Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Osmanlı’da Avare Kadınlar – 19. Yüzyıl Aile Krizi ve Kadın Yoksulluğu
Osmanlı’da Avare Kadınlar – 19. Yüzyıl Aile Krizi ve Kadın Yoksulluğu

Osmanlı’da Avare Kadınlar – 19. Yüzyıl Aile Krizi ve Kadın Yoksulluğu

Gülhan Balsoy

19. yüzyılın “çoklu kriz” ortamında, yetim veya dul kalan, eşleri tarafından terk edilen ya da başka bir nedenle yalnız yaşamak zorunda kalan kadınlar, sadece…

19. yüzyılın “çoklu kriz” ortamında, yetim veya dul kalan, eşleri tarafından terk edilen ya da başka bir nedenle yalnız yaşamak zorunda kalan kadınlar, sadece ekonomik zorluklarla değil, aynı zamanda ahlaki ve toplumsal yargılarla da mücadele etmek zorundaydı.

Bu kadınlar, orta sınıf ahlak anlayışının en derin korkularından birini temsil ediyordu: Ya başıboş dolaşan, toplumsal düzeni tehdit eden “kurtlara” dönüşeceklerdi ya da “kuzular” gibi korunmaya muhtaç, her an yozlaşmaya açık kurbanlar olarak kalacaklardı.
Bu kitap, Osmanlı’da kadınların yalnızlığının nasıl algılandığını, sosyal yardım kurumlarının insani kaygılar kadar ahlaki kontrol mekanizması olarak nasıl işlediğini ve terk edilen kadınların nasıl damgalandığını ele alıyor. Evlilik dışı ilişkiler, gayrimeşru çocuklar ve toplumun gözünde “düşmüş kadın” algısı etrafında şekillenen bu anlatı, bireysel trajedilerle toplumsal kaygıların nasıl iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor.

Gülhan Balsoy, arşiv belgelerinin yanı sıra 20. yüzyıl başlarında kaleme alınan Refet ve Gayya Kuyusu romanlarında Avare Kadınların devlet ve toplum arasında nasıl hayatta kalma mücadelesi verdiklerini incelikli yaklaşımıyla gözler önüne seriyor.

İçindekiler
Önsöz ve Teşekkür 11
Giriş 15
Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Görünürlüğünün Çelişkileri 18
Sorular ve Kaynaklar 26
Kitabın Planı 36
1
Haseki Nisa Hastanesi ve 19. Yüzyıl İstanbulu’nun
Yoksul, Kimsesiz, Evsiz Kadınları
40
Hürrem Sultandan 19. Yüzyıl Başına Haseki Nisa
Hastanesi
44
Kadınlara Yönelik Sosyal Yardım 51
Haseki Hastanesinde Yoksulluk Deneyimleri 57
2
Kırmızı Kışla ve İstanbul’daki Kadın Muhacirler 71
Osmanlı İskân Politikasının Cinsiyeti 81
Osmanlı Başkentinde Göç ve Kriz 85
Kırmızı Kışla ve Muhacir Kadınlar 89
3
Yeni Doğmuş Bebeklerini Öldüren Anneler 99
Kapitalizm ve Bebeklerini Öldüren Kadınlar 103
Adli Tıp ve Ceza Hukuku Kesişiminde Bebek Katli 105
Evlilik Dışı İlişkiler ve Bebek Katli 111
4
Terk Edilmiş Eşler, Kayıp Kocalar ve Aile Krizi 124
Yüzyılın Aileci Söylem ve Pratikleri .19 126
Aile Krizi 136
Göçmen İşçiler 137
Kayıp ve Kaçak Kocalar 142
5
Edebiyatta Erkeksiz Kadın Temsilleri: Kurtlar,
Kuzular ve Mücadeleci Ruhlar
156
Popüler Polisiye Edebiyat, Kadın Suçlular, Dişi Kurtlar 158
Milli Cinâyât Koleksiyonu: Suç ve Cinsellik 161
Mücadeleci Ruhlar: Refet ve Rezin 168
Son Söz 180
Kaynakça 184
Dizin 197

Giriş

Bu kitaba düşündüğüm ilk başlıklardan biri “Osmanlı Flanözü”ydü. Bu isim tahmin edilebileceği gibi ilhamını Lauren Elkin’in Flanöz: Şehirde Yürüyen Kadınlar kitabından alıyor. Flanöz, Fransızca flâneure kelimesinin Elkin tarafından dişileştirilmiş ve yeniden anlamlandırılmış hâli. Flanör, 19. yüzyılın ilk yarısında, Paris’in geniş bulvarlarında, ışıl ışıl pasajlarında, yeni açılmış çok katlı mağazalarında, arka sokaklarında, batakhanelerde, suç ve fuhuşun merkezlerinde amaçsızca ve gönlünün çektiğince dolaşan kişilere daha doğrusu erkeklere verilen isimdi. Flanörün paraya ihtiyacı olmadığı gibi serbest zamanı da boldu. Herhangi bir sorumluluğunun olmaması suçluluk duymadan aylaklığının tadını çıkarabilmesi anlamına geliyordu. Elkin, kitabına bu aylak flanörden bahsederek başlasa da kitap boyunca bize flanözün flanörden esaslı şekilde farklı olduğunu gösterir. Bir erkeğin sadece aylaklık için ortalıkta dolaşmasında yadırganacak pek bir şey yokken, kadınların sokakta olması pek de kolay değildir. Yine de Elkin’in de anlattığı gibi, tarih boyunca nerede bir sokak varsa orada en az bir kadın da vardır. Kadınlar flanörden farklı nedenlerle olsa da sokaktadır ve hep sokakta olmuştur.

Elkin bize Paris ve Londra gibi dünya metropollerinin sokaklarındaki kadınları anlatır. Peki, bu kentlerden aşağı bir yanı olmayan, başka bir dünya metropolü olan İstanbul’da da sokaklarda kadınlar var mıydı? İşte elinizdeki kitap bir anlamda bu soruya yanıt vermeye çalışıyor. Sayıları bazen az, bazen daha çok olsa da; sokakta bulunmaları kimi zaman kınanıp, kimi zaman hoş görülse de; geceleri sokakta bulunmaları gündüzleri sokakta bulunmalarından daha zorlu ve daha tehlikeli olabilse de elbette İstanbul sokaklarında da her zaman kadınlar vardı. Kadınlar kitap boyunca ele alacağım ve çoğu hiç de romantik olmayan pek çok sebeple sokaklardaydılar. Bu sokakların bazıları kadınlar için daha güvenliydi bazıları ise tehlikeli, üstelik bazı kadınlar bu tehlikeli sokaklarda tekinsiz hatta yasa dışı sayılan işlerle meşgullerdi. Bu kitapta kadınların İstanbul ve bazen başka şehir ve kasabalardaki ev dışında, sokaklarda, kamusal alanlarda mevcudiyet ve görünür olma biçimlerini ele alacağım.

Fakat baştan söylemeliyim ki bu kitapta ele alacağım kadınlar Elkin’in anlattığı kadınlardan oldukça farklı. Bu kitap her ne kadar iki flanöz misali ne amaçla ve nereye doğru olduğunu bilmediğimiz bir şekilde Galata köprüsünde yürüyen Rezin ve arkadaşı Şadıman’la bitecek olsa da kitap boyunca anlatacağım kadınlar çoğu zaman mecburiyetten, gidecek bir yerleri, başlarını sokacak evleri, sığınacak kimseleri olmadığı için sokaklarda olan kadınlar. Yani burada aylaklığın tadına varabilme şansları olan orta sınıf kadınlardan değil, şehrin yoksul, kimsesiz ve muhtaç kadınlarından bahsedeceğim. Dolayısıyla tüm cazibesine rağmen kitabın başlığına koymak üzere flanöz kavramını bir kenara bıraktım ve yerine “avare” kelimesini seçtim.

“Avare”, güncel TDK sözlüğünde “serseri, işe yaramaz, işsiz güçsüz, aylak” olarak tanımlansa da Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca Türkçe Lügatinde bu kelimenin anlamları arasında “dağınık” ve “perişan” da var. Kelimeleri ve kavramları 19. yüzyıldaki anlamlarıyla karşılamak açısından çok önemli bir kaynak olan Redhouse Lexicon’u avareliği İngilizcede vagrancy ve wandering kelimelerinin yanı sıra desolation ve wrethcedness kavramlarıyla tanımlıyor. Vagrancy ve wandering daha fazla başıboşluk ve aylaklıkla ilişkiliyken desolation ve wrethcedness harabelik, perişanlık, kimsesizlik, terk edilmişlik, yalnızlık, sefillik, sefalet, biçarelik anlamlarına geliyor. Bu kavramlar da benim bu kitapta hikâyelerinin peşine düştüğüm, üzerlerine düşündüğüm, görünür kılmaya çalıştığım kadınların durumlarıyla neredeyse birebir örtüşüyor. Yani “avare kadınlar” derken aylak, başıboşça gezinen, boş zamanın tadını çıkaran kadınlardan değil sefil, perişan, biçare kadınlardan bahsediyorum. Üstelik Farsça kökenli bir kelime olan avare aynı zamanda kayıp, evinden uzak düşmüş, evsiz barksız, yurtsuz anlamlarına da geliyor. Burada hikâyelerine kısaca göz atacağım kadınlar da tam da bu şekilde evlerinden uzak, yersiz yurtsuzlar.

Sadece bu kitapta değil, akademik serüvenimin tamamında kadınların hikâyelerinin peşine düşmek, kadınları görünür kılmak, tarihi feminist bir perspektiften yeniden düşünmek ve yorumlamak en büyük amaçlarımdan biri oldu. Bu kitapta da kadınların deneyimlerine arşiv kaynaklarının elverdiği ölçüde göz atmaya çalışacağım. Hikâyelerinden bahsedeceğim kadınların çoğu, yaşadıkları dönemde şehrin diğer sakinlerinin büyük ölçüde görmezden geldiği kadınlar. Ama yine de bu kadınları içinde bulundukları zor şartların aciz birer kurbanı olarak görmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Bu kadınların arzuhâl yazmak gibi ufak edimlerle olsun, daha istisnai olmakla birlikte bazen işledikleri tüyler ürpertici suçlarla olsun tarihe bir çentik attıkları söylenebilir. Dolayısıyla bu kadınları başlarına gelen zorluklarla değil, bu zorlukları karşılama biçimleriyle ele almaya çalıştım.

Metin boyunca göz atma, görünür kılma, gösterme gibi kelimeleri sıkça kullandım. Bu tercihim, kadınların tarihini yazmaya, kadın belleğini kurmaya ve tarihi feminist perspektiften yeniden yorumlamaya verdiğim önemden kaynaklanıyor. Umarım görünürlükle ilişkili metaforlar sizi yormaz, bu konulardaki hassasiyetlerimi paylaşmama yardımcı olur.1 Bu kitapta kadınları özellikle alt sınıf, kimsesiz, yoksul, avare kadınları görünür hâle getirmeyi amaçlasam da görünürlük kavramının oldukça çetrefil bir kavram olduğunun da farkındayım. Kadınların sokaklardaki varlığı, kimin sokakta bulunup kimin bulunamadığı, sokakta bulunmanın sınıf, etnisite, yaş gibi mikro ve makro eşitsizlikler tarafından nasıl belirlendiği gibi sorular kitap boyunca döneceğim konular arasında. Görünür olup olmamanın cilveleri de aynı şekilde kitap boyunca değişik şekilde karşınıza çıkacak. Dolayısıyla 19. yüzyıl İstanbul sokaklarında var olan yalnız, muhtaç, kimsesiz kadınlar konusuna gelmeden önce kadınlar sokaklarda nasıl ve ne şekilde vardı sorusu üzerine düşünmenin zihin açıcı olacağını umuyorum.

Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Görünürlüğünün Çelişkileri

Osmanlı toplumunda kadınların toplumsal konumları üzerine bildiklerimiz feminist tarihçilerin çalışmaları sayesinde son yıllarda oldukça artmış durumda. Fakat Osmanlı kadınlarının eve kapalı olduğu, ev dışında hemen hiç varlıklarının olmadığı inancı yaygınlığını sürdürüyor. Bu genel geçer görüşe göre “Osmanlı kadınları” hayatlarını neredeyse hiç gün ışığına çıkamadan kafes arkasında tüketiyorlardı. Politik eşitliğin var olmadığı patriyarkal bir toplumsal yapıda kadınların toplumsal statüleri elbette düşüktü ve ekonomik rolleri de oldukça sınırlıydı. Fakat içinde bulundukları hiyerarşik toplumsal yapı kadınların tarihsel anlamda herhangi bir rol oynamadıkları anlamına gelmiyor.

Fakat tartışmayı derinleştirmeden önce tarımsal üretimin temel ekonomik aktivite olduğu, nüfusun çok önemli kısmının şehirlerde değil, köy ve kasabalarda yaşadığı bir toplumsal formasyonda, kadınların görünürlüğünün kent ve kır bağlamlarında büyük farklılıklar gösterdiğini hatırlatmalıyım. Farklı bölgelerde hâkim olan tarımsal ürünün ekilmesi, ha-

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Tarih Türk-Osmanlı
  • Kitap AdıOsmanlı’da Avare Kadınlar - 19. Yüzyıl Aile Krizi ve Kadın Yoksulluğu
  • Sayfa Sayısı200
  • YazarGülhan Balsoy
  • ISBN9786256584761
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviFol Kitap / 2025

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur