak.” diye gürledi Udoorin ve sesinde herhangi bir saçmalığa göz yummayacağına dair, daha önce hiç duymadıkları bir katiyet vardı. İri genç sözünü söyledi sonra arkasını dönüp Aager’in yanındaki yerini aldı. Bunu boğucu bir sessizlik takip etti ve herkes iri gence baktı. Sonra Moira dairenin içine girdi, “Sir Udoorin.” diye başıyla genç adamı selamladı ve iri gencin yanındaki yerini aldı. “Sir Udoorin.” diye yumuşak sesiyle mırıldandı Lorna ve o da halkanın içine girdi ve Moira’nın yanında durdu. Tapınak Muhafızı bir şey söylemedi. Dişi-dwarf sadece dudaklarını birbirine yapıştırdı ve o da dairenin içine girdi ve Lorna’nın yanındaki yerini aldı. Merisoul kanatlarını gerdi ve küçük bir zıplama hareketiyle Tapınak Muhafızı ve Inshala’nın yanına konuverdi. Gnine suratını ekşitti ve izci kızlara ‘Hadi gelin.’ der gibi başıyla işaret etti sonra da dairenin ortasındaki yerini aldı. İzci kızlar ise durdukları yerden ayrılmadılar. İkisi de fena hâlde kızmış, bir o kadar da bozulmuşlardı. Laila gözlerini kısmış ve burnundan soluyarak genç adama bakıyordu. Bremorel ise dişlerini gıcırdatıyordu. “Yıllar önce…” diye gürledi Udoorin. “…Aptalca bir şey yaptım. O gün, bir daha benzer bir aptallığı tekrarlamayacağıma dair kendi kendime bir söz verdim. Dahası, gururumu hiçe sayıp ikinizden de özür diledim. Lütfen aptallığı benim bıraktığım yerden devam ettirmeyin.” Laila biraz daha burnundan soludu sonra yakıcı bir ifadeyle dairedeki yerini almak için yollandı ama belli ki Udoorin’e söyleyecek bir çift lafı vardı… “Lütfen daha sonra pişman olacağın bir şeyler söyleme Laila.” diye sakince uyardı genç adam. “Gideceğimiz yerde ikimizin de ölme ihtimali var. Kızgın bir şekilde ayrılmış olmak istemezsin.” Bu noktada Laila’ya hakkını vermek gerekirse kız etkileyici bir şekilde kendisini zapt etmeyi başardı ve çenesini kapatıp yerini aldı. Bremorel de kuzenini takip etti ama Udoorin’e pis bir bakış atmayı da ihmal etmedi. “Efendi Gnine! Bizi İblis Çukuruna götür lütfen!” diye emretti genç adam. Küçük gnome tekrar suratını ekşitti. Cafcaflı yeleğinden notlarını aldığı yuvarlanmış bir papirüs çıkardı, onları yerde kazınmış rünlerle karşılaştırdı. ‘İlgili’ dilimin olduğu yere çantasından çıkardığı bir mumu dikip küçük bir efsunla onu yaktı, derin bir nefes aldı sonra da sesli bir şekilde büyülü rünleri okumaya başladı……Ve mide bulandıran, iğrenç bir hışımla hepsi oldukları yerden yolunurcasına çekilip koparıldılar!
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Fantastik Roman (Yerli)
- Kitap AdıFısıltı; Bir Kabal: Kitap İki "Themalsar, İhtiyar"
- Sayfa Sayısı565
- YazarMustafa Hüdai Utku
- ISBN9786057285096
- Boyutlar, Kapak15 x 23 cm, Karton Kapak
- YayıneviKule Kitap / 2025
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Hafriyat ~ Osman Özarslan
Hafriyat
Osman Özarslan
“Artık, toprağı kazmak Yadigâr için bir araç değil, amaç olmuştu. İster maden ister firar ister define olsun, tüm bu kazılar, onu öksüz bırakan kalpsiz...
- 7 ~ Cem Akaş
7
Cem Akaş
… yaşam anlamlı ya da anlamsız değildir yaşam yalnızca vardır o kadar dolayısıyla siz insansınız kafanız çalışıyor gelişiyor(muş)sunuz ilerliyor(muş)sunuz günün birinde büyük harfle adam...
- Beş Sevim Apartmanı ~ Mine Söğüt
Beş Sevim Apartmanı
Mine Söğüt
Kimse bilmezdi apartmana neden bu ismin takıldığını. Beş belki daire sayısıdır apartmanın ama ya Sevim nedir, kimdir, neden beş tanedir? Beş Sevim Apartmanı’nda, apartmanın...