25 dile çevrilen ve sinemaya uyarlanan Çöplük kitabının yazarı Andy Mulligan’ın yeni romanı Islak Burun, olağanüstü kurgusu ve inişli çıkışlı hikâyesiyle son yılların en özgün, dokunaklı ve çarpıcı eserlerinden biri.
Yediden yetmişe, okuyan herkesi etkisi altında bırakacak bu etkileyici kitap, Örümcek adındaki yavru bir köpek ile onu sahiplenen on bir yaşındaki Tom’un, büyüme sancıları, kişilik çatışmaları ve ayrılıklarla sınanan sevgi dolu arkadaşlık hikâyesini anlatıyor.
Derin felsefi düşünceleri ve güçlü duyguları, son derece naif bir metinde buluşturan Mulligan, hikâyesini yavru bir köpeğin gözünden aktararak çağdaş bir fabla imza atıyor.
Tom, annesinin eksikliği, babasının yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve bursla kazandığı yeni özel okula uyum süreci yüzünden zor günler geçiren, küçük bir çocuktur. Fakat babasının ona hediye ettiği küçük köpeği görünce dünyalar onun olur: Hayatındaki eksiklikleri dolduracak en yakın dostunu nihayet bulmuştur. Adını Örümcek koyduğu bu yavru köpeğin, yaşadığı zorluklara göğüs germesinde kendisine dayanak olacağını düşünür. Örümcek çok özel bir köpektir. Acayip meraklıdır ve bu yüzden önüne gelen herkesle konuşur. Ve sonunda bu merakı –ve elbette, kedilere inanması– yüzünden, tatsız bir olaya karışarak evden kaçar. Kısa süre sonra gerçekleri anlayıp geri dönmek istediğinde ise iş işten geçmiş olur. Örümcek kaybolmuştur. Neyse ki ne Tom’un de ne Örümcek’in birbirlerini aramaktan vazgeçmeye niyeti vardır…
Tom’un ve Örümcek’in içtenlikli hikâyesi ile okurların kalbine dokunan bu duygu yüklü kitap, büyümenin eşiğindeki iki yalnız ruhun, bin bir zorlukla ve macerayla imtihan edilen sıradışı dostluğuna tanıklık ettiriyor.
Hayvanları sevmenin ve onları sahiplenmenin insan hayatına kattığı manevi güzellikleri gözler önüne seren Islak Burun, evrensel temalara göndermelerde bulunan hikâyesinin satır aralarında, kişilik çatışması, kimlik karmaşası gibi önemli kavramlara değinerek okurları çeşitli felsefi düşüncelere sürüklüyor.
“Birini seviyorsan, onu sonsuza dek beklersin. Çünkü o olmadan, kendini eksik hissedersin…”
“Heyecan verici, duygusal, inişli çıkışlı bir hikâye.”
Sally Gardner
“Islak Burun, harika ölçüde akıllıca, aldatıcı ölçüde basit ve okuması bir zevk. Her sayfasına bayıldım.”
Lucy Coats, Olympus Yaratıkları kitabının yazarı
“Islak Burun’a bayıldım. Örümcek, kimlik krizi yaşayan bir köpek ve tam bir kahraman… Şiddetle tavsiye ediyorum.”
Gareth P. Jones, Thornwaite Mirası’nın yazarı
BİRİNCİ BÖLÜM
1
Köpeğin adı yoktu. Yalnızca on bir buçuk hafta önce doğmuştu ve yaşadığı her gün onu daha da şaşkına döndürmüştü. Beş erkek kardeşi ve iki kız kardeşi ortadan kaybolmuştu: Tek bir veda havlaması olmadan, öylece çekip gitmişlerdi. Geri de dönmemişlerdi. Annesi yakınlardaydı ama evin bir başka yerindeydi. Bazen kapı açıldığında sesini duyabiliyordu fakat annesi onu görmeye gelmiyordu. Bu yüzden köpek, yalnızlık çekiyordu. Karton bir kutunun içinde duruyordu ve yalnızca zaman zaman, tek bir canlı varlık görüyordu: gümüş grisi, uzun boylu, dişi bir kedi. Pencerenin dışına oturuyor, burnunu cama dayıyor ve gözünü kırpmadan köpeğe bakıyordu; köpek onun dikkatini çekmeye çalıştığındaysa, sırtını dönüveriyordu. Köpek şimdi yan yatmış, dikkatle patilerini incelemekteydi. Toplam dört patisi vardı ve hepsi de siyah-beyazdı, tıpkı vücudunun geri kalanı gibi. Siyah-beyaz lekeler ve kıvrımlar tüm bedenini sarıyor, kulaklarına kadar tırmanıyordu. Kulakları yüzüne sarkıyordu. Onları kenara savurdu ve kuyruğuyla oynadı.
Bundan sıkılınca sırtüstü döndü ve battaniyenin üzerinde kıvrandı. Karnı aç mıydı? Hayır. Çiğneyebileceği şeyler vardı ve daha yeni su içmişti. Bulunduğu yer de yeterince sıcaktı. Sabahın bir kısmını, mutluluk içinde kaşınarak geçirmişti. Aslında tek sorunu can sıkıntısıydı, çünkü kardeşleri gittikten sonra onu dişleyecek, yalayacak ya da burnuyla dürtükleyecek kimse kalmamıştı. Konuşacak kimsesi yoktu. Bu yüzden, minik örümceği fark ettiğinde ayağa fırlayıp dimdik oturdu ve hiç kıpırdamadan durdu. Örümcek yukarıdaki avizeden sarkıyordu.
Minik beden alçalırken köpek umutla izledi. Biraz sonra da örümcek, tam köpeğin burnunun üzerinde, havada durdu. Köpek, onu dişlememe çabasıyla titredi; örümcek ise olduğu yerde dikkatle döndü, ardından da köpeğin gözlerinin arasına kondu. Köpek ona şaşı bakmak zorunda kaldı ve o yüzden de örümcek sanki ikiye bölündü ve bulanıklaştı. On altı tane bacak gerinip uzandı ve sayılamayacak kadar çok göz, oldukça dehşet verici bir ciddiyetle etrafa bakındı. Cesurca davranma zamanının geldiği açıktı. “Merhaba?” dedi köpek tedirginlikle. “Günaydın.” Örümcekler hiçbir şey söylemedi. Yavaşça gerilediler ve gerilerken yavaşça yeniden bir araya gelerek tek bir siyah beneğe dönüştüler. İki tane sivri diş belirdi ve gözler parlaklaştı. “Günaydın,” dedi örümcek. “Nasılsın?”
“İyiyim, teşekkür ederim. Seni gördüğüme o kadar sevindim ki! Yine bütün gün yalnız kalacağımı sandım. Herkes beni terk etti ve bu yüzden ben, çok… şey, endişelenmeye başlamıştım.” “Endişelenmekte haklısın,” dedi örümcek. Ağzı minik bir gülümsemeyle gerildi. “Nereye gittiklerini biliyor musun?” “Bilmiyorum.” “Neler oluyor peki?” “Hiçbir şey. Meraklı bir köpeksin; ki bu çok normal. Gerçeği öğrenmek istiyorsun elbette.
Durumu değerlendirmene ve uygun stratejiyi seçmene yardımcı olacak yanıtlar istiyorsun. Ama yanıtları vermeden önce dostum, seni bir konuda uyarsam iyi olacak: Biz örümcekler asla yalan söylemeyiz, çünkü yalan söylemek bizim doğamızda yoktur. Biz yalnızca gerçeklerle ilgileniriz.” “O zaman daha da harika!” dedi köpek. “Tahmin edersin ki kafam çok karıştı. Sabırsız davranmak istemem ama… buna daha ne kadar dayanabilirim, bilmiyorum.” “Ailen satıldı,” dedi örümcek. “Hem de göz açıp kapayana kadar.” “Kime satıldılar peki?” “Farklı farklı insanlara. Paralar falan ödendi ve kardeşlerin yeni, mutlu yuvalarına gitti. Orada sevilecek ve bakılacaklar. Şu anda yeni yuvalarına yerleşiyor, sevgi dolu ailelerini tanımaya çalışıyor olmalılar. İstenen bir köpek olmanın sevinç verici tarafı budur. Senin sorunun, reddedilmiş olman. Kimse seni istemedi.” “Ah. Tamam.”
Köpek sessizlik içinde oturdu ve örümcek onun alnına tırmandı. Sonra daha da yükseğe çıkarak kulaklarının arasına oturdu, bir tanesini seçti ve sarkık kulağın altına girerek usulca konuştu: “Beni duyabiliyor musun?” “Evet.” “Sen aralarındaki en küçük yavruydun ve en son sen doğdun. Kendine bir bak, minik köpek… Sıskasın, güçlü değilsin. Tamam, zamanla büyüyebilirsin ama yine de hareketlerin hantal. Sakarsın da. Ayrıca orantısızsın. Ve muhtemelen, sen bunun farkında değilsin ama, ağzını kapattığında çenen tam olarak kapanmıyor. Bir dişin hep açıkta kalıyor ve bu yüzden biçimsiz görünüyorsun. Maalesef erkek kardeşlerin de, kız kardeşlerin de senden daha güzel görünüyordu. Bu ormanın kanunu bu: Güçlüler hayatta kalıyor, zayıflar ölüyor. Bu aşamada sormak istediğin başka soru var mı?”
“Sanmıyorum. Hayır.” “İyi düşün.” Köpek gözlerini kırpıştırdı. “Bir sorum var sanırım,” dedi tedirginlikle. “Eğer beni seçmedilerse, o zaman… Tamam. Bu, şu anda istenmediğim anlamına geliyor. Bunu anlıyorum. Ama…” “Gerçekler bunlar. Ve sen bu gerçeklerle yüzleşmek zorundasın.” “Evet. Ama bana ne olacak? Burada kalamam, değil mi?” “Hayır. Bu yüzden seni birine verdiler. Bu sabah ziyarete gelen adamı hatırlıyor musun? Seni havaya kaldırıp inceleyen adamı?” “Evet. Acelesi vardı.”
“Gerçekten de acelesi vardı. Ama ben onun ceketine tırmandım ve söylediği her kelimeyi duydum. Bir evcil hayvan istiyordu ve aslında bir kedi yavrusu arıyordu. Buraya, sırf kapıdaki ilanı gördüğü için uğramış. İlanda, ‘Tek bir köpek yavrusu kaldı ve iyi bir yuvaya bedava verilecek’ yazıyordu. Bu adam da işte, ucuza evcil hayvan bulabilmek için geldi. Görünüşe göre, seni bir denemeye karar vermiş. Seni oğluna hediye edecek.” “Ama beni almadı ki. Burada bıraktı.” “Tekrar gelecek ya da bir başkasını gönderecek. Çok yakında buradan ayrılacaksın.” Köpek heyecanla silkelendi. “O zaman bu, istendiğim anlamına geliyor,” diye havladı. “Ben de seçildim.”
“Ben öyle demezdim. Ben olsam bu sonuca varmazdım, küçük köpek. Ve senin yerinde olsam, fazla umutlanmazdım. İyi bir başlangıç değil ne de olsa. Bu yeni aile, her şeyden önce, küçük bir evde yaşıyor. Fazla paraları yok. Çocuğun adı Tom. Havalı bir özel okula yeni başlamış. Bu yüzden, satır aralarını dikkatle okumak gerekirse, sanırım sen bir tür ödülsün. Anlaşıldığı kadarıyla evde bazı değişiklikler de olmuş. Bazı karışıklıklar. Bu yüzden, ideal evcil hayvan olarak bir kedi seçmek istemişler. Basit, güvenilir bir tercih. Yani sen bir heves uğruna alındın. Bir tür deneysin.” “Vay canına,” dedi köpek. “O zaman uslu dursam iyi olacak. Bir kediden daha iyi olmalıyım ve hiç yaramazlık yapmamalıyım.” “Bu mümkün mü?” “Evet! Elbette mümkün.”
Köpek, daha da büyük bir tedirginlikle yine silkelendi. Örümcek yeniden onun burnuna indi ve geniş geniş gülümsedi. “Vay vay vay!” dedi sırıtarak. “Kim bilir bizi neler bekliyor… Şeceren* yok; yani anne babanın soyunu bilmiyoruz. Belki bir av köpeğisindir? Ama hayır, pek sanmıyorum. Bekçi köpeği misin? Hayır. Süs köpeği misin, yoksa işe yarayan bir köpek mi? Sevgi dolu ve sadık mısın, yoksa…”
“Bütün bunların hepsi olabilirim!”
“Ya da belki hiçbiri olamazsın.”
“En azından dost canlısıyım.”
“Aptalsın ve şanssızsın.”
Köpek irkildi. Biraz başı ağrımaya başlamıştı. Ve yine çift
görüyordu; örümcek gözlerinin arasına girmişti yine.
“Çocuğun adı ne? Söylemiştin sanırım, ama…”
“Tom.”
“Hoşuma gitti. Güzel isim. Söylemesi kolay. Acaba o bana
ne isim verecek?”
“İş o aşamaya gelirse düşünürsün. İlk beş dakika içinde
reddedilmezsen.”
“Bir isme ihtiyacım var!”
“İsimler o kadar önemli mi?”
“Evet! Hem de çok.”
“Neden?”
“Bilmiyorum. İsmin yoksa… hiçbir şeysin. Senin ismin
ne?”
“Benim hiç ismim olmadı dostum. İsmim yok ama yine de varım.”
“Sana ‘İplik’ diyebilir miyim?” dedi köpek. “Sana ‘İplik’ desem, bakar mısın?” Örümcek güldü. Güçlü bir zıplamayla havaya sıçradı ve mutluluk içinde dönerek yukarı tırmandı. “Ne dersen de!” diye bağırdı. “Bir daha asla görüşemeyebiliriz…” Köpek, yavaşça gözden kaybolan örümceği izledi. Havlayarak veda ettiği sırada odanın kapısı açıldı; onu besleyen kadın gelmişti. Kadın onu kucağına aldı ve köpek daha kıvranamadan, birlikte koridora çıktılar. Orada, elinde geniş bir deri çanta olan genç bir adam bekliyordu. Köpek karşı çıkmadı; tepeden tırnağa titreyerek de olsa, deri çantaya konmasına izin verdi. Örümceğin söyledikleri gerçekleşiyordu işte. Kadın onun başını okşadı ve çenesini kaşıdı. “Güzel bir yaşamın olsun, meleğim,” dedi. “Yalnızca bir kez yaşayacaksın.”
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Genç Yetişkin Roman (Yabancı)
- Kitap AdıIslak Burun
- Sayfa Sayısı280
- YazarAndy Mulligan
- ISBN9786052851500
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviTudem Yayınevi /
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Lost / Yaşam Belirtileri ~ Frank Thompson
Lost / Yaşam Belirtileri
Frank Thompson
Sydney’den Los Angeles’a uçan Oceanic Havayolları’nın 815 sefer sayılı uçağının düşmesiyle, kazadan sonra hayatta kalan 48 yolcu kendilerini, ıssız, tropik ve gizemlerle dolu bir...
- İki Şehrin Hikayesi ~ Charles Dickens
İki Şehrin Hikayesi
Charles Dickens
O günler en iyisiydi, ya da en kötüsüydü, akıl çağıydı ve aptallık çağıydı, inançlar zamanıydı ve inançsızlıklar zamanıydı, ışık mevsimiydi ve karanlık mevsimiydi, umut...
- Sırrın Bende Saklı ~ Robyn Dehart
Sırrın Bende Saklı
Robyn Dehart
Leydilerin Amatör Dedektiflik Kulübü’nde kimler var? Gerçek hayatta yaşanan gizemleri çözmek için bir araya gelen sıra dışı, dört güzel kadın mı? Yoksa Evlenme umudunu...