Gidiyorlar, ağıt yakalım arkalarından. Çünkü gitmek var, dönmek yok. Bağırlarına basmışlar çocuklarını ve dişlerini sıkarak. Yağmura, kara, dipçiklere ve saat kulelerine aldırmayarak. Tel örgüleri yarıp duvara tırmanarak. Bozbulanık, coşkun bir nehrin kederli köpüğü gibi. Aniden havalanan sığırcık sürüsü gibi… O kadar kalabalık ve kocamanlar ki kimse görmüyor onları. Bakıyorlar ama görmüyorlar. Ne televizyonlar ne uydular ne çocuk mamaları ne don ne gömlek. Onlar o çocuğun peşindeler, hani güzel fotoğraf. Denizin kustuğu cesetler ve defileler. Akıl yetirmeyin buna. Aklınıza tüküreyim nerde aklınız? Aklınız yok. Zaten siz de yoksunuz, ama paranız varmış. Görmeye geldik.
O çocuğu oraya gömmeye geldik.
Diyeceğimizi dedik, bizi uğraştırmayın. Korku dağları bekliyor galiba, korkudan kurtulmak için, savaş kartalları sürekli o korkuyu bombalıyor. Ya gelirlerse diye gördüğünüz karabasanlar. Ve rüyalarınızı delik deşik eden tornavidalar. Onlar, o sırtında kırbaç şaklattığınız köleler, o kan, o asırlarca içtiğiniz kan. Boğulacağız, durdurun şu koşuyu. Durdurun yoksa dengemiz bozulacak, bir karadelik bizi yutacak. Boşuna, zulmün âbad olduğu nerde görülmüş? O koşu sonsuzluğa yönelmiş, bir gün yakanıza yapışacak. Fırtınayı kucaklayacak.
Uzaklardan, dağlardan, vadilerden gelen sesi dinleyin.
Dinleyin yankısı her yanı tutmuş.
Yaklaşıyor fukaranın ve onurun marşı.
Bombalara karşı durmaya geldik.
Zincirleri hepten kırmaya geldik.
O yüzsüz yüzünüzü görmeye geldik.
Asırların hesabını sormaya geldik,
Sormaya geldik!”
BAYRAM HEDİYESİ
Köyü defalarca bombaladılar.
Öyle ki yıkılmadık hane, taş üstünde taş kalmadı. Erkekler cepheye gitmişti.
Köyde çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar kalmıştı. Onların da çoğu ölmüştü.
Köy kuşatma altındaydı. Ne yiyecek kalmıştı, ne içecek.
Kadınlar çocuklarını alıp cenazeleri gömüp daha yukarılardaki tepeye çıktı. Bir kaya dibi, bir ağaç gölgesi bulup gizlendiler.
Ne kadar gizlenebilirler ki? Çocuklar açlıktan ağlamaya başladı. Yaşlılar sessiz sedasız bu dünyaya veda etti. Kefenleri yoktu. Öylece gömüldüler. Kadınlar bir zaman ot, kök toplayıp çocukları avutmaya çalıştı. Sonunda her şey bitti. Oysa Bayram geliyordu. Her şey bitti derken gökyüzünde bir uçak peyda oldu. Herkes yine korkuyla bir kuytuya saklandı. Uçaktan kâğıtlar atılmıştı. Birileri çekine çekine kâğıtları topladı. Bayram münasebeti ile ertesi gün tepeye yiyecek paketleri atılacağı söyleniyordu.
Sevindiler. O geceyi uykusuz geçirdiler. Gerçekten de gün ışıdığında iki uçak göründü. Tam tepenin üzerinde paketleri atıverdiler.
Paketler birer küçük paraşütle iniyordu. Kırmızı, sarı, yeşil rengarenk paraşütler. Çocuklar çığlık çığlığa paketlerin peşinden koştu. Daha yere düşmeden yakaladılar.
Her çocuk ve anası paketi kucaklayınca bir havai fişek gibi patladı.
Uzaktan bakanlar tepe üstündeki şehrayini görünce önce bir mâna veremediler, sonra herhâlde Bayram şenliği yapılıyor diye düşündüler.….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme
- Kitap AdıFırtınayı Kucaklamak
- Sayfa Sayısı144
- YazarMustafa Kutlu
- ISBN9789759959470
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviDergah Yayınları / 2019
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Serçe Saati ~ Berat Demirci
Serçe Saati
Berat Demirci
Serçe Saati, Berat Demirci’nin dördüncü deneme kitabı… İlk kitabı olan Turna ve Gayda’nın, bilinçli ve entelektüel okur tarafından keşfinden sonra Berat Demirci, bir fenomen...
- Yaşamın Ucuna Yolculuk ~ Tezer Özlü
Yaşamın Ucuna Yolculuk
Tezer Özlü
Tezer Özlü, bir başka kutupta kendisiyle aynı yazgıyı paylaşan Oğuz Atay gibi, beklenmedik bir anda edebiyatımızdan demir aldı. Yazar ile sahici efsanesini birleştiren bu...
- Ancak Bir Benzerim Öldürebilir Beni ~ Cezmi Ersöz
Ancak Bir Benzerim Öldürebilir Beni
Cezmi Ersöz
Kimi geceler, babası, sadece üzerini örtüp saçlarını, yüzünü, alnını okşamakla yetinmezdi. Yatağının bir kenarına ilişir, gizli gizli bir şeyler fısıldardı. Sanki ona yattığı yerde...