Hikâyeler tılsımını kolay kolay yitirmezler. Zaman ve zemin dönüştükçe var olurlar,farklı ağızlarda ve formlarda yaşarlar.
Yazılı edebiyatın ilham kaynağı olan halk anlatılarıyla birlikte varlıklarını sürdürürler. Söylence, mit, efsane, rivayet, masal…
Türlü biçimlerde tekrar tekrar vücut bulurlar. Günümüzün eğlenceleri ve meşgaleleri dahi kolay kolay alt edemez anlatıları. Bir elektrik kesintisinde kıpırdanırlar yahut hikâye anlatılması gerekmişse aniden dökülüverirler
belleğin heybesinden.
Kahvehane köşelerinin meddahları tarihe karışsa da, tiyatrolarda, sokaklarda
hatta sosyal medyada yeni yeni hikâye anlatıcıları, masal anlatıcıları peyda olmaya devam ediyor. Emrah Ece de onlardan birisi. Hikâyenin, anlatının alamet-i farikası ağızdan ağıza aktarılırken aktaranın beğenisinden, dimağından süzülmesi, yeniden şekillenmesidir. O da denk geldiği, duyduğu yahut okuduğu hikâyeleri, anlatıları, söylenceleri kendi üslubuyla başka kulaklara, gözlere aksettiriyor.
Söylencelerin, hikâyelerin ardından bozkırlara, Kaf Dağı’nın ötesindeki diyarlara uzanan
bir serüven okurlarını yahut “maceracılarını” bekliyor…
Mehmet Berk Yaltırık
Yedikuleli Mansur ve Istrancalı Abdülharis Paşa’nın yazarı
İÇİNDEKİLER
MUKADDİME / 9
Alpların Göçü / 11
Altay Topşuuru Nasıl Doğdu? / 13
Kambarkan Ezgisi ve Kırgız Komuzu Nasıl Doğdu? / 14
Korkut Ata’nın Kopuzu / 15
Yamyam Çukuru / 17
Kazak Dombırası Nasıl Doğdu? / 18
Ayı Çocuk ile Cadı / 21
Ayın Yüzündeki Lekeler / 28
Bekarstan Tayçı Bahadır ve Maktımsuluu / 30
Cadı Kadın Kara Mergen ve Peri Kızı / 32
Doğan Kuşu Neden Küsmüş? / 41
Dolunay ve Güzel Kızın Aşkı / 43
Geyik Kız Buğu / 45
Geyiklerin Koruyucu Anası Kayberen’in Hikâyesi / 47
Ejderha ve Bahadır / 48
Kamır Batır / 50
Kiler Cini Biçura / 59
Korkak Şamurat / 63
Korkut Ata’nın Ölüme Çare Araması / 67
Kukla Kız / 70
Kurdun Büyüttüğü Çocuk / 73
Kurdun Çilesi / 77
Kurt İnsandan Neden Kaçar? / 79
Mezar / 83
Öksüzoğlu’nun Sihirli Çiçekleri / 85
Örek (Hortlak) / 90
Seyis Tolubay ve Kırat / 92
Sineklerin Tanrısı / 95
Su Anası ve Değirmenci / 97
Kam, Marangoz ve Terzi / 100
Tivlet Han ve Ulıp Batır / 102
Upır / 105
Üç Avcı ve Orman Ruhu / 107
Üç Tombul Kız ve Cadının Hikâyesi / 112
Yağı Vermez / 114
Isık Göl Nasıl Oluştu / 119
Kökbörü Oyunu Nasıl Doğmuş / 121
Başkurt Bayramı / 122
Kocacaş ve Kayberen / 124
Umırzaya / 128
Lanetli Değirmen / 130
Kedinin Öğretmenliği / 131
Tilki ile Lota Balığı / 133
Deve Nasıl Aldandı? / 135
Üç Akıllı Kardeş / 136
Köle ile Han Kızı / 140
Kurtların Büyüttüğü Alp’ın Hikâyesi / 143
Kuşçu Domo’nun Kızı ve Kartal / 145
Şureli / 148
Sançı Bahşı ve Kıdır Bey / 150
Aksak Timur / 151
Keçe Kitap (Kiygiz Kitap) / 152
12 Hayvanlı Türk Takvimi Nasıl Adlandırılmış? / 155
Ölümsüzlük Suyunu Arayan Bahadır / 156
Ural Batır’ın Güneşi İkiye Ayırması / 158
Çoban ve Su Kızı / 160
MUKADDİME
Halk hikâyeleri yoktan var edilemez, sadece yeniden anlatılır… Alman Grimm Kardeşler 1800’lü yıllarda köy köy dolaşarak topladıkları eski Cermen hikayelerini, şiir ve efsanelerini derleyerek Pamuk Prenses, Kül Kedisi, Rapunzel gibi bugün hemen herkesin bildiği o meşhur hikâyeleri “insanlığa” kazandırdılar ve bu kitabın yazımında bana ilham kaynağı oldular. Neden bizim hikâyelerimiz de bilinmesin ki? Ben bir akademisyen değilim, ilmî bir çalışma yapmış olma iddiam da yok. Grimm Kardeşler gibi köy köy, oba oba dolaşmadım. Fakat akademik makale ve tezlerdeki, bir kardeşimin deyimi ile “okunmayan makalelerdeki” hikâyeleri okuyup, yeniden yorumladım ve kendi lisanımca anlatmaya çalıştım. Bu hikâyelerin yeniden ve yeniden anlatıldıkça Anka kuşu gibi küllerinden doğacaklarını ve ata yurtlar ile aramızdaki zayıf köprüleri perçinleyeceklerini ümit ediyorum sevgili kaari… Bu kitaptaki tüm hikâyeleri son okuyucu olarak baştan sonra okumak ve düzenlemek zahmetine katlanan Gülcan Havva Eraslan’a, bu büyük yeteneği(!) keşfedip, bu kitabın ortaya çıkışına önayak olan “editörümüss, kıymetlimisss” “Neuzibillah” Göktürk Ömer Çakır Beyefendi’ye, desteğini üzerimden hiç eksik etmeyen değerli dostum “Son Gulyabani” nam korkucu esnafı Mehmet Berk Yaltırık’a, yazmam için beni yüreklendiren aziz dostum Tamer Sağcan’a, yazmak için kıymetli vakitlerinden çaldığım eşim Zeynep ve kızım Gülnihâl’e, beni Ayarsız dergisinden ve sosyal medyadan takip eden okuyuculara -ki onlar hikâyemin asıl kahramanlarıdır- sonsuz teşekkürlerimle…
ALPLARIN GÖÇÜ
Çuvaşistan
Tarih yazılmadan önceydi… Altay Dağı’nın çevresinde, Alp ulusu denilen bir dev halkı yaşardı. Alp ulusunun insanları öyle büyüktü ki bir yumruk vursalar dağın döşünü göçertir, bir tepik vursalar dağı toz ederlerdi. Zengin bir ulustular, ovalar onların koyun ve at sürüleri ile doluydu. Sığırları bozkırda yürüyünce onların çokluğundan yeryüzü sarsılırdı. Günler, yıllar geçip gitti. Altay, onların kalabalık sürüler oluşturan hayvanlarına yetmez oldu. Ulu kağanları Alp Baatır, otlakların yetmediğini gördü ve artık göç etmek vaktinin geldiğini düşündü. Tüm Alp boylarını toplayıp büyük kurultay yaptı ve “Eğer atalar yurdunda kalırsak hayvanlarımız tüm Altay’ın otunu bitirecek, bitmez bengü suyunu içip bitirecek,” diyerek onlara göç etmeleri gerektiğini söyledi. Boy beyleri onun kararını doğru bulup onayladılar. Dağ gibi et yığıldı, su gibi kımız akıtıldı, Han’ın buyruğu oldu. Alp Başbuğ o gece, kararının ulusu adına iyi olması için Tanrı’ya yakarmak üzere Altay Dağı’na çıktı. Dualarını bitirip obasına döneceği vakit ulu bir kurt onun gözüne göründü. Gök rengi postu, gök rengi yeleleri vardı ve etrafına kutsal göğün renginde bir ışık saçıyordu. Kurt, Alp Baatır ile göz göze gelince, insan gibi dile gelip şöyle dedi: “Ey büyük baatır kişi, Tanrı buyruğudur! Ben yürüyeceğim, sen ise ardıma düşeceksin. Ulusun için tasalanma, bunalma, ardımca gel. Ulusunu koruyup gözetecek, dünyanın sonuna kadar yol göstericisi olacağım.” Alp Kağan ertesi sabah ulusunu topladı. Beş öküzün çektiği kağnılar üzerinde kurulu keçe yurtları yürüdü. Ataların mezarı olan eski yurttan ayrılmanın acısı kadınları ağlattı, bahadırların yüreğine kor düştü; fakat çok geçmeden önlerinde gök rengi ulu kurdu görüp sevindiler. Kurt yürüyünce yürüdüler, durunca durdular. O, üç dünyaya meydan okurcasına uluyunca onunla uludular, kurdun sesi onlar için uran oldu. Sonunda Alp Kağan gök börünün ardında, Aramaşi Dağı’na kadar halkı ile birlikte geldi. Burası da Altay kadar yeşil otların bulunduğu, serin suların aktığı bir yerdi. Binyıllarca orada yaşadılar ve sonunda diğer insanlar içinde yok oldular. Onların kanının bugün hâlâ Çuvaş Türklerinin damarlarında gezdiğine inanılır. Çuvaş halk anlatılarında eski çağlarda Alp denilen dev insanların yaşadığından bahsedilir. Derler ki; yeryüzünde yaşayan son Alplar, Çuvaşların ne zaman başı sıkışsa, düşmanlarını dağıtmak için yardım etmişler. Öyle büyük insanlarmış ki; ormanda yürüseler ağaçları çalı diye söküp atar, kayaları parmaklarının arasında toz gibi ufalarlarmış. Bu dev cüsselerine rağmen huyları yumuşak olur, tüm insanlara nezaketle yaklaşırlarmış. Son savaşları Tatar istilası zamanı olmuş ve bir daha yeryüzünde Alp görülmemiş. İlk insanlar yeryüzünde türediğinde, Alp çocuğu, onları yeri kazıp tarla sürerken görmüş ve küçük kurtçuklar sanıp cebine koymuş. Eve götürüp annesine “Anne bak küçük kurtlar buldum, toprağı deşip duruyorlardı,” demiş. Annesi ise ona, “Bunlar kurtçuk değil, insan denilen bir mahluktur. Şimdi onları aldığın yere bırak ve zarar verme, çünkü bizden sonra onlar bu dünyada yaşam sürecekler, biz ise yok olacağız,” demiş. Küçük Alp, insancıkları aldığı yere bırakmış ve hayatı boyunca onlara yardım etmiş.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hikaye
- Kitap AdıBozkır Hikayeleri
- Sayfa Sayısı164
- YazarEmrah Ece
- ISBN9786051558776
- Boyutlar, Kapak13,5 cm x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviÖtüken Neşriyat / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Cam Irmağı Taş Gemi ~ Nazan Bekiroğlu
Cam Irmağı Taş Gemi
Nazan Bekiroğlu
Taşın boyanmasıydı âdet olan, sıra boyamalara geldi. Yontucunun, kullandığı boyalara güveni sonsuzdu. Asırlarca dayanacaklarını, solmayacaklarını, bambaşka renklere dönüşmeyeceklerini biliyordu. Kimi bir deniz kabuğunun, kimi...
- Hayallerimi Sende Unuttum ~ Kenan Kalecikli
Hayallerimi Sende Unuttum
Kenan Kalecikli
Yasak bir hayalden mi hükümlüyüm? Hayaller yasaklanabilir mi? Bir köle bile yaşamı algıladığı boyutta hayal kurarken özgür değil midir? İnanamıyorum. Hiçbir düşünce gücünün onaylatamayacağı...
- Sıradışı Bir Ödül Töreni ~ Mustafa Kutlu
Sıradışı Bir Ödül Töreni
Mustafa Kutlu
Günümüz edebiyatının en saygın isimlerinden biri olan Mustafa Kutlu’nun son hikâye kitabı Sıradışı Bir Ödül Töreni adıyla çıktı. Kitap, Mustafa Kutlu’nun ironik üslubunu canlı...