Emre BAŞAR, sıradan bir memur olan Bedri’nin sıra dışı yolculuğunu hem güldüren hem de düşündüren bir üslupla anlatıyor. Hikaye, 1999 yılında Erbaa’da başlıyor. Bedri, sıradan görünümü ve “gamsız” kişiliğiyle, çocukluk aşkı Güleycan’la masum bir aşk yaşıyor. Yıllar sonra, 2018 Ankara’sında, evli, iki çocuk babası ve sıradan bir devlet memuru olarak karşımıza çıkıyor. Güleycan ise hayattan beklentileri artmış, kocasının gamsızlığına ve beceriksizliğine öfkelenen bir kadına dönüşmüştür.
Gamsız Bedri, mizah ve trajedinin ustaca harmanlandığı bu öyküde, sıradan bir adamın sıra dışı yaşamını ve toplumsal çelişkileri gözler önüne seriyor. Bedri’nin hikayesi, okurları hem güldürecek hem de düşündürecek.
ÖN SÖZ
Mutluluk; benliğinin farkında olan canlıların yaşam seru- venlerinde, beklentilerinin karşılanıp karşılanmamasıyla doğru orantılı olarak değişim gösteren bir olgudur. Beklentiler, insanların birbirlerine sapladıkları zehirli gösteriş oklarının, benliğin kimyasını bozmasıyla oluşur ve benliği zehirlenmiş insanoğlu ancak beklentileri gerçekleştiği zaman mutluluğa ulaşacağına inanır.
Bu hikâyede bahsi geçen olaylar, kurumlar, karakterler ve isimleri tamamıyla hayal ürünüdür.
1999 (Erbaa)
Bedri okula gitmek için evden çıkarken aynaya son bir kez daha baktı. Yakışıklı görünüyordu sanki. Bir de kulakları birazcık daha arkaya yatık olsa daha çekici görünebilirdi, ama bunu çok sorun etmiyordu çünkü Güleycan hafif kepçe kulakların Bedri’ye ayrı bir hava kattığını ve onu daha sevimli gösterdiğini söylemişti. Güleycan da çilleri olmasa daha güzel görüneceğini düşünüyordu, ama Bedri, Güleycan’ın burnunun üzerinden her iki elmacık kemiğine doğru uzanan çillerini hayranlıkla seyrediyordu. Eline sıktığı limonla sertleştirdiği saçlarını, son bir kez daha hafifçe kabartıp kapıdan çıktı Bedri. O gün, en özel ve en güzel günlerden birisiydi. Yaz tatili boyunca uzaktan uzağa bakışmak zorunda kaldığı sevgilisi Güleycan’ın ellerini tutabilecek, ona sarılabilecek ve hatta belki çillerinden bile öpebilecekti. Tatilin bitmesini iple çekmişti. Koca bir yaz, Güleycan’a tekrar sarılabilme hayaliyle geçmiş, tatil boyunca sevgilisini birkaç kez çarşıda ve birkaç kez de evlerinin balkonunda görebilmişti o kadar. Çünkü Güleycan’ın annesi onu bir an bile yalnız bırakmıyordu. Kızının da tıpkı bir zamanlar kız kardeşinin kaçırıldığı gibi kaçınılmasından korkuyordu. Yıllar önce, Güleycan’ın teyzesi Gülten Hanım, henüz genç bir kızken çarşı ortasında zorla kaçırılmış ve bin bir zorlukla geri alınabilmişti. Annesinin yegâne varlığıydı Güleycan. Babasız büyümüştü ve kendisini terk eden babası her aklına geldiğinde gözleri doluyordu. Neyse ki Bedri, onu hayatı boyunca seveceğine ve asla terk etmeyeceğine dair söz vermişti. Onlar küçücük şirin bir ilçenin masum iki aşığıydı ve bu hayattan tek beklentileri, hiç ayrılmamak üzere kavuşabilmekti. O gün, okulun son senesinin ilk günüydü ve
senenin ilk günleri genellikle curcuna halinde geçiyordu. Bedri ve Güleycan’ın okulu kırıp okulun biraz uzağındaki sahipsiz elma bahçesinde buluşmaları kimsenin dikkatini çekmezdi.
Bedri, sırtını yasladığı elma ağacının altında, cıvıldayan kuşların arasında, geleceğe dair hayaller kurarken, Güleycan’ın uzaklardan ona doğru gelmekte olduğunu gördü. Güleycan, hayalinden binlerce kat daha güzeldi. Apar topar doğrulup ona doğru koşmaya başladı. Güleycan da adımlarını hızlandırdı. Aylardır hiç bitmek tükenmek bilmeyen o kavurucu hasret, aniden birbirlerine sımsıkı sarılmalarıyla istemsiz gelen sevinç gözyaşlarının arasında eriyip kayboldu. Bedri, sevdiği kızın mis kokusunu içine çekebiliyor, ipek gibi yumuşacık kıvırcık saçları tekrar yüzünü okşuyor ve ürkmüş küçük bir serçenin kalbi gibi atan kalbini, kendi kalbinin üzerinde hissedebiliyordu. Bedri, Güleycan’ı avuçlarının arasındaki minik bir kuş yavrusunu sever gibi dikkatli ve hassas seviyordu.
Yokluğunda kurumuş bir yaprak gibi kırılgan her yanım. Güçsüz, solgun, darmadağın
Hayalinle avutmaya çalıştığım, söz dinlemez, asi, haylaz ve bir o kadar da masum bir çocuk bu kalbim Sensiz, annesini kaybetmiş bir bebek gibi muhtaç yapayalnız, perişanım.
Bedri elma ağacının altında, Güleycan’ın saçlarını severken ona yazdığı şiirleri okuyor, Güleycan ise başını Bedri’nin şefkat dolu göğsüne yaslamış gökyüzünün maviliğini seyrediyordu. Şiirler Bedri’ye çok hüzünlü geliyor, onu derinden etkiliyordu. Güleycan için ise komik ve eğlenceliydi.
-Şu bulut bebeğe benziyor bak Bedri. Sen misin yoksa o?
-Kepçe mi kulakları?
-Evet, çok tatlı bir bebek.
– Bizim bebeğimizdir belki Güleycan.
-Kız mı, erkek mi peki?
-Kız olsun. Sana benzesin. Kıvırcık saçlı, çilli, bembeyaz bir melek gibi…
-Erkek olursa da senin gibi iyi kalpli ve sevgi dolu olsun.
– Anneni nasıl razı edeceğiz peki Güleycan? Annen seni kimseye vermez ki.
– Vermeyip ne yapacak sanki Bedri alemsin. Üniversiteyi bitirip iş sahibi olana kadar kabul etmez tabii ama.
– O zaman, bana bir söz ver Güleycan. Beni bekleyeceğine ve hayatın boyunca beni seveceğine dair söz ver.
-Tamam söz. Sen de ver.
– Söz Güleycan. Seni hep seveceğime ve mutlu edeceğime söz veriyorum.
– Anlaştık.
– Anlaştık.
Bu esnada, ihtiyar tonton bir teyze, Bedri ve Güleycan’ın arkalarından dolanarak yanlarına kadar geldi. Oldukça sıcakkanlı bir şekilde, Bedri ve Güleycan’a sepetindeki pas parlak elmalardan birer tane ikram etti.
– Ah kuzularım benim, şunların güzelliğine bak, kurban olurum ben size. Elma yirmisiniz kuzum? Alın bakam, en güzellerini topladım. Güzel kuzularım benim. Şunun güzelliğine bak, kıvırcık kuzu, tü tü tü tü… Birbirinizi hiç üzmeyin emi kuzularım benim. Hadi bakam, afiyet olsun. Ah bacaklarım…
Bedri elmanın yapışkan sıvısından ve dişlerinin arasına sıkışan kabuklarından hazzetmediği için elmayı ağaç dibine bırakırken, Güleycan bu leziz ikramı afiyetle ve büyük bir zevkle yedi.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hikaye
- Kitap AdıGamsız Bedri
- Sayfa Sayısı148
- YazarEmre BAŞAR
- ISBN9786256067196
- Boyutlar, Kapak13 x 20 cm, Karton Kapak
- YayıneviMythos Kitap / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Serinlikler ~ Ayşenur Tanrıverdi
Serinlikler
Ayşenur Tanrıverdi
“Bana biraz cesur olmam gerektiğini, korkak olduğum zamanlarda bile doğru yere saklanabileceğimi öğütlüyordu. Oysa ben korkaklığın başarılarla parlatılmış cesaret anlatılarından daha cesur bir girişim...
- Sürgün Hikayeleri Kafkasya 1943 ~ Hasan Ildız
Sürgün Hikayeleri Kafkasya 1943
Hasan Ildız
İÇİNDEKİLER 1- ÖNSÖZ. 2- VİSİLKA. 3- GÜL. 4- CESARET ANA 5- İNTEL’DEN FERGANA’YA. 6- TAFO 7- KARAGÖZLER 8- YİRMİ YIL SAKLANAN HAÇ. 9- TURUNÇ....
- Anadolu Yakası ~ Mustafa Kutlu
Anadolu Yakası
Mustafa Kutlu
Son dönemde moda olan ‘nehir söyleşi’ formatından bir uzun hikâye çıkarmayı başaran Kutlu, bu yeni tarzıyla Türk edebiyatında bir ilki gerçekleştiriyor. Kitabı eline ilk...