Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Sözde Terörist – Bir Demokrasi Polisiyesi
Sözde Terörist – Bir Demokrasi Polisiyesi

Sözde Terörist – Bir Demokrasi Polisiyesi

İsmail Saymaz

Türkiye’de son yedi yılda “terör suçu”, iktidar bloğuna karşı her eylemi, her muhalif kimliği içine alacak şekilde genişletildi. Polis fezlekeleri adeta yasaların yerine geçerken;…

Türkiye’de son yedi yılda “terör suçu”, iktidar bloğuna karşı her eylemi, her muhalif kimliği içine alacak şekilde genişletildi. Polis fezlekeleri adeta yasaların yerine geçerken; özel yetkili mahkemeler, “düşman” ilan edilen kesimlere karşı kahredici bir mekanizma olarak kullanılıyor.

Çoğulcu demokrasiyi, örgütlü toplumu, özgür bireyi ve eleştirel aklı hedef alan “devlet terörü” eliyle, yasal hakları kullanmak bile terör suçu sayılıyor. Sonuç ortada: ÖYM’lerde yargılanan sekiz bini tutuklu yetmiş bin sanıkla Türkiye, 12 Eylül mahkemelerinin rekorunu bile geride bıraktı.

İsmail Saymaz, 30 ayrı dava dosyasını incelediği bu kitapta; annesiyle beraber cezaevinde volta atan iki yaşındaki Şana’nın, taş atan çocuk Berivan’ın, “parasız eğitim” pankartı açan Berna ve Ferhat’ın, oğlunu andığı için yargılanan Ayşe Karakaya’nın, Kürt sanılıp linç edilen Balgün Ailesi’nin, katılmadığı cinayetten müebbet alan yazar Doğan Akhanlı’nın, İbrahim Tatlıses’i vurdurmakla suçlanan avukatın, askeri casusluk örgütünün lideri denilen bir genç kadının ve daha onlarca “sözde terörist”in hikâyesine ışık tutuyor.

*

BİR UÇURTMA KAÇ KEZ VURULUR?

Sultanahmet’i gördüler o gün, Gülhane’de dolaştılar. Sarayburnu’ndan denize baktılar. Sanki memleketleri Rize’de, uçsuz bucaksız bir çay bahçesinde gezinir gibiydiler.

Babası Yaşar’ın kucağındaki Şana Deniz’in altın sarısı saçlarına sinmiş çay kokusu, Marmara’nın esintisine karışıyordu. Boncuk mavisi gözleri, konuşmayı öğrenemediğinden hayretle dönüyordu. Annesi Nazire Ayata Civelek, bu genç öğretmen, minnacık kızını hüzünle izliyordu.

Babası Yaşar, kucağından indirmediği Şana Deniz’i ve elini sımsıkı tuttuğu karısı Nazire’yi, imkânı olsa, bütün İstanbul’da semt semt gezdirebilirdi. Fakat elinden sadece, Gülhane Parkı’nda son bir resim çektirmek geliyordu; çektirdiler. Sayılı saatler erken tükendi.

Bakırköy Adliyesi’ne geldiklerinde hava kararmaktaydı. Kapıya vardıklarında; Şana, kendine bir oyun arkadaşı buldu: Derya Devrim. O daha sekiz aylık bir bebekti.

Bazen annesi Doktor Serpil Aslan’ın omzuna başını yaslamış, bazen de babası Savaş Düzgün’ün kucağına kıvrılmış bir halde, olan bitenden habersiz, uyukluyordu.

Şana, bir yandan küçük arkadaşı hemen gözlerini açsın ve oynasınlar istiyor, bir yandan da adliyedeki anlamlandıramadığı telaşı seyrediyordu. İki aile aynı daracık koridorda, yan yanaydılar: Kapılar açılıp kapanıyor, polisler geliyor, evraklar imzalanıyordu.

Neden sonra, hep birlikte kalkılıp arabalara binildi. Araç bir müddet sonra Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde durdu. Ve demir kapının önünde ilk çığlık koptu. Anneler babalara, babalar kızlarına ağlayarak sarıldı; hıçkırarak öpüştüler. Şana için oyun bitmişti.

Kapı gürültüyle kapandığında; içeride kendisi ve annesi Nazire, annesinin arkadaşı Serpil ile kızı Derya Devrim; dişarıda ise iki genç baba, Yaşar ve Savaş kaldı.

Tarih, 28 Ekim 2010’du.

Yirmi aylık bir hasrete kapanan bu metal ve beton yığını şimdi neden aralarına girmişti?

Suçları neydi?

Polis onlar için “terörist” diyordu.

Şana Deniz’in annesi gerçekten “terörist” miydi?

Bir disket hikâyesi

Nazire Ayata, 1978’de Rize’nin Ardeşen ilçesinde dünyaya geldi. Liseyi bitirince Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Ana Sinıfı Öğretmenliği bölümüne girdi. Samsun Gençlik Derneği’nin aktif üyelerinden biri oldu. En yakın arkadaşı, dernekte tanıştığı Serpil Aslan’dı. 1980’de doğan Aslan, Tıp Fakültesi’nde okuyordu. İki genç kadın, aynı düşünceye sahip iki adama âşıktı. Nazire hemşehrisi Yaşar Civelek❜le; Aslan ise Savaş Düzgün ile birlikteydi. Mezuniyetlerine aylar kala, 7 Nisan 2004 sabahı evleri ve dernekleri basıldı. Nazire’nin evinde bir arkadaşı ve iki kardeşinden başkaca “delil” çıkmadı.

Nazire, Samsun Emniyeti’ne götürülünce Serpil ile Savaş’ın da aralarında olduğu on kişinin daha yakalandığını, yasadışı Devrimci Halk Kurtuluş Partisi / Cephesi (DHKP/C) üyesi olmakla suçlandıklarını, birçok şehirde örgüte baskın yapıldığını öğrendi. Bu operasyonlar İstanbul’da bir dergi bürosunda çıkan disketteki notlara dayandırılıyordu. İddiaya göre diskette, örgütün legal çalışmalarının anlatıldığı bir rapor bulunmuştu. Raporda, Samsun’dakiler de vardı. İstanbul Emniyeti tarafından Samsun Emniyeti’ne yollanan ilgili kısımda Nazire, Serpil ve Savaş için şunlar yazıyordu:

“Samsun’da; Gençlik’te Levent’in (eğitim) vereceği bir grup ile Dilber’in bir grubu olacak ve Çarşamba’daki liselilerden oluşturulan iki gruba ise Serpil ile Hüseyin eğitim verecekler. Temel Haklar’da Levent’in eğitim vereceği bir grubun dışında Savaş’ın bir grubu ve bir de Nazire’nin eğitim vereceği kadın komisyonundan oluşan bir eğitim grubu olacak.”

‘1984’

Yalnızca bu cümlelerden ibaret bir yazıya istinaden yapılan aramada, ne silah ne bir patlayıcı, “bol miktarda” teyp kaseti, kitap ve dergi bulundu. Yeterli kanıt çıkmadığından fezlekeye gençlerin katıldıkları yasal eylem ve etkinlikler de eklendi. Nazire’nin en belirgin suçlarından biri, Ankara’da ölüm orucunda hayatını kaybeden Özlem Türk’ün mezarındaki anmaya katılmasıydı. Serpil de ölüm orucunda ölen Günay Öğrener’le ilgili açıklamaya katılmıştı. Savaş ise iki anmaya birden gitmişti.

Nazireler tutuklanmaları için mahkemeye gönderildi. Dördü tutuklanırken, Nazire, Serpil ve Savaş’ın da olduğu yedisi bırakıldı. Fakat savcı, Yargıtay’ın 1984 tarihli çağdı…

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Balkon Sefası ~ İsmail SaymazBalkon Sefası

    Balkon Sefası

    İsmail Saymaz

    “Sarı telefon bir gün olsun çalmadığı halde sehpadaki varlığını senelerce korudu. Zamanla ahizesi kırıldı, sonra tuşları çıktı, ardından kablosu koptu. Bir sabah annem sarı...

  2. Ali İsmail – Emri Kim Verdi? ~ İsmail SaymazAli İsmail – Emri Kim Verdi?

    Ali İsmail – Emri Kim Verdi?

    İsmail Saymaz

    Ali İsmail Korkmaz, dört polis ve dört sivilin tesadüfi saldırısının değil, Eskişehir’de 31 Mayıs 2013’de başlayıp 3 Haziran’da son bulan örgütlü bir şiddetin kurbanı...

  3. Sıfır Tolerans – Polisin Eline Düşünce ~ İsmail SaymazSıfır Tolerans – Polisin Eline Düşünce

    Sıfır Tolerans – Polisin Eline Düşünce

    İsmail Saymaz

    “Polisin Türkiye’nin genelinde cinayet işlediği zaman nasıl ifade verdiğini araştırdık. Baktık ki, Antalya’da Çağdaş Gemik’i öldüren polis de aynı şekilde ifade veriyor. ‘Ayağım kaydı,...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur