Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Esas Duruşta Cinayet
Esas Duruşta Cinayet

Esas Duruşta Cinayet

İsmail Saymaz

Baba Kenan Polat: “Asker ölüsü, tavuk ölüsü gibi… Hani bir asker ölmüş, onların umurunda mı ki? Onların çocukları askerde yok ki, ölsün. Çocukları dünyanın…

Baba Kenan Polat: “Asker ölüsü, tavuk ölüsü gibi… Hani bir asker ölmüş, onların umurunda mı ki? Onların çocukları askerde yok ki, ölsün. Çocukları dünyanın dolarlarını götürdü, hiçbir şey yok…”

Anne Ani Balıkçı: “O gün o bir kurşun hayatımızı bir saniyede değiştirdi. Derler ya, bir ölenin arkasından kırk gün mum yanarmış, her gün biri sönermiş. Bizde hiçbiri sönmedi daha. İki buçuk yıl oldu. Kırkı da yanıyor.”

Baba Yaşar Özel: “TSK, yavrumun hayati sorumluluğunu üstlenmeyecekse neden yavrumuzu bizden zorla koparıp aldınız? Niye yavrumuzu o kışladaki canavarlara teslim ederken, ‘Bu çocuklar ana kuzusudur, sakın ha incitmeyin bunları’ demediniz?”

Anne Zekine Taştan: ”Vatan sağ olsun demem. Benim evladım yok ki, benim Tolgam yok. Vatan sağ olsa ne olur ki, vatanı batsın. Bana ne vatandan! Demem, asla demem! Hiçbir zaman dedirtemezler!”

Zorunlu askerlik hizmeti altında her yıl pek çok asker hayatını kaybediyor. Baştan savma soruşturmalar aracılığıyla, ölümlerde sorumluluğu olanların aklanmasına ya da suçun hafifletilmesine yönelik bir davranış kalıbı devreye giriyor. Ölen öldüğüyle kalıyor ama devlet kendi güvencesi altındaki -üstelik vatan borcu için silah altına aldığı- vatandaşlarının hayatlarını korumuyor!

İsmail Saymaz Esas Duruşta Cinayet’te, çeşitli örnekleriyle asker ölümlerini mercek altına alıyor. Tahkir, kötü muamele, dayak, eziyet, intihar ve cinayet sebebiyle hayatlarını kaybeden askerlerin başlarına gerçekte ne geldiğini araştırıyor, ölümlerin gerçek sebeplerini ve bunların üzerinin nasıl örtüldüğünü ortaya koyuyor. Başka canların sorumsuzca feda edilmesine göz yumulmasın diye…

İÇİNDEKİLER
MEHMETÇİK’İN KIYAMETİ…………………………………………………………………………..13
BİRİNCİ BÖLÜM
ZORUNLU ASKERLİK: MEDENİ ÖLÜM………………………………………………….21
YARIM MİLYON MEHMETÇİK……………………………………………………………………21
VATAN BORCU NE KADAR?…………………………………………………………………………25
2009’DA DEVLET SIRRIYMIŞ……………………………………………………………………..29
BAKAN YILMAZ: ABD’DE BİLE OLUYOR……………………………………………….32
ASKERİ CEZAEVİNDE 12 EYLÜL MANZARASI………………………………….37
ÇIPLAK ARAMA DA VAR, KELEPÇELİ MUAYENE DE……………………..41
AİHM: MEDENİ ÖLÜM……………………………………………………………………………………47
İKİNCİ BÖLÜM
DAYAKLA ÖLÜM……………………………………………………………………………………………………57
SOPAYLA VURA VURA ÖLDÜRÜLDÜ……………………………………………………….57
İNTİHAR YASAK, CİNAYET SERBEST…………………………………………………….63
KATİLİ İFADESİNİ ALDI……………………………………………………………………………….67
FLORESAN MİZANSEN, İMZALAR SAHTE……………………………………………73
ZORLA ORAL SEKS, COPLA TACİZ……………………………………………………………78
YARBAY VE BAŞÇAVUŞTAN EMİR:
“DİSİPLİN İÇİN DÖVÜN!”…………………………………………………………………………….82
EMİR KOMUTA ZİNCİRİ İÇİNDE İŞKENCE…………………………………………..85
İŞKENCENİN FATURASI: 500 TL………………………………………………………………88
BAŞÇAVUŞUN KIYAĞI:
CEZAEVİNDE BABA OLAN MAHKÛM……………………………………………………..93
ASKER ÖLÜSÜ TAVUK ÖLÜSÜ GİBİ………………………………………………………..97
DİSKO’DA BİR ŞEHİT……………………………………………………………………………………102
IZDIRAP TAŞI………………………………………………………………………………………………….105
KIŞLADA BİR KERBELA……………………………………………………………………………..110
SAKİNLEŞSİN DİYE KELEPÇE TAKMIŞ……………………………………………..114
ADALETİN KANTARI, KANTAR’IN ADALETİ……………………………………..118
‘BANA EBRU GÜNDEŞ’İ ÖRNEK VERDİLER’…………………………………….123
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SİLAHLA ÖLÜM…………………………………………………………………………………………………..135
EREN ÖZEL, NEFRET CİNAYETİNE Mİ KURBAN GİTTİ?…………….135
DÖRT SENARYO, TEK GERÇEK: ÖLDÜRÜLDÜ…………………………………..138
‘OĞLUMU BENİM YÜZÜMDEN İNFAZ ETTİLER’…………………………….144
PROF. ARICAN: BÖYLE KAZA OLMAZ…………………………………………………..147
BİR BAYRAM, BİR FELAKET……………………………………………………………………152
ŞAKA DEĞİL, CİNAYET……………………………………………………………………………….155
O TETİĞE NİYE BASTI? ………………………………………………………………………………162
SEVAK’IN KATİLİNE DÖRT YIL BEŞ AY HAPİS……………………………….167
‘BİZ ÖTEKİ OLDUĞUMUZU ANLADIK’………………………………………………….170
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İNTİHAR…………………………………………………………………………………………………………………..185
NİHAT KENDİNİ SON ÜÇ GÜNDE NİÇİN ÖLDÜRDÜ?……………………..185
KALİFORNİYA’DAN MARAŞ’A BİR İNTİHAR YOLCULUĞU…………191
TURGUT’UN 38 GÜNÜ………………………………………………………………………………….197
BEŞİNCİ BÖLÜM
BOMBAYLA ÖLÜM…………………………………………………………………………………………….205
BİR ERDEN CANLI BOMBA YARATMAK……………………………………………..205
OTTOWA YASASI ÇUKURCA’DA GEÇMİYOR………………………………………216
BİR BÖLÜK ÖLÜME GÖNDERİLDİ…………………………………………………………..223
ASKERİ MAHKEME: PKK DEĞİL, BİZ YAPTIK…………………………………230
FAR IŞIĞINDA BOMBA TAŞITTIRDILAR……………………………………………..233
CESET PARÇALARI TARLALARDAN TOPLANDI………………………………240
SANKİ SEBZE HALİ…………………………………………………………………………………….245
KIŞLADA SAHTE KAMERA………………………………………………………………………..252
ÖLEN ÇAVUŞLAR SUÇLUYMUŞ!…………………………………………………………….259
YOKSA SABOTAJ MI?…………………………………………………………………………………..266
’BENİM TOLGAM YOK, VATAN SAĞ OLSA NE OLUR?’………………….271
SONSÖZ……………………………………………………………………………………………………………………287
ER MEZARI GÖRÜLMÜŞTÜR……………………………………………………………………287

“Mızıka çalındı, düğün mü sandın?
Al yeşil bayrağı gelin mi sandın?
Yemen’e gideni gelir mi sandın?..”
– BİR ERZURUM TÜRKÜSÜ

MEHMETÇİK’İN KIYAMETİ

“Koğuuuş, kalkkk!” Er Esat Mengilli ve tekmil koğuş, Emirdağ’ın ayaza kesmiş sabahına, işte bu haykırışla uyandı. Yatakları derleyip banyo sırasına girdiler; bir çırpıda tıraş oldular. Sonra, Er Mengilli’nin de içinde olduğu ikinci bölük, içtima alanına doluştu. Afyonkarahisar Emirdağ 3. Jandarma Tabur Eğitim Komutanlığı’nda, 7 Şubat 2007 sabahında sıra dışı bir telaş vardı. Çünkü o sabah 2.400 metrelik, teçhizatlı ve silahlı test koşusu yapılacaktı. Yarışı kazanan bölük flama almaya hak kazanacak, kaybedenler ise flamadan olacaktı. Başçavuş Özay Ayvaz, takım komutanı olduğu ikinci bölüğe bir şahin edasıyla baktı. Yanında Tabip Asteğmen Caner Geveci ve Başçavuş Ali Önal vardı. Halihazırda, 69 asker çeşitli mazeret, rapor ve izinler nedeniyle koşuya katılmadığı için, 229 kişilik mevcutla yarışa katıldılar. Tabip Asteğmen Geveci, soluksuz ve kıpırtısız şekilde bekleyen bölüğe, “Aranızda koşamayacak olan var mı?” diye sordu.

Kalabalıktan, Er Mehmet Bal el kaldırdı, iki adım öne çıktı. Bal’ı beş asker daha izledi. Başçavuş Ayvaz’ın kan beynine sıçradı. Önce Bal’ı, sonra beş askeri, bölüğün önünde küfredip tokatladı. Yapılan sağlık kontrolünden sonra altı asker koşudan muaf tutuldu. Astsubay Ayvaz, bir kez daha, ayrılmak isteyen olup olmadığını sordu. Er Mengilli, el kaldırıp kaldırmamakta tereddüt içindeydi. Diğer askerlere göre yaşlı sayılırdı. Yüksekokulu terk etmiş, iş tutamamış ve 27 yaşındayken, aniden karar alıp Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) katılmıştı. Ailesinin tek oğluydu. Askerliğe başladığı 24 Kasım 2006’dan beri, ömründe görmediği çileyi görmüştü. Antakya’nın sıcağından Emirdağ’ın ayazına geldiği yetmezmiş gibi, acemilik görevi bitmediği için, üst devre askerlerin eziyetine de maruz kalıyordu.

İçtimada tekme ve küfür

Aslında bir süredir rahatsızdı. Bu rahatsızlığını koşudan bir hafta önce Uzman Çavuş Mustafa Korkmaz’a iletmişti. Korkmaz umursamamıştı. Diğer taraftan, Er Mengilli, revire gitmesi halinde ‘sıhhiyeci Hasan’ın işkencesine uğramaktan çok korkuyordu. Revir sorumlusu olan ‘Hasan’ gelenleri, sözde hastalıklarını anlayabilmek için yat-kalk talimine tabi tutuyor, yerlerde süründürüyor, dövüyor; bazen küfürler ederek kovuyordu. Er Mengilli, kısa bir kararsızlıktan sonra el kaldırdı. “Rahatsızım, nefes almakta zorlanıyorum komutanım,” dedi. Onu, Er Tarık Ata Karakurt ve Musa Karaca izledi. Başçavuş Ayvaz burnundan soluyordu. Üç eri tekmeyle dövdü. Savurduğu tekme, Er Mengilli’nin göğsüne isabet etti. “Sizi sinkaf ederim, vatan haini şerefsizler! Öldürürüm! Koşacaksınız, aksi takdirde sizi süründürürüm!” diye bağırdı.1 Sonra bölük, koşunun yapılacağı Suvermez köyü yolu üzerindeki bir kömür deposunun önüne yürüdü. Hava açık, sıcaklık üç dereceydi. Önce dördüncü, sonra üçüncü bölük koştu. Saat 10.43’te ikinci bölük piste çıktı. Hepsi tüfekli ve teçhizatlıydı. Heyet başkanı Yüzbaşı Cihat Çelik zaman tutmak için bitiş noktasında bekliyordu. İkinci Bölük Komutanı Yüzbaşı Levent Birsin ve üç kişinin bulunduğu askeri araç ile bir ambulans, koşanlara eşlik ediyordu. Başçavuş Ayvaz ile posta komutanlığı yapan uzman çavuş Mustafa Korkmaz, Muhittin Baş ve Sinan Almış ise grupla beraber koşuyordu.

Koşuda işkence

Bitişe 500 metre kala Er Mengilli yere düştü. Ayağa kalkamıyor; ağzından ve burnundan yeşil bir sıvı akıyordu. Koşudaki askerlerden Mesut Yılmaz’a bakılırsa Başçavuş Ayvaz ve Uzman Çavuş Almış, yere yığılan Er Mengilli’yi kollarına girip zorla ve sürükleyerek koştururken, bir yandan ayaklarıyla ve sopalarla baygın haldeki askere vuruyordu. Yılmaz, “Arkama baktığım sırada, her iki komutan da Esat’a tekmeyle vuruyorlardı,” diyordu. Er Medeni Yıldırım ise Uzman Çavuş Muhittin Baş’ın da vuranlar arasında olduğunu anlattı.2 Er Mengilli, kalkacak halde değildi. Koşuya eşlik eden ambulansa bindirildi. Bitişe geldiğinde, araçtan indi. Ambulansa dayanarak, ayakta durmaya çalıştı. Bir teğmen, durumun kötü olduğunu fark edip “Adın ne?” diye sordu. O da güçlükle “Esat,” diyebildi. Teğmen, “Memleket nere?” diye sordu. Er Mengilli, “Kendimi iyi hissetmiyorum,” dedi ve çömeldi. Durum acildi. Ambulansla Emirdağ Devlet Hastanesi’ne getirildi. Bu esnada, bitiş noktasında, Ayvaz’ın küfürleri duyuluyordu. Ayvaz, askerlerin iddiasına göre, “İçinizden böyle şerefsizler, böyle orospu çocukları çıkıp flamayı kaybettiriyor! Geberiyor, zaten ölmezse ben öldüreceğim! Gebersin şerefsiz!” diye bağırdı. Korkmaz da “Vatan haini gebersin! A… koduklarım yüzünden flama koşusunu kaybettik. Ağzından kan geliyor a… koduğumun oğlu, ölüyor,” diye küfretti. Baş “Askerin biri geberiyor,” derken, Almış da “Gebersin orospu çocuğu,” diyerek, arkadaşlarına katıldı.3 Er Mengilli, hastaneye getirildiğinde, saat 11.30’du. Nabzı ve solunumu durmuştu. Yarım saat hayata döndürmek için mücadele verildiyse de çabalar sonuçsuz kaldı: Ve Er Mengilli, 28 yaşında can verdi. Ölüm nedeni, ‘kalp yetmezliği’ diye kayda geçirildi.

Dayaktan mı, koşudan mı?

Er Mengilli, askerliğine kadar sapasağlam bir gençti. TSK’ya teslim olurken bir hastalıktan söz etmemişti. Şu halde hastalık, dayaktan ötürü mü başgöstermişti? Buna karar verebilecek merci, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ydu. Kurula göre, Er Mengilli’nin vücudunda şok cihazı izi dışında darp bulgusu yoksa da, bu dövülmediği anlamına gelmiyordu. Sonuç olarak ölüm; ya dayaktan ötürü, ya koşuda harcanan eforun kalp rahatsızlığını aktif hale getirmesinden yada her nedenden kaynaklanıyordu. Ayrım yapmak mümkün değildi.4 Er Mengilli’nin ölümünden iki buçuk yıl sonra dava açıldı. Başçavuş Ayvaz ile uzman çavuşlar Korkmaz, Baş ve Almış’a Askeri Ceza Kanunu’nun (ACK) 118. maddesine göre, ‘ölümle neticelenen asta müessir (kötü) fiil’ suçundan, on yıldan az olmamak kaydıyla hapis istendi. Ayrıca Ayvaz’ın, koşudan önce üç askeri darp ettiği için, ACK’nin 117. maddesine göre, ‘müessir fiil’ suçundan iki yıl hapis istemiyle üç kez cezalandırılması önerildi.

Dava baştan kaybedildi

Aslında bu davadan çıkacak sonuç, Er Mengilli’nin öldüğü gün belliydi. İddiaya göre, askerleri yemekhanede toplayan üst rütbeliler, “Yapılacak soruşturmalarda Esat’ın hastalığını söylemediğini anlatın,” diye baskı yaptı.5 Yargılama sırasında sanıklar, haklarındaki iddiaların tümünü reddetti. Dava, 23 Ekim 2013’te bitti. Askeri mahkeme, Ayvaz’ın koşudan önce üç askeri tokatladığına, koşuda Baş ve Korkmaz ile birlikte Er Mengilli’yi sürükleyip ayaklarına vurduğuna; tekme atıp sopayla darp ettiğine hükmetti. Gerekçeli kararda, “Sanığın müteveffayı (öleni) koşuya zorlayıp yerde sürüklediği, koluna girdiği zaman bacaklarına ayağıyla, yere düştüğü zaman tekme ve sopalarla vurduğu” kayda geçirilirken, “Görevli personel olarak koşamayanlara yardım etmesi gerekirken koşamayan müteveffaya darp ve cebir uygulayarak işini daha da zorlaştırdığı” vurgulandı.

O halde, ağır bir ceza verilmesi gerekmez miydi?

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kimsesizler Cumhuriyeti ~ İsmail SaymazKimsesizler Cumhuriyeti

    Kimsesizler Cumhuriyeti

    İsmail Saymaz

    “Diyarbakır’ın Karaağaç Köyü Kuran Kursu’nda can veren altı çocuk; tarikat şeyhleri tarafından kutsanmış ‘imansız’ bir piyasanın ve bu kuralsız piyasada bozdurulmuş kör bir inancın...

  2. Balkon Sefası ~ İsmail SaymazBalkon Sefası

    Balkon Sefası

    İsmail Saymaz

    “Sarı telefon bir gün olsun çalmadığı halde sehpadaki varlığını senelerce korudu. Zamanla ahizesi kırıldı, sonra tuşları çıktı, ardından kablosu koptu. Bir sabah annem sarı...

  3. Tosun Bank ~ İsmail SaymazTosun Bank

    Tosun Bank

    İsmail Saymaz

    1980’lerden beri Türkiye’de kurulan saadet zincirlerinin son halkası, “Tosuncuk” lakaplı Mehmet Aydın’ın kurduğu Çiftlikbank oldu. İsmail Saymaz, ”Tosun Bank“ diye adlandırdığı bu saadet zincirinin...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur