Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Salkım Sokak No: 3
Salkım Sokak No: 3

Salkım Sokak No: 3

İclal Aydın

Her şeye güldüğümüz mutlu yıllardı. Biz çocuktuk, anne babalarımız da gençti. Başkaları yaşlanır, başkaları eksilir sanırdık. Biz değil, başkaları… Salkım Sokak ve “bizimkiler” dokunsam…

Her şeye güldüğümüz mutlu yıllardı. Biz çocuktuk, anne babalarımız da gençti. Başkaları yaşlanır, başkaları eksilir sanırdık. Biz değil, başkaları… Salkım Sokak ve “bizimkiler” dokunsam canlanacak bir fotoğraf gibi…

Kalabalık göçmen ailelerin iç içe yaşadığı, küçücük evlere dünyanın en bereketli sofralarının sığdığı; tertemiz, umutlu, erkenci insanların birbiriyle derdini ve ekmeğini paylaştığı, İzmir’de gizlenmiş bir harikalar dünyasıydı sanki o sokak. Solmayan renkleri, çiçekleri, coşkusu, bulaşıcı neşesi, Boşnak halayları, İzmir zeybekleri, Rumeli türküleri, şenlikli kutlamaları ile geldikleri yeri yuvaya dönüştüren insanların inancıyla kurulan bu dünya büyüttü bizi.

Eksik yapbozumun tüm parçalarını saklayan, yetişkinliğimize liman olan bu sokağın hikâyesine gidenler, kalanlar, yaşananlar, hatıralar da dâhildi ve hepsi anlatılmalıydı… Çünkü ben bir mahalle çocuğuyum, bilek-yürek gücüne ve kahramanların “geçmiş” değil “geniş” zamanlarda yaşadığına inanırım.

BİRİNCİ BÖLÜM

Küçük Küçük Evler

Çiçekli basma elbiseler giyerdi. Kısa kollu, önden düğmeli. Gül memesinin çatalı görünürdü düğmelerinin arasından. Elbiselerini kendi dikerdi. Öğleden sonraları kapı önüne attığı minderinde hem radyosunu dinler hem de kanaviçesini işlerdi. Amina abla…

Bütün dünyayı keşfetmeye meraklı gözlerimizin, gördüklerini ayıklamadan, ayırmadan, tertemiz, boş çocuk hafızamıza attığı o en ışıklı günlerdi. Amina ablanın ilikle zar zor kavuşan düğmelerinin arasından bir görünüp bir kaybolan pembe beyaz tenine gözüm takılırdı. Gözüm takıldıkça utanırdım ama utançla kaçırdığım gözüm sözümü dinlemez, kendi bildiğini okur, gider yine Amina ablanın düğmelerini bulurdu. Oradan da kulağındaki altın küpelere çıkardı hemen. Uçlarındaki minicik topların sallanışı ne de yaraşırdı ona. Hiç çıkarmazdı küpelerini. Sırtına dökülen uzun sarı saçlarını yeşil yemenilerle toplardı. Ona bakmak neden bu kadar güzel ve engellenemez bir eylemdi, hiçbir fikrim yoktu. Tek katlı evlerinin önce teras ve bahçe taşlarını yıkardı sabahları. Sonra da kırmızı kovaya doldurduğu sabunlu suyu bahçe kapısının önünden dışarı döker sokağın onlara düşen kısmını temizlemeye koyulurdu. Büyülenmiş gibi izlerdim bileğindeki bilezikleri şıngırdatmasını, uçuşan eteklerini. Yıkama işleri bitince kapının önündeki tahta sedire annesini oturtur, görmeyen gözlerle ezberden ördüğü örgüsünü verirdi eline. Babalarının erken ölümünden sonra ailenin geçim kaynağı çorbacı-köfteci dükkânının başına geçen abileri sabah kuşlar ötmeden yola düşerdi.

Amina abla abilerinin annesi, annesinin de kaybolmuş gözleriydi. Annesini emanet edeceği hayırlı bir gelin evlerine girmeden evlenmeyeceğini söyler, kısmetlerini belirsiz bir tarihe dek beklemeye gönderirdi. “Abileri ömür boyu evlenemez de o hayırlı gelin de evlerine giremez inşallah!” diye dua ederdim “Beklediği biri var herhalde. Yoksa bu kadar güzel bir kız bu yaşa kadar niye evde kalsın?” derdi bazı komşular, bir yudum çayla bir ısırık börek arasında. Hayatı bizden öncekilerin kavram ve tutumları ile tanımaya başladığımız o yaşlarda kaydettiklerimiz ne önemli aslında “Evde kalmak” benim için o sokaktaki yaşamımız başlayana kadar okula ya da işe gitmemek” demekti. Bunu duyduğumda. “Okula mı gitmemiş?” diye sormuştum meraklı meraklı. “Dünya evine girmemiş,” diye gülüşmüşlerdi. Amina ablaların evi ne eviydi peki? Duygular ve vizler arasında düşe kalka büyüdüğüm, içimde sorular büyüttüğüm, bulduğum yanıtların kimini kaybettiğim ve çok ama çok özlediğim o sokak…

Kalabalık ailelerin iç içe yaşadığı, bahçesi büyük, kendi küçük müstakil evlerden oluşurdu Salkım Sokak ve neşeli bir rüya gibi başlardı her sabah. Çeşit çeşit çiçeklerle dolu en az bir meyve ağacının mutlu mutlu salındığı o bahçelerin hemen hepsinde maydanoz, nane, biber gibi mutfak bitkilerinin yetiştirildiği minicik de bir bostan olurdu. Bahçe kapılarını saran mor salkımlar, kalın muşamba örtülü hantal tahta masalar ve nakışlı minderlerle dolu sedirleri gölgeleyen asma ağaçları hemen her evde benzer bir yaşam olduğunu anlatırdı. Kapılarının önünü yıkayan, hızını alamayıp hortumu bahçe duvarından evin dış cephesine çeviren, “Hazır sokağı yıkamışken şu evin çatısını da pırıl pırıl edeyim güzelce,” diyen, Amina abla gibi erkenci, temiz, altın küpeli, bol bilezikli, şen şakrak komşu kadınlar ulu bir ağacın dallarını, gövdesini kaplayan kelebeklere benzerdi.

Topluca hareket eden, her hareketleri renkli büyük bir bulur gibi göğü kaplayan, mahallenin üzerine yağmur gibi mutluluk dağıtan çok çalışkan, her yeni güne özenli ve sevecen insanlardı. El birliğiyle kurdukları bu ışıltılı düzen sayesinde sokağımız o kadar temiz olurdu ki babam, “Bazen, işten dönerken sokağın başında ayakkabılarımı çıkarsam mı diye düşünüyorum vallahi. Helal olsun şu insanlara!” derdi.

Babam dürüstlüğü ve disiplini çok takdir edilen bir polis memuruydu. Annem liseden sonra daktilo kursuna gitmiş ve bir yıl kadar adliyede katibe olarak çalışmış. O senenin sonunda babamla birbirlerine âşık olup kısa sürede evlenmişler. Annem narin bir genç kız, babam kapı gibi bir delikanlıymış. Daha aşklarının birinci ayında babamın Malatya’ya tayini çıkmış. “Ya ayrılık ya evlilik,” demiş babam, anneme. Annem de evliliği seçmiş. Konya’da başlayan aşkları onlar şehir şehir dolaşırken iki de çocukla taçlanmış. “İlk çocuk biraz acemiliğimize geldi,” derdi babam.

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıSalkım Sokak No: 3
  • Sayfa Sayısı336
  • Yazarİclal Aydın
  • ISBN9786053049722
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviArtemis Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Üç Kız Kardeş ~ İclal AydınÜç Kız Kardeş

    Üç Kız Kardeş

    İclal Aydın

    İyi Bir İnsan Olmak, Çocuğunun Bahçesine Diktiğin Bir Ağaç Mıdır? Mutlu Son Dedikleri, Yaşarken Görmesek De, Diktiğimiz O Ağacın Bizden Sonrakilere Kalan Meyvesi Mi?...

  2. Bunu Sen Oku ~ İclal AydınBunu Sen Oku

    Bunu Sen Oku

    İclal Aydın

    Bunu Sen Oku, başarının zirvesini de hayallerinin sayısız kez yerle bir olmasını da görmüş birinin unutuşa direnen, inancını koruyan sözleriyle yazılmış bir hayat şarkısı....

  3. Kağıt Kesikleri ~ İclal AydınKağıt Kesikleri

    Kağıt Kesikleri

    İclal Aydın

    Canım kardeşim, Mektubunu gün doğarken okudum. Central Park üzerine sis çökmüştü ve tatlı bir pembelik kaplamıştı gökyüzünü. Bir süre pencereden şehri seyrettim… New York…...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Yağmurdan Önce ~ Ercan AkbayYağmurdan Önce

    Yağmurdan Önce

    Ercan Akbay

    Cumartesi gecesi bir bistro-barda tanışan erkek ve kadının aşk öyküsüne karışmış korkunç bir cinayetle başlayan Yağmurdan Önce, popüler olduğu kadar karanlık bir tarikatın erişilmez...

  2. Kuş Diline Öykünen ~ Ayşegül DevecioğluKuş Diline Öykünen

    Kuş Diline Öykünen

    Ayşegül Devecioğlu

    Belki de kuş, şu “biliyor musun, duyuyor musun,” diye tutturduğu kuş söylüyordu Gülay’a, her şeyi. “Üsküdar’a gidelim kuşu” adını takmıştı Yavuz ona; dalga geçmek...

  3. Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi ~ Kahraman TazeoğluÖlü Bir Kentin Morg Alfabesi

    Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi

    Kahraman Tazeoğlu

    yağmurlarla inseydin içime içim senden yanaydı yüzümdeki işgaller senden karaydı seni sevmek en gizli ağlama biçimimdi sana yazacaklarım sil sil bitmezdi ve ben sende...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur