Paulo Coelho, Şeytan ve Genç Kadın’da insanların değer yargılarını temelden sarsmanın hiç de zor olmadığını gösteriyor.
Gözlerden uzak, kuytu bir dağ köyü ve bu köyün dış dünyadan soyutlanmış, kendi halinde, adeta zamanın dışında bir yaşam süren insanları. Köydeki tek genç kadın, küçük otelin barında çalışan güzel Chantal’dır. Gelip geçen avcılarla ya da turistlerle gönül eğlendiren genç kadının tek dileği bu sıkıcı yerden kurtulmaktır. Beklenmedik bir anda köye gelen ve gerçek kimliğini gizleyen bir yabancı, köy halkına, hepsinin yaşamını altüst edecek, değer yargılarını kökünden değiştirecek bir öneride bulunur. Onlara yedi gün süre tanımıştır. Bu süre içinde bu insanlar, yaşam, ölüm, adalet ve dürüstlükle ilgili temel sorunlarla yüzleşecek, yaşam çizgilerini değiştirecek bir karar almak zorunda kalacaklardır. Yabancıya kucak açan köy halkı, onun tehlikeli oyununa alet olurken, “İyi ile Kötü” ikilemi, bu basit insanların örneğinde evrensel boyutlara açılıyor. Paulo Coelho, İyi ile Kötü arasındaki savaşı ve insanın Tanrı’yla ilişkisini konu edinmiş Şeytan ve Genç Kadın’da.
1
Yaşlı Berta neredeyse on beş yıldan beri her gün kapısının önünde otururdu. Bescos’lular pek de tuhaf bulmazlardı bunu, çünkü yaşlılar, geçmişin ve gençliklerinin hayalini kurar, artık kendilerine ait olmayan bir dünyaya dalgın dalgın bakar, komşularıyla sohbet etmek için fırsat ararlar.
Ancak Berta’nın orada oturmak için geçerli bir nedeni vardı.
Yabancı bir adamın dik yokuşu tırmanıp ağır adımlarla köyün tek oteline yöneldiğini gördüğü sabah bekleyişi son buldu. Yabancı’nın dış görünüşü, Berta’nın sık sık kafasında canlandırdığına hiç uymuyordu. Üstü başı eski püskü, saçları gereğinden uzundu, bir karış da sakalı vardı. Ama yanında birini getirmişti: şeytanı.
“Kocam haklıymış,” diye düşündü Berta. “Burada oturmasaydım, kimsenin bundan haberi olmayacaktı.”
Berta, insanların yaşını pek kestiremezdi, adamın kırk ya da elli yaşlarında olduğunu tahmin etti. “Genç biri,” diye düşündü, tıpkı gençlere yaş biçen yaşlılar gibi. Sonra da adamın köyde ne kadar kalacağını merak etti. Görünüşe bakılırsa pek uzun kalmayacaktı çünkü yanında küçük bir sırt çantasından başka bir şey yoktu. Büyük olasılıkla köyde bir gece geçirecek, sonra da, Berta’nın bilmediği ve hiç de ilgisini çekmeyen bir hedefe doğru yoluna devam edecekti.
Bununla birlikte, evinin önünde oturarak ve onun gelişini bekleyerek geçirdiği bunca yıl boşa geçmiş sayılmazdı; çünkü bu sayede dağların güzelliğinin tadını çıkarmayı öğrenmişti. Bescos’ta doğduğu ve manzaraya alıştığı için daha önce pek de farkına varamamıştı bu güzelliğin.
Berta’nın tahmin etmiş olduğu gibi otele girdi adam. Berta, bu istenmeyen ziyaretçi konusunda rahiple konuşsam mı acaba, diye geçirdi içinden; ama sonra vazgeçti, nasıl olsa rahip kendisini dinlemeyecek ve kocakarı masalı anlatıyorsun, diyecekti.
“Pekâlâ, görelim bakalım neler olacak,” demekten başka çaresi kalmamıştı Berta’nın. Fırtınalar, kasırgalar ve çığlar iki yüzyıllık ağaçları nasıl birkaç saat içinde yerlerinden söküp götürürlerse bir şeytan da göz açıp kapayıncaya kadar her şeyi mahvedebilir. Kötülüğün, kendine Bescos’u seçtiğini bilmenin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini ansızın anlayıverdi Berta. Şeytanlar gelirler ve giderlerdi ama onların gelmesi mutlaka bir şeyleri bozmazdı. Dünya üzerinde dolaşıp dururlardı, kimi zaman neler oluyor, diye bir göz atmaya gelirlerdi, kimi zaman da şu ya da bu kişiyi sınamak için. Ancak pek kararlı olmazlardı, durup dururken hedeflerini değiştiriverir, bunu çoğu kez de kavgadan zevk aldıkları için yaparlardı. Doğrusu, yaptıklarına da değerdi. Berta, Bescos’ta heyecan uyandırıcı, ilgi çekici hiçbir şey olmadığını düşünüyordu: Bir yabancıyı orada bir günden fazla tutacak hiçbir şey yoktu, nerede kalmış cehennemin elçisi gibi önemli ve işi başından aşkın birini.
Berta dikkatini başka bir şeye çevirmeye çalıştı ama Yabancı’nın görüntüsü gözlerinin önünden gitmiyordu. Az öncesine kadar güneşli olan hava, bulutlanmaya başlamıştı.
“Bu mevsim için çok normal,” diye düşündü Berta. “Yabancı’nın gelişiyle ilgisi yok bunun, yalnızca rastlantı.”
Tam o sırada uzaktan bir gök gürültüsü duyuldu; peşinden de üç tane daha… Gök gürültüsü, arkadan gelecek fırtınanın habercisiydi, ama köydeki söylencelere bakılırsa öfkeli bir tanrının sesi de olabilirdi: artık kendisini hiç umursamayan insanlardan yakınan bir tanrının.
“Belki de bir şeyler yapmam gerekiyordur,” diye düşündü Berta. “Ne de olsa beklediğim şey oldu.”
Birkaç dakika, çevresinde olanları izledi. Bulutlar köyün üzerinde alçalmıştı; ama artık gürültü duyulmuyordu. İnançlı bir Katolikti Berta, söylentilere ve kör inançlara aldırmazdı, hele hele Bescos’takilere hiç; bu tür şeylerin kökü ta eskilere, köyün Keltlere ait olduğu günlere dayanıyordu.
“Gök gürlemesi yalnızca bir doğa olayı. Tanrı insanlarla konuşmak isteseydi, böyle dolaylı yolları seçmezdi.”
Berta’nın aklı hâlâ bu konudaydı ki, yanı başında patlayan bir gök gürültüsüyle yerinden sıçradı. Ayağa kalkıp iskemlesini aldı, yağmur başlamadan eve girdi. Ancak ansızın yüreğine nedenini çözemediği bir korku doldu.
“Ne yapmalıyım?”
Bu Yabancı buralarda oyalanmadan çekip gitse, diye düşündü Berta; köyüne, kendine ve Yüce Tanrı’ya yardım edemeyecek kadar yaşlı olduğunu hissediyordu. Tanrı’nın yardıma ihtiyacı olsaydı mutlaka daha genç birini bulurdu. Hem bütün bunlar kuruntudan başka bir şey değildi. İşi gücü yoktu da ondan böyle düşünüyordu, kocası yanında olsaydı, zaman geçirmesine yardımcı olacak şeyler bulmaya çalışırdı.
Öte yandan, şeytanı görmüştü Berta, bundan kuşku duymuyordu.
Etiyle kemiğiyle görmüştü: Gezgin kılığındaydı.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıŞeytan ve Genç Kadın
- Sayfa Sayısı184
- YazarPaulo Coelho
- ISBN9789750736933
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Cinayet Bahane ~ Susan Hill
Cinayet Bahane
Susan Hill
Şirin İngiliz kasabası Lafferton’un huzurlu Tepe’sinin sisleri arasında genç bir kadın kaybolur. Polis hemen alarma geçmez, kayıp vakalarının yüzde doksan dokuzu adli soruşturma gerektirmez...
- Notre-Dame’ın Kamburu ~ Victor Hugo
Notre-Dame’ın Kamburu
Victor Hugo
Notre-Dame’ın Kamburu, dansçı Esmeralda, katedral çanlarının koruyucusu Quasimodo ve Prens Phoebus arasındaki karmaşık ilişkileri merkezine alıyor. Notre-Dame Katedrali, bu karakterlerin hayatlarını ve Paris’in sokaklarını...
- Darren Shan Efsanesi 11: Gölgelerin Hükümdarı ~ Darren Shan
Darren Shan Efsanesi 11: Gölgelerin Hükümdarı
Darren Shan
Vampirler diyarındaki nefes kesici macera tüm hızıyla devam ediyor! Korku edebiyatının büyük ustası Darren Shan’ın “Saga” olarak adlandırdığı on iki kitaplık vampir serisinin sabırsızlıkla...